• Sonuç bulunamadı

16 Eylül 2010

ORSAM: Bize kendiniz hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

Münir Kâfili: 1953 yılında Kerkük’ün mer-kezinde doğdum. İlk ve ortaokulu Kerkük’te bitirdim. Ardından, babamın devlet görevi nedeniyle Diyala iline taşındık. Orada bazı ailevi nedenlerden dolayı liseyi gece okulla-rında bitirdim. İdari İşler Enstitüsü’nü bitir-dikten sonra bazı siyasi nedenlerle cezaevine gönderildim. Hapse girme sebebim siyasidir;

Türkçülük davasıdır. Aynı yıllarda Türkiye’de de solcu sağcı gibi benzer sıkıntılar vardı. 27 Ekim 1980’de cezaevine girip 21 yıl sonra 1 Ağustos 2001’de çıktığımda, geride bıraktı-ğım altı aylık kızım artık 22 yaşında fakülte mezunu bir yetişkin olmuştu. Çıktıktan kısa bir süre sonra Erbil’e yerleştim.

ORSAM: Faaliyetlerinize ne zaman başla-dınız?

Münir Kâfili: Gençlik yıllarımda özellikle Kerkük’te bir sürü Türk şirketi vardı. Ben bu şirketlerin birinde idare müdürü olarak

çalı-şıyordum. O zaman bizim içimizde büyük bir Türk sevgisi vardı.

ORSAM: Peki, bu sevginizin kaynağı ney-di?

Münir Kâfili: 1918’deki İngiliz işgalinin ar-dından bize daima Osmanlı Devleti’nden kal-mış azınlıklar olarak bakıldı. Bu da bizde çok kırgınlık yarattı. Osmanlılar 564 yıl Irak’ta hâkimiyet sürmüşlerdi. Özellikle Araplar üze-rinde. Biz Osmanlı Devleti’nin ana unsuru ol-duğumuzdan yaptığımız her şey Osmanlı’nın tarihine yazılmıştır. Iraklı Türkmenlerin mo-dern tarihi ise Osmanlı Devleti’nin çekilme-siyle başlar. Irak’ta Krallık ve Cumhuriyet zamanında Türkmen kimliğini yok etmeyi amaçlayan politikalar uygulandı. 1970’de ve-rilen kültürel ve siyasi haklar ilk 6 ay geçtikten sonra uygulanmadı. Daha sonra toprakları-mızda demografik oyunlar başladı. Özellikle Kerkük, Diyala, Musul, Selahattin gibi bölge-lerde. Kerkük parçalanmaya başladı. 1976’da Kerkük’ün en büyük ilçesi olan Tuzhurmatu Kerkük’ten alınıp Selahattin ili kuruldu ve ona verildi. Kerkük’ün adı El-Tamim olarak değiş-tirildi. Bu siyasete karşı çıkmak için kendimizi nasıl hazırlamamız gerektiğini düşündük.

ORSAM: 1980-2001 arasındaki

mahkûmiyetinizden sonra gözlemlediği-niz en önemli değişimler nelerdi?

Münir Kâfili: Cezaevine girince orada ken-di düşüncelerimize yakın insanlarla bir araya geldik. Kendimize yakın ve aynı nedenlerle ceza alan insanlar tanıdık. Ama bunun ya-nında farklı şecereleri, etnik kökenleri, mez-hepleri ve siyasi mücadeleleri olan kimselerle de birlikteliğimiz oldu. Saddam yönetimine karşı olan pek çok insan tanıdık. Onlarla iş-birliği yaptık. İlişkimiz cezaevinden sonra da devam etti. Milliyetçilik de budur. Milliyetçi-lik insanın damarında eriyen bir kandır, insan daima onun peşinden koşar. 1980’de

cezae-vine girerken Saddam İran’a savaş ilan edeli bir ay olmuştu. Çıktığımda ise iki ülkede de savaş bitmiş, Kuveyt nedeniyle Körfez Sava-şı olup sonuçlanmıştı. Bir yıl sonra Amerika Saddam’dan tamamen kurtulmak için hazır-lıklara başlayacaktı. Bu arada gerek İran-Irak Savaşı gerek 1991’deki Körfez Savaşı’nda çok fazla insan kaybı yaşanmıştı. Kimi öldü kimi göç etti. Bunların genellikle gençlerdi. Çoğu hayatını kurtarmak için komşu devletlere ya da Batı’ya göç ettiler. Savaş esiri olarak İran’da uzun süre tutuklu kalanlar oldu. Savaştan sonra peyder pey döndüler. Ama geldiklerin-de artık onlar için hayatın manası tadı kalma-mıştı.

