• Sonuç bulunamadı

Biz Bedeninin Ġçinden Kopanlar: Felatun Bey

Bihruz Bey’in Safderun Alafranga Dünyasında Hastalıklar:

4.1.2. Biz Bedeninin Ġçinden Kopanlar: Felatun Bey

Ahmet Mithat Efendi, BatılılaĢmanın yol ayrımında, elinde kalemi ile hafızayı edebiyata yazmaya çalıĢan adamdır. Kendisine yazı makinası dedirtecek kadar hızlı yazar. Bu hızda ekonomik sıkıntıların tesiri olsa da, Ahmet Mithat Efendi için yol uzun, ancak süre azdır. Batı‟yı mecburi istikamet olarak gören zihni ile Doğu‟nun büyülü hafızasını taĢır. Onun bir ata misyonu ile nesillere anlatacağı çok öyküsü vardır. Bunun için de hızlı yazmak, yazarken konuĢmak, konuĢurken konuĢturmak zorundadır. Onun eserlerinde her zaman konuĢan atanın sesi, bu nedenle hep gür ve biraz da acımasızdır. Zira Alafranga hayat sadece Batılı bilge adam yüzüyle toplumsal hayatın içinde değildir. Belki de bu yüzden Ahmet Mithat, okurlarına/evlatlarına karĢı durun ben size daha iyi açıklayayım tavrını benimser. Edebiyatta, topluma karĢı böylesi bir sorumlulukla yol alan Ahmet Mithat Efendi için yapılan efendibabamız tabirinin gerekçesini Salim Çonoğlu Ģöyle açıklar:

“Ahmet Mithat Efendi‟den bahsedilirken kullanılan „Efendi Babamız‟ tabiri sadece hürmet duygusundan kaynaklanan bir saygı ifadesi değildir. Toplumun yaşadığı farklı ruh hâllerini, kendi ruh hâliyle özdeşleştiren Ahmet Mithat Efendi, bu özdeşleştirmeyi yaparken problemlere kayıtsız kalamaz; çünkü topluma karşı sorumludur. Yazar olarak onun yapabileceği en iyi ve en doğal şey, tespit ettiği bu durum karşısında, elinden geldiğince halkını uyarmak, aydınlatmak ve ona göre çözümler sunmaktır” (Çonoğlu, 2015, 20).

49

Bir romanda kurguyu yapan, yaptığı kurguda önermeyi/telkini/iletiyi yeterli bulmayıp araya giren, söz konusu durumun bir kez daha altını çizen Ahmet Mithat, romanın içinde kendi makalesini de mecz edendir. Yazarın eserlerindeki bu sosyal bakıĢ açısı, ġerif Mardin‟e göre, Ahmet Mithat Efendi‟yi halkçılığın ilk kurucusu yapmaktadır. “Romanlarında soyut bir millete değil yaşayışını betimlediği somut bir

halka yer verdiği derecede, Ahmet Mithat Efendi, önce edebi çevrelerde oluşmuş olan halkçılık akımının da ilk kurucularından sayılabilir” (Mardin, 2015b, 58).

Ahmet Mithat Efendi‟nin Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875) romanı aynı yaĢlardaki iki gencin tercih ettikleri iki dünya arasındaki çatıĢmasını anlatır. Yazar

bey ve efendi ifadesi ile daha romanın baĢında isimler üzerinden bu çatıĢmanın

yönünü tayin eder. Felatun Bey, tıpkı Bihruz Bey‟de olduğu gibi safderun alafranga bir tiptir. Alafranga hayatı kabulde milli ve manevi değerler gümrüğü yoktur. Özenerek ve taklit ederek bir yaĢantı kurmaya çalıĢan Felatun Bey tipinin karĢısında Rakım Efendi vardır. Yazar tarafından birbirinin tam zıttı kurgulanan gençler arasındaki gerilimin kaynağı Doğu Batı arasında yaĢadığımız çatıĢmadır. Ahmet Mithat‟ın amacı topluma yansıyan ya da yansıyacak yozlaĢmaya karĢı, doğru tip örneği çıkarmaktır.

