• Sonuç bulunamadı

2. CÜMLE

3.1. YAPILARINA GÖRE CÜMLELER

3.1.3. KESİK CÜMLE

Zeynep Korkmaz’ın (1992, s. 101), “Konuşma sırasında, bir parçanın dinleyenin anlayışına bırakıldığını göstermek üzere bir kısmı kesilerek söylenen, yüklemi kullanılmadığı halde bir yargı bildiren cümle” olarak tanımladığı kesik cümle için; Dizdaroğlu (1976, s. 274) “kesik tümce” terimini kullanmış ve “çoğu zaman yüklemi, kimi zaman da başka bir öğesi kullanılmayan anlatım” olarak tarif etmiş, Bilgegil (1984) ise, ayrı bir başlık koymadan, cümlenin ögelerini anlattığı bölümde, incelediği ögenin düşmesi olarak ele almıştır. Yüklemin düşmesi, öznenin düşmesi, nesnenin düşmesi... gibi.

Görüldüğü gibi; bazı araştırmacılar kesik cümleyi, herhangi bir ögesi düşmüş olan cümle olarak kabul etmiş, bazı araştırmacılar da sadece yüklemin düşmüş olmasıyla sınırlı tutmuşlardır. Düşme, sadece şekilcedir ve düşen unsurun yeri aslında zihinde doldurulmaktadır.

Diğer ögelerin eksikliğinin, yargıyı etkilemediği düşüncesinden hareketle, kesikliği sadece yargının eksikliği ile sınırlı tutarak; kesik cümle, yüklemin düşmesi ile ortaya çıkan eksik anlatımlı cümledir, diyebiliriz. Eksik, kesik, eksiltili vb. terimlerle karşılanır.

Yüklemin bulunmayışı, cümleyi anlam yönünden eksik bırakmaz, aksine anlamı kuvvetlendirir. Yazarın belirlediği bir hükümle bitirilebilecek bir cümle, farklı düşünceler oluşturması gayesiyle okuyucuya bırakılarak zenginlik elde edilmiş olur.

Karşılıklı konuşmalarda, en az çaba gayesi ve tekrardan kaçınmak, sıralanan bir şeyin devamının olduğunu belirtmek, sözün daha çarpıcı olmasını sağlamak ya da söylenmek istenmeyen bir düşünce için kesik cümle kullanılır.

Cümlenin bitmediğini ve devamında söylenmek istenen bir şeyin olduğunu belli etmek için, üç nokta (...) veya üç nokta ile ünlem (!..) ya da soru işareti (?..) kullanılır. Bu genel kurala rağmen bazen sadece nokta veya ünlem işareti de kullanılabilir.

Kesik cümlenin kullanıldığı yerler:

Karşılıklı konuşmalarda, çok sık kullanılır.

ƒ -Bana da tabii selam yazarsınız. -Elbette Lâmia. (99-6)

ƒ -Asıl maniyi biliyorum, fakat doğru bulmuyorum? dedi, benden korkuyorsunuz, değil mi? Nimet Hanım, yarı şaka yarı ciddi hafif bir hiddet ve hayret feryadı kopardı:

-Sizden mi?.. Niçin?.. (65-6)

ƒ -Benim tuhaf bir merakım vardır, Kenan Bey, dedi, karşımdaki insanlara bakarken Allah’ın onlardan her birini ne yapmak için yarattığını düşünürüm.(70-15)

...

Kenan gülerek sordu: -Ya zevciniz Veysel Bey’i?.. (71-5) ...

-Peki ben?.. (71-9) ...

Daha çok roman türünde kullanılan bazı kesik cümleler, karşılıklı konuşmalarda, kahramanlardan birinin karşısındakinin sözünü kesmesi ile yapılır.

ƒ Dün misafirlikte işittim ki... Binbaşı, onun sözünü kesti: “Ben onu görmedim. Bu vakalar üzerine artık doğrudan doğruya sana soruyorum”. (275-11)

ƒ Ben bu ümit ile hayatımı... Cavidan, gittikçe artan bir hararetle sözlerine devam ediyor, hayatımızın bütün gizli sefaletlerini bu budala Namık Behçet’e söylüyordu. (367-12)

Cümlenin daha duygulu olmasını sağlamak, anlamı daha da kuvvetlendirmek için kullanılır.

