• Sonuç bulunamadı

B. Konut Unsuru

3. Konutun Niteliği

Aile konutu, aralarında yasal evlilik birliği kurulmuş eşler tarafından birlikte seçilen ve hukuka uygun şekilde kullanılan, eşlerin yaşamının merkezi haline getirilmiş ve onları da dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korumaya normal koşullarda elverişli olan konuttur.

Eşlerin, yaşamlarının merkezi olarak birlikte seçtikleri konutun bazı nitelikleri taşıması gerekmektedir. Bu hususta kanun koyucunun, TMK’nin 194.

maddesi ile neyi amaçladığının da incelenmesi gerekmektedir. Kanun koyucu, bu düzenleme ile kadın ile çocukların barınma imkânının devam etmesini sağlamak istemiş ve olası mağduriyetlerin önlenmesini amaçlamıştır.

Aile konutunun eşlerin yaşamsal faaliyetlerini insani koşullara göre sürdürebilmesine imkân vermesi gerekmektedir. Eşler, bu konutta birlikte yaşayacak, yeme, içme, barınma gibi her türlü temel ihtiyaçlarını bu konutta karşılayacaklardır.

Varsa çocuklarının her türlü ihtiyaçlarını bu konutta karşılayacak ve onların kendilerine yetebilen, eğitimli ve en önemlisi sağlıklı bireyler olarak yetişmelerini sağlayacaklardır. Buna göre aile konutunun tüm bunları karşılamaya elverişli olması gerekmektedir.

Eşlerin ekonomik ve sosyal durumlarının da dikkate alınması ile aile konutunun ortalama bir niteliğe sahip olması gerekmektedir. Eşlerden yaşamaları beklenemeyecek nitelikte olan yerlerin bu anlamda aile konutu olarak seçilmesi

mümkün olmamalıdır. Bu nedenle bir arazi üzerine kurulmuş olan ve konut olarak kullanılmaya elverişli olmayan çadır aile konutu niteliği taşımayacaktır81.

Bir yerin aile konutu niteliğinde olduğunun kabul edilebilmesi için, bu yerin mutlaka taşınmaz eşya olması veya tapu kütüğünde kaydı bulunması şart değildir82. Aile konutunun taşınır ya da taşınmaz olmasından çok yukarıda bahsedilen nitelikleri yerine getirmeye elverişli olması önemlidir. Buna göre, örneğin bir otel odası, ya da bir kulübe veya kamara, çadır ya da karavan gibi yerlerin de aile konutu olarak kabulü mümkün olacaktır83. Önemli olan husus insanların içerisinde hayatlarına devam edebileceği, dinlenebileceği, özel yaşamlarını geçirebileceği bir nitelikte bulunmasıdır84.

Aile konutunun yukarıda açıklanan koşulları taşıması gerekmektedir. Ancak bu konutun kira veya eşlerden birinin mülkiyetinde olması önemli olmadığı gibi intifa yahut oturma hakkına dayanarak edinilen konutlar da aile konutu niteliği taşıyacaktır85. Ortada hukuka aykırı bir durum olmasa da, söz konusu yerin aile konutu olarak kullanılması hiçbir ayni veya şahsi hakka dayanmıyorsa, TMK’nin 194. maddesinden yararlanılamaz86. Eşlerin anne, baba, kayınvalide gibi aile üyelerine ait olan konutu paylaşmaları durumunda, konutun eşler için bir yaşam merkezi haline getirilmiş olması halinde bile mülkiyet hakkı eşlerden birine ait olmadığı için TMK’nin 194. maddesindeki hukuki sınırlamanın bu ihtimalde geçerli olmayacağı ancak eşlerin konutta oturmaları karşılığında bu kişilere kira ödemeleri halinde TMK’nin 194. maddesi kapsamında kira sözleşmesinin feshedilmesi veya tahliye taahhüdü işlemlerinin geçerli bir şekilde yapılabilmesi için diğer eşin rızasının alınması gerektiği ifade edilmektedir87.

81 Mehmet Erdem, Aile Hukuku, 2. bs., Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, s. 222.

82 İhsan Hüseyin, “Aile Konutu Kavram Üzerindeki Haklar ve Korunması”, AÜHFD, S. 3, Ankara, 2018, s. 586; Gürses, s. 70.

83 Gümüş, s. 21; Hatta bir ağaç veya kütüğün de aile konutu niteliğinde sayılabileceği yönündeki görüş için. Bkz. Ahmet Cahit İyilikli, “Boşanma, Evliliğin İptali Ya Da Eşlerden Birinin Vefatının Aile Konutuna İlişkin Tasarrufun İptali Davasına Etkisi”, UMD, S. 13, 2019, s. 235.