ORSAM: Peki, Türkmenler arasında da bir değişim süreci yaşanmış mıydı?

Münir Kâfili: Üzerindeki büyük baskı nede-niyle halk bastırılmıştı. Ama gizli gizli de olsa evlerde köşede bucakta fikriyatını sürdür-meye çalışıyordu. Çocuklara konulan isimle-re dahi Saddam isimle-rejiminin müdahalesi vardı.

Türkeş, Timur, Alparslan, Arslan gibi isim-ler kabul edilmiyordu, Bu isimisim-leri koyduğun anda sıkıntısına katlanman gerekiyordu. Bu tür isimleri olanlar liseden mezun olup fa-külteye başladıklarında isimleri değiştirilirdi.

Yine de aileler ısrarla çocukların adlarını Tür-keş ve Atilla gibi isimler koyup, en azından aile akraba içinde adlarını korurlardı.

ORSAM: 2001 sonrası Türkmen siyasetin-de ne tür çalışmalar yürüttüğünüz?

Münir Kâfili: Irak’a baktığımızda Saddam’ın savaşlarından sonra yalnızca Türkmenler de-ğil bütün Iraklıların ekonomik durumu kötü-leşmeye başladı. Irak zengin bir devletti ama bütün gelirlerini silaha ayırıyordu. Neticede çok sayıda Iraklı komşu devletlere göç etme-ye başladı. ABD’nin ambargoları nedeniy-le Iraklılar Afrikalıların seviyesine gerinedeniy-ledi.

Saddam’ın toplum üzerindeki yoğun

baskı-ları da sürüyordu. Bu arada Saddam’ın yurt içindeki ve dışındaki muhalifleri de artıyor-du. Ben 2001’den kısa bir süre sonra Erbil’e yerleştim. Erbil’de o zaman yeni bir bölgesel yapılanma vardı. Orada Irak Milli Türkmen Partisi’nin merkez karar kuruluna girdim.

Çalışmalarımız Saddam düşene kadar devam etti. 10 Nisan 2003 tarihinde Kerkük’e girer-ken Türkmen bayrağı çegirer-ken ilk grup bizim grubumuz oldu. İki yoldan girdik. Biz Erbil-Kerkük yolunu kullandık. Sabah saat 10 gibi Kerkük’e girdik. Daha sonra siyasi faaliyetle-rimiz devam etti. Irak’ta siyasi partiler yasası çıkmadığından dolayı, Yüksek Seçim Komi-serliği seçim sırasında talimatlar çıkarır. Her partiden plan ve istekleri alınır. Sonra bir ça-lışma ve seçime katılma belgesi verilir. O za-man biz Türkmen Milliyetçi Hareketi (TMH) isimi bir parti kurmaya karar verdik. TMH birinci seçimlere katıldı ve halen varlığını sürdürüyor. Aslında TMH, Irak Türkleri tara-fından 1970’de kurulan bir harekettir. 1970’de verilen kültürel haklarımız elimizden alınınca öğrenci hareketi başlamıştır. Kerkük’te bü-tün okulların kapılarına zincir vurulmuş ve kapanmıştır. Bir hafta süreyle devlete karşı direniş gösterilmiştir. Neticede Irak siyasetin-de siyasetin-devlete karşı duran bir etnik grup ortaya çıkmıştır. Bu yüzden biz bazı insanlarımızı kaybettik. Devlet tarafından tutuklandılar, sonra cezaevinde yattılar, idam cezası da al-dılar. Ama artık Türkmenlerin varlığını orta-ya koorta-yan bir hareket doğmuştu. Bu hareketin uzantısı 2003 sonrası dönemde Irak Türkmen Milliyetçi Hareketi oldu.

ORSAM: Irak Türkmen Cephesi’nde ne za-man görev almaya başladınız?

