• Sonuç bulunamadı

Kur’an Yolu müellifleri “Zayıf rivâyetlere ve makul olmayan yorumlara yer verilmemiştir.”540 sözüyle tefsirde ne tür hadislere yer verdiklerini ifade etmişlerdir. Tefsire baktığımız zaman müelliflerin, yer yer konular ile alakalı hadisleri metin yönünden ve senet yönünden tenkit ettiklerini ve hadisler hakkında değerlendirmeler yaptıklarını görmekteyiz. Bazen de hadis usûlü sahasına giren kavramlar hakkında açıklamalarda bulunduklarını görmekteyiz.541

Uydurma ve zayıf rivâyetlere yer verilmeyip sadece sahih rivâyetlere yer verildiğini belirterek rivâyet konusuna büyük önem verdiklerini beyan eden müelliflerin, kullandıkları rivâyetleri zaman zaman temel hadis kaynakları dışındaki kaynaklara isnat ederek verdikleri görülmektedir.542 Zaman zaman da rivâyetleri kaynak belirtmeden kullandıkları görülmektedir.543 Müelliflerin rivâyet kullanımı

538 el-Hâkka 69/17

539 Kur’an Yolu, V/445; Diğer örnekler için bk. I/164, 445; II/52, 79, 117, 624; III/516 540 Onay, “Kur’an Yolu” İsimli Türkçe Meal ve Tefsir Üzerine Söyleşi, s.30

541 Kur’an Yolu, III/402

542 Kur’an Yolu, I/91, 162; II/404, 424, 760; III/577; IV/300, 362, 412, 422; V/436, 600, 704 543 Kur’an Yolu, I/71, 148, 312, 386; II/595; III/548, 687, 694; IV/387

hususundaki belirttikleri özene istinaden söz konusu yerlerde temel hadis kitaplarının kaynak olarak gösterilmesinin uygun olacağı kanaatindeyiz.

Bununla beraber hadis kullanımı ile alakalı olarak dikkatimizi çeken ve hatalı davranıldığını düşündüğümüz bir hususa daha burada işaret etmek istiyoruz. Bazı ayetlerin tefsirinde konunun izahı için konuyla alakalı bir hadise uzun uzadıya yer verildiğini, ayetin bu hadis çerçevesinde izah edildiğini görmekteyiz; fakat daha sonra bu hadisin kabul edilebilir bir niteliği sahip olmadığı ifade edilerek rivâyetin eleştirildiğini görmekteyiz. Örneğin ikinci ciltin 532-533. sayfalarında Kehf sûresi ile alakalı nüzûl sebebi verilmiş, ardından da hadisin değerlendirmesi ile alakalı

Elmalı’nın “hadisin zayıf olduğu ve bu hadise dayanarak sûrenin tefsir edilmesinin

doğru olmayacağı” ifade edilmiş ve hadis hakkında burada herhangi bir görüş belirtmeden Elmalı’nın görüşüyle yetinilmiştir. Ancak, 539. sayfaya bakıldığında müelliflerin, Elmalı’nın zayıf demesine, sûrenin bu hadise dayanarak tefsir edilmesinin doğru olmayacağını söylemesine ve müelliflerin de bu eleştiriden başka herhangi bir görüş belirtmeyerek, sükût ederek bir bakıma kabul etmiş olduklarının anlaşılmasına rağmen bu hadisi kullandıklarını, ayetin izahında bu hadise yer verdiklerini görmekteyiz.

Yine Ye’cuc ve Me’cuc ile alakalı olarak müelliflerin, Hz. Peygamber’den birçok hadis rivayet edildiğini söylediklerini ve ardından da bu hadislerin bazılarını burada uzun uzun verdiklerini görmekteyiz. Rivâyetlerin ardından da İbn Kesir’in “bu hadisin Hz. Peygamber’e isnat edilemeyeceğini” belirttiğini ifade etmişlerdir. Ancak baktığımız zaman müellifler ne hadisler hakkında kendileri bir şey söylemiş ne de İbn Kesir’in kanaati hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmuşlardır.544

İşaret ettiğimiz bu hususlarla beraber müelliflerin, bazen hadislerin senet ve metinlerin içerikleriyle alakalı olarak yorumlar, değerlendirmeler yapmakta oldukları görülür. Örnek 1:

..."

