• Sonuç bulunamadı

5.2.2.1 2003 Irak Savaşı Öncesi ve Krize Giden Süreҫ

Afganistan işgali ile ABD, 11 Eylül sonrasında belirlediği ilk hedefine ulaşmɪştɪr. Afganistan işgalinden sonra Bush yönetimi bu defa uluslararası terörle mücadele kapsamında Irak’ɪ dolayɪsɪyla Saddam Rejimi’ni bir sonraki hedef olarak belirlemişti. Bush Doktrini’nde ortaya konan önalɪcɪ savaş, bu aşamada tartɪşɪlmɪş ve uygulanmasɪ Bush yönetimince benimsenmişti. Fakat önalɪcɪ savaş, uluslararasɪ hukuka aykɪrɪ bir savaş türü durumundaydɪ ҫünkü herhangi bir ülkeye saldɪrɪ olmadan veya böylesi bir saldɪrɪ hemen hemen kesinleṣmiş bir durum arz etmeden herhangi bir devlete savaş açmak uluslararasɪ hukuka aykɪrɪ hareket etmek anlamɪna gelecekti. Uluslararasɪ hukuk, ortaҫağa dayanan ve günümüze kadar ortak bir

referans noktasɪ olarak devam eden adil savaş doktirinine dayanmakta ve bu doktrin, her türlü barɪş alternatiflerini tüketmeden güҫ kullanɪlmasɪnɪ yasaklamaktaydɪ. Fakat Bush yönetimi, Irak'taki Saddam rejimi’nin uluslararası barış için büyük tehlike oluşturduğunu ileri sürmekte ve Bağdat’ɪ hem kitle imha silahları üretmeyi planlamakla hem de El-Kaide gibi radikal dinci gruplara destek vermekle suçlayarak bu tehlikeyi harekete geçmeden ortadan kaldɪrmayɪ istemekteydi. Bush yönetimi, Afganistan'da Taliban örgütünü yok etmek istediği gibi Irak’ta Saddam rejimi’nin de etkisiz hâle getirilmesi gerektiği konusunda uluslararası kamuoyunu ikna etmeye çabalamıştɪ. Fakat Bush yönetiminin, Afganistan'da olduğu gibi Saddam Hüseyin'in radikal dinci terörist gruplarına destek verdiği ve kitle imha silahlarɪ üretmek istediği şeklindeki iddialarɪ bu defa uluslararası kamuoyunu ikna edememiş ve ABD, Afganistan Savaşɪ’nda olduğu gibi uluslararasɪ kamuoyunun desteğini alamamɪştɪ. Uluslararasɪ kamuoyu, Saddam rejimi’ne karşɪ şiddet kullanmak yerine Bağdat yönetimi ile ABD arasɪndaki sorunun BM'nin dahil olduğu bir çözüm platformu oluşturularak çözülmesini benimsemişti. Beyaz Saray’ɪn Irak’a müdahale etme planɪnɪ sadece Tony Blair yönetimindeki İngiltere açɪkça desteklemiştir.333

Türkiye'de genel olarak Amerika'nın Irak Savaşɪ planlarına yönelik iki farklɪ grup oluşmuştu. Birinci grup, ABD’nin Irak Savaṣɪ’na karṣɪ olan; Kemalist, ulusalcı, milliyetçi, dini hassasiyeti olan çevrelerdi ve bu grup Türkiye’nin güvenlik ve ekonomik açıdan ciddi ölçüde zarar göreceğini ileri sürmüştü. İkinci grup ise genel ҫerҫevede savaşa karşɪ olsalarda, Irak'ın komşusu olarak Türkiye'nin öyle ya da böyle savaştan etkileneceğini ve bu sebeple de kendi konumunu Amerikan planları ile uyumlu hâle getirmesi gerektiğini ve gelişmelerden ve olası savaştan kendini korumasɪ gerektiğini savunmuştu. Washington'a verilecek "hayır" cevabınɪn, Bush yönetimini Irak'a saldırmaktan ve Saddam Rejimi’nin gücünü ortadan kaldırma planından alıkoymayacağınɪ belirtmişlerdi. Ayrɪca Türkiye zaten Irak Savaşɪ’nɪ önleyebilecek güce sahip değildi. Türkiye en azından Irak'ın geleceği konusundaki

müzakere masasına oturma ve karar verme imkânɪna sahip olabilecekti ve bu da Türkiye’nin çɪkarlarɪ için uygun olurdu.334

