• Sonuç bulunamadı

2. CÜMLE

3.1. YAPILARINA GÖRE CÜMLELER

3.1.2. BİRLEŞİK CÜMLE

3.1.2.2. İÇ İÇE BİRLEŞİK CÜMLE

Bir birleşik cümle çeşidi olarak, Banguoğlu (2000) ve Bilgegil’de (1984) görmediğimiz iç içe birleşik cümleleri, Korkmaz (1992) da Gramer Terimleri Sözlüğü’nde madde başlığı olarak almamıştır. Ancak Korkmaz (1992, s. 81) “iç cümle” maddesini “iç içe girmiş birleşik bir cümlede, tümleç görevi yüklenen ve anlamca temel cümlenin nesnesi durumunda olan yardımcı cümle” olarak tarif etmiştir.

Ergin (1993) ve Karahan (2005), bu cümleleri birleşik cümle çeşidi olarak kabul etmiş ve benzer tanımlar yapmışlardır.

Bu görüşlerden hareketle, iç içe birleşik cümle; “bir cümlenin herhangi bir görevle başka bir cümlenin içinde yer aldığı cümledir” (Karahan, 1997, s. 63). “Cümle unsuru veya bir isim unsuru olarak kullanılan cümle yardımcı cümle, bir unsuru cümle olan cümle ise asıl cümle durumundadır” (Ergin, 1993, s. 384) Asıl cümle, Türkçe cümle yapısına uygun olarak sonda bulunur. Asıl cümlenin yüklemi genellikle “de-, zannet-, san-, bil-, gör-, görün-, farzet-, düşün-” fiillerinin çekimli şeklidir. Alıntı cümle şeklinde olan ve temel cümleye edat veya bir isim unsuruyla bağlanabildiği gibi doğrudan doğruya da bağlanabilen yardımcı cümle görevindeki iç cümle, temel cümlenin genellikle nesnesi durumundadır. Ancak özne, yer tamlayıcısı ve zarf tümleci görevinde de kullanılabilir.

İç cümle temel cümleye değişik şekillerde bağlanır:

İç cümle, araya herhangi bir unsur almadan temel cümleye doğrudan bağlanır. Temel cümle, sadece yüklemden oluşur. Yüklem olarak da en çok “de-” fiili olmak üzere “bil-, san-, zannet-, gel-” fiilleri kullanılır. Bu şekilde, iç cümle temel cümlenin nesnesi olur.

ƒ Ben fırsat buldukça odaya giriyor: “Fâhir, iyi ol da sana kendi gündeliğimle her gün o şekerlerden alacağım!” (bsn) diyordum. (95-6)

ƒ “Sen daha çok günler göreceksin Kenan” (bsn) derdin. (397-22)

ƒ “İrfan-ı âliniz büyük hürmet ve itimadım bulunduğunu bilirsiniz” (bsn) dedi. (38-2)

ƒ Kenan masum, çocukça bir yeis ile “Eyvah, sonbahar geldi” (bsn) dedi. (141-18) ƒ “Zaten iyi değildi...Ehemmiyeti yok...Canı sağ olsun!” (bsn) dediler. (194-18)

ƒ Bu muvakkat bir hastalık. Elbet geçecek. Yine eskisi gibi şen, canlı bir adam olacağım, (bsn) demez miydim? (345-1)

Eserimizde “bil-, san-, zannet-, gel-” fiillerinin, temel cümlenin yüklemi olarak kullanıldığı örneklere rastlanmamış olup, farklı olarak bir örnekte “ol-” fiili kullanılmıştır.

ƒ Şükrü Bey, beni görünce ilk sözü “Efendim, gözlerimiz yolda kaldı...Bir haftadır bekliyoruz” (bsn) oldu. (319-11)

Bazı iç cümleler, son çekim edatlarından birini alıp edat grubu yaparak temel cümleye bağlanırlar. Bu şekilde, iç cümle temel cümlenin zarf tümleci olur.

ƒ Genç adam, “niçin içeri girmiyorsunuz?” diye (zt) sordu. (64-22) ƒ Niçin efendim? diye (zt) cevap verdi. (124-15)

ƒ Lâmia “Hiçbir şey yok...Hiçbir şey yok!” diye (zt) kendini toplamağa çalışıyor, başını öte tarafa çeviriyordu. (193-5)

ƒ Mektuplarına daima “Senin Kınalı Yapıncağın” diye (zt) imza atıyordu. (198-1)

ƒ Her evin kapısını çalarken gözlerini yere indirir, kendi kendine; “Ah, ne kadar düşüyorum” diye (zt) tekrar ederdi. (46-16)

ƒ Fakat içine bir şüphedir düşmüştü, merdivenin başında aşağıya kulak veriyor, hafif gürültüler, tahta gıcırtıları işitir gibi (zt) oluyordu. (217-20)

ƒ Ayda yılda bir evinden çıkmayan Fatma Hanım, atlas entarisini giyindi, büyük bir seyahate gider gibi (zt) besmelelerle sandıkları, kapıları kilitledi. (227-19)

ƒ Sonra, bu hazin şeylerle onu üzmüş olmaktan korkar (zt) gibi mektubunu daima bir teselli sözüyle bitiriyordu. (197-18)

Bazı iç cümleler, son çekim edatıyla birlikte bir zarf-fiile bağlanıp zarf-fiil grubu oluşturarak temel cümleye bağlanırlar. Bu şekilde, iç cümle temel cümlenin zarf tümleci olur.