Münir Kâfili: 2001’de görev aldım. Şu anda Irak Türkmen Cephesi’nin Seçim Dairesi Ku-rulu başkanıyım. Aynı zamanda da Kerkük Merkez İlçe Meclis Başkanıyım.

ORSAM: Şehir Meclisi’nde ne gibi çalışmala-rınız oluyor?

Münir Kâfili: 2 Aralık 2007’de Kerkük İl Meclisi’ndeki üyeliklerini askıya alan Türk-men grubu üyelerinin Meclis’e dönmeleri için Arap ve Kürt gruplarla bir anlaşmaya varıldı.

Bu anlaşma sırasında Kerkük Şehir Mecli-si kurulması da vardı. 6 Türkmen, 6 Kürt, 6 Arap ile Hıristiyan, Keldo-Asurî ve Sabi kar-deşlerimizden de birer kişi olmak üzere 21 ki-şilik bir şehir meclisi kurulmuştur. Başkanlığı Türkmenlere verildi. Türkmenler arasından da başkan olarak ben seçildim. Yardımcıla-rımdan biri Kürt biri de Arap’tır. İl Meclisi bütün ili kapsayan bir meclistir. İl Meclisleri Yasası’na göre Irak’ta iki türlü bütçe var. Biri genel bütçe, biri de yerel bütçe. Yerel bütçeler vilayet yönetimine tahsis edilen ve kullanımı vilayet yönetimine bırakılan bütçedir. Vilayet yönetimleri bütçesinin bir kısmını bünyesin-de bulundurduğu ilçelere nüfus oranlarına göre dağıtır. İlçelere aktarılan bu kaynağın kullanım yetkisi de ilçe meclislerindedir. 2010 yılında Kerkük’e vilayet olarak 102 milyon do-lar civarında (117 milyar Irak dinarı) bir bütçe gelmiştir. Kerkük 4 ilçeden oluşuyor. Merkez, Dakuk, Havice ve Dibis. Kerkük Merkez’de oturan yüzde 56’lık bir nüfus yaklaşık 600-700 bine karşılık geliyor ve Merkez İlçe Mec-lisi olarak bize gelen bütçe 56 milyar dolar. Biz Meclis olarak devlet tarafından yerine getiril-meyen eğitimden ziraata bütün hizmetleri ve-riyoruz.

ORSAM: Meclis’in görevi nedir?

Münir Kâfili: Kerkük şehir merkezinin yöne-timi bize aittir. Kaymakam bize bağlıdır. Dev-letin bütün kuruluşları Meclis’e bağlıdır. Ayrı-ca şehirle ilgili projeleri değerlendirir onaylar, gerçekleştirilmesi için ilgili birime göndeririz.

ORSAM: Bugüne kadar gerçekleştirilen ne tür projelerimiz oldu?

Münir Kâfili: Biz 2008’in sonunda göreve geldik. Şu ana kadar tüm Kerkük’te 270

mil-yar dinarlık proje tatbik edildi. Bu rakamın içinde 128 milyarı Kerkük Merkez İlçe için harcandı. En fazla faaliyet gösterdiğimiz alan belediye hizmetleridir. Kerkük 1970’lerin so-nunda ve 1980’de Irak’ın en güzel en temiz illerinden biriydi. Ama daha sonra durumu kötüye gitti. Şu an Kerkük’ün alt ve üst yapı-sını yeniden inşa etmek için her türlü çabayı harcıyoruz. Devletin ilgisini yeniden Kerkük’e çekmek için devletin en üst makamlarıyla gö-rüşüyoruz.

ORSAM: Kent hizmetlerinde neyi hedefli-yorsunuz?

Münir Kâfili: Vatandaş evde otursa bile biz hizmeti onun kapısına götürmeyi amaçlıyo-ruz. Uykudan kalktığında elini uzatınca su bulmalı, evinde elektrik bulunmalı, kapısın-dan dışarıya çıktığında kapısını önünü temiz bulmalı, çocuklarını okula gönderdiğinde doğru düzgün bir eğitim sistemi görmeli, ço-cuklarını bırakınca güvenli bir şekilde mesa-isine gitmeli. Biz insanlara bunları verdikten sonra onlardan bir şeyler isteyebiliriz.

ORSAM: Hizmetlerle ilgili en önemli ihti-yaçlar neler?

