• Sonuç bulunamadı

2. CÜMLE

3.2. YÜKLEMİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER

3.2.1. FİİL CÜMLESİ

“Yüklemi çekimli bir fiil veya birleşik fiil olan cümlelerdir. Kip ve şahıs bildiren bütün fiiller yargı taşır. Bu yargı, emir kipinin 2. şahsı dışında daima ekle yapılır. Her türlü kılış ve oluş, fiil cümleleri ile karşılanır” (Karahan, 2005, s. 96).

Basit zamanlı fiil cümlelerinin bütün kiplerine ait örnekler mevcuttur. Haber kiplerinden en çok görülen geçmiş zaman, dilek kiplerinden de en çok şart kipi kullanılmıştır.

Geniş Zaman Kipi:

ƒ Burada hem birkaç sene gözün gönlün açılır, hem adamakıllı bir konservatuarda mesleğine devam edersin. (49-18)

ƒ Belki artık birbirimizi görmeyiz. (202-3)

Şimdiki Zaman Kipi:

ƒ Şimdi misafir gittiğim evde beni bekleyen Matmazel Lilyan’ı, bu açık ela gözlü çapkın İtalyan artisti düşünüyorum. (62-9)

ƒ Yoldan geçen bir dervişe bunun ne olduğunu soruyor. (103-21) ƒ Ertesi günü çobanı hükümdarın karşısına çıkarıyorlar. (104-20)

ƒ Ertesi sabah, Ay Bahçesi’ne büyük bir kalabalık toplanıyor, şehzadeyi çiçeklerle, kırmızı güvercinlerle süslenmiş bir çarmıhın karşısına getirip oturtuyorlar. (105-6)

Gelecek Zaman Kipi:

ƒ Yenge size bir şey söyleyeceğim. (211-19)

ƒ Yegenim çalgıcı olacak, düğünlerde çingenelerle beraber keriz havası çalacak. (37-23) ƒ İhtiyarlığımızın tesellisiz günlerinde bu eski sergüzeşti hatırlayacağız. (139-12)

ƒ Şimdi misafirler bastıracak. (365-9)

Görülen Geçmiş Zaman Kipi:

ƒ Hayatımı yeniden kırdım. İstikbalim mahvoldu. (150-18)

ƒ Odaya döndüğü zaman memnun ve müşfik bir tebessümle Lâmia’dan bahse başladı. (377-19)

ƒ Fakat ilk kelimelerde kalemi durdu. (134-5)

ƒ İşte bu esnalarda idi ki ailenin vaziyeti birdenbire düzeldi. (23-22) ƒ Şimdi belki artık anladınız. (157-19)

ƒ Fakat içerden “ney”ini getirdiler, ona birkaç eski beste çaldırdılar. (18-11)

Öğrenilen Geçmiş Zaman Kipi:

ƒ Ne kadar iyi etmişim. (340-18)

ƒ Bu sene pırıl pırıl bir şey olmuşsun. (120-19)

ƒ Kenan büyük istidadını teslim ettirmiş, konserin kendi bestelerine ait olan kısmı da çok beğenilmiş. (12-11)

ƒ Sonra, evin içinde herkes onu öyle çağırmağa başlamış. (325-21)

ƒ Kadıncağız deli gibi olarak Lâmia’nın odasına koşmuş, silahı yastığının altından çıkarmış. (166-13)

ƒ Sular zavallı babamı bir kayaya çarpmış, başını, göğüs kemiklerini fena halde zedelemiş. (96-18)

Emir Kipi:

ƒ Gel seni bir kere öpeyim. (202-2)

ƒ Bu gece o ninniyi çalmasını rica et! (86-18) ƒ Git oyunun bu çeşidini de seyret. (126-5)

ƒ Şimdi bunları gözünün önüne al da öyle dinle. (36-2) ƒ Lâmia abla, topu bana at. (325-4)

ƒ Hazır ol, bir aya kadar gelin oluyorsun, diye bağırdım. (165-17)

ƒ “Gel kaçma. Elimi öp bakayım.” diye üstüne doğru yürüdüm. (165-20) ƒ Annen beni annemden istesin. (41-20)

ƒ Malumat namına bir şey aramayın. (38-7) ƒ Şu çillere bakın. (69-19)

ƒ Artık, benim yakamı bırakın. (216-1)

ƒ Çalışınız operanızla büyük muvaffakiyet kazanacağınızı ümit ederim. (56-16) ƒ Geliniz de sevdiğiniz şeyi size bir kere başından sonuna kadar çalayım. (90-21)

Bazı cümlelerde emir kipi kullanılmamasına rağmen emir özelliği görülür.

