• Sonuç bulunamadı

Kemalist Seҫkinler ve Kemalizm Üzerine Güncel Tartɪşmalar

3. KEMALİZM ve TÜRKİYE’NİN MODERNLEŞMESİ

3.6. Kemalist Seҫkinler ve Kemalizm Üzerine Güncel Tartɪşmalar

Ali Arslan, Türkiye'deki seçkinleri dört ana gruba ayırmıştɪr: 1. Ana grup: Silahlı kuvvetler, 2. Ana grup: Siyasi partiler, 3. Ana grup: Ekonomik elit grup/iş dünyasɪ ve 4. Ana grup: Medya. Arslan, akademisyenleri, adalet, sendikalar ve bürokrasi grubunu oluşturan çevreleri ise Türkiye'de elitlerin bir sonraki kademesi olarak değerlendirmiştir.161 Atatürk liderliğinde Türk Devrimi’ni gerçekleştiren

Kemalist seçkinler, Cumhuriyet'in kurulmasɪnda en önemli seçkin grubu oluşturmuştur. Atatürk ve arkadaşları 1946 yɪlɪna kadar tek partili rejim ile Türkiye'yi yönetmiş ve Kemalist seçkinlerin etkisi ile tüm elit gruplar çoğunlukla demokratik bir cumhuriyetin korunmasını ve geliştirilmesini desteklemişlerdir.162

159 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk (Söylev), İnkɪlap KitabeviYayɪn Sanayi, İstanbul 2009, s. 702. 160 Soner Polat ile bu ҫalɪṣma iҫin yapɪlan mülakat, 03.12.2015, İstanbul.

161 Ali Arslan, 2003a, „Elit teorisi ɪşɪğɪnda günümüz Türk toplumunun genel bir değerlendirilmesi”,

kaynak: Sosyoloji Arastɪrmalar Dergisi/ Journal of Sociological Reserarch, Nr. 2, 2003, s. 16-17.

162 Ali Arslan, „Elit teorisi ɪşɪğɪnda günümüz Türk toplumunun genel bir değerlendirilmesi“, 2003a, s.

TSK, Cumhuriyet kurulduktan sonra Cumhuriyet’in savunulmasında ve gelişmesinde önemli rol oynamıştɪr. Buna benzer durum 19. Yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nda modernleşme hareketi çerçevesinde askerȋ alanda başlamış ve imparatorluğun çöküşü önlenmek istenmiştir. Çünkü Osmanlɪ İmparatorluğu’nu yöneten güçler, ordu modernleşmeden imparatorluğun yaşayamayacağını anlamɪşlardɪ. Bunun sonucunda ordunun modernleşmesi için ilk kez Batı normları ve değerleri kabul edilmiştir. Egemen sınıfın hedefi, gücünü korumak ve mümkün olduğu kadar genişletmek olmuştu. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’ndaki egemen güç sahipleri, Avrupa'dan gelen ulusalcı ve liberal fikirlerin imparatorluğu sarsmasɪnı ve I. Dünya Savaşı'ndan sonra da askeri olarak yenilerek dağɪlmasɪnɪ engelleyememiştir.163

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren en etkili Kemalist seçkin unsur, TSK ve Atatürk tarafından kurulan CHP olmuştur. Şüphesiz ki günümüzde Kemalist seçkinleri oluşturan unsurlar sadece TSK ve CHP’den ibaret değildir. Atatürk’ün ideallerini ve kurduğu Cumhuriyet’i bir emanet olarak gören ve benimseyen kesimler diğer siyasal partilerde ve kurumlarda da mevcut olup Atatürk’ün ideallerine ve kurduğu Cumhuriyet’e bağlɪlɪğɪ herhangi bir siyasal parti, kurum veya toplumsal kesimle sɪnɪrlamak mümkün değildir. Fakat Kemalist düşüncenin korunmasɪ ve yaşatɪlmasɪ konusunda TSK’nɪn ve CHP’nin tarihsel bir rolü olmuştur. Nitekim TSK, kendisini Kemalist Cumhuriyet’in bekçisi olarak görürken, CHP ise Atatürk’ün kurduğu parti olarak T.C. siyasi tarihinde en önde gelen partilerden biri olmuş ve günümüzde de TBMM’de anamuhalefet görevini yürütmektedir. TSK, günümüzde de T.C. Anayasasɪ’nɪn 117. Maddesine göre yurt savunmasɪyla görevlidir.164 Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) ise (T.C.

