• Sonuç bulunamadı

1.1. Çocuk Edebiyatının Genel Nitelikleri

1.1.2. Çocuk Kitaplarında Bulunması Gereken Özellikler İç Yapı Özellikler

Her edebi eser, mutlaka bir mesaj verir. Sanatçı, duygu ve düşüncelerini paylaşmak üzere onu kendine özgü ifadelerle ortaya koyar. Bu çeşitli şekillerde olabilir. Verilen mesajın tam olarak algılanabilmesi için düşünceleri veren taraf duygu ve düşüncesini tam ve doğru olarak ortaya koymalı, alan taraf da verilen duygu ve düşünceyi tam ve doğru olarak alabilmelidir.

Yazılı ve sözlü eserlerde iletilmek istenen temel duygu ve düşünceye ana fikir denir.

Ana fikir, bir eserin varoluş sebebidir. Bu yüzden eserin bütününde vardır. Sanatçının her kelimesi ana fikrin ifadesinde az veya çok bir görev üstlenir.

Eserin tamamını kapsamayan ifadeler ana fikir olamaz. Ana fikir, eserlerde gizli veya açık biçimlerde belirtilebilir. Daha çok dolaylı anlatıma sahip eserlerde duygu yoğunluğu içeren roman, hikâye, şiir, tiyatro gibi eserlerde gizli olabilir. Araştırma yazıları, bilimsel eserler, düşünce ağırlıklı gazete ve dergi yazıları gibi eserlerde ana fikir açıkça ortaya koyulabilir. Aytaş ve Yalçın (2003) çalışmalarında duygu yoğunluklu eserlerde ana fikrin daha çok ana duygu, tema, ana tema gibi kelimeler ile ifade edildiğini belirtmişlerdir. Tema kelimesi, edebiyatta genelde daha çok konu anlamında kullanılır. Ancak zaman zaman ana fikir ve ana duygu anlamında da kullanıldığı görülmüştür.

Ana fikrin yanında, genellikle birkaç paragraftan daha uzun yazılarda bulunan ve ana fikri destekleyici özellikte olan fikirlere de yardımcı fikir denir. İyi bir yazar yardımcı fikirleri ustaca kullanarak ana fikrin kavranmasını kolaylaştırır. İyi bir okuyucu da paragraflardaki yardımcı fikirleri kolayca görüp yazarın oluşturduğu mantık zincirini takip ederek ana fikri rahatça kavrar. Burada unutulmaması gereken nokta yardımcı fikirlerin ana fikri gölgelememesi ve okuyucunun dikkatini yardımcı fikirler ile tüm metin içerisinde oluşturulan dikkat odağını dağıtmamasıdır.

Çocuk edebiyatının asıl amaçlarından biri olan eğitmenin, işlenilen temaya bağlı olduğu göz önünde bulundurulacak olursa, temanın önemi daha iyi anlaşılır. Bu yüzden seçilen temalar, evrensel ahlaki doğruları kazandıracak, çocuğun kişiliğini ve kimliğini geliştirerek, onun toplum içinde saygın ve başarılı bir yere sahip olmasını sağlayacak özelliğe sahip olmalıdır. Yazar, bunun dışında çocukları kendi düşünceleri ve bakış açıları doğrultusunda yönlendirme ve çocukların ruh dünyalarında olumsuz etki yapacak konuları seçmeme konusunda özenli davranmalıdır.

1.1.2.2. Belli Temel Kavram ve Değerler

Aile, doğa, kazandırılması hedeflenen davranışlar ve değerler gibi temel kavramlar çocuk edebiyatının sık işlenen konularını oluşturur. Yazarlar genelde bu temel kavramlar doğrultusunda eserlerini ele alır ve işlerler. Bu temel değerler, çocuğun dünya görüşünü zenginleştirmesi açısından da oldukça önemlidir. Her toplumun kendine özgü ortak kültür değerleri vardır. Bu değerler çocukların bilinçaltlarına yerleştirilerek onlara olumlu davranışlar kazandıracak biçimde düzenlenmelidir. Eğitimin uzak hedefleri yani istenildiği gibi bireyler yetiştirmek için olabildiğince erken oluşturulması gereken bu bilinç çocuk edebiyatı ürünleri sayesinde kazandırmaya başlanır.

Bunu yaparken yöntem konusunda dikkatli olunmalıdır. Temanın iyi yerleştirilmesi için çocuk kitabı yazarlarının çocuk psikologlarıyla iş birliği içinde olmaları önem taşır. Bilindiği gibi bu kavramlar soyut değerlerdir. Bu soyut değerlerin çocuklar tarafından doğru algılanması için, bazı özel tekniklerin kullanılmasına ihtiyaç vardır. Bu özel teknikler arasında; drama, örnek olay, canlandırma, beyin fırtınası, anlatılan hikâyeyi çeşitli materyallerle destekleme gibi teknikler sayılabilir. Bu tür teknikler somut düşünebilen çocuklar için soyut kavram veya olayların içselleştirilmesini kolaylaştıracaktır.

