• Sonuç bulunamadı

3. TÜRKİYE'DE KENTSEL DÖNÜŞÜM OLGUSU VE KONUT SORUNUNUN

3.10. Kentsel Dönüşüme Yönelik Eleştiriler

Türkiye'de yaygın olarak gecekondu alanlarında uygulanmakta olan kentsel dönüşüm projeleri, gecekondu alanlarındaki yapı yoğunluğunun artırılmasına ve oluşturulan rantın dönüşümün aktörleri arasında paylaştırılmasına hizmet ettiği gerekçeleriyle eleştirilmektedir

Kentsel dönüşümün uygulama boyutundaki eleştiriler, dönüştürülmek için kentlerin rantı yüksek olan yerlerinin seçilmesi ya da kentlerin henüz yapılaşmaya açılmamış yerlerinin yapılaşmaya açılması amacıyla uygulanması, kentsel dönüşümün kent planlamasına alternatif bir uygulama olarak ön plana çıkarılması, özel sektörün kârın yüksek olduğu yerlerdeki dönüşüm projelerine ilgi göstermesi, yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm konusunda yeterli bilgi ve donanıma sahip olmamaları, dönüşüm belli bir plan dahilinde yürütülmekten ziyade, gündelik, kendiliğinden gelişen çözümler olarak ortaya çıkması ve bütüncül bir kentsel dönüşüm stratejisinin geliştirilmemiş olması konuları üzerinde yoğunlaşmaktadır (Genç, 2008).

Bu eleştirilerden ön plana çıkanlardan bazılarını şöylece özetlemek mümkündür:

Kentsel dönüşüm projelerinin insanı ve toplumu dışladığı, yalnızca yapı stokunu artırmaya yaradığı, kentsel rantları ve toprağı paylaştıran bir araca dönüştüğü iddia edilmektedir (Görgülü, 2005).

Yerel yönetimler tarafından kentsel dönüşüm projelerinin düşük gelirlilere ucuz konut sağlaması ya da depreme dayanıklı konut üretim biçimi olarak sunulmasının ise, yeni kentsel rant alanlarının oluşturulmasına ve kentlerdeki sosyo-ekonomik yapının değişmesine yol açtığı belirtilmektedir (Birol, 2005).

Diğer yandan, kentsel dönüşüm projeleri ile birlikte yaratılan suni talep patlamasının ülkemizdeki toplu konut üretimini tetiklediği ifade edilmektedir. Buna göre, hükümet inşaat sektöründe yaşanan daralmanın aşılması ve ekonominin görece canlı tutulması için toplu konut ve kentsel dönüşüm projelerini desteklemektedir. Buna bağlı olarak da, hiçbir planlamaya, araştırmaya, fizibilite çalışmasına gerek

duyulmadan, kentsel dönüşüm alanları ilan edilmekte ve toplu konut üretimi hızla artmaktadır (Ulusoy, 2006).

Kentsel dönüşüm projelerinin meşrulaştırıcı söylemlerle ortaya çıkmış olmasına karşın, kent topraklarının metalaştırılmasına ve piyasa aktörlerinin güç-rekabet ilişkilerine terk edilmesine yol açtığı diğer bir eleştiri konusudur. Bu yeni arazi ve emlak pazarında kentsel dönüşüm projelerinin hedefinde daima tarihsel kent merkezlerine yakın, ulaşım ağlarının gelişmesiyle son derece avantajlı hale gelen ve yeterince güvenli olmayan mülkiyet haklarına sahip eski çöküntü alanları ve gecekondu mahalleleri olduğu ileri sürülmektedir (Kurtuluş, 2006).

Aynı zamanda, hükümetin emlak sektörünü ekonominin itici gücü olarak görmesi nedeniyle, kentsel dönüşüm projelerinin ölçeğinin gecekondu ve ıslah imar planları ile dönüştürülen alanlardan, kent merkezindeki eski sanayi, depolama, liman ve tarihi gar binalarına kadar genişletildiği belirtilmektedir. Diğer yandan, kentsel dönüşüm adı altında kentlerin doğal, tarihi ve kültürel anlamda en değerli alanlarının emlak, turizm ve kültür eksenli projelerle belli sermaye gruplarının çıkarları için feda edildiği; gecekondu bölgelerinde yaşayan alt ve orta sınıftan insanların yerlerinden edilme tehlikesiyle karşı karşıya oldukları iddia edilmektedir (Öktem, 2005).

