• Sonuç bulunamadı

3. GÜNCEL MESELELERE YAKLAŞIMI

3.2. Kur’an’ın Tercüme meselesi

Tarih boyunca doğuda ve batıda Kur’an’ın pek çok tercümesi yapılmıştır. Kur’an’ın ilk yazılı tercümesinin nüveleri Selman-ı Farisi’nin İranlıların talebi üzerine Fatihanın çevirisini yapması ile başlamıştır.253

Türklerin İslâmı kabul etmesi ile beraber tercüme faaliyetleri de gündemlerine girmiştir. Tanzimat’a kadar tercüme alanında pek tartışma olmazken, bu dönemde alevlenen tartışmalar Cumhuriyet döneminde zirveye çıkmıştır. Tercümeye cevaz verenlerin arasında Şeyhul İslâm Musa Kazım (ö.1920), Cevdet Paşa (ö.1895) ve İzmirli İsmail Hakkı (ö.1946 ) bulunmaktadır. Cevaz vermeyenlerin başında Mustafa Sabri olmak üzere bazı alimlerde terceme hareketine karşı çıkmışladır. Çok geçmeden bu tartışmalar Mısıra da sirayet etmiştir. Muhammed Ferid Vecdî (ö.1954), Mustafa Merâgî(ö.1945) gibi alimler tercemenin caiz olduğunu ifade eden kitaplar

251 Keskioğlu, Kur’an-I Kerim Bilgileri, s 278. 252 Keskioğlu, Kur’an-I Kerim Bilgileri, s 280.

253 Serahsî, Muhammed b. Ahmed b. Sehl, Matbaatü’s-Saade, Kitâbü’l-Mebsut, Kahire, thz., I, 37.

Durmuş, Zülfikar, Kur’ân’ın Türkçe tercümeleri : -Aziz Kur’an ve İnsanlığa son çağrı örneği, Rağbet Yayınları, İstanbul 2007, s.85.

yazmıştır. Onlar, Kur’an’ın tercüme ile tam olarak yansıtılamıyacağını, pek çok hususiyetlerinin kaybolacağını, bununla beraber tefsirî tercüme tarzında çevirilmesinde bir beis olmadığını, hatta zarurî olduğunu ifade etmişlerdir. Mısırda bu kesime karş çıkanlaın başında Mustafa Sabri Efendi(ö.1954), Reşid Rıza(ö.1935) ve M. Mustafa Şatır(ö.1966) olmuştur. Onların karşı çıkış sebebini üç noktada özetleyebiliriz; a) ibadetlerin tercümeyle yapılması, b) tercümenin Kur’an’ın yerine ikame edilmesi , c) mütercimlere göre farklı çevirilerin ortaya çıkmasıyla müslümanların arasında tefrika girmesidir.254

Keskioğlu, tercümenin caiz olduğunu söyleyen Ferid Vecdi , Mustafa Meraği gibi zevatın yanında yer almıştır. Mellifimizin nazarında İslâm hukukçuları arasındaki tartışmalar çevirinin aslın yerini tutar mı, namazda arapça yerine tercümesi okunsa câiz olur mu sorularının etrafında cereyan etmiştir. Kur’an’ı anlama, meali şerifini kavrama maksadı ile yapılan tercümeye dört mezhep imamı da cevaz vermiştir. O bu meyanda Ankara ilahiyat dergisinde “Kur’an tercemesi hakkında iki Fakihin yazdıkları” adında bir makale telif etmiştir Orada, Hanefi mezhebinin mutemed kitaplarından sayılan Bedaiü’s-sanai' fî tertibi’ş-şerai’ ve Mebsut’tan pasajlar iktibas ederek Hanefi mezhebinin Kur’anın tercümesine cevaz verdiğini göstermeye çalışmıştır.255 Keskioğlu, Kur’an terceme edilmesin demenin Kur’an anlaşılmasın demek ile eşdeğer olduğunu ifade etmiştir.

Keza Keskioğlu, lisânı Arapça olmayanların vahiyle buluşması adına hidayet rehberi Kur’an’ın farklı dillere tercüme edilmesi gerekli olduğunu savunmuştur. Zîra Yüce Allah birçok ayetinde Kur’an’ın insanlara duyurulmasını ve beyan edilmesini emretmiştir. İslâm dini evrensel bir dindir. Tüm beşeriyet tebliğ gerekmektedir. O’na göre Arapça bilmeyenlere yapılabilecek tebliğin en önemli vasıtası dildir. Hz. Peygamber bütün insalara gönderilmiş en son peygamberdir. Semâdan artık yeni bir ses gelmeyecektir. Hz. Muhammed’in şahsında beşeriyete hitap eden vahyin sesini

254Serahsî, Muhammed b. Ahmed b. Sehl, Matbaatü’s-Saade, Kitâbü’l-Mebsut, Kahire, thz., I, 37.