1.1.2.3. Konular

Çocuk kitaplarının konuları çocuğun güncel hayatı ile doğrudan ilgili ve gerçeğe uygun olmalıdır.

Bir yazar ele aldığı konuyu işlerken şu noktaları göz önünde bulundurmalıdır:

a. Çocukların ilgilerini, beğenilerini ve sahip oldukları okuma eğilimlerini tespit ederek, seçecekleri konuları bu tespit etrafında işlemelidirler. Bu yüzden çocuk kitaplarında tema ile konu arasındaki ilişki çok güçlü olmalıdır.

b. Çocuk kitaplarında konuların ele alınışında çocukların güvenlerini artırıcı, geleceğe ümitle bakmalarını sağlayıcı, insan ve tabiat sevgisi gibi önemli değerleri pekiştirici inançlara yer verilmelidir.

c. Çocuk kitaplarında, sahip olunan milli değerlere önem verilmeli, çocuk kitaplarının çocuklarda demokratik anlayışa ve saygın bir kişilik oluşturmaya zemin hazırlamasına özen gösterilmelidir. Seçilen temalar onları eğlendirip dinlendirirken yeni duygu ve düşüncelerin kazandırılması da ihmal edilmemelidir.

1.1.2.4. Kahramanlar ve Yardımcı Kahramanlar

Çocuk hangi yaş grubunda olursa olsun, kendisini okuduğu kitapların kahramanlarıyla özdeşleştirir. Yazar bunu bilmek, eserinin kahramanlarını seçerken de bu özdeşleşme yönünü sürekli göz önünde bulundurmak zorundadır. Çocuk kitaplarında gereğinden fazla kahraman bulunmamalıdır. Ve diğer kahramanlar bir ana kahraman çevresinde açık tanımlarla ilişkilendirilerek anlatılmalıdır. Çünkü çocuk karmaşık yapıları tam olarak anlayabilecek, karmaşık ilişkileri yorumlayacak düzeye henüz gelmemiştir.

Sınıf öğretmenleri, okul öncesi eğitim almış ya da doğrudan ilkokula başlayan çocukları daha sonraki eğitim kurumlarına hazırlayan eğitimcilerdir. Sınırlı yaşantı ve deneyime sahip, hayal güçlerini bilinçli bir biçimde kullanamayan çocuklar için gerçek hayata hazırlamak ve belirli sınırlar içerisinde yaratıcılıklarını geliştirmek öğretmenlerin en temel hedeflerindendir. Sınıf öğretmenleri kurallara göre Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilkokullar için hazırladığı eğitim programının yanı sıra örtük programa bağlı olarak öğrencilere bilişsel, duyuşsal ve psikomotor beceriler kazandırmayı hedeflerler. Çocuk edebiyatı genelde çocukları duyuşsal olarak geliştirir. Karakter gelişimi, hayata hazırlama, çocuğun var olan gizil güçlerini ortaya çıkarma çocuk edebiyatının kazandırdığı en önemli kazanımlar arasındadır.

Kartal (2009) tarafından yapılan bir araştırmada çocuk eğitimi, psikolojisi ve sosyolojisi alanında bilgi sahibi olan, çocuk dünyasını iyi tanıyan yazarların, çocukların dünyasıyla daha bilinçli bir ilişki kurabildiği görülmüştür. Yazar seçiminin bu noktada önemli hâle geldiği, çocuk kitaplarının gerek karakterleri gerekse konusu açısından çocuğun gündelik hayatıyla doğrudan ilişkili olması gerekliliği belirtilmiştir. Bu durum çocuğun hikâyenin kahramanıyla kendisi arasında duygu, düşünce ve davranışlar açısından benzerlikler bulması ve kendisini özdeşleştirebilmesi açısından önemlidir.

Cengiz (2006, s. 19) çalışmasında anadil eğitimi sürecinde, çocuğun kendi dilinde yazılmış ya da çeviri aracılığıyla dile kazandırılmış yapıtlarla buluşturulması konusunda belirleyici olanların yetişkinler olduğunu ve özellikle anne-babaların bu konudaki sorumluluğunun büyük olduğunu belirtmiştir. Ancak kırsal kesimlerde ve kentlerin kıyılarındaki semtlerde yaşayan yetişkinlerin eğitim düzeyleri karşılaştırıldığında, bu konuda eğitimcilerin rolünün ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. Bu nedenle sınıf öğretmeni çocuğun okuma alışkanlığının başlangıcında oldukça önemli bir role sahiptir.

