• Sonuç bulunamadı

2.2 Küreselleşme-Yerelleşme Sürecinin Kente Etkisi

2.2.2 Yerelleşme sürecinin kente etkisi

2.2.2.3 Kentsel yaşam ve kentlilere yansıyan maliyet

Küreselleşme sürecinde, kentlerde sürekli artan nüfusun birinci itici gücünün gelişen teknoloji ile birlikte değişen ekonomik yapı olduğu, sonrasında ise diğer tüm kamu hizmetlerinin kentlerde daha iyi şartlarla sunulması gibi gerekçelerle kentlere göçün daha da hızlandığından bahsedilmişti. Hızla artan bu nüfusa rağmen gerek altyapıda gerekse üst yapıda aynı hızla değişim sağlanamamış, bu ise kentlerde sürekli artan ve çeşitlenen problemlerin varlığına neden olmuştur. Kent nüfusu arttıkça konut, alt yapı, ulaşım gibi hizmetlere olan talep artmış, bu talepleri

karşılamak için yapılan her yeni yatırım ise kentlerde yaşamanın maliyetini daha da arttırmıştır.

Yerelleşme süreci ile birlikte problemlerin çözümünde kentlerin önemli bir görev üstlenebileceği, kentlerin bu problemlerinin çözümünün, yine bu kentlerin yönetimlerine ve bu kentlerde yaşayanlara bırakılması gerektiği konusunda görüşler yüksek sesle dile getirilmeye başlanmıştır. Neticede, kentlerin mali ve idari konularda artan bu türden yetki talepleri, merkezi hükümetin sağladığı kaynakların dışında farklı kaynaklardan da kent yönetimlerine gelir sağlama imkânının getirilmesi gerektiği konusunda bazı gelişmelere neden olmuştur. Fakat bu kez de, bu yolla sağlanan mali imkânlar ile kentlerin altyapı ve üst yapıda yaşadığı problemlerin çözülememiş, dış ve iç kaynaklardan sağlanan bu yeni mali imkânlar kentte yaşayanların tercihleri dikkate alınmadan ve kentlerin birer tüketim merkezi olmasına neden olacak şekilde kullanıldığı iddiaları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle kentlerin, ulusal ve uluslararası aktörlere karşı olan bağımlılıklarının sürekli arttığı bu durumunda çözülmesi gereken başka bir problem olduğu iddia edilmektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

YEREL YÖNETİMLERDE VİZYON ARAYIŞLARI: 2023 TÜRKİYE VİZYONU VE SONRASI İÇİN KOCAELİ MODELİ

Evrimsel-dönüşümsel yaklaşıma yakın duran görüşe göre küreselleşme, modern toplumların ve dünya düzeninin yeniden şekillendirilmesi sürecinin neticesinde ortaya çıkan sosyal, siyasal ve ekonomik değişimlerin arkasındaki ana siyasal güçtür. Küreselleşme ile birlikte anılan ve son yıllarda büyük bir ivme kazanan yerelleşme süreci ise, hem ulus devletlerin yapısını hem de geleneksel merkezi ağırlıklı yönetim modelini değişime zorlayan temel bir işlev görmektedir. Fakat bir taraftan bu şekilde her şeyi etkilediği kabul edilen bir olgunun geleceğe ilişkin herhangi bir iddiasının olmaması, bir yörüngede ilerlememesi veya nasıl sonuçlanacağının tahmin edilememesi meselesi ise fazlası ile şaşırtıcıdır.

Dünya tüm bu belirsizliklere rağmen ve nasıl sonuçlanacağı tahmin edilemeyen bu değişim ve dönüşüm sürecini yaşamaya devam etmektedir. Buna göre artık, ülkelerin içişleriyle dışişleri arasındaki ayrım giderek belirsizleşmekte, ülkeler ve uluslar kendi farklılıklarını korumakta ve bu ülkelerden ve uluslardan bazıları bu düzen içinde öne çıkarken bazıları da giderek daha fazla marjinalleşmekte, bunun sonucunda ise yekpare bir toplum oluşamamaktadır. 166 Tam bu noktada ulus devletler ve hükümetler, gücünü, işlevlerini ve yetkilerini yeniden tanımlamışlar, böylece Evrimsel-dönüşümsel yaklaşımcı teorisyen Giddens’in Ulus-devletler için öngördüğü yeni pozisyonlarını küreselleşme süreci karşısında belirlemişlerdir.167 Ulus devletler yeniden belirlenen bu pozisyonunun gereği olarak; toplumun, kurumların, sivil toplum kuruluşlarının başka bir ifade ile küreselleşme-yerelleşme sürecinin diğer tüm aktörlerinin, daha fazla yerel demokrasi, daha fazla serbest ekonomik faaliyetler ya da daha fazla sosyal ve kültürel hak taleplerine karşı kayıtsız kalamamışlardır. Bu nedenle artık devletler için günü kurtarmaya yönelik çözüm üretme tarzı terkedilerek çağa uygun bir vizyon belirlemek bu vizyon doğrultusunda

