• Sonuç bulunamadı

Terk Halinde Aile Konutu İçin Koruma

B. Aile Konutunun Korunmasında Özel Haller

1. Terk Halinde Aile Konutu İçin Koruma

Aile konutu niteliği, eşlerin mesleki nedenlerle veya sağlık ya da seyahat amaçlı olarak aile konutundan geçici surette ayrıldıkları zaman içinde devam etmektedir. Ancak buradaki terk, TMK’nin 164. maddesinde düzenlendiği anlamda bir olgudur163. Buna göre terk, bir eşin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerinden kaçınmak maksadıyla eşini terk etmiş olması ya da haklı bir sebep yokken ortak konuta geri gelmemesi olarak ifade edilebilir. Benzer şekilde, eşini ortak konutu terk etmesi için zorlayan veya eşinin ortak hayatın geçirildiği yere gelmesini önleyen kişi de terk eyleminde bulunmuş sayılmaktadır164. Hayatın olağan akışında eşlerden birinin diğerini bu anlamda terk ettiği durumlarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bunun sebepleri ise daha çok aile içi geçimsizlik, şiddet vs. olarak ortaya çıkmaktadır.

Terk halinde, konutun aile konutu niteliğini kaybedip kaybetmeyeceği hususu tartışmalıdır. Bu durumda ikili bir ayrım yapılarak bir çözüm yolu benimsenmiştir.

Buna göre konut üzerinde ayni veya şahsi bir hakkı haiz bulunan eş aile konutunu terk ederse, eşinin ve çocuklarının barınma imkânını ortadan kaldıracak işlemler yapma tehlikesi söz konusu olacağından aile konutu üzerinde bir hakkı haiz olmayan eş, aile konutu korumasından faydalanabilecek; hakkı haiz olmayan eşin aile konutunu terk etmesi halinde ise terk eyleminde bulunan eşin evlilik birliğini sona erdirmek amacıyla aile konutunu terk etmiş olduğunun ve tekrar gelmeyeceğinin kati suretle belirlenmesi durumunda aile konutu koruması sona erecektir165.

Aile konutu üzerindeki hakkı haiz olmayan eşin, kesin olarak aile konutundan ayrılmış olması, aile konutunun bir yaşam merkezi olma özelliğini kaybettiğinin açıkça ve objektif bir biçimde anlaşılabildiği takdirde konut, aile konutu olma özelliğini kaybedecektir166. Buna göre konut üzerindeki hakkı haiz olmayan eşin konutu terk ettiği ihtimalde, aile konutu korumasının devam edip etmeyeceği

163 Nebioğlu Öner, s. 140.

164 Uzunkaya, s. 48.

165 Nebioğlu Öner, s. 140-141; Havutçu, s. 43-44; Şıpka, Aile Konutu, s. 90 vd; Kamacı, s. 121-122;

Uzunkaya, s. 48; Nohut, s. 27-28; Cumalı, s. 49 vd; Saatçıoğlu, s. 78.

166 Uçar, s. 16.

konusunda, terk fiilini gerçekleştiren eşin, ortak konuta dönmeyeceğinin kesin olarak belirlenip belirlenemediği hususu önem taşımaktadır167.

Terk eden eşin konuta dönmeyeceğinin açıkça anlaşılması durumunda aile konutuna ilişkin korumadan faydalanılamaz. Dolayısıyla konut üzerindeki hakkı haiz olan eşin konut ile alakalı yapacağı işlemler bakımından eşinin rızası şartı aranmaz.

Bu sebeple terk eden eşin konuta dönüp dönmeyeceğinin açıkça anlaşılması önem taşımaktadır.

Aile konutu üzerindeki hakkı haiz olmayan eşin konutu terk etmesi halinde, ortak konuta geri gelmeyeceğinin açıkça nasıl anlaşılacağı hususu gündeme gelmektedir. Bu durumda TMK’nin 164. maddesine göre, terk eyleminde bulunan eşe ortak konuta geri gelmesi için yapılan ihtara rağmen iki ay içinde dönmeyen eş bakımından konuta kesin olarak dönmeme iradesinin kabul edilmesi gerektiği ancak;

ortak konuta dönmeyen eşin dönmemesinin haklı bir sebebe dayanmaması şartının aranması gerektiği ifade edilmektedir168. Bu anlamda terk eden eşin ağır hastalığı veya özgürlüğü kısıtlayıcı ceza alması sebebiyle ceza infaz kurumunda bulunması hallerinde konuta dönememesi halinde konutun aile konutu niteliği devam etmelidir.

