• Sonuç bulunamadı

Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denildiğinde; Kur’an’ın müfred lafızlarının,

terkiplerinin ve ifadelerinin, Kur’an’ın bütünlüğü içinde diğer ilgili Kur’an pasajlarının yardımıyla açıklanması; buna ilaveten Kur’an’daki konuların, muhataplarının zihinlerine yerleştirmeğe çalıştığı kavramların terkîbî bir yaklaşımla

Kur’anî bütünlük içerisinde incelenmesi anlaşılmaktadır.388

İslam, bir kültür ve medeniyet olarak, Kur’an merkezli bir nass (metin) ve te’vil (yorum) medeniyetidir. Kur’an metninin bu medeniyetin merkezinde yer alması ise hiç kuşkusuz zorunlu bir keyfiyettir. Zira Kur’an, ilahi kelam olma vasfını haiz olması hasebiyle tüm Müslümanlar nezdinde mutlak hakikati temsil etmekte ve bu temsil gücünden dolayı, İslamîlik iddiası taşıyan her türlü görüş, düşünce ve eylemin en güçlü meşruiyet kaynağını oluşturmaktadır.389 Bu nedenledir ki Kur’an’ı anlamaya yönelik faaliyetlerin hiçbiri Kur’an’dan müstağni olamaz.

Bazıları Kur’an’ı anlama işinde, Kur’an’a ve eskilerin görüşlerine dayanmanın statik bir hareket olduğunu, bu hareketin dinamikleşmesi gerektiğini daha doğrusu onu anlama işine bir dinamizm getirilmesini savunmuşlardır. Aslında Kur’an’ın

Kur’an’la tefsir edilip anlaşılması statik değil gerçekten dinamik bir olaydır. Çünkü

385 Aydüz, a.g.e. s.32

386 Şimşek, Günümüz Tefsir Problemleri, s.395

387 Onay, “Kur’an Yolu” İsimli Türkçe Meal ve Tefsir Üzerine Söyleşi, s.30 388 Halis Albayrak, Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine, Şule Yay. İst. 1996, s.43 389 Mustafa Öztürk, Kur’an ve Aşırı Yorum, Kitâbiyât Yay. Ank. 2003, s.14

o, Allah kelamıdır. Herhangi bir zaman dilimi ile veya zeminle kayıtlı değildir. Bu bakımdan Kur’an ifadeleri, ilmî ve fikrî inkişafın sonucu olarak, varlık âleminde yeni yeni karşılıklar ve medlullerle buluşacak, dolayısı ile bütünlüğü içinde selefin tespit edemediği bazı önemli noktaların çözüme kavuşması mümkün olacaktır.390

Felsefe ve nazarî eserlerde konu, bir bütün olarak anlatılır ve söylenecek sözlerin tümü söylenir. Ancak Kur’an bunun aksine, olaylar üzerine tedricen indiği için bir konuyu bir defada anlatmaz. Onun kendine has bir metodu vardır. Bir konudan söz ederken onu yarıda kesip, aniden başka bir konuya geçer. Bu sebeple herhangi bir âyeti anlamak ancak işlediği konudan söz eden diğer âyetlere bakmakla mümkün olabilir. Bunun için Kur’an âyetlerinin izahında ilk günden beri, yine

Kur’an âyetlerinin kullanıldığını görmekteyiz.391 İlk dönemden itibaren göz önünde bulundurulan bu uygulamaya Kur’an Yolu müellifleri de riâyet etmiş, tefsirlerinde oldukça yer vermişlerdir.

1. Âyete Verilen Manayı Âyetle Teyit

Müelliflerin bu şekildeki uygulamaları çok olmakla beraber392 uygulamaların nasıl olduğunu görmek amacıyla birkaç örnekle yetineceğiz.