ƒ Rakının tesiriyle büsbütün kızaran al yanaklı bir ceza reisi bir köşede “Sen benim birader-i canberaberim değil misin?” diye bağırarak (zt) Şem’i Dede’nin yanaklarını öpüyor, ihtiyar mal müdürüyle bir kolcu başı karşı karşıya ikitelli oynuyorlar, bir başka sarhoş “Yaşasın bre... Topal Hafız’ın eşeğine taş çıkarttınız” diye avaz avaz haykırıyordu. (143-9)

ƒ “Lâmia şimdi uyumuş olacak. İsabet oldu., çok isabet oldu” diye düşünerek (zt) geri dönüyordu. (134-11)

Bazı iç cümleler, isim cinsinden bir kelime grubu yapıp bir isim unsuru olarak temel cümleye bağlanırlar. İsim unsurunun özelliğine göre temel cümlenin çeşitli unsurları olabilirler.

ƒ Bozyakalılar “Kambersiz düğün olmaz” darbımeselini (bln) “Hafızsız eğlentinin çekiver kuyruğunu” şekline (yt) çevirmişlerdi. (126-15) (belirtisiz isim tamlaması,

belirtisiz isim tamlaması)

ƒ Ağır bir tavırla “Bu doğru olmaz Lâmia Hanım” demek (bsn) istiyordu. (133-9)

(isim-fiil grubu)

ƒ Yine her zamanki gibi tereddütle yüzüme bakmasını, meyus bir eda ile “Hastalığımın nüksetmeyeceğinden emin değilim” demesini (bln) bekliyordum. (391-17) (isim-fiil

grubu)

ƒ “Yapmayın Kenan Bey, yazık bana” dediğini (bln) işitti. (130-12) (sıfat-fiil grubu) ƒ “Afedersiniz beyefendi, bir ricam var” diyerek (zt) söze başladı. (394-3) (zarf-fiil

grubu)

İç cümlenin sonunda kullanılan temel cümlenin yüklemi, özellikle karşılıklı konuşmalarda, arada kullanılarak sıralı cümle oluşturan iki iç cümlenin arasında yer alır. Bu şekilde yüklem, kendisine bağlı unsurların sonunda olmadığı için bu cümleler devrik olur.

ƒ Yaşasın hürriyet, dedi, İstanbul’a dönüyorum. (255-21)

ƒ Mehtapta böyle ağaç gölgeleri altında kapanıp kalmağı anlamıyorum, dedi, ister misiniz biraz sizi yollarda gezdireyim Lâmia Hanım? (128-3)

ƒ İstanbul’un baharı bir şeye benzemiyor, dedi, haziran girdi, hâlâ havalar açamıyor. (101-1)

ƒ Ona bir gün ummadığım bir yerde tesadüf etmek ihtimalini aklımdan geçirdiğimde “Mümkün değil, derdim, ben bu dakikanın ihtisaslarına tahammül edemem”. (378-16)

ƒ Ne garip tesadüf Kenan, dedi, ben seni İzmir’e gitti diye işitmiştim...Demek hâlâ buradasın. (371-7)

Bazen bir iç içe birleşik cümle, başka bir cümlenin iç cümlesi olarak kullanılır.

ƒ “Lâmia, Namık Bey Allah’tan korkmuyor mu, diyor” deyiniz hanımefendi. (174-3) ƒ “Hazır gelmişken sizi de ziyaret edeyim, dedim”, dedi. (337-12)

ƒ “Rica ediyor, tekrar yazsın diyor” de. (153-20)

İç cümle yapısına göre basit olabildiği gibi birleşik cümle de olabilir.

ƒ Bu kızı mezara bırakıp dönmüş olsaydım, böyle yüreğim yanmayacaktı, diyordu. (175-18)

ƒ Evet, zannederim ki geleceğim, dedi. (99-2)

ƒ Daha bir şey söylemedim Makbule, dedi, sade şunu demek istiyorum ki beybaban benim için çok bile. (232-21)

ƒ “Bitirme, sonra vermem, ağlarsın!” dedim. (94-21)

ƒ Binbaşı, “Bir zamandan beri bu kızın üstünde nemrutluk var ama anlamıyorum” dedi. (262-13)

ƒ Kenan köşkün renkli camlarını, pancurlarını-ateşböceklerinin yağmurları içinde göklere karışmış gibi görünen geceye-açarken çocuk gibi seviniyor, “ne iyi ettim de geldim... Ben bu derin, temiz tahassüsleri başka nerede bulacaktım” diyordu. (117-18)

İç cümleler temel cümleye bağlandıkları unsurların özelliklerine göre temel cümlenin daha çok nesnesi, bazen de öznesi, yer tamlayıcısı ve zarf tümleci olur.

ƒ Kenan, hafifçe omuzlarını silker, her zamanki dalgın tebessümle: “Ne bileyim... Ben böyle doğdum” (bsn) derdi. (43-1)

ƒ Hâlâ inanamıyor “mümkün değil bu hal devam edemez” (bsn) diyordu. (53-16) ƒ Münir Bey yandan vuran bir dalganın ıslattığı pantolonunu mendiliyle kurulayarak:

Bana ağız yapmağa lüzum var mı çocuğum? (bsn) dedi. (57-16)

ƒ Lâmia’nın çilli ince yüzünü, süzgün yeşil gözlerini daha iyi hatırlamak için gözlerini kapayarak: “Ah zavallı Kınalı Yapıncak, beni unutmamış!” (bsn) dedi. (108-5)

ƒ Kendi kendime: “Bana dünyayı zindan ettin Lâmia” sözlerini (bln) tekrar ediyordum. (350-20)

ƒ “Sanat sevdadan başka bir şey değildir”, diyenlere (yt) o gece inandım. (253-22) ƒ “Kesme...Daha...Daha...”diye, (zt) bağrışıyorlardı. (364-14)

ƒ Kenan Bey, Allah esirgesin, hasta mı acaba? diye (zt) korktum. (86-9)