• Sonuç bulunamadı

Kur’ân-ı Kerîm, Kutsal Zaman ve Mekânlarla Tevessül

Belgede İslam inancında şefaat (sayfa 158-163)

B. Hakkında İhtilaf Edilen Tevessül Çeşitleri

3. Kur’ân-ı Kerîm, Kutsal Zaman ve Mekânlarla Tevessül

İslâm dinine göre zaman ve mekanın kutsallığı, ancak Kur’ân ve Hz. Peygamber

(s.a.v) tarafından belirlenir.180 Âyet ve hadislerde bildirildiğine göre bazı zaman ve mekânlar vardır ki diğerlerinden daha faziletli ve mübarektir.181 Zamanla tevessül, âyet ve hadislerde mübarek ve mukaddesliği bildirilen bu özel vakitleri vesîle ederek dua ve ibadette bulunup Allah’a yaklaşmaya ve O’nun rızasını elde etmeye çalışmaktır. Zira böyle zamanlarda yapılan duaların, diğer zamanlara göre Allah nezdinde daha makbul olduğuna

176 Heysemî, Mecmeʽu’z-Zevâid, X, 132; Sehâvî, a.g.e., s. 38; İbn Allân, a.g.e., V, 151; Elbânî, Silsiletü’l-

Ehâdîsi’z-Zaʽîfe, II, 111.

177 Müslim, “Salâtü’l-Müsâfirîn”, 200 (I, 534). 178

Bâcûrî, a.g.e., s. 293.

179

Çeker, a.g.e., s. 87.

180 Güneş, Kâmil, İslam Düşüncesinde Kutsallık, İstanbul: İnsan Yayınları, 2010, s. 87.

181 Konuyla ilgili geniş bilgi için bk. Beyhakî, Fezâilü’l-Evkât, s. 77-520; İbn Teymiyye, Ebü’l-Abbâs

Takıyyüddîn Ahmed b. Abdülhalîm (ö. 728/1328), Muhammed b. Abdilvehhâb b. Süleymân,

Mecmûatü’t-Tevhîd, Mansûre: Dâru’l-Yakîn, 1993, s. 615-636; Zehebî Ebû Abdillâh Şemsüddîn

Muhammed b. Ahmed b. Osman (ö. 748/1348), Telhîsu Kitâbi’l-Mevzûât li-İbni’l-Cevzî, (nşr. Ebû Temim Yâsir b. İbrâhîm b. Muhammed), Riyâd: Mektebetü’r-Rüşd, 1998, s. 161-165; Güneş, İslam

inanılmaktadır.182 Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şeriflerde kutsiyet ve faziletlerinden bahsedilen Muharrem,183 Recep,184 Şaban185 ve Ramazan186 ayları; Kur’ân’ın indirildiği ve bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir gecesi,187 insanlara hidâyet rehberi olarak indirilen Kur’ân,188 “mübarek, kutlu bir gece”189 olarak vasıflandırılan Beraat gecesi,190 Hz. Peygamber’in (s.a.v) miraca yükseldiği191 Miraç gecesi,192 hac günleri olan kamerî aylardan Zilhicce ayının ilk on gecesi,193 arefe günü,194 Cuma günü ve gecesi195 Cuma gününe gizlenmiş olan icabet saati,196 gecenin son üçte biri197 ve farz namazlardan hemen sonraki vakit,198 ezanla kamet arası,199 secde ânı,200 iftar vakti201 vb. gibi mübarek ve mukaddes vakitleri gözeterek yapılan dualar da zamanla tevessüle dâhildir. Allah Resûlü (s.a.v) bu vakitlerde diğer zamanlara göre daha çok ibadet ederek en güzel şekilde değerlendirmiş ve ümmetine de örnek olmuştur.202 Mü’minler de Asr-ı saâdetten bu yana kutsal zamanlara ayrı bir önem vermekte, dua ve ibadetlerle geçirmeye çalışmaktadırlar.

182 Gazzâlî, el-İhyâ, I, 403; Turtûşî, a.g.e., s. 145 vd; Beyhakî, Fezâilü’l-Evkât, s. 77-520; İbn Teymiyye,

Mecmuatü’t-Tevhîd, s. 615-636; Ünlü, Selman, Bir Kutsi Dilekçe Dua, İstanbul: Rehber Yayınları, 2005,

s. 64; Bebek, Adil, Din ve Düşünce Açısından Dua, İstanbul: Rağbet Yayınları, 1998, s. 33.

