• Sonuç bulunamadı

Koca Çınarların Yapraklarını Döken Nesil: Ferhunde, Necla, Leyla

Bihruz Bey’in Safderun Alafranga Dünyasında Hastalıklar:

ĠSTANBUL’DA ĠKĠ DEVĠR

4.2.6. Koca Çınarların Yapraklarını Döken Nesil: Ferhunde, Necla, Leyla

ReĢat Nuri Güntekin‟in Yaprak Dökümü romanı, dürüst ve namuslu Ali Rıza Bey ve çocuklarının trajik hayatını konu alır. Namusu için yaĢayan ve ailesini bir arada tutmak isteyen yaĢlı adamın dramı, çocukları üzerinden anlatılır. Yaprak

Dökümü romanında,

“gelenekçi bir yaşam tarzına sahip Ali Rıza Bey„in yeni yaşam tarzı

karşısındaki ağır yenilgisini görürüz. Türkiye„ye yavaş yavaş yerleşmekte olan yabancı kaynaklı yaşam tarzı, hazcı lüks hayat özentisinden ibaret modernleşme illeti aile fertlerini kavramaya başlar” (Altuğ, 2005: 97)

Bu kavrayıĢta ise aileyi biranda sımsıkı saran ve her birini ayrı bir yere sürükleyen kiĢi Ferhunde‟dir. Ferhunde‟nin eve geliĢi ile Ali Rıza Bey‟in evinde tüm dengeler değiĢir. Ferhunde, alafranga hayatın yozlaĢmıĢ yanını ailenin içine dahil eder. Genç ve güzel olan Ferhunde, kendisine öykünen Leyla ve Necla için geleneğin kırılıĢı anlamı taĢır. Ferhunde tipi ile sembolize edilen ahlaksız züppe kadın tipinin, namuslu ailelerin yanına sokulması dönem romanları için önemli bir sosyal tenkit malzemesidir. Alafrangalığın aileler içinde bambaĢka bir Ģekilde ortaya çıkması, ahlaksız züppe ellerde adeta kabuk değiĢtirmesi Yaprak Dökümü romanının da merkezindedir. Bu nedenle de, “Reşat Nuri, bu dönemde yeni rejimin

118

getirdiği değişimlere kayıtsız kalmamış, toplumun aksayan yönleriyle ilgilenerek bunları eserlerine aktarmıştır” (Çelik, 1996, 3). Yaprak Dökümü romanı, yalnızca

Ferhunde tipolojisinin tenkidi değildir; roman aynı zamanda tıpkı Kiralık Konak romanında olduğu gibi sesini çocuklarına duyuramayan baba modeline de eleĢtiridir. Gıyasettin AytaĢ‟a göre de, Ali Rıza Bey “Her ne kadar kendi doğrularını tüm

toplumda görmek arzusu ile dolu olsa da bu değerleri gelecek kuşaklara aktaracak bir irade sağlamlığında değildir”(AytaĢ, 2008, 63). Ali Riza Bey, Naim Efendi‟den

biraz daha gür çıkan sesine rağmen, pasif ve yorgundur. Ailesinin bir uçuruma sürüklendiğinin de farkındadır, buna rağmen aile içinde kendini dinletmek için gerçekçi bir çabası da yoktur. Kiralık Konak romanında konağın kiralanması ve Seniha‟nın yokluğu ile cezalandırılan Naim Efendi‟nin yerini; Yaprak Dökümü romanında Ali Rıza Bey alır. Onun da oturduğu ev elinden kayar ve çocuklarının kötü sonuna Ģahit olur.

Ali Rıza Bey‟in iĢsizliği, kızların fakir bir hayat yaĢaması onları baĢka âlemlerdeki ıĢıltılı hayata daha da özendirir. Leyla ve Necla için bu kapının anahtarını Ferhunde taĢımaktadır. Evlerini bir cehennem olarak gören kızlar yaĢadıkları hayattan bıkmıĢlardır. Ġstedikleri tek Ģey, zengin olmak ve rahat bir hayata atılmaktır. Ali Rıza Bey ise ailesinin içine yavaĢ yavaĢ sirayet eden Ferhunde‟yi ve onun alafrangalık adına eve getirdiği ahlaksız yaĢamın ayak sesini tam olarak fark edemez. Ferhunde, Ali Rıza Bey‟e göre tam bir hayal kırıklığıdır. Onu ilk gördüğü andan itibaren gözü tutmaz.

“İhtiyar adam, onu ilk gördüğü günü unutamıyordu. O, namusu temizlendiği, iyi bir aileye kabul edildiği için sevincinden ağlayan mahcup ve mütevazi bir kadıncağızla karşılaşacağını zannediyordu. Hâlbuki bilakis, gayet yüksekten atan, kendisinde tükenmez haklar gören küstah, hafif, şımarık bir mahlûk buldu” (Güntekin, 1999, 60-61).