Ancak terk eylemini gerçekleştiren eşin, evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlüklerinden kaçmak amacıyla ya da bir başkası ile bir arada yaşaması gibi haklı sayılmayacak nedenlerle ortak konuta dönmemesi durumunda TMK’nin 194.

maddesindeki korumadan faydalanılamaz169.

Aile konutuyla alakalı ayni ya da şahsi hakkı haiz bulunan eşin aile konutunu terk etmesi halinde, eşinin konutta barınma hakkı kötü bir şekilde etkilenmemektedir170. Ancak bu durumda aile konutunu terk eden ve kötüniyetli olan eş, diğer eşi zor durumda bırakmak amaçlı olarak kira sözleşmesini feshedebilir ya da maliki olduğu taşınmaz üzerinde bir tasarruf işlemi yapabilir. Bu gibi durumlarda aile konutu üzerinde yapılacak işlemlerde, konut üzerindeki hakkı haiz olmayan eşin de rızasının alınması gerekecektir.

167 Muratoğulları, s. 40; Havutçu, s. 44; Kamacı, s. 121, Şıpka, Aile Konutu, s. 93; Nebioğlu Öner, s.

141.

168 Uzunkaya, s. 49-50.

169 Kamacı, s. 121.

170 Şıpka, Aile Konutu, s. 94.

Yargıtay bu konuda herhangi bir ayrım yapmayarak terk halinde konutun aile konutu olma özelliğini devam ettireceği yönünde değerlendirme yapmaktadır. Söz konusu karar171 incelendiğinde Yargıtay’ın, konutun eşler tarafından müşterek olarak belirlenmesi ve terke kadar da bu nitelikte kalması hususuna dikkat çektiği görülmektedir. Buna göre aile konutunu terk eden eş, konut üzerindeki hakkı haiz bulunan eş olabileceği gibi hakkı haiz bulunmayan eş de olabilir.

Aile konutuna ilişkin koruma, hukuken geçerli bir şekilde evlenen eşlerin birlikte seçtikleri konutta fiilen de yaşamaları ile başlamaktadır. Evlilik ile başlayan aile konutuna ilişkin korumanın evliliğin sona ermesi ile bitmesi asıl olmalıdır.

TMK’nin 194. maddesindeki aile konutuna ilişkin düzenleme ile amaçlanan esasen diğer eş ve çocukların barınma olanağını etkileyebilecek bir takım olumsuzlukların ortaya çıkması ihtimaline karşı bu kişileri korumaktır. Buna göre TMK’nin 194.

maddesinin öncelikli kıldığı hak barınma hakkıdır. TMK’nin 194. maddesindeki düzenleme ile korunmak istenen barınma hakkı bakımından terk eyleminin eşlerden hangisi tarafından gerçekleştirildiği hususu önem taşımamalıdır. Terk halinde, bu terk edişin niteliğine bakmak gerekir. Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmeme maksadı ile ve geri dönüşü olmayan kesin bir terk olması halinde barınma hakkı artık hukuken korunmaya değer bir hak olmaktan çıkarak TMK’nin 194. maddesi hükümlerinin uygulanma şartlarını ortadan kaldırır.

Terk halinde barınma hakkı bazı durumlarda korunmayabilir. Örneğin aile konutunu terk eden eşin başka biriyle birlikte evlilik dışı ilişki yaşamak için onunla birlikte yaşamaya başlaması halinde aile konutu olarak özgülenmiş konut bakımından barınma bir hak olmaktan çıkmalı ve hukuki korumadan faydalanamamalıdır.

Aile konutuna ilişkin söz konusu hükmün önemi bizim ülkemizde diğer ülkelere göre daha büyüktür. Kadınlara ve çocuklara şiddet tüm çabalara rağmen varlığını sürdürmektedir. Şiddete uğrayan kadın, çocuklarıyla birlikte evini terk etmek zorunda kalmaktadır. Bu gibi durumlarda aile konutuna ilişkin korumanın sona ereceğini söylemek kanunun amacına aykırı olacaktır. Dolayısıyla terk halinde

171 Yargıtay 2. HD., T. 03.07.2013, E. 2012/22327, K. 2013/18788 İlişkin karar için. Bkz.

https://karararama.yargitay.gov.tr (e.t: 06.03.2020)

de aile konutuna ilişkin korumanın devam etmesi asıl olmalıdır. Ancak terkin geri dönüşü olmayan kesin bir nitelik taşıması halinde barınma hakkının korunması bakımından bir menfaat kalmayacağı için aile konutuna ilişkin korumanın sona ermesi gerekmektedir.

2. Boşanma ya da Evliliğin İptali Davalarının Devamı Süresince Aile