“Ahmet Mithat‟ın edebi üretimi, Osmanlı İmparatorluğu‟na Batı teknolojisi girdiği, Batı kültürünün topyekûn bir biçimde alınmaya ve taklit edilmeye başladığı Tanzimat dönemine denk düşer. Bu dönemde roman da yeni bir edebi türdü ve Türk edebiyatına girişi çok yeniydi. (...) Dönemin bir entelektüeli olarak, başlıca amacı okuryazar kesimi yeni değerler ve yeni bir dünya görüşüyle tanıştırmaktı. Romandaki yorumlayıcı, anlatıcı sesinin varlığını, onun bu amacına bağlayabiliriz” (Esen, 2006, 24).

Safderun alafranga tiplerin roman dilinde de pek çok ortak noktaları vardır. Cevdet Kudret‟in de belirttiği gibi, “Romanın kahramanı Bihruz Bey, birçok

noktalarda, Ahmet Mithat‟ın Felatun Bey‟ine benzemektedir.” (Kudret, 1998, 135).

Safderun alafrangaların genel tipolojisi

a)Babadan Gelen Tavır: Felatun Bey‟in Babası Mustafa Meraki Efendi, Alafranga olan her Ģeyi merak ettiği için Meraki lakabını almıĢtır. Bihruz Bey‟in babası da alafranga hayat düĢkünü bir tip olarak karĢımıza çıkmıĢtır. Mustafa Meraki Efendi Felatun‟un eğitimi konusunda gevĢektir. Oğlunun eğitimi için Fransızca hocasının gelip gitmesini yeterli görür. Araba Sevdası romanında da

50

Mösyö Piyer, Bihruz‟a alafranga hayatı anlatan bir öğretmendir. Ahmet Mithat Efendi ve Recaizade Mahmut Ekrem, safderun alafranga tipleri anlatmadan evvel babalarına yer vermiĢlerdir. Bunun nedeni, okurun gözünde oğlun alafrangalık menĢeinin kaynağını aydınlatmaktadır. Aynı zamanda alafrangalığın daha babadan itibaren, köksüz yükseliĢi komik bir anlatımla sunulmuĢtur. Her Ģeyi merak eden Mustafa Meraki Efendi, Meraki lakabını almıĢtır. Bu durum Meraki Efendiyi okurun gözünde de gülünç duruma düĢürmekte ve oğlunun geleceği noktaya ıĢık tutmaktadır. Böylece okurun gözünden düĢürülen babanın yetiĢtirdiği evlat daha romanın baĢında okuru neyle karĢılaĢacağına hazırlar.

Bihruz‟u da Felatun‟u da “Ģımarık” yapan baba tipi bir taklit olarak sunulur. Baba figürü orta yaĢında tanıĢtığı Alafrangalığa nüfuz edemediği için onu taklit ederek iĢe baĢlar. Bu noktada, babanın tam manasıyla gerekliliğini, önceliğini idrak edemediği Batı, basit taklit yolları ve meraklarla babadan oğula geçer. Böylece Bihruz Bey ve Felatun Bey gibi tipler, rol model aldıkları babanın bu yönü ile hayatlarını Ģekillendirirler.

Toplumsal anlamda bir boĢluğun tamamlanması olan bu basit iliĢki, sonrasında ortaya çıkacak alafrangalık sürecinin temel halkasını teĢkil etmektedir. Batıya karĢı ilk izlenimi, taklit eden babadan gören oğullar, bir müddet sonra “baba öldüğünde” taklide devam edeceklerdir. Felatun Bey ile Rakım Efendi romanında durum bir üst seviyeye taĢmıĢtır.

Oğul, babanın sınırlarını aĢmak için alafrangalığın taklitsel dozunu da Ģiddetlendirerek “avare miras yedi” tipine dönüĢecektir. Böylece üstünkörü bir eğitim alan oğullar, kalemlerin birine memur olsalar da, asıl iĢleri yetiĢtirilmek istedikleri alafrangalık olacaktır. ĠĢte bu noktada, kendi değerlerini öteleyen baba, safderun alafrangalık duygularını oğluna miras bırakacaktır. Bu durum köklerini beğenmeyen babanın, kendine yabancı, taklitçi evlatların ilk kaynağı olacaktır. Babanın ölmesinin ardından servete konan mirasyedi oğul tipi, emek harcamadan paraya konan ve paranın kıymetini bilmeyen Bihruz Bey ve Felatun Bey tipini doğurur.