Ferhunde bir müddet sonra evdeki tüm ezberleri bozar. Böylece Leyla ve Necla hayal ettikleri asrî hayata kavuĢur. Haftada iki gece dostlarla danslı çay davetleri verilir. Bu davet dünlerinde evde büyük hazırlıklar yapılmaktadır. Burada da ahlaksız züppe tipolojisinin vazgeçilmezi olan evlerde düzenlenen çay davetleri önemlidir. Tamamen alafranga usullerle yapılan bu davetlerde, ahlaksal yozlaĢmanın örnekleri okura sunulur. Ġster çok büyük bir gösteriĢ ile yapılsın, ister basit bir davet olsun tüm bu toplanmaların ardında monden hayata uyum sağlama yarıĢı ve hırsı vardır. Sözde Kızlar romanının Siyret, Behiç ve Nevin‟i, Kiralık Konak romanının Seniha ve Cemil‟i, Yaprak Dökümü romanında yerini Ferhunde ve arkadaĢlarına bırakır.

119

Ali Rıza Bey, tüm bu davetlere hayretle bakarken, ġevket babasına bunun bir zaruriyet olduğunu, korkulacak bir Ģey olmadığını ve asrî hayata girmek için bu gibi davetlerin olması gerektiğini söyler. Ali Rıza Bey ise ġevket‟in de böyle düĢünmesine ĢaĢırır, onların hayatını yine de sefil bulur. Çocukların hissiz, haysiyetsiz, çingene gibi görünmelerine kahrolan Ali Rıza Bey‟in elinden bu noktada da bir Ģey gelemez. ReĢat Nuri, eve gelen misafirleri Ģöyle tasvir eder:

“Yalnız, şu evine girip çıkan bu alay alay erkekler içinde insana benzer tek bir çehre görünmüyordu: Yirmişer, yirmi ikişer yaşında terbiyesiz, cahil, küstah, mahalle çocukları... Kimi kumardan, kimi kadından, kimi büyük borsa ve ticaret manevralarından, kimi yediği veya beklediği büyük miraslardan hayret verici bir yüzsüzlükle bahseden çeşit çeşit serseriler... Yıprak, kokainci, şişkin, ayyaş çehreleri…” (Güntekin, 1999, 71).

Yukarıdaki betimleme, dönemin züppeleri için genellenebilir. Ali Rıza Bey ise, tüm bunlara Ģahit olurken evinin kapılarını bu hayata kapamayı beceremez. Evlerine gelen bu insanların Leyla ve Necla üzerindeki tesiri bir felaketle sonuçlanır. Evlerine gelip gidenler arsında namuslu ve dürüst insanlar göremeyen Ali Rıza Bey, onları Ģöyle anlatır:

“Bu insanlardaki içyüzün dışyüzüne ne kadar az benzediğini anlamak için fazla yorulmaya da lüzum yoktu. Parmağının ucuyla biraz dokundun mu, üstlerindeki yaldız parça parça dökülüyor, altına dolu pislik ve ahlâksızlığın cılk yaraları bütün iğrençliğiyle görünüyordu” (Güntekin, 1999, 77).

Yazar burada ahlaksız züppelerin iç ve dıĢ yapı özelliklerini de ortaya koyar. DıĢtan ıĢıltılı bir hayatın parçası gibi görünen bu neslin, içteki çürümüĢ ve kirli dünyasının altı çizilir. Ferhunde, ahlaksız züppelere bu kapıyı açan kiĢidir. Ali Rıza Bey‟in namuslu aile yapısı bu aralık kapıdan giren ahlaksızlıkla bozuluverir. ReĢat Nuri, bu insanları genel tabiatları ile anlatır. Ahlaksız züppe tiplerin namuslu kızlar üzerindeki rolü Leyla ve Necla üzerinden verilir. Burada züppe tiplerin asıl iĢlevi, Leyla ve Necla‟da alafranga hayata karĢı olan iĢtiyakı arttırmaktır. Onların namus dengelerini bozarak, ahlaksızlığı zamanın tabî bir parçası olarak sunan züppeler, bu noktada amaçlarına ulaĢmıĢlardır. Sözde Kızlar romanında Belma ve nesline hazırlanan monden hayat kapanları; burada da Leyla ve Necla‟yı yakalar.