ƒ Kendiniz doğru odanıza çıkarsınız. (360-1)

ƒ Kapıyı açmağa giden hizmetçiye, “Beni soran olursa sokağa gittiğimi söylersin” dedim, bahçenin arka tarafına dolaştım. (365-11)

İstek Kipi:

ƒ Ben çocuklarımla Tilkilik’teki evimize gideyim. (30-21) ƒ Kenan Bey’i rahatsız ettiğinizi işitmeyeyim. (63-11)

ƒ Niçin açık söylemeyim, ben hâlâ sizden ümidimi kesmiyorum. (284-15) ƒ Seninle güzel güzel seyranlar yapalım, eğlence yerlerinde dolaşalım. (323-6) ƒ Seni başımızdan atmış gibi olmayalım. (213-5)

Eserimizde istek kipinin sadece I. şahısları kullanılmıştır. I. şahıslar, hem emir kipi hem de istek kipi için ortak kullanıldığından emir-istek kipi olarak adlandırılır.

Şart Kipi:

ƒ Sana hayatımı versem minnetimin binde birini ifade edemem. (238-5) ƒ Amcamın çocuklarına bilseniz ne iyi bakıyorum. (95-11)

ƒ Ona karşı gönlünden geçen şeyleri bilseler kim bilir ne kadar gülerlerdi. (40-16)

ƒ Hayırlısıyla bu cansız Bozyaka’dan bir kendimi kurtarsam... Bir daha adını anmayacağım. (338-19)

Gereklilik Kipi:

ƒ Onunla yüz yüze konuşarak her şeyi anlatmalı, bütün mazeretlerimi söylemeliyim, diye muhakemeler yapıyordu. (160-11)

ƒ Sokakta kimse seni görmemeli. (224-3) ƒ Yâr artık uykudan uyanmalı. (35-23)

Birleşik çekimli fiil cümleleri, basit zamanlı fiil cümlelerine oranla daha fazla kullanılmıştır.

Hikâye birleşik çekimi, en çok kullanılan birleşik zaman kipi olmasının yanı sıra romanın da en çok kullanılan zamanıdır.

ƒ Sebebini sorduğu vakit Kenan bir şey söyleyemezdi. (27-23)

ƒ Bir haksızlığa uğradığı vakit şikayet etmez, mazlum bir sükut ile başını eğerdi. (28-9) ƒ Fakat bütün emekleri boşa gidiyordu. (42-19)

ƒ Birkaç dakika sonra Sâib Paşa’nın karısı asıl saatini getiriyordu. (30-18) ƒ Beni fazla uğraştırmayacaktı. (299-17)

ƒ Mutlaka babası gibi olacak, hayatını hapishanede hatta ihtimal darağacında bitirecekti. (27-8)

ƒ Bir iki kere zavallıyı dövdümdü bile. (94-18)

ƒ Sen beni trende Lâmia ile konuşturmadındı, dedi. (228-9) ƒ Bugün kuzu ile helva pişirdikti. (47-20)

ƒ Bahçesinin bir köşesine temiz beyaz hasırlar serilmişti. (18-7) ƒ Güzel bir fırsat zuhur etmişti. (37- 11)

ƒ Hiç dikkat etmemiştim. (10-21)

ƒ Şem’i Dede’yi beyaz entarisi, güveylik kırmızı mercan terlikleriyle eşeğe bindirmişler, kafile, yeniden yola düzülmüştü. (16-5)

ƒ Bu kadar memnun olacağını bileydim daha evvel bunu teklif ederdim, diyordu. (307-4) ƒ Ya maazallah zevcen olduktan sonra bu haller başına geleydi. (164-21)

ƒ İlle düğün evini göreydiniz. (84-6)

ƒ Böyle sevmeseydim “O”nun arkadaşına bu kadar ehemmiyet verir miydim? (256-20) ƒ Keşke Enise teyzene bir şey açmasaydın. (171-21)

ƒ Sen geçen yaz buraların halini görmeliydin. (380-24)

Görülen geçmiş zamanın hikâye birleşik çekimin günümüzden farklı olduğunu görüyoruz.

ƒ Bayram şekerinizi ayırdıktı. (47-18)

Rivayet birleşik çekimi, çok az kullanılmıştır.

ƒ Meğer “O”nu ne kadar seviyormuşum. (256-20)

ƒ Ah ben Kınalı Yapıncağı ne kadar seviyormuşum! (341-10)

Şart birleşik çekimi, az kullanılmıştır.