Yorumu sosyal ve kültürel değiĢme bağlamına taĢımaya çalıĢırsak bu iki tipin aslında kendi kültürel ve sosyolojik varlığını kaybetmeye baĢlayan ve özgüvenini kaybeden Osmanlı toplumuna bir eleĢtiri olarak konumlandığını söyleyebiliriz. Bir bakıma bu iki tipin yetersiz babaları yetersiz siyasal ve sosyal yapıyı iĢaret eder. Nitekim özellikle Ahmet Mithat‟ın daha sonraki romanlarının önemli bir kısmında “babasız” tipler üzerinden eğitimi ve yozlaĢmayı vermesi hem yetersiz babanın

51

öldüğünü hem de kendisinin yetersiz veya ölü babanın çocuklarına babalık yapma arzusunu gösterir.

b) Marka DüĢkünü Olmak: Oğulların marka düĢkünü olmaları, kıyafetlerine çok önem vermeleri, Batının yalnız dıĢ görünüĢünden etkilenen oğulları doğurur. ġekillerini batıya uydurma çabası, kıyafete ve markaya olan düĢkünlüklerini de güdüler. Felatun Bey de Bihruz da kıyafetlerine düĢkünlükleri ile ön plandadır.

“Şu kadar diyelim ki, haniya Beyoğlu‟nda elbiseci ve terzi dükkânlarında modaları göstermek için mukavvalar üzerinde bir çok resimler vardır ya! İşte bunlardan bir kaç yüz tanesi Felatun Bey‟de mevcut olup elinde resim, endam aynasının karşısına geçer ve kendisini resme benzetinceye kadar mutlaka çalışırdı.” (Ahmet Mithat Efendi, 2005, 8).

Bihruz Bey‟de olduğu gibi, Felatun Bey de kendisini güzel bulmanın yolunu aynada görünen alafranga yansımadan ibaret sanmaktadır. Bu nedenle de safderun bir bakıĢla bire bir benzemenin peĢindedir.

c)Eğitim Seviyeleri DüĢüktür: Safderun alafrangada tiplerin eğitim seviyeleri düĢüktür. Bihruz lisanını anlayamaz derecedir. Dilini, edebiyatını redde varan Batı hayranlığı vardır. Felatun Bey de benzer bir yanılsama içindedir. Buna rağmen yabancı gazeteleri, dergileri mutlaka alırlar. Kitaplara daima sahip olurlar. Tüm bunlar okunmak için değil gösteriĢ içindir. “Herhangi kitap çıkarsa çıksın,

satıcılardan kendisine daima kitap getirmeye alışmış olan, en evvel Felatun Bey‟in kitabını götürüp Beyoğlu‟nda mücellit H.‟ye teslim eder...”(Ahmet Mithat Efendi,

2005, 6). Kültürel düzeylerini yükseltmek için okumayan, kitabı ve kütüphaneyi sadece gösteriĢ için alan safderun tiplerin öğrenme niyetlerinden çok, gösterme amaçları vardır.

d) Fransızca KonuĢmak: Safderun alafranga gençlerin ortak yanlarından biri de Fransızca konuĢmaktır. Dilini beğenmeme, taklidi de olsa Fransızca konuĢma onlar için gösteriĢin en temel unsurudur. Felatun Bey ile Rakım Efendi romanında, Felatun Bey‟in Fransızca konuĢmaya olan düĢkünlüğü ön plandadır. Kendisini sosyal hayatta alafranga kültürün bir parçası gibi göstermenin yolu bu dili kullanmaktan geçtiğine inanmalarıdır. “Büyük efendi ne ise ne, ama küçük bey

Fransızca‟dan başka söz söylemiyor ki!” (Ahmet Mithat Efendi, 2005, 8). Bihruz

Bey‟in de annesi ve dadısı ile bile yarı Türkçe yarı Fransızca konuĢtuğunu yukarıda vurgulamıĢtık. Bu açıdan bakıldığında gençler üzerinde Batı taklidinin önemli bir parçası olan dil, romanlarda ortak bir motif biçiminde karĢımıza çıkmaktadır.