Purves, Rogers ve Soter (1990,s. 57) çalışmalarında, yetişkinlerin küçük okuyucularda başarılı bir okuma deneyimini etkilemek için tanımlanması gereken bazı eylemleri önermiştir. Bu çalışmalara göre yetişkinlerin sorumlulukları şunlardır:

1. Çocukları ve kitapları bir araya getirmek

2. Çocukları mümkün olduğu kadar çok farklı yazın türü ile bir araya getirmek 3. Çocuklarda dürüstlüğü ve açık tepkileri cesaretlendirme

4. Çocukları söz konusu olan hikâyeye verdikleri tepkileriyle sınamak ve kendileri hakkında bir şeyler öğrenmek

5. Hikâyelere verilen tepkilerini açıkça belirtebilecekleri eleştirel bir dil kazandırma 6. Çocuklarda hoşgörüyü cesaretlendirme

7. Çocuklarda ortak anlamayı cesaretlendirme

Hikâyeler yaşantıya dayalı olan bilgiyi kavrama ve anlamlandırmada güçlü öğelerdir. Çocuklar yetişkinlerin tecrübelerinden yararlanılarak yazılan hikâyeler ile çeşitli bilgileri ve deneyimleri öğrenirler, bu bilgiler de kendilerine ilerideki yaşam tecrübelerinde yardımcı olur. Öğretmenler çocuklara toplumun sosyal değerlerini kazandırmada, dil ve kişilik gelişimini hedeflenen düzeye getirmede, duygularını denetleme ve kendini ifade etme gücünü geliştirmede hikâyelerden yararlanırlar.

Hikâyeler çocuklara daha kolay sevdirilebilen bir türdür. Akyol (2010) çocukların okul öncesi çağından itibaren hikâye kavramı ile ilgili çok basit de olsa birtakım bilgilere sahip olduğunu belirtmiştir. Bu bilgiler çocuğun küçük yaşlardan itibaren basit düzeyde bir hikâye şemasına sahip olduğunu gösterir. Akyol (2010, s. 164) ’un çalışmasında vurgulandığı üzere; “Pellegrini ve Galda, çocukların sekiz yaş civarı hikâye elementlerinin tamamını hatırlayabildiklerini belirtmişlerdir.” Çocuklarda hikâye kavramı birbirini takip eden düzeylerden oluşan bir biçimde kazanılır. Bu düzeyler ise; dinleme, anlama, okuma ve yazmadır.

Her öğrencinin ilgi düzeyleri, algıları ve beklentileri birbirinden farklıdır. Bu yüzden öğretmenler hikâyeleri öğrencilere en uygun biçimlerde öğretmeye çalışmalıdırlar. Bunun için Türkçe öğretiminde öğretmen yeterlilikleri bakımından yeterli olunması gerekir. Bu öğretmen yeterliliklerini Göçer (2010) çalışmasında şu biçimde sıralamıştır:

 Akademik yeterlilik

 Hazırbulunuşluk

 Planlama ve işleyiş

 İletişim ve liderlik

 Strateji, yöntem ve teknikler

 Ölçme ve değerlendirme

 Sınıf yönetimi

Kolaç, Demir ve Karadağ (2012) çalışmasında Türkçe öğretiminde öğrencilerin düşünce üretmelerine ve duygularını açıklamalarına kılavuzluk etmesi gereken öğretmenin, öğrencilerin Türkçenin anlatım gücünü sezerek kendilerini, insanı ve yaşamı anlama, anlatma alışkanlığı kazanmaları için ortam hazırlaması, öğrencileri nitelikli çocuk kitapları ve bu kitaplardan seçilmiş metinler ile buluşturması gerektiğini vurgulamıştır.

Alanda yapılan çalışmaların çoğunda ( Seferoğlu (2004), Çaycı (2011), Aşkın ve Demirel (2012)) ; sınıf öğretmenlerinin alan bilgisi bakımından kendilerini yeterli gördükleri bulunmuştur. Ancak sözü edilen çalışmalarda öğretmen yeterliliklerinin öz yeterlilik ve dışsal faktörlere göre değişim gösterdiği de vurgulanmıştır. Bu çalışmalarda en çok vurgu yapılan noktalar arasında dil duyarlılığı, dil sevgisi ve dil bilinci bulunmaktadır. Çocuk edebiyatı eserleri özellikle de hikâyeler çocuklarda dil ve dilin içerisinde olan tüm kavramların Bununla birlikte öğretmen adaylarının lisans döneminde çocuk edebiyatına yönelik aldıkları eğitim, çocuk edebiyatı alanındaki türleri takip etmeleri ve meslek yaşamlarında bunlardan yararlanmalarını sağlamalıdır.

Ayrıca çocukların bu türlerle bir araya gelmelerini sağlamaları da önem taşımaktadır. Bu nedenle sınıf öğretmeni adaylarının çocuk edebiyatı alanında özellikle de hikâye öğretimi konusunda gereken yeterlilik düzeyine ( açık bir anlatım, iyi bir kompozisyon, hikâye elementi bilgisi, eserin edebi türe uygunluğu, hikâyeyi sunuş yetkinliği vs. ) sahip olmaları gerekmektedir.