ƒ Asıl korktuğu şeyi kendisinden saklarsa bir tehlikenin önü alınacakmış gibi mütemadiyen kendini aldatmağa çalışıyordu. (133-15)

ƒ Ya ben, sizi, bulabileceğim kızların hepsine tercih ediyorsam, ya bu fedakarlık sözü benim için bir bahane ise ya ben sizi seviyorsam? (283-3)

ƒ Gelmek istemiyorsan burada konuşalım. (215-4)

ƒ Ya bu hastalık geçmediyse, bir gün birdenbire nüksederse nasıl olur? (390-23)

ƒ Beklenilen mektuplar nasıl gelmeyecekse bunlar da öyle gitmeyecek, sandığının bir köşesinde kalacaktı. (186-9)

Çatıları bakımından bütün fiil örnekleri kullanılmıştır.

Öznelerine göre:

ƒ Müsabakaya girecek bebekleri bahçede kalan son çiçeklerle süslemişler. (394-5)

(etken)

ƒ En çok kardeşim Fâhir’e acırım. (94-16) (etken)

ƒ Seni çok enterese edeceğini ümit ederim. (323-13) (etken) ƒ Lâmia ne de olsa bir genç kız sayılırdı. (91-3) (edilgen)

ƒ Hangisinin mücrim olduğu anlaşılırsa derhal çarmıha gerilecektir. (105-9) (edilgen) ƒ Buraya hiç dokunulmamış, eşya geçen seneki halinde bırakılmıştı. (117-17) (edilgen) ƒ Düdük öttü, tren birdenbire sarsıldı. (175-13) (edilgen)

ƒ Naciye Teyzeme İzmir’de ameliyat yapıldı. (177-19) (edilgen) ƒ Makbule de kahkahadan kırılıyordu. (246-2) (edilgen)

ƒ İki buçuk senelik kendi hayatım da bana bir başkasının, bir yabancının uzaktan görülmüş, hayali bir romanda okunmuş sergüzeşti gibi görünüyor. (296-13) (edilgen)

ƒ Yani eser dimağımda hazırlandı. (305-6) (edilgen)

ƒ Sultanlar birer birer önünden geçirilmeğe başlanıyor. (105-8) (edilgen) ƒ Zevcemle birbirimize bakıştık. (304-20) (işteş)

ƒ Ellerinde lambalarla, su bardaklarıyla hep birden koşuştular, Makbule’yi omuzlarından, bacaklarından tutarak yukarı sofaya çıkardılar. (264-8) (işteş)

ƒ Yeni entarisini giyiniyor. (396-1) (dönüşlü)

Nesnelerine göre:

ƒ Ben kendi babamın nerede ve nasıl öldüğünü bile bilmiyorum. (97-9) (geçişli)

ƒ Evin bir köşesinde baş başa verecekler, iki gün iki gece hep onu konuşacaklardı. (112-9) (geçişli)

ƒ Bu yüzüğü yadigar gönderdi. (172-24) (geçişli)

ƒ Hem daha doğrusu ben bugün işe başlamak istiyorum. (289-7) (geçişli)

ƒ Bundan başka yazın Leylâ’nın ailesi de Bozyaka bağlarına gelirdi. (39-6) (geçişsiz) ƒ Mehtap gece yarısından sonra doğuyor. (73-20) (geçişsiz)

ƒ Lâmia, bu güzel sevdanın zevalini hiç aklına sığdıramıyordu. (83-5) (oldurgan) ƒ Sana taze çay pişirdim. (269-21) (oldurgan)

ƒ Bozyaka yolunun denizi gören bir yerinde arabayı büsbütün durdurttum. (349-2)

(oldurgan)

ƒ Seni belediye reisi intihap ettirelim, diye inat ediyor, hacıdan hocadan birçok kimseleri de yalvarttırıyordu. (313-17) (ettirgen)

“-dır / -dir” bildirme eki, çekimli fiilin üstüne gelerek kuvvetlendirme yapmıştır.

ƒ Fakat ne yazık ki bu masal da ötekiler gibi hicranla, ayrılıkla, belki ölümle bitecektir. (79-22)

ƒ Belki başka şeye kızmıştır. (201-6)

3.2.2. İSİM CÜMLESİ

“Yüklemi bir isim veya isim grubu olan cümlelerdir. İsim ve isim grupları, “i-” ek- fiili ile görülen geçmiş zaman, öğrenilen geçmiş zaman ve şart kipinde çekime girerek yüklem görevi yaparlar. İsim cümlelerinde, kip eki taşımayan yüklemler, geniş zaman kipindedir. Bu ve diğer bazı kiplerde, anlamı pekiştirmek veya yükleme ihtimal anlamı katmak üzere “-dır / -dir” eki de kullanılır” (Karahan, 2005, s. 96).