2001 Afganistan müdahalesinde Bülent Ecevit başbakanlɪğɪndaki ANAP, DSP ve MHP koalisyonu müslüman dünya içinde ABD’ye destek verdiğini açɪklayan ilk devlet olmuştu. Türkiye, 11 Eylül 2001 saldɪrɪlarɪ sonrasɪ Afganistan’a asker göndermiş ve Afgan polis ve askerlerinin eğitimi başta olmak üzere Afganistan’da önemli görevler üstlenmiş ve başarɪ ile bu görevleri yerine getirmişti. Mark Parris’e göre Türkiye, şimdi de Irak’ta ABD’ye önemli destek sağlayacak konumda idi ve Irak’a yönelik uygulanacak her türlü ABD stratejisi için vazgeçilmez bir müttefikti. Ayrɪca Türkiye, ABD ile İslam dünyasɪ arasɪndaki ilişkilerde önemli bir rol oynayan ve İslam ile Batɪ dünyasɪ arasɪnda çelişkilerin olmadɪğɪnɪ gösteren önemli bir aktördü.335 Başbakan Bülent Ecevit’in Ocak 2002’de Washington’u

ziyaret etmesi, 11 Eylül 2001 sonrasɪ Türkiye-ABD arasɪnda en üst düzeyde gerçekleşen ilk buluşma olmuştu. Bir taraftan Ecevit hükümeti önemli bir ekonomik kriz süreci yaşɪyor ve ABD’den yardɪm talebinde bulunuyor, diğer taraftan ise ABD 11 Eylül sonrasɪ süreçte Türkiye’den teröre karşɪ desteğini devam ettirmesini istiyordu.336 Ecevit ile Bush arasɪndaki görüşmelerde Irak konusu önemli bir konu olmuş ve Başbakan Ecevit, ABD dönüşünden sonra Saddam Hüseyin’e mektup yazarak ABD’nin Saddam Hüseyin’e yönelik stratejisinde ciddi olduğunu belirtmişti. Ecevit, Irak’ɪn yeni bir tehdit ile karşɪ karşɪya bulunduğunu dile getirerek “Eğer

durum ciddi olmasa size bu hatɪrlatmada bulunma zorunluluğunu duymazdɪm.”

diyerek Saddam Hüseyin’i uyarmɪştɪ.337 Ecevit hükümeti, bir taraftan 2002’nin ilk aylarɪnda ABD’nin Irak stratejisi çok belli olmasa da tedirginlik içinde gelişmeleri

334 İdris Bal, „Türkiye-ABD İliṣkileri ve 2003 Irak Savaṣɪnɪn getirdikleri“, kaynak: İdris Bal (edit..): 21. Yüzyɪlda Türk Dɪṣ Politikasɪ, geniṣletilmiṣ 2. basɪm, Nobel Yayɪn Dağɪtɪm, Ankara 2004, s. 168-

169.

335 Mark Parris, „Ecevit To Washington: Opportunities For U.S.-Turkish Relations“, Policywatch, Number 592, January 10, 2002, http://www.washingtoninstitute.org/policy-

analysis/view/ecevit-to-washington-opportunities-for-u.s.-turkish-relations (09.06.2004).

336 Sedat Ergin, „Washington, Ecevit’in elini güҫlendirecek“, 15 Ocak 2002,

http://www.hurriyet.com.tr/washington-ecevitin-elini-guclendirecek-48501 (07.02.2004).

337 Murat Yetkin, „ABD Saddam‘ɪ vurmaya hazɪrlanɪyor, 05.02.2002,

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat-yetkin/abd-saddami-vurmaya-hazirlaniyor-623304/ (05.06.2004).

izlemekte diğer taraftan Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ortamɪ ile mücadele etmek durumundaydɪ.

