• Sonuç bulunamadı

2.2 Küreselleşme-Yerelleşme Sürecinin Kente Etkisi

2.2.1 Küreselleşme ve kentsel değişim

Küreselleşme ve onun ideolojisi olarak adlandırılan neo–liberalizm, ağırlıklı olarak 1980’lerden itibaren dünya genelinde uygulamaya geçirilmiştir. Mal ve hizmetler ile sermayenin tüm dünyada serbestçe dolaşması, yatırım özgürlüğünün tüm dünyada sağlanması gibi ağırlıklı olarak ekonomik amaçları gerçekleştirmek amacıyla başlayan bu süreç, sonrasında ise hız kazanarak devam etmektedir. Küreselleşme eğer daha hızlı ve sınırlama olmadan kolayca dolaşan mal, emek, sermaye demek ise, bunun bir başka gereği de iletişim hızının ve hacminin, ulaşım altyapısının ve ulaşım ağlarının kapsamının ve hızının artmasıdır. Bu ağda kentler, ama özellikle küreselleşen kentler ise küresel sistemin işleyişini sağlayan önemli bağlantı noktaları olarak öne çıkmıştır.145

Bu yönde hareket eden sermaye ve diğer temel üretim birimleri, dünya ölçeğinde uygun mekânlara doğru kaymaya başlamıştır.146

Bunun devamında ise küresel sermaye, yerelliğin ve kentin önemini arttıran bir görüntüyle; ulaşım, taşıma, iletişim, ticaret, hizmet, teknolojik yenilik, bilgi ve enformasyon ağlarından oluşan bir kentsel ekonomik sistemi ortaya çıkarmıştır. Bu süreçte, kentsel ekonomi bir ağ ekonomisine dönüşmekte, kentler ise en önemli birikim ve tüketim alanları olarak ön plana çıkartılmaktadır.147

Böylece kentlerin ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel özellikleri üzerinde değişimlerin oluşmasına neden olan bu hareketlilik, coğrafi

145

Ergun,a.g.m.,s.1. 146

Hasan Yaylı, “Küreselleşmenin Kentler Üzerine Etkisi: “İstanbul Örneği”, Selçuk Üniversitesi Sosyal ve

Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Yıl 12, Sayı 24, 2012, s.341.

147

ayrışmayı ve yere bağlı uzmanlaşma olanaklarını da artırarak, kentleri giderek daha da önemli hale getirmiştir.148

Mekânın, geri dönüşsüz bir dönüşüm yaşadığı bu süreçte, toplumsal değişimin merkezi olma niteliğini koruyan kentler sadece toplumdaki geniş çaplı değişimlerin başlatıcısı olmakla kalmamışlar, toplumdaki değişimlerle birlikte kendi içyapıları da değişime uğramıştır. Kısaca küreselleşme süreci de, uygarlığın merkezi olan kentlere kendi amaçları doğrultusunda yeni ekonomik, politik ve kültürel roller yüklemiştir.149

Küreselleşme sürecinde kentte yaşanan bu değişim ve dönüşümleri; kentin fiziksel mekânının dönüşümü, kent yönetimi anlayışının değişimi, kent yaşantısı, yoksullaşma ile küreselleşme ve kimlik talepleri başlıkları altında irdelenecektir.

2.2.1.1 Kentin mekânsal dönüşümü

Sanayi devrimi ile oluşan modern kent veya sanayi kenti kavramı ile birlikte ticaret ve sanayi merkezine dönüşen kent yapıları ortaya çıkmaya başlamış, fiziksel kent mekânları hızla genişlemiştir. Küreselleşme ise son iki yüz yıldır toplumsal yaşamı ve kentleri doğrudan etkileyen bir kavram olmuştur. Aslında küreselleşme sürecinin motoru kentler olmuştur şeklinde bir ifade kullanılsa da buda yanlış olmayacaktır. Çünkü buraya kadar anlatılanlardan da anlaşılan, zihinsel ve mekânsal değişimin odak noktasında her zaman kentler ve kent yapılarının bulunduğu gerçeğidir.

Süreç kentlerde başlamış ve olağanüstü bir hızla ve biçim değiştirerek kentlerde devam etmektedir. İnsanların teknolojik gelişmelerle birlikte mekânsal engelleri rahat aşar hale gelmiş olmaları da kentleri, gerek ülke içinden gerekse ülke dışından yoğun bir insan akını ile karşı karşıya bırakmış, alınan göçlerle birlikte kentsel mekân yeniden bir yapılanma sürecine girmiştir. Kentler, benzeri bir mimari üslupla yapılan çok katlı yapılar ile dolmuş ve bu şekilde giderek birbirine benzeyen kentlerin sayısının artması ile kent kimlikleri de yok olmaya başlamıştır. Böylesi bir kimliksizleşme süreci sonunda ise birbirine daha çok benzeyecek olan dünyanın,