Örnek 1:

"

َو

ْﻢُﻬﱠﻧَأَو ْﻢِﻬﱢﺑَر اﻮُﻗَﻼﱡﻣ ﻢُﻬﱠﻧَأ َنﻮﱡﻨُﻈَﻳ َﻦﻳِﺬﱠﻟا َﻦﻴِﻌِﺷﺎَﺨْﻟا ﻰَﻠَﻋ ﱠﻻِإ ٌةَﺮﻴِﺒَﻜَﻟ ﺎَﻬﱠﻧِإَو ِةَﻼﱠﺼﻟاَو ِﺮْﺒﱠﺼﻟﺎِﺑ ْاﻮُﻨﻴِﻌَﺘْﺳا

َنﻮُﻌِﺟاَر ِﻪْﻴَﻟِإ

"

“Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz bunlar, Allah’a huşu ile boyun eğenlerden başkasına ağır gelir. Onlar kesinlikle rablerine kavuşacaklarını ve ona döneceklerini bilen kimselerdir.”393

“Kur’an bu güçlüğün aşılmasında belirtilen baskılara sabır denilen psikolojik ve ahlâkî irade ile direnmeyi, ayrıca bu iradeyi namazla da fiilî olarak destekleyip güçlendirmeyi öğütlemektedir. Namaz, Allah ile kul arasındaki ilişkiyi bir ömür boyu amelî olarak sürdüren en canlı ve sürekli bir ibadet olduğu için âyette bu

390 İsmail Cerrahoğlu, Kur’an’ı Kerim Nasıl Bir Kitaptır?, Diyânet İlmî Dergi, c.43, sy.2, 2007, s.20 391 Osman Kayaer, Kur’anî Sesleniş-I, Fecr Yay. Ank. 1997, s.39

392 Kur’an Yolu, I/63, 76, 105, 106, 117, 136, 197, 295, 327, 395, 406, 538, 555, 577, 704; II/117, 210, 506, 589, 595; III/166, 212; IV/607

ibadetin, insanın inancını ve inancı doğrultusunda oluşturacağı kararlarını güçlendirip eylemlerini dinî ve ahlâkî hükümler çerçevesinde geliştirmesine yardımcı olacağına işaret edilmektedir. Nitekim “Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan

ve kötülükten meneder.”394 mealindeki âyette de namazın bu tesiri açıkça ifade edilmiştir.”395

Örnek 2:

"

ُرﻮُﻣﻷا ُﻊَﺟْﺮُﺗ ِﻪّﻠﻟا ﻰَﻟِإَو ُﺮْﻣَﻷا َﻲِﻀُﻗَو ُﺔَﻜِﺋﻶَﻤْﻟاَو ِمﺎَﻤَﻐْﻟا َﻦﱢﻣ ٍﻞَﻠُﻇ ﻲِﻓ ُﻪّﻠﻟا ُﻢُﻬَﻴِﺗْﺄَﻳ نَأ ﱠﻻِإ َنوُﺮُﻈﻨَﻳ ْﻞَه

"

“Onlar, ille de Allah’ın ve meleklerin, bulutların gölgeleri arasından çıkıp gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar! Bütün işler Allah’a dönecektir!”396

“Âyet, “Rasûlüm! Yoksa o inkarcılar, “Allah ve melekler bulutların

karanlığından çıkıp gelmedikçe, yani bizler Allah’ı ve melekleri apaçık görmedikçe sana inanmayacağız.” mı diyorlar?” şeklinde de açıklanmıştır.