Nitekim Temmuz 2002’de Türkiye’ye gelen ABD Savunma Bakanı vekili Paul Wolfowitz, ABD’nin Irak’a askeri müdahalede bulunacağɪnɪ açɪkça ifade etmiş ve hem Ecevit ile hem de Genelkurmay üst kademesine ABD’nin Saddam Hüseyin’i devirmek için kararlɪ olduğunu ifade etmişti. Wolfowitz, ABD’nin askeri stratejisi konusunda ayrɪntɪlara girmese de Türkiye’nin ABD’ye vereceği desteğin çok önemli olacağɪnɪ belirtmiş ve Türkiye’nin kararɪna göre ABD’nin kendi askeri planlamasɪnɪ yapacağɪnɪ dile getirerek ABD’nin Türkiye’ye Irak’a askerȋ müdahalesinde ne derece önem verdiğini ortaya koymuştu. Wolfowitz, Türkiye bu harekata katɪlsa da katɪlmasa da Irak’a askerȋ operasyon düzenleneceğini söyleyerek Ankara’nɪn görüşlerini ABD’ye bildirmesini istemişti. Ecevit ise Wolfowitz’e “Atacağɪnɪz

adɪmlarɪ önceden bilmek isteriz.” diyerek Türkiye’nin askerȋ müdahaleyi doğrudan

reddetmediğini ortaya koymuştu.338 Ecevit hükümeti bir taraftan Irak konusunda

sɪkɪşɪrken diğer taraftan zor bir ekonomik süreci atlatmaya çalɪşmakta idi. Fakat Koalisyon’a karşɪ tepkiler o kadar artmɪştɪ ki sonunda seçime karar verilmişti.

Ecevit hükümeti, bir taraftan iç politikada sɪkɪşmɪş diğer taraftan Kuzey Irak’taki gelişmelerden dolayɪ kendini baskɪ altɪnda hissediyordu. Ecevit hükümeti Kuzey Irak konusunda üç noktada rahatsɪzlɪğɪnɪ dile getirmişti. Birincisi: ABD’nin bölgedeki Kürt liderlerle görüşmelerde bulunmasɪ ve Türkiye’ye bu konuda herhangi bir bilgi vermemesi. İkincisi: Irak’taki Türkmenlerin bu görüşmelere çağrɪlmamasɪ ve ABD tarafɪndan dɪşlanmasɪ. Üçüncüsü: ABD’nin Türkiye’ye: “Merak etmeyin,

Kürt Devleti kurdurtmayɪz” demesine rağmen Kuzey Irak’ta Kürt Devleti’nin fiilen

kurulmakta olmasɪydɪ. Ecevit bu gelişmelerden endişe ediyor ve Irak’a yapɪlacak askerȋ müdahale ile devrilmesi planlanan Saddam Hüseyin’den sonra Irak’ɪn durumunun ne olacağɪ konusu Ankara’yɪ ciddi şekilde sɪkɪntɪya sokuyordu. Bu aşamada, kulislerde ABD’nin Irak müdahalesi için Türkiye’den İncirlik üssü, Malatya, Diyarbakɪr, Muş ve Batman havalimanlarɪnɪ kullanma talebinde bulunacağɪ

338 Sedat Ergin, „Ecevit bu kez ABD’ye esnek“, 18 Temmuz 2002,

ve bunun yanɪnda Silopi’yi askerȋ harekat üssü olarak kullanmayɪ istediğine dair söylentiler yayɪlmɪş, Baṣbakan Ecevit ise bu söylentileri yalanlamɪştɪ.339

Ankara’nɪn endişelerine kulak veren ABD, Kuzey Irak’taki Kürt örgütleri uyarmɪş ve buna bağlɪ olarak Ekim 2002’de “Ulusal Kürt Parlamentosu” toplantɪsɪnda Barzani ve Talabani ihtiyatlɪ konuşmuş, Türkiye’yi karşɪlarɪna alacak önemli bir açɪklamada bulunmamɪş ve meclisin ileride Türkmenlere de açɪk olacağɪnɪ söylemişlerdi. ABD Dɪṣişleri Bakanɪ Colin Powell, Kürt Parlamentosu’na gönderdiği kutlama mesajɪnda hem Irak’ɪn toprak bütünlüğüne vurgu yaparak Ankara’yɪ memnun etmek istemiṣ hem de Kürtleri Saddam rejimi’ne karşɪ bir müttefik olarak gördüğünü açɪklayarak Irak’ɪn çoğulcu yapɪsɪna vurgu yapmɪṣ ve Kürtleri memnun etmek istemiṣti.340 Fakat sekiz yɪl aradan sonra tekrar toplanan Kürt