ﻢﻴُﻜَﺣ ٌﺰﻳِﺰَﻋ ُﻪّﻠﻟاَو ٌﺔَﺟَرَد ﱠﻦِﻬْﻴَﻠَﻋ ِلﺎَﺟﱢﺮﻠِﻟَو ِفوُﺮْﻌَﻤْﻟﺎِﺑ ﱠﻦِﻬْﻴَﻠَﻋ يِﺬﱠﻟا ُﻞْﺜِﻣ ﱠﻦُﻬَﻟَو

“…Kadınların, mâkul ve meşru ölçülerde ödevlerine denk hakları vardır; erkeklerin ise onların üzerinde bir dereceleri mevcuttur. Allah izzet ve hikmet sahibidir.”545

Âyetin tefsirini yaparken âyetin içeriği ile alakalı olarak kadının erkek karşısındaki konumu ve ilgili hadisler ele alınmış. Böylelikle hadislerin ve konunun nasıl anlaşılması gerektiği ifade edilmeye çalışılmıştır.

“Erkeğin aklının daha fazla olduğu iddiası “Aklı ve dini eksik olanlar içinden,

sizden fazla, akıl sahiplerine hâkim (galip) olanları görmedim!..” mealindeki hadise

dayandırılmıştır. Hâlbuki bu hadisin söyleniş amacı kadınlarla erkekler arasındaki akıl farkını açıklamak değildir. Ayrıca burada geçen “akıl eksikliği”nden maksadın ne olduğu hanımlar tarafından Hz. Peygamber’e sorulmuş; akıl eksikliği, “şahitlikle bir erkeğe karşılık iki kadın şahit istenmesi”; din eksikliği ise “hayız halinde namaz kılmamak ve oruç tutmamak” olarak tanımlanmıştır. Buradaki “din”le bu kelimenin “yükümlülük” anlamının kastedildiği, dolayısıyla din eksikliğinin de “yükümlülükten muaf tutulma” anlamında kullanıldığı açıktır. Hadisin mana ve maksadı bir vakıayı dile getirdikten sonra buna dayanarak “Böyle olduğunuz, böyle yaptığınız halde yine de erkekleri etkiliyor ve kandırabiliyorsunuz. Bu özellik ve kabiliyetinizi kötüye kullanmayın” şeklinde bir uyarıda bulunmaktan ibarettir.”546

Örnek 2:

"

ُﻘﱠﺗا ُسﺎﱠﻨﻟا ﺎَﻬﱡﻳَأ ﺎَﻳ

ًاﺮﻴِﺜَآ ًﻻﺎَﺟِر ﺎَﻤُﻬْﻨِﻣ ﱠﺚَﺑَو ﺎَﻬَﺟْوَز ﺎَﻬْﻨِﻣ َﻖَﻠَﺧَو ٍةَﺪِﺣاَو ٍﺲْﻔﱠﻧ ﻦﱢﻣ ﻢُﻜَﻘَﻠَﺧ يِﺬﱠﻟا ُﻢُﻜﱠﺑَر ْاﻮ

ءﺎَﺴِﻧَو

...

"

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının…”547

Âyetin izahında konu ile alakalı olarak veren hadis, belki konunun çok gündemde olması ve tartışılması nedeniyle şu şekilde izah edilmiştir:

