• Sonuç bulunamadı

2.1. Hikâye ve Hikâye Yapısı

2.1.2. Kişiler (Karakterler)

Karakterler, daha çok hikâyenin etrafında döndüğü veya hikâyenin hakkında yazıldığı kişi veya kişilerdir. Kişiler ana karakter ve yardımcı karakterler olarak iki ana bölüme ayrılır. Çocuklar çok küçük yaşlardan itibaren kurgulanan karakterlere tepki vermeye başlarlar. Televizyonlardan, kitaplardan veya bilgisayar oyunlarından kendilerine roller seçen çocuklar bunları eyleme dökerler. Herhangi bir bilgisayar oyunundan veya televizyondan görüp etkilendiği karakteri kendine yakın gören çocuğun ilgi alanı buna göre şekillenir. Gamble ve Yates (2008) çalışmalarında çocukluk döneminde karşılaşılan hikâye karakterlerinin okuyucular üzerinde devamlı bir etki göstermekte olduğunu belirtmişlerdir. Çocuklar küçük de olsa karakterlerin kişiliklerindeki tutarsızlıklara tepki vermektedirler. Ayrıca hikâyede bahsedilen kişiliklerdeki önemli noktaları da ayırt ederler. Genel olarak bazı yetişkinlerin diğerlerine karşı gösterdikleri davranışları ve doğal olmayan davranışları örneğin bir yetişkinin çocuk gibi davranma çabasını bir hile olarak algılarlar. Elbette çocuklar mükemmel bir yargıya sahip değillerdir. Ancak çocuk edebiyatının bu konuda önemi oldukça büyüktür. Gamble ve Yates (2008) hikâyelerin çocukların karmaşık insan davranışlarını anlamada ve temsili olarak edindikleri deneyimleri düzenleme konusunda geliştirdiğini belirtmişlerdir. Buna göre, bir hikâyede ana karakterin dinamik olması genel olarak bir hikâye kalitesi göstergesi olarak görülür. Ancak çoğu karakterde özellikle de küçük karakterlerde gelişim ve olgunlaşmanın hikâyede geçen zamana göre daha yavaş geçmesi beklenir. Eğer hikâyedeki bir karakter sabit bir karakterse ve değişime uğruyor görünmüyorsa genelde karakterler iyi yazılmamıştır denilebilir.

Karakterler genel olarak gerçek hayattaki insanların yansıması olarak kabul edilir çünkü bu yönde bir izlenim verirler. Okuyucular kendilerini benzedikleri karakterler ile özdeşleştirirler. Bazen de kendilerinin niçin hikâyede geçen karakter gibi olup olmamaları gerektiğini düşünürler. Gamble ve Yates (2008) çalışmalarında yazarların bazen hikâyelerinde yer verdikleri karakterlerin birbirlerine mektup göndermesi gibi olaylara yer vererek bu gerçekçilik duygusunu güçlendirdiklerini belirtmişlerdir.

Yazma tarafsız bir süreç olmadığı gibi yaratılan karakterlerde tarafsız değildir. Yazarlar sahip oldukları değerleri, inançları yarattıkları hikâye karakterleri aracılığı ile okuyuculara aktarırlar. Eğer bir yazarın değerleri okuyucuların değerleri ile benzerlik gösterir ise hikâye yapısında yapılan hatalar okuyucu tarafından fark edilmeyebilir. Karakterler özgünlük ve iyi yapılandırılmaları bakımından okuyucu tarafından eleştirilebilir. Ancak önemli olan iletmeye çalıştığı değerler ve sosyal etkileşimlerdir.

Eğer karakterler hikâyenin içerisinde fazla analiz edilmiş veya tam tersi olarak basmakalıp hazırlanmışsa, böyle karakterler okuyucular için kalıplaşmış örnekler haline gelir. Eğer bir ana karakter iki boyutlu ise bu sorun yaratan bir durumdur. Cynthia Voigt (1991) çalışmasında yazarların karakterin karmaşıklıkları hakkında bilgi vermesi konusunda sorumluluğu bulunduğunu belirtmiştir.

Brown ve Stephens (2007, s.170) yaptıkları bir çalışmada ana karakterin etkili gelişiminin hikâyenin belki de en önemli elementi olabileceğini belirtmişlerdir. Anderson (2013, s.32) ise çalışmasında yazarların karakterleri temel olarak üç kaynaktan elde ettiğini belirtmiştir. Bunlar;

1. Anlatıcının ifadelerinden karakterlerin fiziksel görünüşleri ve kişilikleri,

2. Diğer karakterlerden (karakterlerin birbirleri hakkındaki düşünceleri ve aralarındaki iletişim ve eylemlerden),

3. Karakterin kendisinden ( söyledikleri sözler, yaptıkları eylemler, düşünceleri) olarak sıralanabilir.

Ana karakterler, genellikle yardımcı karakterler ya da başkahramanlardan oluşur. Başkahramanların açık bir biçimde özellikleri ile anlatılmış, tam olarak geliştirilmiş olmaları gerekir. Ana karakterlerin güçlü yanlarının yanı sıra zayıflıklarının da okuyucular tarafından tam olarak kavranması gerekir. Başka bir deyişle, hikâyeyi okuyan okuyucu karaktere olanları hayal edebilmelidir.

Yardımcı karakterler, ana karakterlere göre daha az geliştirilmiş karakterlerdir. Çoğu zaman değişmez özelliklere sahip olan bu karakterlerin kişilik özelliklerinde kitabın sonuna kadar hemen hemen hiçbir değişiklik olmaz. Rothlein ve Meinbach (1996) yaptıkları bir çalışmada kahramanları kişileştirmek konusunda birçok etkin yöntemden bahsetmiştir. Bunlardan birisi karakter devamlılığıdır. Buna göre çocukların hikâyeyi anlamalarına yardımcı olmak için karakterler hikâyede derin olarak analiz edilmelidir. Bu analiz çocukları hikâye okuma konusunda cesaretlendirir ve onları okuma eylemine güdüler.

2.1.3. Yer

Hikâyelerde anlatılan olayların geçtiği hikâye unsurlarından biri olan yer işlevi açısından tıpkı tiyatrodaki sahne öğesine benzemektedir. Tiyatroda anlatılmak istenen olayın veya kavramın var olarak gösterildiği öğe olan sahne ne ise hikâyede de yer odur. Yer öğesi çoğu hikâyede ülkenin birinde, bir ormanda veya bir şehirde biçiminde belirsiz olarak verilirken kimi hikâyelerde ise gerçek veya kurgulanmış yer isimleri verilebilmektedir.

2.1.4. Zaman

Zaman hikâyede olay akışının içerisinde gerçekleştiği öğedir. Genelde hikâyelerde zamanın birinde, yüzyıllar önce gibi belirsiz zaman dilimleri kullanılır. Bunun yanı sıra geçmiş bugün veya gelecekte belirlenmiş tarihler de hikâyede zaman olarak kullanılabilmektedir.

2.1.5. Dil Ve Anlatım

Çocuk hikâyelerinde kullanılan dil sade olmalıdır. Okuma eylemi ve edebiyatla yeni tanışmış bireylerin ilgilerini canlı ve sürekli olarak tutmak için karmaşık cümle ve ifadelerden uzak durulmalıdır. Yabancı dillerden gelen kelimeler okuyucunun dikkatini metinden kopardığı gibi eserin yazıldığı dile ait kazandırılması beklenen dil özellikleri için de olumsuz bir etken olacaktır.