84 Kamış, s. 17.

85 Zevkliler, Ertaş, Havutçu, Acebey, Gürpınar, s. 258.

86 Hüseyin, s. 585.

87 Faruk Kerem Giray, “4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda Yer Alan Aile Konutu Kavramının Kanunlar İhtilafı Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi”, MHMÖHB, Y. 23, S. 1-2, 2003, s. 427 vd.

Bir yerin aile konutu niteliğinde olduğunu söyleyebilmek için, bu konutun eşler tarafından sürekli olarak kullanılan bir konut olması gerekli midir sorusu ortaya çıkmaktadır. Eşler tarafından sürekli olarak kullanılmayan, cumartesi-pazar günleri veya yaz mevsiminde tatil amacıyla kullanılan yazlık88 evler ya da dağ evleri ile tarım faaliyetlerinin sürdürüldüğü zamanlarda kullandıkları bağda, bahçede ya da çiftlikte bulunan evlerinin aile konutu olarak değerlendirilemeyeceği ifade edilmektedir89.

Yine tatil amacıyla kullanılan karavan, ailenin yaz tatillerinde içinde yaşadığı yat, devre mülkler, aile tarafından işletilen tatil köyünde ailenin sadece tatil mevsiminde kaldığı villa gibi taşınmazlar, ailenin yaşam merkezi niteliğinde olmadığı ve ortak yaşamın kayda değer bir bölümünü teşkil etmediği için TMK’nin 194. maddesine göre aile konutu sayılmayacaktır90.

Yargıtay da konutun ailenin bütün yaşam faaliyetlerinin yoğunlaştığı yer olması gerektiği görüşündedir. Yargıtay 2. HD’nin 2003 yılında verdiği karardan91 şu sonuçlar çıkarılabilir. Aile konutundaki süreklilik unsurundan kasıt, aslında eşlerin o konutu kullanmasındaki amaç ile ilişkilidir. Yargıtay, kararında eşler tarafından yazlık olarak kullanılmak amacıyla tutulmuş olan bir konutun söz konusu olması durumunda eşlerin niyetinin, o konutta yaşam faaliyetlerini yoğunlaştırmak ve o yeri yaşamlarının merkezi yapmak olmadığını belirtmiştir.

Kanaatimizce, süreklilik unsurundan maksat, fiilen ve kesintisiz bir şekilde bir konutun kullanılması, her daim o konutta yaşanması demek değildir. Önemli olan fiili durum değildir, o eve eşler tarafından yüklenen anlam, o eve verdikleri önem ve o evi kullanmaktaki niyetleridir.

Süreklilik unsuru bakımından bir olasılık daha karşımıza çıkmaktadır. Bu olasılık da yurt dışında yaşayan eşlerin Türkiye’ye geldikleri zaman oturmak için kullandıkları konutun aile konutu niteliğinde olup olmaması meselesidir.

88 Yazlıkların aile konutu olarak kabul edilmesi gerektiği şeklindeki görüş için. Bkz. Adıgüzel, s. 131.

89 Akıntürk, Ateş, s. 121.

90 Şıpka, Aile Konutu, s. 86.

91 Yargıtay 2. HD., T. 27.03.2003, E. 2003/3071, K. 2003/4352 İlişkin karar için. Bkz.

https://karararama.yargitay.gov.tr (e.t: 28.02.2020)

Kanaatimizce, bu durumda, yurt dışında yaşayan eşler Türkiye’deki konutu, Türkiye’ye geldikleri zaman bu konutta yaşamak, süresi ne kadar olursa olsun bu konutta yaşamsal faaliyetlerini sürdürmek için kullanıyorlarsa, bu konutu da aile konutu niteliğinde kabul etmek gerekecektir. Çünkü bu konut, eşlerin Türkiye’deki evleri, yaşamlarının merkezidir. Bu tür konutları da aile konutu saymak gerekmektedir. Ancak bahsettiğimiz gibi bir amaç söz konusu değilse, bu konutu aile konutu niteliğinde kabul etmek mümkün olmayacaktır. Yargıtay da asıl ikametgâhları yurt dışında olan eşlerin Türkiye’ye geldikleri zaman kullandıkları bir konutun olması ve bu konutun diğer nitelikleri de taşıması durumunda aile konutu niteliğinde olacağı şeklinde değerlendirme yapmıştır92.