183 Ebû Dâvûd, “Savm”, 56 (II, 811).

184 Hz. Enes’den: Resûlullah (s.a.v) Recep (ayı) girdiğinde şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı

hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl ve bizi Ramzan’a kavuştur.” (Ahmed b. Hanbel, I, 259)

185

Müslim, “Sıyâm”, 175-177 (I, 810-811); Tirmizî, “Savm”, 37 (III, 113-114), İbn Mâce, “İkâmetü’s- Salât”, 191 (I, 444-445); İmam Mâlik, el-Muvatta’, “Sıyâm”, 22 (I, 309).

186 Bakara, 2/185. Hz. Ebû Hüreyre ’den (r.a): Allah’ın Resûlü buyurdular ki: “İnanarak ve karşılığını

Allah'tan umarak Ramazan’ı ibadetle geçiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, “Îmân”, 27

(I, 14); Müslim, “Salât’ül Müsâfirîn”, 174 (I, 523).)

187 Kadir, 97/1-3. Hadislerde inanarak ve karşılığını Allah’tan umarak Kadir gecesini ibadetle geçiren

kimsenin geçmiş günahlarının bağışlanacağı müjdelenmiştir. (Bk. Buhârî, “Fadlu Leyleti’l-Kadr”, 1 (II, 253); Müslim, “Salât’ül Müsâfirîn” 175 (I, 524); Ebû Dâvûd, “Şehru Ramazan”, 1 (II, 103).

188

Bakara, 2/185.

189

Duhân, 44/3.

190 Tirmizî, “Savm”, 39 (III, 116); İbn Mâce, “İkâmetü’s-Salât”, 191 (I, 444). 191 Necm, 53/1-18.

192

Nesaî, “Salât”, 1 (I, 217-224); Ahmed b. Hanbel, V, 144.

193 Fecr, 89/2.

194 Tirmizî, “Deʽavât”, 122 (V, 572); Muvatta, “Hac”, 246 (I, 422).

195 Cum’a, 62/9-10; Buhârî, “Deʽavât”, 61 (VII, 166); Müslim, “Cum’a”, 13-17 (I, 583-585); Ebû Dâvûd,

“Vitr”, 26 (II, 184); İbn Mâce, “İkâmetü’s-Salât”, 79 (I, 344-345); Tirmizî, “Deʽavât”, 114 (V, 563-565); Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 18 (II, 724).

196 Buhârî, “Cum’a”, 37 (I, 224), “Deʽavât”, 61 (VII, 166); Müslim, “Cuma”, 13-16 (I, 583-584); Tirmizî,

“Cum’a”, 2 (II, 361-362); Ebû Dâvûd, “Salat”, 200, 201 (I, 636); Nesâî, “Cum’a”, 45 (III, 115); İbn Mâce, “İkâmetü’s-Salât)”, 99 (I, 360).

197

Âl-i İmrân, 3/17; Zâriyât, 51/18; Hûd, 11/114; İsrâ, 17/78-80; Buhârî, “Deʽavât” , 14 (VII, 149-150); Müslim, “Müsâfirîn”, 168, 172 (I, 521, 523).

198 Tirmizî, “Deʽavât”, 78 (V, 526-527), 113 (V, 562). 199

Tirmizî, “Deʽavât”, 128 (V, 577); Ebû Dâvûd, “Salât”, 35 (I, 358-359).

200 Müslim, “Salât”, 207, 215 (I, 348, 350). 201 İbn Mâce, “Sıyâm”, 48 (I, 557).

202 Bk. Ebû Dâvûd, “Savm”, 57, 59 (II, 812, 813); Nesaî, “Sıyâm”, 35-36, 70 (IV, 151-153, 199-205);

Aynı zamanda kutsal zamanlara verilen önem, inançlı bir insan ile bu özel zamanları din dışı kabul eden ve sıradanlaştıran insan arasındaki farkı ortaya koymaktadır.203