Nitekim Yahudilerin Hz. Musa’dan, putperest Arapların da Hz. Muhammed (s.a.v.)’den bu tür isteklerde bulunduklarını bildiren âyetler vardır.397 Bu yorum dikkate alındığında “Allah’ın gelmesi”ni yukarıda özetlendiği biçimiyle belli bir kelâmî doktrine göre te’vil etmeye gerek kalmaz.”398

2. Kelimelerin Anlamını Âyetle İzah Örnek 1:

"

َﻦﻴِﻨِﺴْﺤُﻤْﻟا يِﺰْﺠَﻧ َﻚِﻟَﺬَآَو ًﺎﻤْﻠِﻋَو ًﺎﻤْﻜُﺣ ُﻩﺎَﻨْﻴَﺗﺁ ُﻩﱠﺪُﺷَأ َﻎَﻠَﺑ ﺎﱠﻤَﻟَو

"

“Yusuf erginlik çağına erişince, ona güçlü bir muhâkeme yeteneği ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız.”399

394 el-Ankebût 29/45 395 Kur’an Yolu, I/118 396 el-Bakara 2/210

397 el-Bakara 2/55; en-Nisâ 4/153 398 Kur’an Yolu, I/326

Bu âyet tefsir edilirken, âyette geçen “ﺎﻤﻜﺣ” ve “ﺎﻤﻠﻋ” kelimelerinin anlamları izah edilmiş ardından da aynı sûrenin 101. âyetine işaret edilerek kelimelere verdikleri anlam teyid edilmiştir.

“Hz. Yusuf’a verilen hükümden maksat; muhâkeme, yönetme ve yargılama yeteneği; ilimden maksat da peygamberliğin yanı sıra ek olarak ona verilmiş olan olayları ve rüyaları yorumlama bilgisidir. Nitekim Hz. Yusuf’un, “Ey Rabbim!

Bana iktidar verdin ve bana olayların yorumunu da öğrettin.”400 mealindeki duasında buna işaret vardır.”401

Örnek 2:

"

َﻦﻴِﻤَﻟﺎَﻌْﻟا ﱡبَر َﻚِﻟَذ ًاداَﺪﻧَأ ُﻪَﻟ َنﻮُﻠَﻌْﺠَﺗَو ِﻦْﻴَﻣْﻮَﻳ ﻲِﻓ َضْرَﺄْﻟا َﻖَﻠَﺧ يِﺬﱠﻟﺎِﺑ َنوُﺮُﻔْﻜَﺘَﻟ ْﻢُﻜﱠﻨِﺋَأ ْﻞُﻗ

"

“De ki: Arzı iki devrede yaratanı inkar edip ona başkalarını ortak mı koşuyorsunuz? O yaratıcı, âlemlerin rabbi olan Allah’tır.”402

“İki evre” olarak çevirdiğimiz âyet metnindeki “yevmeyn” kelimesinin sözlük

anlamı “iki gün”dür. Ancak, henüz dünyanın yaratılmadığı bir dönemde, bildiğimiz anlamda gün ve geceden de söz edilemeyeceği açıktır. Nitekim Kur’an’da, “Bilinmeli ki, rabbinin katındaki bir gün sizin saymakta olduklarınızın binyılı

gibidir.” buyrularak insanlardaki zaman kavramının göreli olduğuna, ilâhî tasarrufla

ilgili zaman kavramlarının, binlerce seneyle ifade edilebilecek devirleri gösterdiğine işaret eder.403

Konunun uzamaması için diğer uygulamaları404 burada zikretmeden bu örneklerle yetineceğiz.

400 Yusuf 12/101 401 Kur’an Yolu, III/224 402 Fussilet 41/9 403 Kur’an Yolu, IV/691

3. Âyeti Âyetle İzah Örnek 1:

"

ﱢﻠَﺼُﻳ ٌﻢِﺋﺎَﻗ َﻮُهَو ُﺔَﻜِﺋﻶَﻤْﻟا ُﻪْﺗَدﺎَﻨَﻓ

ًاﺪﱢﻴَﺳَو ِﻪّﻠﻟا َﻦﱢﻣ ٍﺔَﻤِﻠَﻜِﺑ ًﺎﻗﱢﺪَﺼُﻣ ﻰـَﻴْﺤَﻴِﺑ َكُﺮﱢﺸَﺒُﻳ َﻪّﻠﻟا ﱠنَأ ِباَﺮْﺤِﻤْﻟا ﻲِﻓ ﻲ

َﻦﻴِﺤِﻟﺎﱠﺼﻟا َﻦﱢﻣ ًﺎّﻴِﺒَﻧَو ًارﻮُﺼَﺣَو

"

“O mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle seslendiler: Allah’tan bir kelimeyi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlih kullardan bir peygamber olarak Yahyâ’yı Allah sana müjdeliyor.”405

Bu âyet-i kerîmede Hz. Yahya şu sıfatlarla nitelendirilmiştir: Allah’tan bir kelimeyi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlih kullardan bir peygamber. Meryem sûresinin 12-14. âyetlerinde ona henüz küçükken hikmet verildiği ve kendisinden kitaba (Tevrat) var gücüyle sarılmasının istendiği, Tanrı’nın lûtfuyla yumuşak kalpli, temiz bir insan olduğu, yine takva sahibi ve ebeveynine iyi davranan bir kişi olduğu, isyankâr ve zorba olmadığı bildirilir, esenlik dileğiyle anılır. Enbiyâ sûresinin 90. âyetinde anası ve babasıyla birlikte hayır işlerinde koşuşan, hem ümit hem de korku içinde Allah’a derin saygı besleyen insanlar olarak zikredilir. En’âm sûresinin 85. âyetinde de diğer bazı peygamberlerle birlikte adına yer verilerek

Allah’ın hidâyet verdiklerinden ve sâlih kişilerden olduğu belirtilir.406

Örnek 2:

"

ﱠﻻِإ َﻚَﻠْهَأَو ِﻦْﻴَﻨْﺛا ِﻦْﻴَﺟْوَز ﱟﻞُآ ﻦِﻣ ﺎَﻬﻴِﻓ ْﻞِﻤْﺣا ﺎَﻨْﻠُﻗ ُرﻮﱡﻨﱠﺘﻟا َرﺎَﻓَو ﺎَﻧُﺮْﻣَأ ءﺎَﺟ اَذِإ ﻰﱠﺘَﺣ

ُلْﻮَﻘْﻟا ِﻪْﻴَﻠَﻋ َﻖَﺒَﺳ ﻦَﻣ

ٌﻞﻴِﻠَﻗ ﱠﻻِإ ُﻪَﻌَﻣ َﻦَﻣﺁ ﺎَﻣَو َﻦَﻣﺁ ْﻦَﻣَو

"

“Nihâyet emrimiz geldi ve sular coşup yükseldi. Nuh’a dedik ki: “(Canlı çeşitlerinin) her birinden iki eş ile -daha önce haklarında hüküm verilmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye bindir!” Zaten onunla birlikte pek azı iman etmişti.”407

Hz. Nûh geminin yapımını tamamlayınca beklenen azabın gelmekte olduğuna

dair belirtiler gözükmeye başladı. Yer ve göklerin kapıları açıldı. Yerden sular

405 Âl-i İmrân 3/39 406 Kur’an Yolu, I/556 407 Hûd 11/40

fışkırıyor, gökten sular boşalıyordu. Bu durum Kamer sûresinde şöyle tasvir edilir: “Derken, göğün kapılarını bardaktan boşanırcasına inen bir yağmura açtık.

Yerden de sular fışkırttık; derken sular önceden belirlenmiş bir iş için birleşti.”408 Allah Nuh’a erkekli dişili olmak üzere hayvanlardan birer çiftini gemiye bindirmesini, inkârları sebebiyle boğulmayı hak edenlerin dışında kalan aile efradını ve diğer iman edenleri de gemiye almasını buyurdu. 409

Kur’an Yolu’nda; âyetlerin izahı, âyetlerde yer alan konunun daha iyi

anlaşılması için yukarıdaki örneklerde olduğu gibi diğer âyetlerden zaman zaman istifade edilmiştir.410