• Sonuç bulunamadı

2. KRİZ KAVRAMI

2.2. Krizin Özellikleri

Kriz kavramı ve kriz yönetimi konusunda ayrıntılı bir teori ortaya konulmamış olsa da kriz ve nedenleri konusunda genel bir çerçeve belirlenebilir. Yöneticilerin karşılaştığı her olay kriz değildir. Krizin kendine özgü nitelikleri vardır. Farklı kriz türleri olsa da bu kriz türlerinin ortak birçok özelliği tespit edilebilir.

Ortaya çıkabilecek krizlerin özelliklerini aşağıdaki gibi belirlemek mümkündür:

2.2.1. Krizler Ülkeler ve Kuruluşlar İçin Tehdittir

Kriz, bir ülkenin/kuruluşun her türlü hedef ve menfaatlerini, siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel hayatını olumsuz yönde etkileyen etmenlerdir. Bu tehdit, bir kamu kuruluşuna yönelebileceği gibi kamu kuruluşlarının bütününe yönelecek büyüklükte de olabilir. Ya da kuruluşun hizmet verdiği bir alanda olabileceği gibi hizmet verdiği alanların tümünde de ortaya çıkacak büyüklükte olabilir. Kamu yönetiminde topyekun bir savaş hali söz konusu olmadıkça özel işletmelerdeki gibi devletin/kamu yönetiminin sonu, yok olması gibi bir sorunla karşılaşılmaz. Genelde krizler, kamu yönetimi bakımından bölgesel ya da kuruluş bazında tehdit algılaması içinde düşünülebilir.

2.2.2. Krizler, Aniden ve Beklenmedik Bir Şekilde Ortaya Çıkarlar

Krizler beklenmedik zamanlarda ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkarlar. Bir başka deyişle krizler olağan süreçten bir sapmadır, olağandışıdır ve sürpriz öğeleri içerir. Aslında krizlerin en temel ve ayırıcı özelliği beklenmeyen ve öngörülemeyen olaylar olmalarıdır. Bazı krizler ortaya çıkıncaya kadar uzun bir süre geçer, bazı krizler ise ansızın ortaya çıkar. Ancak ister uzun bir süreden sonra ortaya çıksın ister önceden belirtiler versin krizler beklenmeyen zamanlarda ve bir şok etkisiyle ortaya çıkarlar.

2.2.3. Karar Vermek İçin Zaman Baskısının Olduğu Durumlardır

Krizler, denetim altına alınabilmesi ve tamamen sonlandırılabilmesi için hızlı hareket ederek önlemler alınmasını ve kriz planlarının yürürlüğe konulmasını gerektirir. Bu durum krizin en az zararla atlatılması ve/veya toplum, devlet çıkarları bakımından en ideal noktada sonuçlandırılması için hayati öneme sahiptir. Krizler

beklenmeyen koşulların üstesinden gelme gerekliliğinin ve ivediliğin söz konusu olduğu durumlardır.

2.2.4. Yüksek Oranda Stres Oluştururlar

Krizler, ortaya çıktığında karar vericileri hayrete düşüren ve bundan dolayı yüksek oranda strese neden olan durumlardır. Krizlerin stres oluşturma nedeni, karşılaşılan ve karşılaşılması olası olayların belirsizliği ve bu belirsizliğin hemen ortadan kaldırılması zorunluluğunun olmasıdır. Kriz anında yönetici ve çalışanlarda gerilim artar. Yöneticiler ve çalışanlar üzerinde endişe, korku, güvensizlik, gerilim, kendini savunma, aşırı tepki, yalnızlık, bitkinlik, kontrol kaybı, kuşatılmışlık ve panik gibi duygular hakim olur. Kriz anlarındaki stres, yöneticilerin, rasyonel olmayan davranışlar içinde olmasına ve bunun yol açtığı bilgi işleme ve karar verme yetersizliklerden dolayı krizlerin daha da karmaşıklaşması ve artış göstermesine neden olabilir.

2.2.5. Önceden Önlem Alınabilmekle Birlikte Tümüyle Engellemek Çok Zordur

Sorunları başlangıçta çözecek modeller geliştirip, olayların büyümesi engellenebilirse kronikleşip kriz olmayacaklardır. Kriz yönetiminin ana hedefi, krizi oluşturmadan önce, başlangıç aşamasında önlemektir. Bu da krizden önce; haberleşme, ulaşım, kurtarma ve yıkıntıları kaldırma, ilk yardım ve sağlık, güvenlik, çevre, altyapı hizmetleri, halkla ilişkiler gibi birçok konuda hazırlık yapmayı ve koordinasyonun altyapısını oluşturmayı gerektirir. Ancak sosyal hayat dinamiktir ve sürekli değişim halindedir. Gün geçtikçe yeni kriz türleri ortaya çıkmaktadır. Gelişen insan ilişkileri ve teknolojik şartlar içinde krizin her türüne hazırlıklı olunması mümkün değildir. Krizleri tümüyle engellemek ise çok zordur.