Kutsal zaman ve mekanlarla tevessül hakkında âlimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Onlardan bazıları böyle zaman ve mekânlarla tevessülün câiz olmadığını söylemişler ve bu tür bir tevessül kimileri tarafından bid’at ve mekruh,204 kimileri tarafından da da şirk olarak değerlendirilmiştir.205 Onlara göre Allah’ın semadaki veya yeryüzündeki herhangi bir mahlukuyla; Recep, Şaban ve Ramazan ayları, Kadir gecesi vb. gibi mübarek zamanlarla Kabe, Arafat vb. gibi mübarek mekânlarla yapılan tevessül, hiçbir varlığın Allah üstünde bir hakkı bulunmadığından dolayı meşrû değildir. Bu tür tevessülde bulunanlara işlenişine ve çeşidine göre nasihat, uyarı, ikna ve hatta öldürmeye varan yaptırımlar uygulanır.206

Bazı âlimlere göre ise istifade etmek için bu zamanları vesîle edip hassasiyet göstererek ibadet ve dua edilebilir.207 Zira kutsal zamanlarda yapılan amellerin sevabı diğer zamanlardan daha çoktur.208 Bu zamanların seçilerek onlara kutsallık verilmesi, tamamen ilâhî irade ve takdire bağlıdır. Fakat bu zamanlardan hakkıyla istifade, ancak onlarda yapılacak sâlih amellerle mümkün olacaktır.209 Dolayısıyla Allah yanında diğer zamanlardan daha kıymetli olan bu zamanlarda, “Allah’ım Kur’ân’ın indirildiği ve bin aydan daha hayırlı olan şu Ramazan ayı, Kadir Gecesi ve o gecede indirilen ve insanlara hidâyet rehberi olan Kur’ân hürmetine dua ve ibadetlerimizi kabul eyle.” şeklinde Allah’a dua edip isteklerimizi söylemekte herhangi bir sakınca olmadığı gibi böyle bir tevessül de tevhid inancına aykırı ve kişiyi şirke götürecek bir davranış değildir. Zira duada zamanı

203 Eliade, Mircea (ö. 1986), Kutsal ve Dindışı, (trc. Mehmet Ali Kılıçbay), Ankara: Gece Yayınları, 1991, s.

48-51; Güneş, İslam Düşüncesinde Kutsallık, s. 87-88.

204 İbn Âbidîn, Muhammed Emin b. Ömer b. Abdülazîz (1252/1836), Hâşiyetü Reddi’l-Muhtâr ale’d-

Dürri’l-Muhtâr, I-VIII, İstanbul: Kahraman Yayınları, 1984, VI, 397.

205 Bk. İbn Teymiyye, el-Kâ’ide, s. 50, 65, 168; a.mlf., İbn Teymiyye Külliyatı, I-VI, (çev. Ahmet Önkal

v.dğr.), İstanbul: Tevhid Yayınları,1986, I, 370; Muhammed b. Abdulvehhâb, el-Kelimetü’n-Nâfia, s. 315; Âlûsî, Ebü’s-Senâ, a.g.e., VI, 183; Reşîd Rızâ, Tefsîru’l-Menâr, VI, 371-372; Himyerî, a.g.e., s.356.

ʽÎd, a.g.e., s. 46-47.

206 Bk. İbn Teymiyye, İbn Teymiyye Külliyatı, I, 370; a.mlf., el-Kâʽide, s. 50, 65, 168; Muhammed b.

Abdulvehhâb, el-Kelimetü’n-Nâfia, s. 315; Âlûsî, Ebü’s-Senâ, a.g.e., VI, 183; Reşîd Rızâ, Tefsîru’l-

Menâr, VI, 371-372; Himyerî, a.g.e., s. 356. ʽÎd, a.g.e., s. 46-47; Humeyyis, Muhammed b.

Abdurrahmân, Usûlü’d-Dîn ʽInde’l-İmâm Ebî Hanîfe, Riyâd: Dâru’s-Samîʽî, ts., s. 248-256; Rifâʽî, a.g.e., s. 184-185.

207

Bk. Beyhakî, Fezâilü’l-Evkât, s. 77-221; Çeker, a.g.e., s. 96-98; Ünlü, a.g.e., 2005, s. 64; Bebek, Dua, s. 33.