52

e)Kadına DüĢkünlük: Safderun alafranga tiplerin bir diğer ortak noktaları ise kadınlara olan ilgileridir. Bu ilgi ise geleneksel anlayıĢtan farklıdır. Araba Sevdası romanında da ifade edildiği gibi Bihruz, sevgilisini yabancı bir kadına benzetir ve bu yüzden onu kendisine layık görür. Felatun Bey ise Palini adında bir kadını sever. Palini‟yi Türk kadınlarından farklı bulmasının en önemli nedeni ise, kadının serbestliğidir. “Görüyorsun ya birader, ne serbesttir. Hiç böyle bir karı insanı sıkar

mı? Efendim nedir o seremoniler, fasonlar!” (Ahmet Mithat Efendi, 2005, 97). Türk

kadınlarını beğenmeyen Felatun Bey, “Neye yarar o Türk karısı ki, tavrından,

azametinden geçilmez” (Ahmet Mithat Efendi, 2005, 99) yorumu ile Türk kadınına,

cariyelere bakıĢ açısını ortaya koyar. Ahmet Mithat Efendi de, Recaizade Mahmut Ekrem de özenti tiplerin yaptıkları tercihlerden dolayı onları cezalandırır. Hatta okurun gözünde komik bir duruma düĢürür. Felatun Bey romanda Polini‟nin tuzağına düĢer. Onu kumar borcuna sokarak zengin olur.

Ahmet Mithat, Rakım Efendiyi ise Felatun Bey‟in karĢısına ideal bir tip olarak çıkarır. Anlatılan baĢka bir ifadeyle anlatılmaya değer bulunan Rakım Efendi‟dir.

Ahmet Mithat, Felatun‟u anlatmak istemez, hatta “O hoppayı bu hikâyeye hiç

katmamalıydı” (Ahmet Mithat Efendi, 2005, 177) der ve onu kurguya dahil ettiği için

okurundan adeta özür diler. Fethi Naci, 50 Türk Romanı adlı eserinde Rakım Efendi‟nin kurgulanma nedenini Ģöyle anlatır: “Ahmet Mithat Efendi, batı

hayranlığının alıp yürüdüğü bir dönemde, bu hayranlığa bir tepki olarak yaratmış Rakım Efendi‟yi” (Naci,1997, 10).

Yazar, roman boyunca Felatun Bey ile alay etmek, onu zor duruma düĢürmek için uğraĢır. Tıpkı Bihruz Bey gibi o da beyitlerin anlamını yanlıĢ söyler, anlamlarını bilemez ve her defasında komik duruma düĢer. Rakım Efendi ise Felatun Bey‟in insanlar içindeki komik durumunu kurtarmaya, onu mahcup etmemeye çalıĢır. Felatun Bey “elifba” ile ilgili Rakım Bey ile münakaĢaya girer. Ona dilimizde “p, ç, j” harflerinin olup olmadığını sorar. Ahmet Mithat Efendi, uzayıp giden bu konuĢmaların ardından, Felatun Bey‟i rezil ettiğinin de farkındadır. Harfleri dahi bilmeyen Felatun Bey‟i bu garip durumdan da kurtarmak ister. Bu noktada, bildiği Ģeylerin, nasıl anladığını unutan safderun alafranga tiplerin de halini ortaya koyar.

“Bilmiyor değildi. Fakat haniya bazı adamlar vardır ki kendi bildikleri şeyleri

nasıl öğrenmiş olduklarını bilmezler. Bâhusus ki memleketimizde bilenlerin en çoğu bildiklerini nasıl öğrenmiş olduklarını bilmezler. İşte Felatun Bey dahi bildiği şeyi nasıl öğrenmiş olduğunu bilmeyenlerden idi” (Ahmet Mithat Efendi,

53

Romanda Felatun Bey‟in aĢk hayatı ile de, tercihleri ile de dalga geçilir. Felatun Bey‟in seçimleri, onu her zaman zor duruma sokar. Romanda bu durum ilk olarak mayonez meselesiyle baĢlar. Rakım Efendi, bir gün yolda Felatun Bey‟e rastlar ve üstünün mayonez olduğunu görüp, anlam veremez. Bu bölümde Falatun‟un bir de aĢçı hanım yerine Mrs Ziklas‟a sarılması olayı daha da gülünç hale getirir.