Münir Kâfili: Kerkük’ün 580 megavatlık bir elektrik ihtiyacı var. Ama şu anda sağlanabilen 185 megavattır; yani üçte birinden daha azdır.

Mevcut şartlarda evlere günde 8 saat elektrik verilmekte 16 saat kesilmektedir. Kerkük’te yürümekte olan Kanal 9 isimli bir su projesi var; temin edilen suyu artırmaya çalışıyoruz.

Şu an şehir merkezindeki evlerin yüzde 64’ü şehir şebekesindeki sudan faydalanıyor ve bu evler günde ortalama 4 saat su alıyorlar. Ka-lan yüzde 36’lık kesim su kuyularından fay-dalanıyor. Ayrıca, Kerkük’ün 3600 yataklı bir hastaneye ihtiyacı var. Sağlık Bakanlığı’ndan aldığımız bilgilere göre şu anki toplam yatak sayımız 1200. 200 yataklı bir hastane de açıl-mak üzere.

ORSAM: Peki, teknik ekipmanların tekno-loji düzeyi nedir?

Münir Kâfili: Uzun yıllar boyu Iraklılar am-bargo altında yaşadıklarından dolayı eski araç gereçleri kullanıyorlar. Bugün halen hiçbir yerde iyileştirme yoktur. Elektrik istasyonla-rı çok eski istasyonlardır. Aynı şekilde su sis-temlerinin ömrü dolmuştur. Bu nedenle suyu temizlemek yerine kirlettikleri olmaktadır.

ORSAM: 2000 öncesine göre hizmetlerde bir gelişme olduğunu söyleyebilir miyiz?

Münir Kâfili: Hizmette bir artış var. Ama unutmamak lazım ki bir su sıkıntısı var. Irak’ın özellikle kuzey bölgesinde bir su sıkıntısı var.

Yağmur sıkıntısı yani kıtlık var. Allah’a şü-kürler olsun son zamanlarda yağmurlar arttı.

Ama yine de sıkıntımız devam ediyor. Dikkat ederseniz komşu ülkelerle örneğin Türkiye ile görüşürken ön plana çıkarılan konu hep su meselesidir. Irak’ın güneyine baktığınız za-man oralar tam olarak çöle dönmüştür.

ORSAM: Kerkük’te Araplaştırma ve 2003 sonrasındaki demografik değişikliklerden dolayı Türkmenlerin yaşadığı mülkiyet so-runlarına ilişkin bir çalışma yapılıyor mu?

Münir Kâfili: Yalnız Kerkük’te değil, bütün Irak’ta bu sorun vardır; ama en fazla Ker-kük’tedir. Kerkük’te Saddam bazı yerleri Türkmenlerden alıp Araplara dağıttı. Arapla-ra dağıtılmasının üzerinden epey zaman geç-ti. Yıllar geçti ve burada torunları ortaya çıktı.

Şimdi bu yerleri terk etmeleri çok zor. Mese-lenin devlet tarafından çözülmesi de çok zor.

Bugün devletin önündeki dosya sayısı 54 bin.

ORSAM: Bu davalardan çözüme kavuşanı var mı?

Münir Kâfili: Aralarında çok basit davalar da var. Ama asıl çözüm bekleyen, herkesin kendi

arazisini geri istediği davalar. Başka yerlerde davaların etnik temeli ön planda tutulmadığı için devlet karar almada hızlıdır. Ama bizde esas sorun etnik temelli olduğundan dolayı 54 bin kişi umutsuzca çözüm bekliyor. Bütün kurum ve kuruluşlar Arapların nasıl ikna edi-leceği sorusuna yanıt aradı. Kendilerine birta-kım avantajlar da verildi. Bazılarına 20 milyon Irak dinarı ve gittikleri yerde de aynı ölçekte yeni araziler verilsin dendi Ama şu ana kadar arazisini alan çok az insan var. Öte yandan 9 Ekim 2003 tarihinde Kürt yönetimi tarafın-dan Süleymaniye, Erbil ve komşu ülkelerden gelen pek çok insan Kerkük’e yerleştirildi.

Hatta gelenlerin bazıları doğrudan Arapların ellerindeki yerlere el koydu. Aslında oraların da sahibi Türkmenlerdir. Özellikle Altınköp-rü ve Dibis bölgesinin etrafında olan zirai ve tarıma açık yerler.