208 Bk. Güneş, İslam Düşüncesinde Kutsallık, s. 90.

209 İbn Âşûr, Muhammed Tâhir b. Muhammed (ö. 1394/1973), Tefsîru’t-Tahrîr ve’t-Tenvîr, I-XXX, y.y.:

önemli kılan husus, psikolojik olarak hazırlanma, dua esnasında ihlâs, huşu ve huzuru sağlamaya vesîle olması gibi özelliklerden kaynaklanmaktadır.210

Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şeriflerde faziletlerinden bahsedilen ve mukaddes olduğu bildirilen yerlere giderek oralarda ibadet edip dua etmek ve yapılan duanın kabul edilmesini ümit etmek ise mekân ile tevessüldür.211 Dinimize göre Mekke-i Mükerreme ve çevresi, Medîne-i Münevvere, Mescid-i Haram (Kabe), Mescid-i Nebevî, Mescid-i Aksâ, Arafat, Tûr-i Sînâ ve çevresi mukaddes ve mübarek yerlerdir.212 Buralarda yapılan dualar, diğer mekânlarda yapılan dualardan çok farklı olup hem kabul olma ihtimali hem de elde edilecek sevap daha yüksektir.213 Aslında İslâm dinine göre dua her yerde yapılabilir. Fakat bir mü’min, isterse Allah rızası için bu mübarek ve mukaddes yerlere gidip ibadetlerini yerine getirebilir ve “Allah’ım Kabe, Arafat hürmetine dualarımı ve ibadetlerimi kabul eyle, beni şu sıkıntıdan kurtar, bana şu ihtiyacımı lutfeyle” vb. şekilde bu mekanları vesîle ederek dua edebilir. Dua eden kişi bu mekanlarda dua ederken diğer yerlere göre psikolojik olarak daha iyi motive olabilir ve içinde bulunduğu mekandan olumlu olarak etkilenip duasını daha ihlaslı ve içten yapabilir.214 Bununla birlikte bu mekanlarda dua ederken dua âdâbına riâyet etmek, tövbe ve dua etmek için bu mekanlara gitmeyi beklememek, bu mekanları ziyaret esnasında tevhidi ihlal edebilecek hususlardan, bid’at ve hurafelerden uzak durmak ve duayla istenecek şeyleri sadece ve sadece Allah’tan istemek gerekir.

Konuyla ilgili genel bir değerlendirme yapacak olursak; insan, tabiatı itibariyle zayıf bir varlıktır. Başına gelen değişik sıkıntı ve problemlerden kurtulup gönül rahatlığı içinde yaşamak, arzu ettiği şeyi elde etmek ve ulaşmak istediği hedefe ulaşmak için maddî- manevî bir vesîle aramak, insanın fıtratında var olan bir duygudur. İşte bütün çeşitleriyle tevessülün, bu duygu ve düşüncenin bir sonucu olarak ortaya çıktığını söylemek mümkündür.215 Vesîle ve tevessülün hak olduğu, âyet ve hadislerle, sahabeden itibaren ümmetin uygulamasıyla sâbittir. İslâm âlimleri tarafından, Allah’ın isim ve sıfatları, hayatta olan sâlih kimselerin duası ve sâlih amel ile tevessül/şefaat ittifakla kabul edilmiş,

210 İbn Teymiyye, İktidâü’s-Sırâtı’l-Müstakîm li Muhalefeti Ashâbi’l-Cehîm, I-II, (nşr. Nâsır b. Abdülkerîm),

Riyâd: Şeriketü’l-Ubeykan, 1984, II, 653; Bebek, Dua, s. 34.

211

Bk. Beyhakî, Fezâilü’l-Evkât, s. s. 349-366; Güneş, İslam Düşüncesinde Kutsallık, s. 132; Bebek, Dua, s. 34-36; Ünlü, a.g.e., s. 70-72.

212 Bk. Bakara, 2/125-129; Âl-i İmrân, 3/96 (Bu âyet-i kerîmede Kabe için, Kur’ân için de kullanılan

“hidâyet rehberi” ifadesinin kullanılması dikkat çekicidir.); En’âm, 6/92; İbrahim, 14/35-37; Şûrâ, 42/7;

Beled, 90/1.

213 Bakara, 2/125, 158, 198-200, 203; Müslim, “Mesâcid”, 2 (I, 370), “Hac”, 395, 510-514 (I, 968, 1014-

1015); Tirmizî, “Deʽavât”, 122 (V, 572); Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III, 170.

214 Güneş, İslam Düşüncesinde Kutsallık, s. 198, 290-291; Bebek, Dua, s. 35. 215

teşvik ve tavsiye edilmiştir. “Zât ile Tevessül” başlığı altında işlenen “Peygamber ve Sâlih Kimselerin Allah Nezdindeki Mertebesi İle Tevessül”, “Peygamber ve Sâlih Kimselerin Allah Nezdindeki Hakkı ile Tevessül” ve “Vefat Eden Peygamber ve Sâlih Kimselerle Tevessül” konularında ise âlimler arasında ihtilaflar olmuş ve münakaşalar yaşanmıştır.