Margrit, Rakım Efendi‟ye Felatun Bey hakkında değerlendirmelerde bulunur. Buna göre Felatun Bey bir salon adamı değildir. Margrit ve Can, Rakım Efendi‟nin Felatun Bey‟i savunması karĢısında ise, Felatun Bey‟in alafranga kıyafetlerine ve taklit yaĢamı hakkında Ģöyle der: “Amma yaptınız ha! Lisanının huruf-ı hecesi

üzerine istimal-i efkâr etmemiş, bir şarkının iftitahında yanlışı meydana çıkmış olan adam genç olmuş, güzel olmuş ne fayda!” (Ahmet Mithat Efendi, 2005, 64).

Margrit‟in yaptığı bu değerlendirmeler, Batılı bir kadının gözünde alafranga hayatı taklit edenlerin düĢtüğü durumu özetler. Buna göre, Felatun Bey konuĢmasından, giyimine, hayat algısına kadar bir Batılının gözünde önemli bir yerde değil, aksine komik bir hâldedir.

Ahmet Mithat, safderun alafranga Felatun Bey‟in yaptığı her davranıĢın köksüz ve özenti kaynaklı olduğunu bize hatırlatır. Hatta babasının ölümü ardından Felatun Bey‟in tuttuğu yas bile bu özentinin bir parçası olarak okura sunulur. “Malûm a,

pederin vefatı üzerine yas tutmak alafrangada vardır. Her tarafım gece karanlığı gibi kapkara kesilmişti” (Ahmet Mithat Efendi, 2005, 93). Felatun Bey‟in yaptığı bu

konuĢma, onun ölen babasının ardından tuttuğu yasın bile gerçekçi olmadığının göstergesidir.

Felatun Bey, alaturka hiçbir ritüele bağlı olmadığı gibi geleneksel değerlere saygı da duymaz. ÂĢık olduğu Palini‟yi, Rakım Efendi‟ye teklifsiz göstermek ister. Rakım Efendi‟nin bu durumuna ĢaĢırması Felatun‟u Ģöyle bir açıklamaya iter; “Bah!

Adam sen de. Hala kaba Türklük ediyorsun be! Alafranga da öyle şeyler var mıdır?”

(Ahmet Mithat Efendi, 2005, 94). Ahmet Mithat‟ın, Felatun Bey‟e söylettiği bu söz, aslında safderun alafranganın en temel silahıdır. Zira geleneksel unsurların kaba

Türklük olarak telakki edilmesi ve alafranga olan Ģeyin kabul edilip taklit edilmesi bu

tiplerin en önemli özelliğidir.

Taklidin safderun alafrangada geldiği noktada, düĢünülmeden uygulama süreci, bu tipleri çalıĢma hevesinden de yoksun bırakmıĢtır. Ahmet Mithat‟ın mirasyedi olarak çizdiği Felatun Bey, roman boyunca hazırdan yer. Onun Rakım

54

Efendi‟ye, “Biraz da kazandıklarını yemeye bak” (Ahmet Mithat Efendi, 2005, 95) ifadeleri, Felatun Bey üzerinden, alafranga özentisi tiplerin geldiği yere de ıĢık tutar. Romanda, Canan‟ın piyano öğretmeni, Rakım Bey‟in de dostu Yozefino üzerinden, Batılı bir kadının bize bakıĢ açısı yansıtılır. Buna göre, Yozefino, bizim değerlerimizi yaĢama Ģeklimizi daha çok beğenmektedir. “Vallahi pek hoşuma gidiyor. Rakım

sana doğrusunu söyleyeyim mi? Türklerin her hâli Avrupa‟nın her hâlinden iyidir”

(Ahmet Mithat Efendi, 2005, 121).Hatta Rakım Efendi‟nin ders verdiği Can ve Margrit isimli Ġngiliz kızlar da bize ait olan kültürü daha değerli bulurlar. Can‟ın Rakım Efendi‟ye olan aĢkı, Canan‟ı kıskanması, Rakım Efendi‟nin odalığı olmayı göze alması, onun aĢkından verem oluĢu, sürekli Hafız Divanı‟nı okumaları okura baĢka bir bakıĢ açısı sunmak içindir. Ahmet Mithat Efendi kimi zaman zorlamaya varan kurgusuna rağmen, Batılı bir genç hanımın aslında bizi daha değerli buluĢu romanda sıklıkla altı çizilen noktalardandır. Bey olarak isimlendirilen, ancak budala biçiminde okura sunulan Felatun‟u hiçbir tarafın kabul etmeyiĢi de önemli bir noktadır.