ORSAM: Peki, Kerkük’teki sorunlar sizce nasıl çözülür?

Münir Kâfili: Şimdi türlü türlü komisyon-lar kuruldu. Son okomisyon-larak Birleşmiş Milletlerin bir çözüm çabası oldu. Bir sürü öneri verildi.

Türkmen toplumunda ve kurumlarında tar-tışıldı. Halkla görüştük. Halkın görüşü “ben söylediğimden, yerimden taviz veren biri de-ğilim” oldu. Neticede tek seçenek olarak ara-zilerin sahiplerine Birleşmiş Milletlerin yar-dımıyla devlet tarafından verilmesi kalıyor.

İnsanlar yerlerini alamadığı sürece Kerkük’te sorunlar çözülmez.

ORSAM: Kerkük ve Türkmenler için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?

Münir Kâfili: Kerkük inatçı bir sorundur. İl seçimlerinde Kerkük önemli bir direnç nokta-sıydı ve seçimler olmadı. Seçimde Kerkük me-selesi tekrar ortaya çıktı. Seçim Yasası’nın için-de özellikle 6. madiçin-de ortaya çıktı. Kerkük’ün arazi konusu çözülmeden ve Türkmenler

hak-larını geri almadan Kerkük konusu çözülmez.

Taviz olarak valilik, polis müdürlüğü gibi bazı görevler verilse de bunlar geçici şeylerdir.

ORSAM: Peki, Türkmenler için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?

Münir Kâfili: Şu an 2010 parlamento seçim-lerine bakarsak Irak Türkmen Cephesi olarak ve Türkmen partileri olarak her biri büyük bir koalisyon içinde yer aldı. Daha önce tek mil-letvekilimiz varken şimdi 6 oldu. Diğer parti-ler de kazandı. Şu anda 8 Türkmen milletve-kili olduğu gibi artma ihtimali de var. Bugüne kadar milletvekilleri tek başlarına oldukların-dan dolayı bazı şeyleri elde edemediler. Çün-kü karşılarına güçlü milletvekilleri çıktı. Bildi-ğiniz gibi anayasa değişikliğiyle düzenlenecek olan 140 tane kanun var; ama Meclis şimdiye bu sorunu kadar çözmedi. Bunun içinde dil, bayrak, milli marş gibi konuları düzenleyen türlü türlü kanunlar var. Bu sorunu parla-mento üyeleri çözecektir. Türkmen milletve-killerinden bizim beklentimiz Türkmenlerin isteklerini dile getirmeleri.

ORSAM: Irak’ta nasıl bir Türkiye algılama-sı var?

Münir Kâfili: Iraklılar Türkiye’nin niyetini, 1 Mart Tezkeresi ile birlikte net biçimde gördü-ler ve şimdi bunun için müteşekkirgördü-ler. Türki-ye elini Iraklıların kanına bulamadı. Iraklılar olaya bu gözle baktıklarından dolayı Irak’a en yakın devlet bugün Türkiye’dir. Irak’ın altı komşusu var. Suriye, Ürdün, Kuveyt, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye. Bu komşular ara-sında en yakın olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Öte yandan, bildiğiniz gibi Irak’ın komşu ül-keleriyle ekonomik münasebetlerinde ilk sıra-yı Türkiye almaktadır. 2009’da iki ülke arasın-daki ticaretin hacmi 9 milyar dolar civarında-dır. Kuzey Irak’ta, Bağdat’ta, Güney Irak’ta en fazla ihale alanlar Türk firmalarıdır. Türkiye yeniden Irak’lıların gönlüne girmeye başla-mıştır. Temennimiz bu sevdanın özellikle Irak ekonomisine olan katkılarla devam etmesidir.

ORSAM: Sözlerinizdeki Irak vurgusu dev-letinize bağlılığınızın göstergesi mi?

Münir Kâfili: Biz Irak’lıyız. Irak’ın içinde ya-şıyoruz. Kimliğimiz Iraklıdır. Ondan sonra hepimiz Türkmeniz.

ORSAM: İçten yanıtlarınız için teşekkür ede-riz.

31. Türkmen Milliyetçi Hareketi Başkanı