Buna göre, 1990’ların sonlarında kente uzak kapalı ve güvenli sitelere taşınarak merkezi yoksullara bırakan zenginlerin merkeze geri dönmek istemelerinin, merkezdeki gecekonduların ve eski binaların temizlenerek zenginlerin talepleri doğrultusunda yeni binaların inşa edilmesi yönündeki baskıları artırdığı ifade edilmektedir. Bu mahallelerde yaşayan yoksulların ise şehir dışındaki toplu konutlara sürgüne gönderildikleri öne sürülmektedir .

Kentsel dönüşüm uygulamalarında sınırlı bir katılım anlayışının benimsendiği ise diğer bir eleştiri noktasıdır. Kentsel dönüşüm projelerinin tüm kent aktörlerinin katılımlarıyla gerçekleştirilmesi gereken demokratik bir karar alma ve siyasa oluşturma süreci olması gerekirken, mevcut dönüşüm projelerinin oluşturması ve uygulaması süreçlerinde alanda yaşayanların, projelere muhalefet eden STK'ların ve akademik çevrelerin görüş ve önerileri dikkate alınmadan, olup bittilerle hazırlanıp uygulandıkları iddia edilmektedir (Gül ve Ergun, 2009).

Kentsel dönüşüm projelerine yönelik eleştiriler değerlendirildiğinde, bu projelere hükümetin inşaat sektörünü canlı tutmak için önem verdiği, belli kesimlerin çıkarları doğrultusunda kent merkezlerinin dönüştürüldüğü, yoksulların kent dışına sürgün edildiği ve katılım mekanizmasının işletilmeden merkezden alınan kararlarla hazırlanıp uygulandığı noktalarında yoğunlaştıkları görülmektedir. Yapılan eleştirilere karşın, belediye ve TOKİ işbirliğinde yürütülen kentsel dönüşüm projelerinde genel olarak yerinde dönüşüm yöntemi tercih edildiğinden yoksulların kent dışına sürülmek istendiği iddialarına katılmak mümkün değildir. Ancak, kaçak yapılaşma ve gecekondulaşma fay hatları, su havzaları, dere yatakları gibi yerleşime uygun olmayan alanlarda yoğunlaştığından buralardaki gecekondular için başka bir yere taşıyarak dönüşüm tekniğinden yararlanılması zorunluluk haline gelmektedir.

Sonuç olarak, kentsel dönüşüm projeleri konut ve kentleşme ile ilgili sorunların çözümüne yönelik olarak Avrupa ve Amerika'da uzun süredir kullanılan bir tekniktir. Türkiye'de ise, ilk örnekleri Ankara'da görülen kentsel dönüşüm projeleri (Dikmen Vadisi-1989, Portakal Çiçeği-1989 ve GEÇAK-1995), 2003 yılında 60. Hükümet tarafından başlatılan “planlı kentleşme ve konut atağı hamlesi” ile konut ve kentleşme gündeminin ilk sıralarında yer almaya başlatılmıştır. Belediyeler ve TOKİ'nin işbirliğinde yürütülen, insanların daha iyi konut ve çevrelerde yaşamasını hedefleyen bu projeler kentlerin çehresini değiştirmekle birlikte, diğer yandan, kentsel dönüşüm projeleri yukarıda sayılan eleştirileri de beraberinde getirmektedir. Bu eleştiriler genel olarak siyasi içerikli olmakla birlikte, belediyelerin ve TOKİ'nin yapılan eleştirileri göz önünde bulundurmaları dönüşüm sürecinde yaşanması muhtemel bazı sorunların daha baştan giderilmesine katkıda bulunacaktır.