Parlamentosu’nun Türkiye’ye karşɪ ihtiyatlɪ olmasɪna rağmen uzun bir süredir Kuzey Irak’taki gelişmeleri endişe ile izleyen Ankara, Barzani ve Talabani’ye güven duymuyordu. Barzani ve Talabani’nin “Bağɪmsɪz bir Kürt devleti kurma amacɪnda

değiliz. Federal bir Irak içinde bölgesel otonomi istiyoruz.” açɪklamasɪ Ankara’yɪ

tedirgin etmişti. Bu gelişmelerin ardɪndan Cumhurbaşkanɪ Ahmet Necdet Sezer, Baṣbakan Ecevit başkanlɪğɪnda hükümet yetkililerini, Genelkurmay başkanlɪğɪnda TSK üst düzey yetkililerini ve Milli İstihbarat Teṣkilatɪ (MİT) Müsteşarɪnɪ toplantɪya davet ederek Kuzey Irak’taki gelişmeler hakkɪnda bu toplantıda yer alan yetkililerle istişarede bulunmuştu. Bu üst düzey toplantɪ sonunda ABD’nin Irak müdahalesi sonucu Irak’ɪn parçalanabileceği dile getirilerek Türkiye’nin kaygɪsɪ ifade edilmiş ve Irak’a yapɪlacak askeri operasyonun uluslararasɪ hukuk’a uygun olmamasɪ durumunda Türkiye’nin bu askeri müdahaleye katɪlmayacağɪ açɪklanmɪştɪ.341

Ankara’nɪn bu çɪkɪşɪ, ABD’nin Irak’a askerȋ müdahalesinin Türkiye ile gerginliklere yol açacağɪna işaret etmekteydi. Fakat Türkiye’nin seçim sürecinde olmasɪ, ABD’yi Irak konusunda biraz daha beklemeye ve Türkiye’de kurulacak hükümete göre hareket etmeye sevk etmişti. Nitekim, Ağustos 2002’de Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanɪ olmasɪ, 03 Kasɪm 2002 seçimlerinde AKP’nin birinci parti

339 Murat Yetkin, „Amerika’ya iki uyarɪ“, 01.08.2002,

http://www.radikal.com.tr/yazici.php?haberno=45207&tarih=01/08/2002&yollayan_s... (05.06.2004).

340 Sedat Ergin, „Ankara-Erbil Washington üҫgeni“, 08 Ekim 2002,

http://www.hurriyet.com.tr/ankara-erbil-washington-ucgeni-102270 (07.02.2004).

olarak seçimlerden çɪkmasɪ ve yeni hükümeti kurmasɪ Türkiye’de yeni bir politik sürecin başlamasɪna yol açmɪştɪ.

ABD’li yetkililer Türkiye’deki seçimlerden önce Irak konusunda açɪklamalarda bulunuyor ve ABD’nin de Irak sorununun siyasi yollardan çözülmesini temenni ettiğini dile getiriyorlardɪ. Fakat askerȋ operasyon kaçɪnɪlmaz hâle gelirse Türkiye’yi ABD’nin yanɪnda görmek istediklerini de ifade eden ABD’li yetkililer, eğer Türkiye askerȋ müdahaleye katɪlmaz ise ABD’nin bu müdahaleyi Ankara’sɪz da gerçekleştireceğini belirtiyorlardɪ. 29 Ekim’de Cumhurbaşkanlɪğɪ davetine katɪlan Genelkurmay Başkanɪ Hilmi Özkök, ABD’li bir yetkilinin Kuzey Irak konusundaki sorusuna “Biz karɪṣmayɪz. Siyasi otorite karar alɪr, biz de

uygularɪz.” cevabɪnı veriyordu.342 AKP hükümeti ile görüşmelere başlayan ABD

yetkilileri, AKP hükümetinden Irak’a müdahale çerçevesinde Türkiye’de kullanmak istediği havaalanlarɪnɪn teknik kapasitesinin tespit edilmesi veya arttırılması ve muhtemel bir savaş öncesinde bu havaalanlarɪnɪn modernize edilebilmesi için keşif talebinde bulunmuştu. Bu talep doğrultusunda her iki tarafɪn askerȋ yetkilileri keşif faaliyetlerinin nerelerde olacağɪ konusunu görüşecek ve bir mutabakat belgesi çerçevesinde yazɪya dökecek ve ona göre hareket edeceklerdi. Bu gelişme, AKP hükümeti tarafɪndan kamuoyuna duyurulmamɪş ve Türkiye’de Irak konusunda var olan hassasiyet sebebi ile sessizce yürütülmüştü.343 4-10 Kasım 2002 tarihlerinde