545 el-Bakara 2/228 546 Kur’an Yolu, I/365 547 en-Nisâ 4/1

“Havva’nın veya kadınların eğri kaburgadan yaratıldığını ifade eden hadisler, kadınla erkeğin tabii (fıtrî) olan ve değişmemesi gereken farklılıklarını ve özelliklerini anlatmak üzere yapılmış bir benzetmedir, mecazî bir anlatımdır. Nitekim bazı rivayetlerde açıkça “Kadın kaburga gibidir” buyrulmuştur. Hadîslere göre kadınları erkeklere benzetmeye, tabii özelliklerini yok etmeye kalkışmak, eğimli yaratılmış kaburga kemiğini düz hale getirmeye uğraşmak gibidir. Kaburga ancak kavisli olduğunda uygun, sağlam ve kâmildir, fonksiyonunu yerine getirir; düz olsaydı akciğerin şekline uymaz ve onu koruyamazdı. Şu halde onu düzeltmeye çalışmak bozmaya ve kırmaya çalışmak demektir.” 548

Müellifler, zaman zaman da konuyla alakalı rivâyet edilen hadislerin uydurma veya zayıf olduğunu belirtirler:

Örnek 1:

"

َه ْﻢُﻜﱢﺑﱠر ﻦﱢﻣ ٌﺔَﻨﱢﻴَﺑ ﻢُﻜْﺗءﺎَﺟ ْﺪَﻗ

ﻞُآْﺄَﺗ ﺎَهوُرَﺬَﻓ ًﺔَﻳﺁ ْﻢُﻜَﻟ ِﻪّﻠﻟا ُﺔَﻗﺎَﻧ ِﻩِﺬـ

ِﻪّﻠﻟا ِضْرَأ ﻲِﻓ

ﺎَهﻮﱡﺴَﻤَﺗ َﻻَو

ٌﻢﻴِﻟَأ ٌباَﺬَﻋ ْﻢُآَﺬُﺧْﺄَﻴَﻓ ٍءَﻮُﺴِﺑ

"

“…Size rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir işaret olarak Allah’ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah’ın arzında otlasın. Ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar.”549

“…Salih de “Size rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da size bir mucize

olarak Allah’ın şu devesidir.” dedi. Kur’an-ı Kerim’de fazla bilgi bulunmayan bu

mucize hakkında tefsirlerde ayrıntılı bilgi veren uzun rivayetler kaydedilirse de

Kur’an-ı Kerim’e, sahih hadislere ve güvenilir vesikalara dayanmayan bu

rivayetlerin doğruluğu şüphelidir.”550

Örnek 2:

"

ْﻀُﻀْﻐَﻳ ِتﺎَﻨِﻣْﺆُﻤْﻠﱢﻟ ﻞُﻗَو

ﺎَﻬْﻨِﻣ َﺮَﻬَﻇ ﺎَﻣ ﺎﱠﻟِإ ﱠﻦُﻬَﺘَﻨﻳِز َﻦﻳِﺪْﺒُﻳ ﺎَﻟَو ﱠﻦُﻬَﺟوُﺮُﻓ َﻦْﻈَﻔْﺤَﻳَو ﱠﻦِهِرﺎَﺼْﺑَأ ْﻦِﻣ َﻦ

ﱠﻦِﻬِﺑﻮُﻴُﺟ ﻰَﻠَﻋ ﱠﻦِهِﺮُﻤُﺨِﺑ َﻦْﺑِﺮْﻀَﻴْﻟَو

"...

548 Kur’an Yolu; II/11; Diğer örnekler için bk. I/101-102, 501; II/125; IV/71 549 el-Â’râf 7/73

“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Dışarda kalanlardan başka süslerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar….”551

“Dışarıda kalan süs”ün neyi ifade ettiğini belirleyebilmek için tefsirciler nakil (hadis) ve akıl (örf, âdet ve ihtiyaç) delillerine başvurmuşlardır. Rivayet edilen hadisler içinde konumuz bakımından en belirleyici olanı, Hz. Peygamber’in, içini gösteren ince bir elbise giymiş olan baldızı Esmâ’ya hitaben “Esma! Bir kız ergenlik

çağına gelince onun -ellerini ve yüzünü göstererek- şuralarından başka yerlerinin görülmesi caiz değildir.” buyurmasıdır. Ancak bu hadis sened ve metin

bakımlarından tenkit edilmiş, sağlam bulunmamıştır.”552