148

Yaylı, a.g.m., s.341. 149

gerçekten küçüldüğünün işaretleri de şimdiden görülmektedir.150

Ayrıca bu süreçte kentlerde yaşayan yoksul ve zengin kesimler arasında uçurum giderek derinleşmiş, bu farklılık her iki kesimin kentlerde yerleşme düzenine de yansımıştır. Kentsel toprak değerlerinin yükselmesi, gelir dağılımındaki dengesizlik ve insanın doğayı denetim altına alma isteğinin bir göstergesi olarak değerlendirilen gökdelenler ise bu süreçte kentlerin yeni simgeleri haline gelmiştir.151

2.2.1.2 Kent yönetimi anlayışının değişimi

Küreselleşmenin kent yönetimindeki yansımaları ise en başta geleneksel ulus devlet anlayışının değişerek yerelleşme eğilimlerinin ve politikalarının güçlenmesi eğiliminin artmasında kendini göstermektedir. Sonrasında ise, devletin küçülmesi, kamu hizmetlerinin sunumunda hâkim olan anlayışın değişmesi, yerelleşme uygulamalarının çeşitlenmesi ve yerel yönetimlerin ön plana çıkması gibi gelişmeler, küreselleşmenin kent yönetimindeki diğer yansımalarını oluşturmaktadır. 152

Aslında küreselleşme süreci ile birlikte uzun zamandır söz konusu olan husus, geleneksel ulus devletlerin var olan kurumsal ve hukuksal altyapılarının değişime ve dönüşüme zorlanmasıdır. Yani bu süreçte, küresel aktörlerin ulusal devletlere ve onların hükümetlerine biçtikleri rol, yalnızca küresel ekonominin gerektirdiği kamusal hizmetlerin görülmesi ile sınırlandırılmıştır. 153 Yeniden belirlenen rol dağıtımında ana birim olarak görülen yerel birimlere, kentlere ve bölgelere yetkilerin devredilmesi istenirken, hizmetlerin yerine getirilmesi sürecinde ise yerelleşme politikaları çerçevesinde işlerin özel sektöre havale edilmesi dâhil, özel işletme yönetiminde kullanılan yönetim tekniklerinin yerel yönetimlerde kullanılması yönünde bir değişim talebi de bulunmaktadır.154

150

Yaylı,a.g.m.,s.340-341. 151

Servet Sarıoğlu, Küreselleşmenin Kentler Üzerindeki Etkileri: Dünya Kentleri ve İstanbul Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005,s.29.

152

Yaylı,a.g.m.,s.341. 153

Mehmet Alagöz , “Küreselleşme Ve Yeni Dünya Düzeninde Ulus Devlet Anlayışı”, Akademik Bakış Dergisi, Sayı 6, 2005,s.1.

154

2.2.1.3 Kent yaşantısında benzerliklerin artması farklılıkların azalması

Kent yaşantısında da küreselleşme ile birlikte önemli değişiklikler yaşanmaktadır. Toplumlar arasındaki farklılıkların giderek azalması, benzerliklerin artması, tüketim kültürünün yaygınlaşması, tek tip kültür ve yaşam tarzının gelişmesi, yabancılaşma, sosyal kutuplaşmanın artması gibi bazı neticeler, küreselleşmenin kentsel yaşam üzerindeki olumlu veya olumsuz olarak görülebilen en belirgin etkileridir.155

2.2.1.4 Yoksullaşma- eşitsizlik ve gelir adaletsizliğinin yayılması

Küreselleşme sürecinin en çok konuşulan paradokslarından biri olan yoksullaşma veya eşitsizlik ve gelir adaletsizliği olgusu, küreselleşme süreci ile birlikte değişikliğe uğramıştır. Çünkü artık sürecin etkilerinin hızla yaygınlaşması nedeniyle yoksulluk kavramı, sadece ulusal sınırlar içerisinde değerlendirilmemekte günümüz dünyasında yoksul ülkelerin içinde bulundukları durum büyük ölçüde doğrudan süreç ile ilişkilendirilmektedir.156

Günümüzde yoksulluk sadece bir gelir azlığı olarak değil, bunun yanında daha birçok şeyden mahrum kalmak anlamına da gelmektedir. Yani, temel kentsel hizmetlerden mahrum kalma, alt sosyal statülü mahallelerde yaşamını sürdürme, ötekileştirilme, sağlıksız çevre koşullarında yaşamını sürdürme, genel kamusal hizmetlerden mahrum kalma ya da bunlardan yetersiz miktarda yararlanabilmek anlamına da gelmektedir. İşte tarih boyunca var olan bu yoksulluk ve eşitsizlik olgusu, küreselleşme süreci ile birlikte artmış ve üst seviyeye ulaştığı iddia edilmektedir.157

Görüleceği üzere bu sürecin doğal bir sonucu olarak bazı göstergelerde olduğu üzere yoksullaşma, eşitsizlik ve gelir adaletsizliği göstergesinde de, hızla bir kötüye gidiş vardır. Ve de bu sadece gelişmekte olan ülkelere özgü bir durum

155

Yaylı,a.g.m.,s.341. 156

Esra Banu Sipahi, “Yoksulluğun Küreselleşmesi ve Kentsel Yoksulluk: Ekonomik ve Sosyal Boyutlarıyla Konya Örneğinde Yoksulluk”, SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Sayı 11,2006,s.177.