Anayasasɪ’nɪn 118. Maddesi) Cumhurbaşkanı başkanlɪğɪnda, Başbakan ve belirli bakanlarla askerȋ kanatta Genelkurmay Başkanɪ ve kuvvet komutanlarɪ, Türkiye’nin milli güvenlik politikasɪnɪ belirlemektedirler.165

163 Ali Arslan, 2003b, “Türkiye’nin siyasi ve toplumsal değişme sürecinde Ordu ve Türk Askeri

Elitleri”, kaynak: Sosyoloji Araştɪrmalar Dergisi/ Journal of Sociological Reserarch, Nr. 1, 2003, s. 9- 10.

164 Bkz. bu çalɪşma Ek-1. 165 Bkz. bu çalɪşma Ek-1.

Kemalizm ve Atatürkçülük arasɪnda ayrɪm yapan Erol Mütercimler, Kemalizmin devrimci bir ideoloji olduğunu ve sürekli devrimciliği temsil ettiğini ve Marksizm ve Faşizm gibi önceden paketlenmiş bir fikir akɪmɪ olmadɪğɪnɪ belirtmiştir. Bu çerçevede, gerek Fransɪz Devrimi’nin gerekse Sovyet Devrimi’nin önceden ortaya konmuş fikirsel bir temeli varken Kemalizmde veya Atatürkçülükte fikirsel olarak Atatürk belirli düşünce akɪmlarɪndan etkilenmiş olsa da ortaya koyduğu dünya görüşü kendi sentezi olmuştur. Dolayɪsɪyla Kemalizm’i/Atatürkçü dünya görüşünü üreten de ve pratikte uygulayan da Mustafa Kemal’in bizzat kendisi olmuştur. Mütercimler, Atatürkçülüğün ise farklɪ bir söylem ve içerik taşɪdɪğɪnɪ ve “Atatürk’ten sonra Atatürkçülük” olarak tanɪmlanabileceğini dile getirerek bu çerçevede günümüzde “sağ” ve “sol” Kemalizm ayrɪmɪnɪn yaşandɪğɪnɪ ifade etmiş ve Kemalizm’i veya Atatürkçülüğü temsil eden seçkinlerin homojen bir yapɪ arz etmediğini ortaya koymuştur.166

Günümüz Türkiyesinde, genel anlamda, kendilerinin etnik olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve “Türk milleti” kimliğine ait olmadɪklarɪnɪ hissedenler ile dini kimlik çerçevesinde kendini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ait hissetmeyen çevreler Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e karşɪ bir duruş sergilemeyi benimsemişlerdir. Atatürk’ü temsil eden ideallere karşɪ olan bu çevrelerin dɪşɪnda kalan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşlarɪnɪn büyük çoğunluğunun Atatürk’e, Atatürk’ün ideallerine ve Türk milleti’ne miras olarak bɪraktɪğɪ Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağlɪ olduğunu ifade etmek gerekir. Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşɪ duruş sergileyen çevreler aynɪ zamanda günümüzde T.C. Anayasasɪ’nɪn ilk üç maddesi ile 6. ve 66. maddelerine karşɪ da bir duruş sergilemektedirler. 6. maddede, egemenliğin kayɪtsɪz şartsɪz milletin olduğu belirtilerek bu milletin adɪnɪn “Türk milleti” olduğu vurgulanmakta; 66. maddede ise her Türk vatandaşɪnɪn Türk olarak kabul edildiği belirtilmektedir. T.C. Anayasasɪ’nɪn değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesinde ise Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devleti’nin temel nitelikleri ortaya konulmaktadɪr.167

166 Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi…, 2009, s. 848-851. 167 Bkz. Bu çalɪşma Ek-2.

Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi günümüzde geniş çaplɪ ve farklɪ boyutlarda tartɪşɪlmaktadɪr. 28 Şubat 1997’de gerçekleştirilen ve

Postmodern Darbe” olarak nitelenen gelişmeler sonrasɪ ve özellikle Adalet ve

Kalkɪnma Partisi’nin (AKP) Kasɪm 2002’de iktidara gelmesi ile Kemalizm çerçevesinde yapɪlan tartɪşmalar, günümüz Türkiye’sinde önemli bir tartɪşma konusu olmuş durumdadɪr. Bir taraftan Kemalist veya Atatürkçü olarak bilinen kesimler kendi aralarɪnda tartɪşɪrken diğer taraftan Kemalist/Atatürkçü kesimlerle AKP ve etnik/dini kesimleri temsil eden seçkin gruplar arasɪnda tartɪşmalar yaşanmaktadır. Bu mevzu çalɪşmanɪn dɪşɪnda kalmasɪ ve geniş çaplɪ bir incelemeyi gerektirmesi sebebiyle bu çalɪşmada ele alɪnmayacak sadece konunun akɪşɪ içerisinde bu konuya çok kɪsaca değinilecektir.

28 Şubat 1997’de gerçekleştirilen ve postmodern darbe olarak tanɪmlanan süreçle birlikte Haziran 1996’da kurulmuş olan Refahyol koalisyon hükümeti dağɪlmɪṣ ve Refah Partisi Ocak 1998 ‘de kapatɪlarak partinin genel başkanɪ Necmettin Erbakan’a ve parti yöneticilerine siyaset yasağɪ getirilmiṣtir. Refah Partisi’nin laiklik karşɪtɪ tutum içerisinde olduğu iddia edilerek kapatɪlmasɪna tepkiler olmuş ve Refah Partisi’nin kapatɪlmasɪnɪn gerçek sebebinin laiklik karşɪtlɪğɪ ve irtica değil, gerçekte yüz yɪlɪ aşan bir süredir yaşanan “devletçi seçkin ile halk” arasɪndaki ayrɪşmanɪn bu süreçteki yansɪmasɪ olduğu iddia edilmiştir.168 Daha sonra

Fazilet Partisi olarak tekrar kurulan partinin içinde kendilerini “yenilikçi kanat” olarak adlandɪran başta Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül olmak üzere bir grup partili ayrɪlarak Ağustos 2001’de AKP’yi kurmuş ve AKP Kasɪm 2002’deki seçimleri kazanarak hükümet olmuştur. AKP, Kasɪm 2002 sonrasɪ süreçten günümüze kadar T.C. devletini yönetmektedir.

AKP’yi eleştiren çevreler, başta Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül olmak üzere AKP hükümetinin; ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”ni desteklediğini ve yeni osmanlɪcɪ bir politik vizyon benimseyerek T.C. devletini yɪkarak AKP’nin benimsediği din temelli bir devlet kurmayɪ planladɪğɪnɪ ileri sürmektedirler. Bu çevreler, bu çerçevede AKP’nin etnik ve dini bölücülüğün önünü açtɪğɪnɪ ve Batɪ

Emperyalizmi’ne Türkiye’nin parçalanmasɪ konusunda bilerek destek verdiğini ileri sürerek Türkiye’nin yeni bir “Sevr tehlikesi” ile karşɪ karşɪya olduğunu ve AKP’nin üstü kapalɪ bir “karşɪ devrim” süreci yürüttüğünü ileri sürmektedirler. AKP’nin Türkiye’yi Batɪ Emperyalizminin de talepleri doğrultusunda eyaletlere bölmeyi planladɪğɪnɪ ve bu bağlamda T.C. Anayasası’nɪn değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesini değiştirmeyi planladɪğɪnɪ ileri süren bu çevreler, hedefin, Cumhuriyet’in yüzüncü yɪlɪ olan 2023 yɪlɪnda bu parçalanmanɪn gerçekleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldɪrarak Mustafa Kemal ve arkadaşlarɪndan rövanş almak olduğunu ileri sürmektedirler.169 Kemalist aydɪnlarɪn, ulusal çɪkarcɪ ve

bağɪmsɪzlɪkçɪ üniter devletten ve sivil toplumdan yana olmasɪ gerektiğini dile getiren Mütercimler, günümüzde Türkiye’nin bölünmesine yönelik etnik ayrɪmcɪlɪktan yana olan kesimler ile şeriat düzeni isteyen kesimlere karşɪ Kemalist aydɪnlarɪn başarɪsɪz olduklarɪnɪ ifade etmiştir.170