ABD'de bulunan yeni Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Amerikalı mevkidaşlarɪnɪ Irak sorunu konusunda bilgilendirerek Irak sorununun savaşsɪz çözülmesi gerektiğini dile getirmişti. Özkök, bir gazetecinin “ABD ile olan görüş farklɪlɪklarɪnɪn giderilip

giderilemediği” sorusuna bunun geniş bir konu olduğunu ve görüş farklɪlɪklarɪnɪn

olmasɪnɪn normal bir durum olduğunu ve bunlarɪn zamanla çözülebileceğini belirtmişti. Washington’da en üst düzeydeki askerȋ ve siyasȋ yetkililerle görüşen Özkök, görüşmelerin “çok verimli ve yapɪcɪ” geçtiğini belirtmiş ve Türkiye’nin Irak konusundaki düşüncelerini ilettiğini ifade etmişti.344

342 Murat Yetkin, „ABD’den mesaj var“, 31.10.2002,

http://www.radikal.com.tr/yazici.php?haberno=54944&tarih=31/10/2002&yollayan_s... (05.06.2004).

343 Sedat Ergin, „ABD’ye sessizce verilen izin“, 21.12.2002,

http://www.hurriyet.com.tr/abdye-sessizce-verilen-izin-117012 (07.02.2004).

344 “Özkök: Türkiye savaṣ istemiyor“, 06.11.2002, http://www.hurriyet.com.tr/ozkok-turkiye-savas-

AKP lideri Tayyip Erdoğan, Aralık 2002'nin başında Bush yönetimi'nin daveti üzerine ABD’ye gitmişti. AKP, 03 Kasım 2002'de seçimleri kazanmış olsa da Erdoğan Başbakan olamamıştɪ çünkü 1998'den bu yana Anayasa’ya aykırı hareket etmesi nedeniyle ömür boyu siyasi yasaklı durumundaydɪ (Mart 1999'dan Temmuz 1999'a kadar tutuklu olarak hapiste kalmɪştɪ.). Ancak AKP, hükümeti devraldıktan sonra bir Anayasa değişikliği ile Tayyip Erdoğan’ɪn ömür boyu siyasi yasaklılık durumunu ortadan kaldɪrmɪş ve 09 Mart 2003’te Siirt’te milletvekili yenileme seçiminde TBMM’ye girmeye hak kazanmɪştɪ. 11 Mart 2003'te Başbakan olan Abdullah Gül istifa etmiş ve 14 Mart 2003’te Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak 59. hükümeti kurmuş ve AKP, Erdoğan başbakanlɪğɪnda yoluna devam etmişti.

Türkiye ile ABD arasɪndaki görüşmeler, ABD’nin Irak’a müdahalesi bağlamɪnda askerȋ ve siyasȋ olarak en üst düzeyde devam ederken uluslararasɪ kamuoyunda genel hava ABD aleyhine gelişmekte idi. ABD’nin Avrupalɪ müttefikleri dahil bir ҫok devlet, ABD’nin Irak’a müdahale etme planlarɪnɪ BM Sözleşmesinin 7. bölümünün 39. maddesi gereğince olumsuz olarak karşɪlamɪştɪ. Çünkü BM Antlaşmasının 39. maddesine göre BMGK, uluslararası ilişkilerde barışın bozulup bozulmadığı veya saldırı eylemlerine yönelik tehditlerin var olup olmadığı konusunda karar verme yetkisine sahipti ve ABD’nin müdahalesi bu madde bağlamɪnda gerçekleştirilmeliydi.345 Bu madde, herhangi bir BM üyesi devletin

uluslararası çatışmalarda tek başına hareket ederek başka bir devlete savaş aҫmasɪnɪn veya müdahale etmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu ortaya koymaktaydɪ. Saddam Rejimi’nin ABD için gerçekten de bir tehlike oluşturup oluşturmadɪğɪnın önce BM Güvenlik Konseyinde belirlenmesi ve ardından tehlike oluşturduğu kanaati doğrulanarak ABD’nin Güvenlik Konseyi'nden Bağdat'tan gelen bu tehlikeye karşı tedbir almasını talep etmesi söz konusu idi. BM, 08 Kasım 2002 tarihinde, 1441 numaralı karar ile Irak'tan BM ile birlikte çalışmasının talep edilerek ABD’nin iddialarɪnɪn doğru olup olmadɪğɪnɪn ortaya çɪkartɪlmasɪ gerektiğine karar vermişti. Güvenlik Konseyi, Bağdat yönetiminden BM yetkililerinin denetleme talebinde