166

Ulagay,a.g.m.,s.85-108. 167

yapılacak düzenlemeleri planlayarak bunları gerçekleştirmek yaşanan sürece daha uygun bir davranış olarak görülmüştür. Bu nedenle, belirlenen vizyon doğrultusunda bir taraftan daha fazla demokrasi, daha fazla serbest ekonomik faaliyetler ve daha fazla sosyal ve kültürel hak taleplerine yönelik düzenlemeler birer birer yapılırken diğer taraftan ise daha fazla yerel demokrasi için yerel yönetimlerde reform çalışmaları başlatılmıştır.

Bu noktada Türkiye ise, oluşturduğu “2023 Türkiye Vizyonu” nun gereği diğer alanlarda gerekli düzenlemeleri aralıksız yaparken,2004 yılında ise yerel yönetimlerde geniş kapsamlı reform çalışmalarını başlatmıştır. Aslında bu tarihe kadar olan süreçte, genel ve yerel yönetimlerde birçok kez reform çalışması başlatılmış olmakla beraber bunların birçoğu ilerleyen kısımlarda da görüleceği üzere hayata dahi geçirilememiş olup, bu durumu da burada belirtmek gerekir. Bu nedenle bu çalışmada “2023 Türkiye Vizyonu” çerçevesinde diğer alanlarda belirlenen hedefler ve yapılan çalışmalar bir kenara koyulacak olup, sadece 2004 yılında yapılmaya başlayan ve günümüzde etkileri halen devam eden yerel yönetimler alanında yapılan reform düzenlemeleri ele alınacaktır. Fakat geçmiş zamanlarda yerel ve genel yönetimler için yapılan düzenlemelere de bu çalışmada yer verilecektir. Çünkü yapılan her yeni düzenleme, o alanda mevcut bulunan eski düzenlemenin eksiklerini gidermek ve onları daha güçlendirmek için yapılan ve birbirinin devamı olan çalışmalardır. Bu kapsamda, çalışmanın bu bölümünde ilk olarak, Türkiye’de yerel yönetim olgusu ile reform kavramlarından ne anlaşıldığı hususundan evvel dünya genelinde bu kavramların ortaya çıkışından günümüzde kazandıkları anlama kadar geçen uzun tarihsel süreç kısaca incelenecektir. Bu doğrultuda, dünya genelinde yerel yönetim olgusunun tarihsel oluşum ve gelişim süreci irdelendikten sonra, Cumhuriyetin ilanı ile başlayan ve günümüze kadar olan dönemde Türkiye’de yerel yönetim kavramının nasıl geliştiği, günümüze kadar genel yapıda ve yerel idari yapıda gerçekleşen idari reform çalışmalarının nedenleri ve sonuçları üzerinde durulacaktır.

Yine bu noktada Cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yılı-2023- olması nedeniyle devlet ve hükümetler tarafından belirlenen “2023 Türkiye Vizyonu” nun oluşturulup kamuoyuna ilan edildiği tarihe kadar geçen süreç ele alındıktan sonra ise

söz konusu vizyonun ilan edildiği tarihten itibaren yapılan reform çalışmaları ele alınacaktır. Özellikle, 5393 sayılı Belediye Kanunu ile 5206 sayılı Büyükşehir Belediye Yasalarında köklü değişikler yapan 2012 tarihli ve “6360 sayılı yasa” bu kapsamda ana hatları irdelenecektir. Bundan önce ise 2004 yılında yürürlüğe giren, sözü edilen 5393 sayılı Belediye Yasası ile 5206 sayılı Büyükşehir Belediye Yasası ve daha başka düzenlemeleri de içeren reform nitelikli çalışmalarda bu değişiklikler için pilot il olarak belirlenen ve yaklaşık 10 yıllık bir uygulama tecrübesine sahip olan Kocaeli İli uygulaması incelenecektir. Bu uygulama; günümüze kadar geçen zaman içinde kamuoyunda “İl Sınırında Büyükşehir Modeli”, “Yeni Büyükşehir Modeli”, “Bütün şehir Modeli” ya da “Kocaeli Modeli” gibi başka isimler ile de anılan yeni bir modelin ortaya çıkmasını sağlayan bir uygulama tecrübesi olmuştur. Çalışma;10 yıl süre ile Kocaeli İlinde tecrübe edilen ve 2023 Türkiye’sinde ve sonrasında ise ülke genelinde ki tüm yerel yönetimlerde uygulanacağı tahmin edilen söz konusu bu yeni modelin Türk genel ve yerel İdari yapısında meydana getireceği muhtemel değişiklikleri ve bu değişiklikler üzerine yapılan tartışmaları ortaya koyarak tamamlanacaktır.