İbn Teymiyye ve onun görüşlerini benimseyen âlimler, tevhid inancını korumak gibi iyi bir

niyetle -belki biraz da yaşadıkları dönemdeki uygulamalar sebebiyle- bu meselede ifrata düşerek216 zât ile tevessül çeşitlerini kabul etmeyip, en hafif şekliyle “bid’at” olduğunu iddia etmişlerdir. Hatta daha ileri giderek, aslında mekruh olan hususları bile “şirk” kapsamına alarak İslâmiyeti taklid ederek öğrenen çok sayıdaki insanın görüş ve davranışını şirk saymışlar, hatta onları cahiliye döneminin putperest Araplarıyla aynı kefeye koyarak öldürülmelerini bile câiz görecek kadar aşırı gitmişlerdir.217 Başta Sübkî olmak üzere Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğunluğu ise bu tevessül çeşitlerini kabul etmekle kalmamış, tavsiye ve teşvik etmişlerdir. Ayrıca, mübarek zaman ve mekânlar gibi Allah Teâlâ ve Hz. Peygamber tarafından değer atfedilmiş şeylerle de tevessülde bulunulabileceğini ifade etmişlerdir.

Tevessül hakkındaki tartışmalar incelendiğinde anlaşılmaktadır ki her iki taraf da kendilerini haklı çıkaracak deliller ortaya koymuş veya aynı delilleri farklı şekillerde yorumlamışlardır. Fakat bir tarafın kendine göre haklı olması diğer tarafın haksız olmasına delâlet etmez; hele hele onu dinden çıkararak bu görüşünden dolayı müşriklikle itham etmek, mü’minlere hiçbir zaman fayda getirmez; tam tersine aralarındaki kardeşlik bağlarının kopmasına, birlik ve beraberliklerinin dağılmasına sebep olur.

Bu konuda en büyük tartışma, zât ile, özellikle de ölen kimselerle tevessül konusunda olmuştur. Hâlbuki ölüler ile tevessülün lüzum ve zaruretine dair bir nass yoktur ve bunu inkâr eden de Ehl-i sünnet câmiasından çıkmaz. Aynı zamanda Allah’a tevhid inancını ihlâl edebilecek davranışlarda bulunmadan, O’nun sevdiği bilinen veya öyle hüsn- ü zan edilen ölü veya hayatta olan sâlih bir kimse vesîle kılınarak Allah’a dua etmek mânasında bir tevessülü meneden nass da yoktur; dolayısıyla bu yola gidenler de kınanamaz ve müşrik olmakla itham edilemez. Asıl kınanması gereken ise bu meseleyi bir ayrımcılık konusu yapmaktır.218 Öyle ise bu konuda birlik ve beraberliği sağlamak bakımından izlenmesi gereken insaflı yol, İslâm’ın temel prensiplerine muhalif olmamak

216 Bk. Karaman, a.g.e., s. 61.

217 Bk. Muhammed b. Abdilvehhab, Kitâbü’t-Tevhîd, s. 48 vd; Uludağ, Süleyman, Kelam İlmi ve İslâm

Akâidi (Teftazânî, Şerhu’l-Akâid), İstanbul: Dergâh Yayınları, 1982, 16. Dipnot, s. 268.

218

şartıyla herkesin görüşüne değer vermek, düşüncesine saygı göstermek ve gerçek

yanlışlığın Müslümanlar arasında bölünme ve düşmanlığın doğmasına yol açmak olduğunu vurgulamaktır.

Şurası bir gerçektir ki hem ülkemizde hem de diğer Müslüman ülkelerde Kur’ân ve

Sünnet’in ölçüleriyle bağdaşmayan, hem mutasavvıfların hem de diğer âlimlerin tasvip etmeyeceği şekilde kabir ziyaretleri yapılmakta, pek çok bid’at ve hurafe davranışlar sergilenmektedir. Önemli olan bu gibi dinin prensiplerine uygun olmayan tutum ve davranışların ıslahına çalışmaktır.219 Bunun için de insanların, dinin aslî kaynaklarına uygun bir şekilde bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu da vesîle/şefaat konusunun teferruatlı bir şekilde araştırılıp ortaya konmasının ve insanların bu konuda bilgilendirilmesinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Belgede İslam inancında şefaat (sayfa 158-163)