Atatürk konusunda Kemalist/Atatürkçü kesimlerin kendi aralarɪndaki çelişkileri ortaya koyan güncel bir tartɪşma konusu olan olay, Atatürk’ün portresinin bir CHP’li milletvekili tarafɪndan CHP’li milletvekillerinin bulunduğu bir odada duvardan indirilerek çöpe atɪlmasɪ olayɪ olmuştur. Sadece Kemalist/Atatürkçü kesimlerin değil Türkiye genelinde tartɪşɪlan ve toplumun genelinde tepkiye yol açan bu olay, CHP Ankara milletvekili Aylin Nazlɪaka’nɪn yaşanan bu olayɪ basɪna açɪklamasɪ ile duyulmuş ve basɪnda ilk önce Atatürk’ün portresini ҫöpe atanɪn Zeynep Altɪok ismi geçse de, Aylin Nazlɪaka bu olayɪn kimin tarafɪndan gerçekleştirildiğini açɪklamamɪştɪr. Fakat bu olayɪn kamuoyu tarafɪndan duyulmasɪ ve basɪn-yayɪn yolu ile tartɪşɪlmasɪ ve büyük bir toplumsal tepki meydana getirmesi CHP üzerinde büyük bir baskɪ oluşturmuştur. Bu gelişmenin ardɪndan CHP Parti Meclisi (PM) “olmayan bir olayɪ olmuş gibi gösterdiği” gerekçesiyle Aylin Nazlɪaka’yɪ partiden kesin ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk etmiştir. PM’yi ağlaya ağlaya terk eden Aylin Nazlɪaka ise dɪşarɪda bekleyen gazetecilere “olay ismim kadar gerçek” demiş ve o milletvekilinin “yeni şeyler söylemek lazɪm” ifadesini kullanarak bu olayɪ gerçekleştirdiğini ifade etmiştir. PM’de ise CHP Ankara

169 AKP’ye yönelik genel boyutta eleştiri için bkz. Aydɪn Keleşoğlu, 2023 Kemalist Cumhuriyet’in Sonu, Togan Yayɪnlarɪ, İstanbul 2011, s. 350-373.

milletvekili olan Necati Yɪlmaz PM üyelerine Nazlɪaka’nɪn kastettiği kişinin kendisi olduğunu dile getirerek bu olayɪn asɪlsɪz ve gerçek dɪşɪ olduğunu ileri sürmüş ve “Ben Atatürk’ün posterini indirmedim” açɪklamasɪnda bulunarak İstanbul milletvekili Ali Özcan’ɪ şahit göstermiştir.171 Aralɪk 2015’te gerçekleşen ve Ocak-Şubat 2016’da

Türkiye’nin önemli iç politik tartɪşmalarɪndan biri olan bu olayɪn sorumlu ismini açɪklamayan Aylin Nazlɪaka, bunu bu kişiyi korumak için değil, kendisinin ilkesi gereği olayɪn faili olan kişinin ismini açɪklamadɪğɪnɪ ifade etmiştir. CHP Genel Başkanɪ Kemal Kɪlɪçdaroğlu ise “Aylin Hanɪm’ɪn bana verdiği isim Necati Bey’di.

Böyle bir şey olmadɪ, olamaz, olduğuna da hiçbir zaman inanmadɪm. Üzerini kapatmadɪk, üzerine soğukkanlɪlɪkla gittik. Atatürk sadece CHP’nin değil Türkiye’nin kurucusudur.” ifadesini dile getirmiştir.172 Bu olay göstermektedir ki Atatürk ve

Cumhuriyet konusu günümüz Türkiye’sinde farklɪ boyutlarda tartɪşɪlmaktadɪr. CHP’de yaşanan bu olayɪn Erol Mütercimler’in belirttiği gibi günümüz Türkiyesinde Kemalist kesimlerin kendi içinde de bir bölünmüşlük yaşadɪğɪna ve Kemalist seçkinlerin, Atatürk’ün ideallerini ve mirasɪnɪ benimsemekte ve temsil etmekte yeteri kadar başarɪlɪ olamadɪklarɪna işaret etmektedir.