157Aydın Durmuş, “Küreselleşme ve Yoksulluk”, Mart 2014,<Http://Www.İhhakademi.Com/Wp-Content/ Uploads/2014/03/K%C3%Bcreselle%C5%9fme-Ve-Yoksulluk.Pdf>, (Erişim Tarihi 05 Mayıs 2015),s.4.

olmayıp, gelişmiş ülkelerin yoksul bölgeleri ve kentlerinde de bu durum yaşanmakta olup, her geçen zamanda bu kesimler için de durum daha kötüye gitmektedir. 158

2.2.1.5 Kimlik taleplerinin canlanması

Kimlik, “bireylerin gerek kültürel gerekse yaşadıkları çevrelerdeki sosyal konum ve statülerinin karşılığı olan çok boyutlu, inanç, tutum, değer yargıları gibi yaşam biçimini sembolize eden kapsama sahip bir gerçek” tir. 159 Diğer bir ifade ile “tarih, zaman, toplum, çevre, gelenek, kurallar ve paylaşılan mekânların tümü kimlik aynasının gelişmiş birer parçası”dır.160

Modernleşmeyle birlikte birey yerelden kopmuş, bir diğer ifade ile ötekinin farkına varmış ve kendini buna göre tanımlamıştır. Bu nedenle sorun haline gelen kimlik, daha önce yani ulus-devletleşme sürecinde sorun olmaktan çok uzak bir olgudur. Yani geleneksel toplumlarda da dinsel kimlik, akrabalık gibi kimlikler vardır fakat bunlar sorun olmamıştır. Fakat modernleşme sürecinde toplumlar başka kültürlerle karşılaşmaya ve ilişki kurmaya başlamış, bu ilişkilerle birlikte yeni kazanımlar olmuş bunlar da ulusal kimlik olgusu üzerinde de etkili olmuşladır. Küreselleşme süreci ise, bireylerin sahip oldukları kimliklerin yanında yeni ürettiği kimlikler ile tanımlamaya başlamış, böylece bireyin tek bir kimliğe sahip olmasının imkânı ortadan kalkmıştır. Böylece, bu süreçte yeni kimliklerin ortaya çıkması ile birlikte sayıca artan kimliklerin yanında, hızlı ve etkili iletişim yoluyla artan kültürler arası alış-veriş nedeniyle niteliği de değişmiştir.161

Küreselleşme sürecinde yaşanan bu gelişmeler bir taraftan kültürel homojenleşmeyi sağlarken, diğer taraftan etnik ve dinsel ideolojilerin canlanmasına neden olmuştur. Bu durum, kimlik gereksiniminin ve farklı arayışların bir göstergesi olarak görülebileceği gibi etnik, dini, kültürel ayrımcı eğilimlerin gelişmesine de

158

Koçak,a.g.e.,s.141. 159

Sibel Karaduman, “Modernizmden Postmodernizme Kimliğin Yapısal Dönüşümü”,Journal Of Yasar

University, Vol.5, Pp.2886-2899, 2010, s.2886.

160

A. Müslim Akdemir, “Küreselleşme ve Kültürel Kimlik Sorunu”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü Dergisi, Cilt 3, Sayı 1,2004,s.44.

161

Globalleşme ve Milli Kimlik,< Http://Www.Ekodialog.Com/Makaleler/Globallesme-Kuresellesme-Milli- Kimlik-Makale.Html>,( Erişim Tarihi 15 Mart 2014),s.1.

zemin hazırlamaktadır.162

Çünkü bu süreçte kimliklerin bilincine giderek daha fazla varıldığı için, sahip olduklarını düşündükleri kimlikler adına başta kültür ve dillerinin korunması, anadilde eğitim hakkı, özel gün ve sembollerinin ulusal gün ve semboller olarak tanınması, yaşadıkları toplumlara kültürel ve tarihi katkılarının tanınması, grupların siyasal temsili, siyasal özerklik ve hatta bazı durumlarda bağımsızlık talepleri gibi çeşitli taleplerde bulunmaktadırlar.163 Neticede, sanayi toplumundan önceki toplumlarda kan bağı ve klan ile kabile bağları asli bağlar iken, modern sanayi toplumlarında ise ulus-devlet ve milli kimlik bağı yanında meslek ve sınıf bağları da önemlidir. Post-modern dönemde ise, soyut ve evrensel değerlere dayanan zihinsel, ruhsal, psikolojik ilişki biçimlerinin ve buna dayalı bağların önem kazandığı görülmektedir.164