345 BM Sözleṣmesi, 7. Bölüm, madde 39, kaynak: http://www.un.org/en/sections/un-charter/chapter-

bulunduğu her yere, Saddam Hüseyin’in sarayɪ dahil, derhal koşulsuz şekilde erişiminin sağlanmasɪnɪ istedi. Bu aşamada, 03 Aralɪk 2002’de Saddam Hüseyin, Kuveyt’ten yaptɪklarɪndan dolayɪ özür dilemiş ve 07 Aralık 2002 tarihinde 11.807 sayfalɪk silah bildirim raporunu BM yetkililerine göndermişti. Uluslararasɪ Atom Enerjisi Kurumu (International Atomic Energy Agency-IAEA) ve Birleşmiş Milletler İzleme, Gerçekleme ve Denetleme Komisyonu (United Nations Monitoring, Verification and Inspection Commission-UNMOVIC) denetçileri, 14 Şubat 2003’te Irak’ta kitle imha silahlarɪna kanɪt olabilecek önemli bir bulguya ulaşamadɪklarɪnɪ fakat sebebi izah edilemeyen pek çok parça ve maddelere rastladɪklarɪnɪ Güvenlik Konseyi’ne bildirmişlerdi. Bunun yanɪnda IAEA ve UNMOVIC denetçileri, Bağdat'ın kendileriyle birlikte çalıştıklarını rapor etmiş olsalar da talep ettikleri işbirliği istedikleri ölçüde değildi. UNMOVIC Başkanı Hans Blix, Bağdat hükümetini denetimleri aksatmakla ve kimyasal ve biyolojik malzemelerle ilgili şüphelenilen yerlerin açɪklamasɪnɪ tam olarak yapmamakla suçlamɪştɪ. 24 Şubat 2003’te ABD, İngiltere ve İspanya, Irak’ɪn BM’nin 1441 numaralɪ kararɪ bağlamɪnda ikna edici deliler ortaya koyamadɪğɪ ile ilgili karar tasarɪsɪnɪ Güvenlik Konseyi’ne sunmuşlar fakat Çin, Rusya ve Fransa’nın bu tasarɪyɪ reddedeceklerini bildirmeleri üzerine bu tasarɪ geri çekilmişti.346

BMGK'nin üç üyesi olan Fransa, Rusya ve Çin, Irak'a şiddet uygulanmasına karşı olduklarını açɪklamɪşlardɪ. Irak'a karşı şiddet kullanılması konusuna karşı çıkanların sayɪsɪ ABD için önemli bir göstergeydi çünkü Saddam Rejimi’ne karşı olası bir savaş durumunda 2001 yılının sonunda Afganistan'da olduğu gibi aynı uluslararası desteği alamayacağɪ ortadaydɪ. ABD'nin komşuları Kanada ve Meksika’nɪn yanɪnda Ortadoğu'daki önemli NATO müttefiki Türkiye dahi Irak ile olan sorunun savaşla çözülmesine karşɪ olduklarɪnɪ ifade etmişlerdi. Kuala Lumpur'da Şubat 2003'te “Blok Dışı Ülkelerin Hareketi”nin (Non-Aligned Movement - 114 üyeli) on üçüncü buluşmasında bu organizasyon, Irak'ın BM’nin 1441 sayılı kararına uyması gerektiğini ve ABD'nin buna karşı tek taraflı şiddet

346 Steven W. Hook-John Spanier, Amerikan Dɪṣ Politikasɪ…, 2014, s. 304-305; Merve Mesҫioğlu,

Kuvvet Kullanma Yasağɪ ve ABD’nin 2003 Irak Müdahalesi, 23 Mart 2013, kaynak: http://akademikperspektif.com/2013/03/23/kuvvet-kullanma-yasagi-ve-abdnin-2003-irak-mudahalesi/ (25.12.2015).

uygulamaktan kaçınması gerektiğini açıklamıştɪ. Fakat buna paralel süreçte Amerikan askerlerinin Ortadoğu sevkiyatɪ devam etmiş ve Şubat 2003 ortalarına kadar 150.000 ABD askeri Ortadoğu’ya gönderilmişti.347