Ahmet Mithat, romanda yalnız alafranga özentisi olanların gülünç durumlarını anlatmaz, bizi taklit etmek isteyenlerin gülünç yanlarını da söyler. Bu yüzeysel kıyaslamada, bizim gibi yapmaya çalıĢanı bir taklitçi değil, sempatik olarak görür. Ziklas ailesinin Rakım Efendi‟nin evindeki akĢam yemeği, Batılı bir ailenin bizi taklit etmesi hoĢ bir görüntüde okura sunulur. Yozefino‟nun, Ziklas ailesinin, Can ve Margrit‟in kendilerine benzemeye çalıĢan Felatun Bey‟i beğenmemeleri de son derece manidardır. Bir yabancının gözünden, kendilerine dönük yüz değil, diğeri daha çok tercih edilir.

Romanın sonunda, Felatun Bey piĢmandır. Ahmet Mithat romanın baĢından sonuna kadar desteklemediği Felatun Bey‟i piĢmanlığı ile yüzleĢtirir. “Gözleri

dolarak... İşte ne kadarsa hepsini yoldu! Ah birader, sen bana pek doğrusunu söylemiştin ama ne fayda! O zaman şimdiki aklım olsaydı, ne yapacağımı ben bilirdim” (Ahmet Mithat Efendi, 2005, 179). Felatun Bey, bu sözleri Rakım Efendi‟ye

itiraf eder. Yine bir kadın tarafından kandırılma motifi ile kötü son yaĢayan safderun alafranga motifi karĢımıza çıkar.

Felatun Bey ile Rakım Efendi romanı bir ibret sahnesi vermeyi hedefler.

Kültürel ve manevi değerlerini reddederek alafranga hayata tutunan gençlerin eleĢtirisinin yapıldığı romanda entelektüel bir tip de okura sunulur. Rakım Efendi, her bakımdan idealize edilmiĢ biridir. YaĢayıĢı, çalıĢma ve iĢ ahlakı, manevi ve sosyal değerlere bağlılığı, kültürel düzeyi ile örnek bir genç hayalidir. Ahmet Mithat, roman

55

boyunca Felatun Bey ile konuĢur, onu doğru yola çekmeye çalıĢır, ama asla onun hakkında kötü bir düĢüncesi yoktur. Hatta onun cahilce girdiği her durumu kurtarmaya çalıĢan, hatayı yüze vurmayan biridir. Rakım Efendi tüm entelektüel duruĢuna rağmen kötücül de değildir. Ahmet Mithat Efendi‟nin romanında yaĢanan çatıĢma ruhsal bir gerilimin huzursuz yansımaları değildir. Bu çatıĢma daha çok dıĢtan gelen ve pek çoğu da trajikomik olaylarla süslüdür. Bir baĢka ifade ile aydın karĢı tip ile mücadele içinde değildir henüz. Batıya yönelim Tanzimat dönemi romanlarına nur topu gibi bir tipi doğurmuĢtur. Bu tipler daha evvel karĢımıza çıkmamıĢ, bizi ilk kez beğenmeyen ve tuhaf bir dil konuĢan safderun alafrangalardır. Henüz ne onlarda ne de karĢılarındaki nesilde içsel bir buhran söz konusu değildir. Zira her iki tarafta da tutunulan değerlerin kaybedilme endiĢesi henüz yoktur. Burada salt bir eleĢtiri, hatta bu tipleri yazar bakıĢ açısında küçümseme, alaya alma söz konusudur. Bu nedenle romanlar bir bunalım ya da yok oluĢ ile noktalanmaz. Zira yazar kahramanına sadece maddi Ģeyler kaybettirir. Bu kayıplar ise kısa bir hesaplaĢma, doğru yola dönme motifleri ile süslenmiĢtir.