• Sonuç bulunamadı

Şiab’ın ;Cumhurbaşkanlığı dönemi, Lübnan siyasi hayatında yeni bir sayfa açtı. Şiab, yeni milli kimliğin oluşması için gayret gösterdi. Bunu yaparken, eski dini grup liderlere dayanma yoluna gitmedi. Bir önceki Cumhurbaşkanının taraftarlarına ‘Chamounist’ adı veriliyordu. Bu isim, kişisel olarak Chamoun’un taraftarı, onun yanında olan anlamına geliyordu. Ancak, diğerinin tersine, ‘Şiabist’ denildiği zaman, kişisel bağlılık veya sadakatten çok, bütün millete bağlı, Lübnan’ın bütünlülüğünün taraftarı anlamına geliyordu. Şiab bunu yerleştirmeye gayret gösterdi.

Fuad Şiab cumhurbaşkanlığı süresince ülkede bir denge politikası izlemeye çalıştı. Bununla birlikte halk tabanının tam tasvibini kazanamadı ve siyasi karışıklıklar aralıklı olarak devam etti.

Şiab, dış politika alanında attığı ilk adım, Amerika’dan askerlerini ülkeden çekmesini istemek oldu. Bu başarı ile sağlandıktan sonra, Doğu Akdeniz’de kuvvetli iki güç olan ABD ve Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) ile iyi geçinme ve

205 Odeh, B.J., Lübnan’da İç Savaş, Çeviren: Yavuz Alogan, Belge Yayınları, İstanbul, 1986,

denge politikası izledi. Özellikle Beyrut’taki BAC Büyükelçisinin Lübnan dış politikası üzerinde çok etkili olduğu yarı şaka, yarı ciddi bir benzetme ile, “Yüksek Komiser” olarak isim takılmak sureti ile vurgulanmaktaydı. ABD Büyükelçisi de aynı şekilde dış politika konularında etkili bir konuma sahipti.206 Cumhurbaşkanı Şiab, görevi süresince, Batı dünyası ile Arap dünyası arasındaki çok ince çizgide yürümeyi başarabilmiştir. Şiab, çok az da olsa Nasır taraftarı bir dış politika izlerken, aynı zamanda, Nasır karşıtları (Batı dünyası, İsrail ve Basra Körfezinin tutucu ülkeleri) ile de iyi ilişkiler kurarak onları Lübnan’la ilişkilerini geliştirmelerinin kendileri için faydalı olacağına inandırmıştır.

Büyük olaylara neden olan Nasır taraftarlarının yaptığı Irak ihtilâlinden sonra korkulan olmadı ve Irak’ta kısa zamanda demokratik düzene yakın bir rejim kuruldu ve Nasır’ın bölgedeki gücü kayboldu. Ancak, Suriye ile Mısır arasında kurulan Birleşik Arap Cumhuriyeti’ne Irak’ın da dahil olaması için yapılan girişimler ve görüşmeler sonuçsuz kaldı. Bütün bu gelişmeler olurken Lübnan, halkının önemli bir kısmın Hıristiyan olmasını da öne sürerek tarfsızlığını korudu ve bu gelişmelerin ve düzenlemelerin dışında kalmaya gayret gösterdi.207

Bu gibi gelişmeler, Şiab’ın elini rahatlattı. Belirli bir süre için Arap-İsrail çatışmasından da çekilen Şiab, bütün dikkatini iç problemlere yöneltti.

Şiab, görevi devraldıktan sonra, çıkan iç savaşın az gelişmiş bölgelerinde, neredeyse kaybedecek hiçbir şeyi olamayan insanların yaşadıkları bölgelerde, daha fazla etkili olduğunu gördü ve ülkenin altyapısını iyileştirme çalışmalarına hız verdi. 1950’lerdeki Lübnan’ın temeli olmayan yüzeysel suni zenginliği, iç bölgelere kadar nüfuz etmemişti ve iç bölgelerin tamamına yakını fakir ve işsizdi. Özellikle güney Lübnan ve Beka Vadisi en fakir bölgelerdi.

1959 yılında yürürlüğe koyduğu kamu yatırım plânında, kamu yatırımlarını toplam yatırımların içinde % 30’a yükseltti. Bu oran bir yıl öncesine kadar % 15’i geçmemişti. Lübnan’ın Manda idaresinin kuruluşu ile birlikte kurulan ve Fransızların sahip olduğu ve onlar tarafından çalıştırılan ve Lübnan

206 Cobban, Helena, The Making of Modern Lebanon, Hutchinson Ltd., Tipree, Essex, UK, 1985,

s.94

207 B.D.A., 13/8/1963 tarihli “Lübnan’ın Ankara Büyükelçisi’nin Başbakan İsmet İnönü ile

Merkez Bankası görevini yürüten, Suriye ve Lübnan Bankası (Banque du Syrie et du Liban) faaliyetine son verdi. Onun yerine Lübnan Merkez Bankasını kurarak kontrolsüz olarak yürüyen Lübnan’ın finans sistemini kontrol altına almaya çalıştı. Hemen merkezi bir plânlama teşkilatı kurarak Fransız uzmanlar getirtti ve ülke için kapsamlı ekonomi ve kalkınma plânları hazırlattı. Bu plânlara dayanarak en uzak köylere dahi milli yol ağını uzattı, artan miktarlarda devlet okullarına yatırım yaptı, sosyal güvenlik sistemi ve orduya da gerekli yatırımları yaptı ve yeni düzenlemeler getirdi. 208