ReĢat Nuri Güntekin, Yaprak Dökümü romanında ahlakız züppe tiplerin tümünü kiĢileĢtirmeden Ali Rıza Bey‟in ailesine sokar. Asrî hayat, bir yığın züppelik ve maskaralık ile genelleĢtirilir. Leyla‟yı ise romanın sonunda bir metres hayatına sürükleyen, bu yaĢama aldanan kadınlar üzerindeki en açık sonuçlardan biridir. Hüseyin Rahmi geleneği ile aldatana değil; aldanana; konuĢana değil; susana kesilen ceza her zaman daha büyük ve acımasızdır. Zira sosyal tenkidin zemininde

120

yatan halkı bilinçlendirme dürtüsü, ahlaksız züppe eleĢtirisi taĢıyan kitapların da ortak bir motifi sayılır. Yazar burada aldananın düĢeceği durumu göstererek;

aldanmayın der. Diğer yandan sesini çıkarmayan babayı evlat derdi ile

cezalandırarak, konuşun, tepki verin hareketinin altını çizer. Kalem ve mesaj birliği etmiĢ bu romanlarda ahlaksız züppelerle uğraĢılmaz. Onların kötü ve sefil oluĢu, isimlerinin önündeki düĢkünlük anlatan sıfatlarla boĢluğa düĢmüĢ bu nesil için dertlenilmez. Onlar için ümitvâr olmayan Türk aydını, yalnız kaybetmekten korktuğu nesil için çırpınır. Tanzimat Devri romanlarından itibaren konumuz bağlamında ele aldığımız tüm romanlarda, aydının Türk halkına karĢı derin sorumluluk duygusu göze çarpar. BatılılaĢmanın bizdeki tesirleri aile içine sokularak, hastalığın hiç olmadık bir yerden bedene ve ruha dâhil olabileceği vurgulanır. Safderun ve ahlaksız züppe bağlamında ele alınan romanlar Türk halkına bir tedbir reçetesidir. Kendi içlerindeki korkuları açığa çıkaran Türk aydını Tanzimat‟tan günümüze kadar çeĢitli buhranlar yaĢamıĢtır, yaĢamaya devam etmektedir. Kalemini sosyal hayatın bu yüzüne tutan aydının acılı ve sarsıcı dilinde, konuĢamayan bir babanın sesi, aldanmak üzere olan nesline mesaj vardır.

Bozulan ve çözülen ailelerden geriye kalanları bir hayat ağacının düĢen yapraklarına teĢbih eden yazar, Ali Rıza Bey‟i bir gövde olamamak ve Ferhunde‟nin nesline teslim olmakla suçlar:

“Aslında onun bu teslimiyetçiliği, kaderciliği sadece düşüncede değil tavırlarında da etkili olmaktadır. Romanın başlarında daha katı olduğu bu değerlerinden hayatın zor durumlarıyla ve acı gerçeklerle karşılaşınca vazgeçmeye başlasa da tam anlamıyla bu tavrından kurtulamaz. Zira bu çabasında kendisine idealist seviyede oluşturduğu ahlakçılığı ona adım attırmayacaktır. Çok katı bir şekilde bağlanmak yerine zamanında müdahalelerle, olayların akışı esnasında yapacağı hamlelerle bu gidişatı değiştirebilecekken en dibe vurduktan sonra baştaki tüm değerlerinden vazgeçmiş, iyi bir bakım uğruna kızı Leyla‟nın ahlaksızlığını kabul edip onunla yaşamayı kabul etmiştir” (Emil, 1984, 413)

Onun sessizliğini ve dirayetsizliğini arka plana yerleĢtiren ReĢat Nuri, asıl kopuĢun mümessili olarak Ali Rıza Bey‟i gösterir. Yaprak Dökümü ahlaksız züppe tiplerin, namuslu bir ailenin değerlerini kemiriĢ öyküsüdür. Burada bir kurt gibi derinden gelen asrîleĢme merakı, gençlerin içini, kültürel yapının değerler bütünü kemirir. ReĢat Nuri Güntekin, Ferhunde ile önce ġevket‟i; ardından da tüm aileyi saracak alafranga züppeliği romanın merkezine yerleĢtirir. Ferhunde ve davetlerine gelen nesil değer tanımazlığı, yozlaĢmıĢ yapısı ile tipik bir züppe anatomisidir. Leyla ve Necla ise Türk okurunun görmeye alıĢık olduğu aldanan kız görüntüsünde cezalandırılan tiplerdir. Romanın baĢında cehennem olarak gördükleri eve, sahte

121

yüzüyle gelen alafranga cennetten de çabuk kovulurlar. DüĢkün ve sefil hayatları ile eskiye, cehenneme bile layık görülmezler. Ali Rıza Bey ise suskunluğu ve dirayetsizliği ile ibret tablosunda yerini alır. Kızının metres gittiği eve karın tokluğu için giren baba olarak bedel öder. Yaprak Dökümü romanı kısa hacmi ile BatılılaĢma öykümüzü kuĢatan uzun hikâyenin ReĢat Nuri Güntekin dilindeki bir baĢka sonucudur. Bu sonuçta okura ağaç ve yaprakları iĢaret edilir. Ağaca gövde olamayan, köklerine tutunamayan baba ve yaprak olup tutunamayan neslin sembolik görüntüsü romanın büyük resmi sayılabilir.