• Sonuç bulunamadı

2. TEMEL KAVRAM VE TARTIŞMALAR

2.6. Dünyada Kentsel Dönüşüm

2.6.4. Kentsel dönüşümün boyutları

Kentsel dönüşüm fiziksel, sosyal, ekonomik ve yasal-yönetsel olmak üzere birbirleriyle bağlantılı dört temel boyutu içinde barındırmaktadır. Bu noktada uygulanacak kentsel dönüşüm projelerinin başarısı insan-yer-istihdam üçlüsünün ve kentsel dönüşümün dört temel boyutunun bütüncül ve dengeli bir şekilde geliştirilmesine bağlıdır (Polat ve Dostoğlu, 2007).

Fiziksel boyut: Kentsel dönüşüm projelerinin fiziksel boyutu, temel altyapı,

ulaşım ve elektronik bağlantıları da içerir (Turok, 2004). Sorunlu bölgelerin kayıp mekânlar olmaktan çıkarılarak, kente yeniden kazandırılmasında önemli rol oynamaktadır. Kentsel dönüşüm projelerinin fiziksel tasarım aşamasında uygulama alanında ne gibi fonksiyonların oluşturulacağına ve bu kullanım çeşitliliğinin gerektirdiği mekânların niteliğine ilişkin kararlar alınmaktadır. Alınan bu kararlar, hem var olan değerlerin mekânsal niteliklerinin iyileştirilmesini hem de çağdaş yaklaşımların getireceği katkılarla bu alanların gelişimini sağlamaktadır (Dayıoğlu, 2006).

Sosyal boyut: Kentsel dönüşüm projelerinde, fiziksel mekânın

dönüştürülmesinin yanı sıra bölgede yaşayan canlı dokunun sosyal ve kültürel özellikleri de dikkate alınmalıdır (Ertaş, 2011).

Dönüştürülen ya da yenilenen kent parçalarında var olan değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine özen gösterilmelidir. Kentsel dönüşüm projelerinin sosyal boyutu uygulandığı alana sürdürülebilir bir gelişim sağlamalıdır. Bunun için gereken fiziki yapının oluşturulmasının yanı sıra, çeşitli sosyal projelerle yerel halka iş imkânları oluşturulmalı; meslek edindirme, eğitim ve öğretime yönelik çalışmalar yapılmalı ve halkın bu programlara katılımı sağlanmalıdır (Dayıoğlu, 2006).

Yerel halkın dönüşüm sürecine dâhil edilmediği durumlarda yoksul ve donanımsız kesimler projelerden olumsuz yönde etkilenebilmektedir. Dönüşüm amacıyla müdahale edilen alanda yaşayanlar, kitle olarak yaşadıkları bölgeyle ilgili kararların alınması konusunda etkili olamadıkları gibi, başkaları tarafından alınan kararlara uymak zorunda kalmaktadırlar. Bu insanlar aynı zamanda, kendilerine sunulan dönüşüm projesi üzerinde pazarlık edebilecek, ekonomik yükümlülük alnına girebilecek ve örgütlenebilecek donanıma da sahip değildirler (İçli, 2011). Bu nedenle, dezavantajlı kesimlerin kentsel dönüşüm projelerinden olumsuz yönde etkilenmelerini önlemek için yöre halkının karar alma ve uygulama süreçlerine dâhil edilmesini sağlamaya yönelik katılım tekniklerinden yararlanılması gerekmektedir.

Ekonomik boyut: Kentsel dönüşüm projelerinin finansman boyutu programlama

ve uygulama alanlarında farklı modellerin geliştirilmesini gerektirmektedir. Proje bazında kamu ve özel sektörün dönüşüm uygulamasındaki rolleri ve ağırlıkları, ortaklık modellerinin kurgulanması başarılı bir dönüşümün temel unsurları arasında yer almaktadır (KENTGES, 2009).

Merkezi yönetimler kentsel dönüşüm projelerinde yatırımcı olmaktan ziyade yönlendirici ve denetleyici olarak rol almaktadırlar. Bu nedenle kentsel dönüşüm projelerinin finansmanında kamu-özel sektör işbirliği ön plana çıkmaktadır. Ancak, özel sektörün çeşitli şartlarla sınırlanmadığı ve finansmanın ağırlığını ele geçirdiği durumlarda, kentsel dönüşüm projelerindeki kamu yararının ikinci plana itilmesi ve rant amaçlı bir uygulamaya dönüşme riski bulunmaktadır. Dönüşüm projelerinin katılımcı bir anlayışla ve stratejik ortaklıklar aracılığıyla şekillendirilmesi dönüşüm projelerinin kamu yararını gerçekleştirmesine katkıda bulunmaktadır (Dayıoğlu, 2006).

Yasal ve yönetsel boyut: Kentsel dönüşüm projeleri farklı çıkar gruplarının

ilişkilerini içerdiğinden anlaşmazlıkları da beraberinde getirir. Bu nedenle, ilgili tarafların haklarını savunan, aynı zamanda sürecin işleyişinde sorunlar çıkarabilecek belirsizlikleri ortadan kaldırmaya yönelik özel yasaların çıkarılması hem kentsel dönüşüm projelerinin denetimi hem de uygulamaya yönelik yasal süreçlerin önünün açılmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Dönüşüm alanlarının kente yeniden kazandırılması konusunda hukuksal boyutun yanı sıra süreci yönetecek bir iradeye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, kentsel dönüşüm projelerinin yönetim modeli oluşturulurken merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin yanı sıra dönüşüm sürecinde rol oynayan diğer kurum ve kuruluşların işbirliği kaçınılmazdır. Aynı zamanda, proje alanına geniş bir perspektifle bakan, planlamanın tek elden yürütülmesine imkân sağlayan, ilgili yerel yönetimleri ve sürece dâhil eden bir kuruluşa ihtiyaç duyulmaktadır (Dayığolu, 2006).

Bu kapsamda, ülkemizde 2003 yılından itibaren yapılan yasal düzenlemelerle TOKİ yerel yönetimlerle işbirliği halinde kentsel dönüşüm projelerinin planlanması ve uygulanması konusunda yetkili bir kurum haline getirilmiştir. Bununla birlikte, ülkemiz açısından kentsel dönüşüm uygulamalarının en zayıf yönü sosyal boyuta ve katılıma ilişkin eksiklikleridir. Mevcut uygulamalarda katılım modelleri yeterince geliştirilemediği için karar vericiler ve uygulayıcılar çoğu zaman toplumsal tepkilerle karşılaşmaktadırlar. Katılımın, kentsel sit alanları için hazırlanan plan ve projeler dışında yasal olarak tanımlanmamış olması bazen dönüşüm alanında yaşayanların yerlerinden edilmesiyle sonuçlanmaktadır. Sürecin diğer söz sahipleri olan meslek odaları, ilgili STK'lar ve üniversiteler gerçek anlamda bir katkı sunamamaktadırlar.

Sonuç olarak, kentsel dönüşümden beklenen faydanın sağlanması, halkın bu projeleri benimsemesine bağlıdır. Halkın bu projeleri benimsemesi ise, halkın tasarım ve planlama süreçlerine katılımlarının sağlanmasını gerektirmektedir. Çünkü kentsel dönüşüm projesi kararlarının uygulanabilmesi o karara bireylerin direnmemesi ile mümkün olup, toplumun direnmemesi için de dönüşüm kararına bireylerin doğrudan ya da dolaylı katılımları gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, halk dönüşüm projelerinin karar alma süreçlerine katılmadığı sürece, sahiplenme gerçekleşmeyecek ve projelerden beklenen fayda sağlanamayacaktır.