Şiab ordu komutanıyken güvenilir ve etkili bir İstihbarat Teşkilatı kurmuştu. Bu teşkilat sayesinde 1952-1958 yılları arasındaki politik krizlerde, orduyu siyasetin dışında tutmayı başarmış ve kendine herhangi bir zarar gelmeden gerekli tedbirleri almıştı. 1958 yılında Devlet Başkanı olarak seçilince, etrafında bir anda, daha önceki Cumhurbaşkanı tarafından doldurulmuş bir devlet idaresi ile karşılaştı. İşte burada, Ordu Komutanı olduğu zaman kurduğu teşkilat kendisine, çeşitli devlet kademelerinde görev yapanları kontrol etmede büyük yardımı oldu.209

Şiab, Lübnan’ın siyasi yapısının bozuk olduğunu biliyor ve onun demokratik bir yapıya kavuşması için dini ve ailevi liderlerin politikaya olan etkilerinin azaltılması amacıyla idari reform yapma gayreti içine girdi. Bunun için, dini veya ailevi bağlardan çok milli duyguların ve bağların gelişmesi için gayret gösterdi. Ancak bu suretle, bölünmüşlüğün üstesinden gelebilir ve geleceğe güvenle bakabilirlerdi. Eski gelenekler ve bağlılıklar durdukça bir millet olma imkânı görülmemekteydi. Yetkilerinin ve politikayı yönlendirme yeteneklerinin ellerinden gideceğini gören liderler (zuama) derhal Şiab’a karşı durdular. Eğer Şiab’ın karşısında olanların tek amaçları siyasi gücü elde tutmak olsaydı, belki Şiab kazanabilirdi. Çünkü, Şiab’ın hazırladığı ve uygulamaya koyduğu ekonomik program, derhal, yerleşik tüccar ve işadamları tarafından siyasi muhalefetten daha sert bir karşı koyma ile karşılaştı. Onlar, genellikle Beyrut’ta oturan multi-milyoner zengin iş adamaları olup, toplanan vergiler ile uzak dağ başındaki köylere yatırım yapılmasının nedenini anlamıyorlardı. Keza, Lübnan’ın doğum sancıları çeken sanayisinin açık rekabetten korunması için

208 Cobban, Helena, a.g.e., s.95 209 Cobban, Helena, a.g.e., s.97

alınan önlemelere de en sert tepkiler bunlardan geldi. Çünkü, onları zengin eden tek unsur ithalattı ve her şeyi ithal ediyorlardı. Bu nedenle Şiab’ın büyük bir iyi niyetle giriştiği sanayileşme hamlesi bu grup tarafından engellendi.

Şiabizm diye adlandırılan dönem, hem Şiab’ın Cumhurbaşkanlılığı dönemini hem de 1967’ye kadar olan sonraki Cumhurbaşkanı Charles Helou dönemini kapsıyordu. Bu dönemin ana karakteri, ülkenin altyapısının hem fiziki, hem de siyasi olarak yenilenmesi ve güçlendirilmesiydi. Bu dönemi en iyi ifade edebilecek örnek yine Şiab’tan gelmişti. Şiab kesinlikle kişisel sadakatleri milli sadakatle değiştirmek için uğraşıyordu. 1960 yılında, daha önceki Cumhurbaşkanı Chamoun taraftarlarının çoğunlukta olduğu meclis seçimle değişmiş ve yeni meclise milli duygular hakim bir hava oluşmuştu. İşte bu meclisle Şiab, bütün arzuladıklarını kolayca yerine getirir diye düşünülürken, Lübnan tarihinde hiç görülmedik bir şekilde Cumhurbaşkanlığından istifa etti. Bu istifanın nedeni hiç anlaşılamadı. Ancak, ülkede bu istifaya karşı büyük gösteriler yapıldı ve Şiab’tan istifasını geri alması için adeta yalvarıldı. Şiab’da istifasını geri aldı ve altı yıllık döneminin sonuna kadar görevine devam etti.

Bu dönemde, Beyrut, o güne kadar meşhur olan banka ve ticaret hayatı ile değil, sanat, kültür ve sosyal hayatıyla da daima gündemde kaldı. Arap dünyasında da ideolojik ve kültürel yönünden bir merkez oldu ve Diğer Arap ülkelerinden sürgünde olan politik şahsiyetlerin de buluşma yerleri, okumak isteyen gençlerin geldiği yer ve Arap sanatçıların ve entelektüellerinin yaşamak istedikleri yer hep Beyrut’tu.210

Şiab’ın döneminin sonuna gelinmesine rağmen, Lübnan politikasında güçleri azaltılmasına rağmen dini grup, kabile ve aile liderlerinin hakimiyeti tam olarak kırkılmamıştı. Eğer bir altı yıl daha verilseydi, belki bu zincirin kırılması imkânı doğabilirdi. Bunun için Cumhurbaşkanının bunu istemesi ve 1958’de olanların bir daha yaşanması gerekebilirdi. 1964 Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça, eski liderler (zuama) tekrar bir araya geldiler ve Şiab’ın süresinin uzatılmasına veya onun göstereceği bir adayın (muhtemelen Elias Sarkis) kazanmasına mani olunması için çalışılması kararı aldılar. Şiab’ın karşıtlarının başını, Eski Cumhurbaşkanı Camile Chamoun, Saeb Salam ve daha eski Cumhurbaşkanı’nın oğlu Raymond Eddé çekiyordu. Süleyman Faranjiye de

onlara katılmış ve hatta Maruni Patriği (Şiab, onun tavsiyelerini dinlemediği için) de Şiab’a karşıydı. Yalnızca Kemal Canbolat, Pierre Cemayel ve Raşit Kerami Şiab’ın arkasında duruyorlardı. Canbolat ile Cemayel birbirleri ile iyi geçinemediklerinden, kurdukları cephe parçalandı ve tekrar seçilme işi gündeme gelmedi.