ƒ Burada meczup bir dilenci vardı, değil mi? (315-11)

Şem’i Dede, meczup bir dilenci!...Bir kıtlık senesi el ekmeği yememek için ölmeğe razı olan gani ruhlu Şem’i Dede...Sevda ve hülyasının bir zerresini dünyanın bütün servetlerine değişmeyen ihtiyar sanatkâr...Meczup bir dilenci...Cavidan, senin bu sözünü cevapsız bıraktım, çünkü ne söylesem infialimi anlatamayacaktım. (315-12)

Ki bağlama edatı, bitmiş bir cümlenin sonuna gelerek onu söylenmemiş bir cümleye bağlar. Ki’ den sonra yazıda herhangi bir cümle bulunmaz. Şekil olarak, ki ile bitmiş bir cümle vardır. Söylenecek bazı şeylerin söylenmediği, okuyucuya bırakıldığı veya yüklemin önceki bölümden anlaşıldığı bir ifadedir. Ki, cümleyi sevinç, korku, şaşırma, beğenme vb. anlamlarla kuvvetlendirmiştir. Eserimizde bu tür cümleler çok kullanılmıştır.

ƒ Öyle bir fırsat kaybettin ki. (9-5)

ƒ Hem öyle ahlaksız fitnedir ki... (261-21) ƒ Kaç gündür ikinize de öyle acıyorum ki. (86-7) ƒ Mamafih ben de bir an yalnız kalamadım ki. (320-15) ƒ Öyle göreceğim gelmişti ki efendim. (85-6)

Diğer bağlama edatlarıyla biten bazı kesik cümleler de vardır.

ƒ Bir çaresini bulup buradan aşabilsem iş kolaylaşır ama... (266-3)

ƒ Daha taş da yaptıramadık, dedi, ele güne karşı pek de ayıp oluyor amma... (397-12)

Şart çekimli bir cümleden sonra haber kiplerinden birine dayalı bir cümle getirilmeyerek yapılır.

ƒ Artık bunlardan birisine bir kağıt himmet ederseniz... (38-16)

ƒ Kimin öleceği belli olmuyor ki Kenan Bey..Sonradan hicran çekmektense... (95-15) ƒ Eğer o da Mebrure’yi kendi evlatlarından ayırt etmeyeceğini vaat ederse... (212-19) ƒ Şimdiden bir şey söyleyemem. Belki işlerim müsaade ederse... (98-14)

ƒ Peki çocuğum nasıl istersen. (114-14)

Sıralı cümlelerde, benzer ifadeleri anlatmak için kullanılır.

ƒ Vedat’ın cebine mektup koymak, Emine Nine vasıtasıyla haber göndermek, açıktan açığa halazadesiyle konuşmak... (260-22)

ƒ Biraz evvel soğuk, bayağı şeyler söylüyorlar, ne olmayacak şeyler için kaba kaba gülüyorlardı. Halbuki şimdi... (342-5)

ƒ Sular serin çağıltılarla mermer havuza dökülüyor, Lâmia yanımda, başı omzuma dayalı, kolları boynumda kilitli... (380-8)

Dile getirilmek istenmeyen kötü düşünceler için kullanılır.

ƒ Demek biz eşek gibi horul horul uyurken sen onun kollarında... (206-12)

ƒ Sakın Cavidan, bu Namık Behçet’i... Düşüncemin bu noktasında birdenbire durdum. (367-21)

Bazı kesik cümleler, önceki cümlenin hükmü doğrultusunda kurulur. Bu cümleler önceki cümlede verilen bir unsurun açıklaması şeklindedir.

ƒ Mahzun değildi; çünkü ara sıra her zamankinden ziyade güldüğünü işitiyorlardı. Hem de ta yüreğinden gelen müşfik, ihtizazlı, billur gibi berrak kahkahalarla... (111-2) ƒ Böyle bir dünyayı gözünün önüne getirir. Hep ayrı ayrı yollarda yürüyen, birbirlerine

hiç dokunmayan, birbirlerini incitmeyen, hatta görmeyen yolculardan mürekkep bir uzun kafile... (334-4)

ƒ Şeker gibi bir şey. Ya hele o baygın gözler, o boy, o endam... (261-16)

ƒ Ben, uzun mahrumiyet ve ümitsizlik senelerinden sonra gelmiş muvaffakiyet, şöhret ve saadetile sarhoş hodgâm, görgüsüz bir zavallı... (330-22)