• Sonuç bulunamadı

C. VERGİ USUL KANUNU’NUN 10. MADDESİ HÜKMÜ İLE AMME

III. LİMİTED ŞİRKET MÜDÜRLERİNİN CEZAİ SORUMLULUĞU

CEZAİ SORUMLULUĞU

Limited şirket müdürlerinin cezai sorumlulukları yaptıkları işlemlere göre çeşitlilik arz etmektedir. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi çerçevesinde müdürlerin hukuka aykırı bazı işlem ve eylemleri çeşitli kanunlarda suç olarak düzenlenmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Tüzel Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 333/3.

maddesine göre, “Bu Kanunun 359 uncu maddesinde yazılı fiillerin işlenmesi hâlinde bu fiiller için 359 ve 360 ıncı maddelerde öngörülen cezalar bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunur.” Bu hükme göre VUK m.359 ve 360. maddelerinde düzenlenen

“Kaçakçılık” suçlarına ilişkin eylemleri gerçekleştiren müdürlerin cezai sorumluluklarının olduğu açıkça düzenlenmiştir.

VUK m.359’a göre, “a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;

1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,

2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair

şirketin kanuni temsilcisi nezdinde yapılan takibat neticesinde tahsilinin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususunun araştırılması ve bunun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir."

173 suretlerle sabit olduğu hâlde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.

b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı hâlde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.

c) Bu Kanun hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı hâlde basanlar veya bilerek kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Limited şirket müdürlerinin işleyebileceği VUK m.359’da düzenlenen kaçakçılık suçlarının maddi unsuru incelendiğinde bu suçların “seçimlik hareketli suç”

olarak düzenlendiği, başka bir ifade ile VUK m.359’da sayılan eylemlerden herhangi birisinin yapılması hâlinde bu suçun vücut bulacağı anlaşılmaktadır539.

TCK’nin 21/1.maddesine göre, “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” Bu

539 Kızılot, Ş./ Kızılot, Z.: Vergi, Ticaret ve Ceza Hukuku Yönünden Kaçakçılık Suçları ve Naylon Fatura İhtilafları, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara 2009, s.473-474: “VUK’un 359. Maddesinde düzenlenen kaçakçılık fiilleri; belirli bir hareketin gerçekleşmesi ile suç tamamlandığından “davranış suçları” ya da

“şekli suç” olma özelliği göstermektedir. Bu tür suçların netice harekete bitişiktir.”

174 kapsamda VUK m.359 kapsamında düzenlenen suçların taksirli şekli düzenlenmediği için bu suçlar yalnızca kasten işlenebilecektir.

Kaçakçılık suçunun faili limited şirketlerde müdür veya müdürlerdir. Müdürün birden fazla olması durumunda, suçu oluşturan olayın içeriğine göre fiilin ayrıntılarını bilen ve oluşumunda rolü bulunan müdür veya müdürlerin cezai sorumluluğu bulunur540. Bu konuda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun istikrar kazanmış 17.12.1990 tarih ve 1990/9-312 E., 1990/349 sayılı kararında, “şekli sorumlu olan kanuni temsilcinin cezalandırılamaması gerektiği, suçun ayrıntısını bilen kişilerin cezalandırılması gerektiği” belirtilmiştir. Yine başka bir Yargıtay kararında, “Limited şirket ortaklarının her ikisinin de şirketi temsil yetkisi olması hâlinde temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar ile suçun oluşumunda rolü olan temsilci belirlenerek karar verilmesi gerekir”541

Müdürlerin yaptığı suç teşkil eden eylem ve işlemlerde, müdürlerin bu eylem veya işlemi fikir birliği içerisinde işlemesi hâlinde hepsinin sorumlu olacağı; aksi hâlde temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar dikkate alınarak failin ve sorumluluğun tespit edileceği yine Yargıtay içtihatlarına yansımış bir uygulamadır542. Böylece, bu uygulama kapsamında eylem ve işlemi bilen temsilcinin fail olması, suç ve cezalarda şahsilik ilkesinin de bir gereği olarak karşımıza çıkacaktır.

VUK’un “Cezadan indirim” başlıklı 360. Maddesine göre, “359 uncu maddede yazılı suçların işlenişine iştirak eden suç ortaklarının bu suçların işlenmesinde

540 Kızılot/Kızılot, s.519.

541 Yrgty 11. CD., 21.05.2007 tarih ve 2007/3290 E., 2007/3522 K.

542 Yrgty 11. CD, 9.5.2002 tarih ve 2002/1198 E., 2001/3995 K. “suçun eylem ve fikir birliği içinde işlenmediğinin anlaşılması halinde cezai sorumluluk, cezanın şahsiliği prensibine bağlı olarak temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar dikkate alınıp suçun ayrıntısını bilen ve oluşumunda rolü olan temsilciye ait olur.”

175 menfaatinin bulunmaması hâlinde, Türk Ceza Kanununun suça iştirak hükümlerine göre hakkında verilecek cezanın yarısı indirilir.” VUK 359’da düzenlenen suçlarda iştirak hükümleri hususunda TCK’nin iştirak hükümlerine bakılacak ve verilecek ceza belirlenecektir. Ardından VUK m.360 uyarınca suç ortaklarının suçun işlenmesinde menfaati olup olmadığı tespit edilecek ve menfaatleri bulunmaması hâlinde verilecek cezanın yarısı indirilecektir543.

TCK’nin 37.maddesi uyarınca, “(1) Suçun kanunî tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. (2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır.” Bu hükümde asli maddi iştirak düzenlenmiştir. Bu kapsamda suçun işlenmesinden önce veya suçun işlendiği sırada eylem ortak irade ile yapılmalı ve suçun icrasında doğrudan doğruya etkili olan hareketler gerçekleştirilmelidir544.

“Azmettirme” başlıklı TCK 38.maddesine göre, “(1) Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. (2) Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme hâlinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi hâlinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz. (3) Azmettirenin belli olmaması hâlinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis

543 Kızılot/Kızılot, s.597.

544 Kızılot/Kızılot, s.595.

176 cezasına hükmolunabilir. Diğer hâllerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir.” Bu hükme göre asli manevi iştirak düzenlenmiştir.

“Yardım etme” başlıklı TCK 39.maddesine göre ise “(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez. (2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur: a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek. b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak. c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.” Bu hüküm çerçevesinde de fer’i iştirak düzenlenmiştir.

Suça iştirak hususunda, TCK m.40’a göre, suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır. Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir.