• Sonuç bulunamadı

Türk Medeni Kanunu’nun 193. maddesi, kanunda aksi yönde bir düzenleme olmadığı sürece eşlerin hukuki işlem özgürlüğüne sahip olduklarını vurgulamaktadır.

Buna göre eşler, tam ehliyetlidirler. Ancak kanun tarafından eşlerin hukuki işlem özgürlüğüne bir takım kısıtlamalar getirilebilir. Bu sınırlamaların, eşlerin hukuki işlem ehliyetlerini etkileyip etkilemediği konusuna ilerde değinilmiştir. Ancak burada üzerinde durulması gereken konu, kanunda eşler için öngörülen hukuki işlem özgürlüğünün istisnalarının neler olduğudur.

Bu istisnalardan en önemlisi bizim de çalışma konumuzu oluşturan aile konutuna ilişkin kanunda yapılan düzenlemelerdir. Gerçekten de kanun koyucu, eşlerin hem kendi aralarında birbirleriyle hem de üçüncü kişilerle tüm hukuki işlemleri yapmakta serbest olduklarını açıkça hüküm altına alarak onların hukuki işlem ehliyetinde EMK döneminde olduğu şekilde, herhangi bir sınırlama olmadığını vurgulamış ve aynı zamanda da borçlar hukuku alanında geçerli temel ve evrensel ilkelerden olan sözleşme özgürlüğünü güvence altına almıştır. Buna karşılık

“kanunda aksine hüküm bulunmadıkça” diyerek de bir takım hallerde bu özgürlüğe

193 Emel Badur, “Eşin Rızası”, TBBD, S. 109, 2013, s. 252; Seda Öktem, “Aile Birliğinde Eşlerin Tasarruf Yetkisinin Kısıtlanması”, TBBD, S. 67, 2006, s. 318; Şükran Şıpka, “Türk Hukukunda Eşlerin Hukuki İşlem Özgürlüğünün Sınırları”, MHMÖHB, C. XXXV, S. 1, 2015, s. 49; Şahinci, s.

311.

194 Şıpka, Hukuki İşlem Özgürlüğünün Sınırları, s. 49.

195 Akıntürk, Ateş, s. 120; Öktem, s. 318.

istisna getirilebileceğini ifade etmiştir196. Bu özgürlüğe kanunla istisna getirilebilecek olan hallerden biri de özellikle eşlerin ve ailenin yüksek menfaatlerine ilişkin olan ve aile, eş ve çocukları korumaya yönelik olan özel durumlardır. Buna göre kanun koyucu, yüksek bir hukuki menfaati ön planda tutarak, zararlı sonuçlar doğurabileceği endişesiyle, eşlerin yapacakları bir takım hukuki işlemlerde eşleri tamamen serbest bırakmamış, hukuki işlem özgürlüklerine belli bir sınırlama getirmiştir. Bu sınırlama da karşımıza “diğer eşin rızası” olarak çıkmaktadır.

Buna göre eşlerin yapacakları bir takım hukuki işlemlerde diğer eşin de menfaatini korumak için kanun koyucu eşlerin tek başlarına karar vermemelerini, birlikte karar vermelerini ya da diğer eşin en azından buna rıza göstermesi gerektiğini hüküm altına almıştır. Buna ilişkin düzenleme TMK’nin 194. maddesinde

“aile konutu” kenar başlığı altında karşımıza çıkmaktadır. Gerçekten de bu hükümde, kanun koyucu aile konutu ile alakalı ayni veya şahsi bir hakkı haiz bulunan eşin aile konutuna ilişkin olarak konut üzerindeki hakları sınırlayıcı nitelikte bir hukuki işlem yapacak olması halinde diğer eşin de buna rıza vermesi şartını aramıştır.

Aile konutuyla alakalı hukuki işlemlerde bir eşin tek başına karar vermesi, paylaşım esasını temel alan bir hayat ortaklığı olan evlilik birliğinin ulaşmak istediği amaç ile bağdaşmayacaktır197. Çünkü aile konutu, hukuken korunmaya değer en önemli aile varlığıdır. Eşler arasındaki evlilik birliğinin devamının ve çocukların geleceğinin güvencesi niteliğindedir. Kanun koyucu, TMK’nin 194. maddesi ile aile konutu ile alakalı hakkı haiz bulunan eşin kötüniyetle ya da düşüncesizliği neticesinde gerçekleştireceği hukuki işlemlerle ilgili olarak diğer eşi ve çocukları korumak istemiştir198.

1. Türk Medeni Kanunu’nda Eşlerin Hukuki İşlem Özgürlüğü İçin Öngörülen Sınırlamalar

Eşlerin hukuki işlem özgürlüğüne ilişkin sınırlama yapılabilecek hallerden birisinin kanuni dayanağı da TMK’nin 199. maddesi hükmüdür. Maddeye göre;

196 Şıpka, Aile Konutu, s. 27; Şıpka, Hukuki İşlem Özgürlüğünün Sınırları, s. 49; Şahinci, s. 311;

Badur, Eşin Rızası, s. 252; Öktem, s. 319.

197 Türker, s. 16-17

198 Şıpka, Hukuki İşlem Özgürlüğünün Sınırları, s. 50.

“Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir. Hâkim bu durumda gerekli önlemleri alır. Hâkim, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, re'sen durumun tapu kütüğüne şerh edilmesine karar verir.” TMK’nin 199. maddesi, evliliğin genel hükümleri içinde düzenlendiği için eşler arasında cari olan mal rejiminin hangi türden olduğu önem taşımayarak uygulanabilecektir199.

Türk Medeni Kanunu’nun 199. maddesi ile kanun koyucu, ailenin iktisadi geleceğinde eşlerin tek başlarına değil de ancak birlikte karar vereceklerini ve birlikte söz haklarının olacağını kabul etmiş, ailenin iktisadi geleceğinin riske girme ihtimali olan durumlarda bu çeşit işlemlere birlikte karar verebilmeleri imkânını tanımıştır200. Böylece eşlerden birinin davranışlarından ötürü ailenin iktisadi geleceğinin tehlikeye düşmesi halinde, diğer eşin istemde bulunması üzerine hâkim, belirli malvarlığı değerleriyle ilgili işlemlerin yapılması bakımından, bu duruma sebep olan eşin tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına karar verebilecektir. Böylece ailenin ekonomik geleceğini tehlikeye atacak şekilde işlemler yapan eşin tasarruf yetkisi kısıtlanarak ailenin ekonomik güvenliği güvence altına alınmış olmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 199. maddesine göre, bir eşin tasarruf yetkisinin hâkim kararıyla belirli malvarlığı değerleri için kısıtlanmasına karar verilebilmesine ilişkin hükümde, bu kısıtlamanın bir süreyle sınırlı olmak üzere verilmesi düzenlenmemiştir. Ancak doktrinde, tasarruf yetkisi kısıtlamasının belirli bir süre ile sınırlı olmak üzere verilebileceğini ifade eden görüşler de mevcuttur201. Gerçekten de somut duruma göre, eşin bazı malvarlığı değerleriyle ilgili tasarruf yetkisinin belli bir süre için sınırlanması yeterli olacaksa, süre sınırı içeren bir karar verilebilmesi gerekmektedir.

Hâkim kararıyla, bazı malvarlığı değerleriyle alakalı olarak bir eşin tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına hükmedilmesi halinde, bunun eşin fiil ehliyetini

199 Kılıçoğlu, Yenilikler, s. 75; Şıpka, Hukuki İşlem Özgürlüğünün Sınırları, s. 54.

200 Kılıçoğlu, Yenilikler, s. 76; Öktem, s. 321; Barlas, s. 133.

201 Barlas, s. 134; Kılıçoğlu, Diğer Eşin Rızası, s. 33.

sınırlandırıp sınırlandırmayacağı hususu tartışmalıdır. Ancak doktrindeki baskın kanaat, bazı malvarlığı değerleriyle alakalı olarak bir eşin tasarruf yetkisinin hâkim kararı ile kısıtlanmasının fiil ehliyeti sınırlaması niteliğinde olmadığı, yalnızca tasarruf yetkisi hakkında getirilmiş bir sınırlama niteliği taşıdığı şeklindedir202.

Kanaatimizce TMK’nin 199. maddesine göre, hâkim kararı ile eşlerden birinin tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmesi, eşin fiil ehliyetini etkilemez. Buna göre, bu kısıtlama sadece tasarruf yetkisine yönelik olan bir sınırlamadır. Tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına karar verilen eşin yapacağı tasarruf işlemleri bu kapsamda olmakla birlikte borçlandırıcı işlemler buna dâhil değildir.

Ayrıca tasarruf yetkisi kısıtlaması sadece kararda belirtilen malvarlığı değerleri bakımından geçerli olmaktadır203. Dolayısıyla tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına dair kararda yer almayan malvarlığı değerleriyle ilgili olarak eşin tasarruf yetkisi tam olmaktadır. Yine TMK’nin 200. maddesinde, tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına esas olan koşulların değişmesi durumunda, eşlerden birinin istemde bulunması ile hâkimin gerekli değişiklikleri yapabileceği veya tasarruf yetkisi kısıtlamasını kaldırabileceği hükme bağlanmaktadır204.

Türk Medeni Kanunu’nda evli kişiler için öngörülen diğer sınırlamalar ise şunlardır; TMK’nin 185 ve 192. maddeleri gereği meslek ve iş seçiminde “evlilik birliğinin huzur ve yararının dikkate alınması” nedeniyle bir özen yükümlülüğü, TMK’nin 189. maddesinin birinci fıkrası gereği müteselsil sorumluluk, TMK’nin 223. maddesinin ikinci fıkrası gereği paylı mülkiyette pay ile ilgili olarak tasarrufta bulunabilmek için diğer eşin rızasının gerekli olması, TMK’nin 262, 263 ve 265.

maddeleri gereği mal ortaklığı rejiminde yönetim ve tasarrufta birlikte hareket etme zorunluluğunun olması205.

202 Uzunkaya, s. 64-65; Badur, Eşin Rızası, s. 266; Şahinci, s. 324; Öktem, s. 325-326; Kılıçoğlu, Diğer Eşin Rızası, s. 34; Şıpka, Hukuki İşlem Özgürlüğünün Sınırları, s. 54; Barlas, s. 133.

203 Badur, Eşin Rızası, s. 265.

204 Uzunkaya, s. 65; Şahinci, s. 330; Şıpka, Hukuki İşlem Özgürlüğünün Sınırları, s. 55.

205 Şıpka, Aile Konutu, s. 27-28.

2. Türk Borçlar Kanunu’nda Eşlerin Hukuki İşlem Özgürlüğü İçin Öngörülen Sınırlamalar

Türk Borçlar Kanunu’nda evli kişilerle ilgili olarak öngörülen hükümlerden biri kanunun 349. maddesidir. Aile konutu kenar başlığını taşıyan bu madde şu şekildedir: “Aile konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda kiracı, eşinin açık rızası olmadıkça kira sözleşmesini feshedemez. Bu rızanın alınması mümkün olmazsa veya eş haklı sebep olmaksızın rızasını vermekten kaçınırsa kiracı, hâkimden bu konuda bir karar vermesini isteyebilir Kiracı olmayan eşin, kiraya verene bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı sıfatını kazanması halinde kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı bir ödeme süresini kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır. TBK’deki bu hükümle birlikte TMK’nin 194.

maddesi ile uyum sağlanmıştır. Ancak TMK’nin 194. maddesinden farklı olarak bir yenilik getirilmemiştir206.

Türk Borçlar Kanunu’nda mevcut bulunan düzenlemelerden biri de 584.

maddedeki, aralarında yasal evlilik bağı bulunan kişilerin yapacakları kefalet sözleşmelerini diğer eşin yazılı rızasını alması halinde geçerli olacağını kabul eden hükümdür207. TBK’nin 584. maddesinin birinci fıkrası şu şekildedir: “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” Bu madde yürürlüğe girdikten sonra eşlerden birinin ticaretle uğraşması halinde eleştirilmiş ve 28.03.2013 tarihli ve 6455 sayılı kanun ile bu hükme eşlerden birinin ticari işlerine bağlı kefaletler bakımından istisna getirilerek diğer eşin rızası şartı kaldırılmıştır208.

Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesi uyarınca, eşlerin hukuki işlem özgürlüğüne sınırlama getiren hükmün uygulanabilmesi için mahkemenin bir ayrılık kararı vermemiş olması gerektiği gibi eşlerin de kanuna dayalı olarak ayrı yaşama

206 Badur, Eşin Rızası, s. 272-273.

207 Jale Akipek, Turgut Akıntürk, Derya Ateş, Türk Medeni Hukuku: Başlangıç Hükümleri, Kişiler Hukuku, C. I, 5. bs., Beta Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 337; Dural, Öğüz, Gümüş, s. 172 vd.

208 Akipek, Akıntürk, Ateş, s. 337; Dural, Öğüz, Gümüş, s. 174.

hakkı söz konusu olmamalıdır. Aksi halde bir kimse, eşinin rızasını almaya gerek duymadan kefil olabilir209.

Eşin rızasını öngören TBK’nin 584. maddesi, TBK’nin 603. maddesi uyarınca gerçek kişiler tarafından kişisel güvence verilmesine yönelik aynı sonucu doğurmaya elverişli (garanti sözleşmesi veya teminat amaçlı borca katılma gibi) diğer sözleşmelerde de uygulanacaktır210.

II. KANUNDAN DOĞAN SINIRLAMALARIN HUKUKİ NİTELİĞİ İLE İLGİLİ İLERİ SÜRÜLEN GÖRÜŞLER

Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesinin birinci fıkrasına göre, aile konutu ile alakalı ayni veya şahsi bir hakkı haiz bulunan eşin, bu konut üzerinde hakları sınırlandırıcı nitelikte yapacağı hukuki işlemler, eşinin rıza göstermesi halinde geçerli olabilir. Diğer eşin vereceği rızanın veya başka bir deyişle eşlerin hukuki işlem ehliyetlerine kanun tarafından öngörülen bu sınırlamanın hukuki niteliği konusunda doktrinde değişik görüşler ileri sürülmektedir. Bu görüşleri ve bunların dayanaklarını inceledikten sonra bu husustaki görüşümüz açıklanmaya çalışılacaktır.

A. Fiil Ehliyetine Yönelik Bir Sınırlama Olduğu Görüşü

Bu görüşe göre, aile konutu ile alakalı ayni veya şahsi hakkı haiz bulunan eş tarafından konut üzerinde yapılacak bir takım hukuki işlemlerde diğer eşin rızası şartının aranmış olması, eşlerin fiil ehliyetlerine daha doğru bir ifade ile hukuki işlem ehliyetlerine getirilmiş olan bir sınırlamadır211. Çünkü TMK’de “eşlerin hukuki işlemleri” başlığı altında önce 193. maddede eşlerin fiil ehliyetlerinin tam olduğu vurgulanmış, ardından gelen 194. maddede ise aile konutuna ilişkin söz konusu sınırlamayı getiren düzenlemenin yer almış olması, bu sınırlamanın eşlerin fiil ehliyetlerine getirilmiş olan bir sınırlama olduğu anlamına gelmektedir212. Sistematik bir yorumla bu sonuca varılmaktadır.

209 Uzunkaya, s. 68; Badur, Eşin Rızası, s. 278-279.

210 Dural, Öğüz, Gümüş, s. 174.

211 Süleyman Yalman, “Evlilik Birliğinin Temsili ve Eşlerin Hukuki Sorumluluğu”, SÜHFD, C. XII, S. 3-4, 2004, s. 16; Öztan, Aile, s. 317; Armutçuoğlu, s. 425-426; Kamış, s. 41.

212 Ayan, s. 73.