Geniş Zaman:

Geniş zaman kipinde, “i-” fiili (ek fiil) ve zaman eki düşer, sadece şahıs ekleri kalır. 3. şahısları “-dır / -dir” bildirme ekiyle yapılır. Bildirme eki genellikle düşer.

ƒ Adam olmayacağına eminim. (38-6)

ƒ Geçmeyecek bir ruh hastalığıyla malulüm Cavidan. (370-10) ƒ Birkaç günden beri Beylerbeyi’ndeyim. (385-20)

ƒ Neden bu kadar emelsizsin. (42-23)

ƒ Benim Cemil ile Sadi onun yanında Eflâtun gibi âlim. (38-8)

ƒ Sivri ince çenesi, uzunca hassas burunu, iyice sarı kaşları, hafifçe çıkık geniş alnı ne sevimli ve zarif! (123-2)

ƒ Sizin asıl sevdiğiniz başka. (157-12)

ƒ Bu gece o kadar çok içmesinin sebebi bu. (201-3) ƒ Son ümidim kardeşim Afife’de. (394-23)

ƒ Lâmia nazlı bir İstanbul kızı. (72-19) ƒ İstanbul’da pek meşhurdur. (246-19) ƒ Mebrure benim nişanlımdır. (377-6) ƒ Üç günden beri İzmir’deyiz. (312-7)

Görülen Geçmiş Zaman:

ƒ Kardeşim, annem, beybabam sağdı. (94-12) ƒ Namık Behçet Bey’di. (366-3)

ƒ O sene Bozyaka’da en iyi dostları Kerem ile Kuzgun’du. (109-18) ƒ Havalar daima kapalı, evin içi bir akşamüstü gibi loştu. (110-19) ƒ Münevver ve vatanperver bir gençti. (398-7)

ƒ Üstünde, eski evinin adresi yazılıydı. (107-17) ƒ İzdivaçlarından bir ay sonra idi. (237-20)

ƒ Kızların en açıkgözlü fakat en hafif ve havaisi o idi. (182-11) ƒ Hemen hemen resmi iki ahbaptık. (386-4)

ƒ Yazık ki ne o, ne de ben görmedik. (107-23)

ƒ Böyle uygunsuz yerlerde tanıdığım üç beş sefih ile barlardan birinde idik. (364-6) ƒ Çitlenbiklerin içindeki kuyu başında idiler. (98-6)

Öğrenilen Geçmiş Zaman:

ƒ Çavuşum evde yalnızmış. (200-8)

ƒ Musikiyi sevenler mutlaka, düşmeğe mutlaka kerizci olmağa mahkum imişler. (48- 24)

ƒ Burada bizi ne kadar çok seven varmış. (340-14)

ƒ Şu nal, vaktiyle anası gelin olurken bindiği katırın nalı imiş. (270-20)

ƒ “Hakkım yok mu imiş anne”, dedim, daha hemen hemen çocukken “Ben bir mağlub-u hayatım anne” diye sızlanırdım. (397-20)

ƒ Her şey yerli yerinde imiş. (166-8)

Şart Kipi:

ƒ Mahmure ne ise sen de osun. (213-1)

ƒ Bu kadının kaybettiği her kim ise, su çiçekleri gibi narin bir kız mı? Bir kazaya kurban gitmiş bir delikanlı mı? ... Her kim ise şimdi onu görüyor, onunla yaşıyor. (61-3)

“i-” fiili, üzerine geldiği kelimeden ayrı olarak yazılabildiği gibi, bitişik de yazılabilir. Bitişik yazıldığı zaman “i” düşer. Eserimizde, her iki duruma da örnek olabilecek cümleler kullanılmıştır.

ƒ Fakat söyleyen yalnız dili idi. (158-10)

ƒ Üç seneden beri türlü şekiller alarak uzayıp giden bu komedya, bir yarım muvaffakiyetle bitmek üzere idi. (101-16)

ƒ O ötekine nisbet biraz zayıfça imiş, ama yüzü daha güzelmiş. (168-6) ƒ Bu akşam bizimki Memduh ile beraber meyhanede imiş. (200-21)

ƒ Tevkifhanede iken Binbaşı Kemal Bey, birçok defalar kızı tarafından onu ziyarete gelmiş, hediyeler getirmişti. (225-14)

ƒ Bazen hiç sebep yokken bu levhalardan biri birdenbire gözlerinin önünde uyanıyor, bulanık, uğultulu bir kargaşalığın içine düşüyordu. (227-2)