Irak’a karşɪ müdahale olasɪlɪğɪnɪn artmasɪ nedeniyle Türkiye, 10 Şubat 2003 tarihinde NATO’dan Irak'a karşı bir savaş çıkması durumunda koruma talep etti çünkü Türkiye kendisini Irak'tan saldırı gelebileceğine ilişkin tehdit altında hissetmişti. NATO Antlaşmasının 4. maddesi nedeniyle Türkiye, Saddam rejimi’nden kaynaklanacak güvenlik tehdidi ile ilgili olarak NATO ortaklarından görüşme talep etmişti. Türkiye ve ABD, Irak'tan gelecek bu tür bir tehdide karşı tedbir olarak AWACS uçaklarının ve Patriot füzelerinin NATO’nun girişimi ile Türkiye'ye yerleştirilmesini talep etmiş, NATO Genel Sekreteri George Robertson, Türkiye’nin endişesinin haklɪ ve gerçek olduğunu ifade etmişti. Ancak bu talebin gerçekleştirilmesi, Fransa, Almanya ve Belçika tarafından engellenmişti. Bu engel bir hafta sonra aşılabilmiş ve Türkiye'nin NATO’daki müttefiklerine olan güvenini sarsmıştır. Bu durum, aynı zamanda üyelerin arasɪnda güven sorununun olduğunu göstermiş ve NATO içerisindeki fikir ayrɪlɪğɪna önemli bir işaret olmuştur. NATO Genel Sekreteri Robertson, bu gelişmenin ciddi ve zor bir durum olduğunu belirtmiş, ABD’nin NATO elçisi Nicholas Burns ise bu durumu, üç devletin talihsiz kararɪ olarak nitelemiş ve NATO’nun inanɪrlɪlığɪnɪn sorgulandɪğɪnɪ belirtmiştir.348 ABD ve

İngiltere’nin çabalarɪ ile Almanya, Fransa ve Belҫika ikna edilmiş ve 16 Şubat 2003’te NATO, Türkiye’nin talebini onaylamɪştɪr. NATO’nun aldɪğɪ bu kararla Türk hava sahasɪ savunulacak fakat Türkiye’nin savaşa dahil olmasɪ durumunda bu karar geçerli olmayacaktɪ. Nitekim Türkiye’nin NATO elçisi, Türkiye’nin Kuzey Irak’a herhangi bir müdahalede bulunmayacağɪna dair garanti vermişti.349 Bu gelişme

ileriki süreçlerde Kemalist seçkinler tarafından dile getirilerek Türkiye’de NATO karşıtı görüşlerin güçlenmesine yol açmıştɪr.

Bu arada IAEA, UNMOVIC ve Bağdat arasında Irak'taki kimyasal-biyolojik silahların denetimi konusundaki müzakereler devam etmiş ve Irak sorununun barɪṣҫɪl

347 Tayyar Arɪ, a.g.e., 2004, s. 503-504.

348 Tiefe Krise in der NATO, Frankfurter Allgemeine Zeitung, 11.02.2003, s. 2. 349 “Vorbeugende Stationierung“, Frankfurter Allgemeine Zeitung, 25.03.2003, s. 6.

yollardan ҫözülmesini Fransa, Çin ve Rusya desteklemeye devam etmişlerdir. Washington ise buna karşılık Saddam rejimi’ni IAEA ve UNMOVIC'nin incelemelerini engellemekle ve sahte belge sunmakla suçlamɪştɪr. Bush yönetimi, BM Güvenlik Konseyi’nden istediği kararɪ çɪkartamayacağɪnɪ bu süreçte anlamɪştɪ çünkü Rusya, Fransa ve Almanya açɪkça savaşa karṣɪ olduklarɪnɪ açɪklɪyorlar ve BMGK’nɪn geçici üyeleri de Rusya, Fransa ve Almanya’nɪn konumunu destekliyorlardɪ. Fakat Bush yönetimi, Irak’a askeri müdahaleden vazgeҫmemiş ve Başkan Bush, 17 Mart 2003’te Saddam Hüseyin’e ultimatom göndererek kendisinin ve oğullarɪnɪn 48 saat içinde Irak’ɪ terk etmesini istemiş yoksa ABD’nin askerȋ müdahalede bulunacağɪnɪ ilân etmişti. ABD'nin Irak Savaşɪ’na diğer bir önemli engel de 01 Mart 2003'te TBMM’nin Amerikan güçlerinin Türk topraklarında