2.2.6. Kriz İyi Yönetildiğinde Fırsata Dönüştürülebilir

Kriz durumunun ortaya koyduğu gerilim ve eksikliklerin tespiti, kuruluşların silkelenip kendilerine gelmelerine yol açarak değişime ayak uydurmada hızlandırıcı etki yapar. Olağan durumlarda yapılması düşünülen yenilikleri engelleyen direnç ve sorunlar kriz durumunun ortaya koyduğu şartlar içinde ortadan kaldırılır. Yine krizlerde asıl kayıp itibarda olur. Kriz dönemleri iyi yönetilebilirse ve değerlendirilebilirse kamu kuruluşlarının güven tazeledikleri ve itibarlarını toplumun her kesimine yansıttıkları dönemler olabilir. Ayrıca krizlerin itibara olan olumlu ya da olumsuz katkısı daha sonraki kriz dönemlerinde krizlerin aşılmasını da olumlu ya da olumsuz olarak etkileyecektir. Konfüçyus’un “Değişim rüzgarları estiği zaman akıllılar yel değirmeni yapar, aptallar duvar örer.” özdeyişi kriz yönetimi ve fırsat ilişkisini çok iyi özetlemektedir.

2.2.7. Kriz Dönemindeki Faaliyetler, Bozulan Olağan Durumu Tekrar Eski Durumuna

Getirmeye Yönelik Faaliyetleri İçerir

Kriz anları önce suçlu daha sonra dost aranan, gerçek kimliklerin, liderlerin ortaya çıktığı durumlardır. Kriz dönemleri kuruluşlar için olağan durumdan bir sapmadır. Kriz hallerinde, kuruluşlar tehdit edici olaya sınırlı kaynaklarla müdahale etmek zorunda kalırlar. Kriz yönetim ve kriz faaliyetleri de bu olağan durumdan sapma halini tekrar olağan duruma getirmeye yönelik kararları ve eylemleri içerir. Kuruluşlar bunu yaparken krizin gerçek hali ile kuruluş yöneticileri ve çalışanlarınca algılanan krizle de mücadele etmek zorunda kalırlar.

2.2.8. Kriz, Karmaşa ve Güçlükler Sürecidir

Krizler beklenmedik zamanlarda ortaya çıktığı ve hızlı karar almayı gerektirdiği için bir karmaşa ortamı oluştururlar. Kaynakların yetersiz olması, yönetici ve çalışanların sağlıklı karar alma ve uygulamadaki sıkıntıları güçlükler doğurur. Bu durum ise bir anda başlayıp bitmez, belirli bir zaman diliminde devam eder. Kriz anları, öngörülmeyen değişiklikler yapmayı, yeni çözüm yolları bulmayı gerektirir. Çoğunlukla çalışanlar ve toplum tarafından algılanan krizle yaşanan kriz farklıdır. Kriz dönemlerinde kuruluşta çalışanların kendi aralarında ve toplumdaki kişi ve diğer kuruluşlarla çatışmaları artar.

Krizlerin yukarıda belirilen özelliklerinin yanında en azından ülkenin toprak bütünlüğü ve güvenliğinden kaynaklanan kriz durumları ile salgın hastalıklar, iltica ve büyük nüfus hareketleri gibi kriz türlerinin ortaya çıktıkları coğrafyalardan ayrı düşünülmemeleri de gereklidir. Dünyada en önemli stratejik hammadde olan petrolün bulunduğu bölgelerle sınır, totaliter rejimlere sahip ülkelerle komşu, jeolojik ve topoğrafik yapısı dolayısıyla doğal afetler yaşama riski yüksek ülkemizde yaşanılan krizlerin büyük bir bölümü ülkemizin üzerinde bulunduğu coğrafya ile ilgilidir. Bir başka deyişle yaşanan birçok kriz, üzerinde bulunulan coğrafyanın bir sonucudur. Buna göre, “…Tarihsel bir sürekliliğin neticesinde meydana gelen ve derin tarihsel kökleri olan kriz coğrafyalarını, bu coğrafyaların üzerinde yaşanmış olan belli bir tarihsel birikimden kopuk bir biçimde tasavvur etmenin bizi yanlış çıkarımlara götürebileceği hatırlanmalıdır”(Bacık, 1999: 146).