Aydar, Hidayet, Kur’an’ı Kerim’in Tercümesi Meslesi, Kur’an Okulu yayıncılık, istanbul 1996, s.115.

255 Keskioğlu, “Kur’an tercemesi hakkında iki Fakihin yazdıkları” , İlahiyat Fakültesi Dergisi, Türk Tarih

insanlar duyacak ve ona uyacaktır. Bu sesi duymak ve anlamak insanların hakkı, duyurmak ve anlatmak da Âlimlerin görevidir.256

Osman Keskioğluna göre Kur’an’ın kelimeleri değişik mânalara ve tefsirlere müsait olduğundan tercüme işi oldukça güçtür. Aslını koruyarak tercüme çok zordur. Kur’an’ın eşsiz î’câz ve belâgatini muhafaza ederek başka bir dile çevirmek mümkün değildir, fakat meâl olarak terceme edilmesi mümündür.

Esâsen herhangi bir dilden başka bir dile yapılan tercemelerde her iki dilin tüm özelliklerini hakkı ile ifâde etmeye imkân yoktur.

Müellifiz çok önemli bir hususta dikkat çekmiştir. O da şudur. Tercemeden İslâm ahkamının hepsi öğrenilmiş olmaz. Hadîs-i Şeriflerle, İcmâ ve Kıyâs yoluyla sâbit olan hükümlerlede vardır. Bunlar tafsilatıyle fıkıh kitaplarından öğrenilir.257

Keskioğlu, tercümeyi sadece savunmakla kalmamış , “Kur’an’ı Kerim’in Türkçe Açıklaması” ismini verdiği bir mealde kaleme almıştır. Bizler O’nun bu çalışmasını ikinci bölümde ele alacağız.

3.2.1. Tercüme çeşitleri

Keskioğlu, Allah kelâmını anlamak kasdı ile yapılan Kur’an tercümelerini iki kısma ayırmaktadır258. Birinci kısım kelime kelime yapılan tercümelerdir. İkinci kısım ise cümle halindeki tercümelerdir. Müellifimiz, eski tercümelerin daha çok kelime kelime yapıldığına dikkat çekmektedir. Sebebini ise şöyle açıklıyor:

“Evvelâ kelime kelime tercüme kolaydır. Kelimenin altına karşılığını yazıvermekle iş olur biter. Cümle terkibine, Türkçe İfadeye uygun olmasıyla uğraşılmaz. İkinci sebep de bu kabil tercümelerin Farsça’dan örnek alarak yapılmış

256 Keskioğlu, Osman, “Kur’an-ı Kerim ve Başka Dillere Çevirilmesi Konusunda Açıklamalar”, DİB Meali,

s. XXI

257 Keskioğlu, Agm., s. XXI.

258 Hidayet Aydar, Kur’an’ı Kerim’in Tercümesi Meslesi kitabında Tercüme türlerini altı kısma

ayırmaktadır: 1. Misli misline tercüme. 2. Tanziri Tercüme. 3. Manzum Tercüme. 4. Harfi (Lafzi) Tercüme. 5. Manevi Tercüme. 6. Tefsiri Tercüme. Aydar, Hidayet, Kur’an’ı Kerim’in Tercümesi Meslesi, Kur’an Okulu yayıncılık, istanbul 1996, s.236-280.

olması ihtimalidir. Çünkü Farsça tercümeler daha eskidir, Türkçeler onlara müteakiptir.”259

Keskioğlu Arapça ile Fasça’nın cümle yapısının birbirine benzemesi nedeniyle Arapça’dan Farsça’ya yapılan kelime kelime tercümelerle cümle tertip edilmiş olurken , Türklerin İranlıları örnek alarak aynı tarzda yaptıkları çeviriler ile düzgün bir cümle teşkil etmiyeceğine dikkat çekmektedir. Bunun sebebi ise Arapça ile Türkçenin cümle yapısının farklı olmasından kaynaklanır. Bir örnek vermek gerekirse Türkçede “Ben okula gittim” cümlesini Arapça da şöyle ifade ediyoruz : يلإ تبهذ ةسردملا Türçedeki cümlede yüklem cümlenin sonuna gelirken Arapçada cümlenin başına gelmiştir..

Hem kolaylığı, hem de her yeni birşey yapanın önce yapanlardan örnek alarak istifade etmesi kabilinden kelime kelime tercümeler Türkçe de yapılmıştır. Müellifimiz, bu tür tercümeye bazı fakihlerin Kur’an’ın Arpça metnini yazma şarti ile cevaz verdiğini dile getirmiştir.260