• Sonuç bulunamadı

Derinleşen İnşacılık-Rasyonalizm Tartɪşmasɪ ve İnşacɪ Kuram’ɪn Uluslararasɪ İlişkiler Alanɪndaki Yükseliş

2. TEZİN KURAMSAL VE YÖNTEMSEL ÇERÇEVESİ 1 Tezin Kuramsal Çerçeves

2.1.2 Derinleşen İnşacılık-Rasyonalizm Tartɪşmasɪ ve İnşacɪ Kuram’ɪn Uluslararasɪ İlişkiler Alanɪndaki Yükseliş

Fearon ve Wendt’e göre rasyonalizm-inşacılık tartışmasınɪn odak noktası, doğrudan Uİ disiplini değil, Uİ disiplinindeki araştɪrmalarɪn nasɪl yapɪlmasɪ

38 Alexander Wendt, „Anarchy is what states make of it: the social construction of power politics“, International Organization, 46, 2, Spring 1992, s. 391-393.

39 Alexander Wendt, „Anarchy is what states make of it“…, 1992, s. 394-395.

40 Alexander Wendt, „Constructing İnternatinal Politics“, İnternational Security, Vol. 20, No. 1,

gerektiğidir. Bu iki eğilim arasında önemli derecede farklɪ yaklaşɪmlar bulunmakla birlikte benzerlikler de bulunmaktadır. Bu tartışmanın en önemli konuları, bir taraftan düşüncelerin dünya politikasının bir konusu olarak görülüp görülmediği ve görülüyorsa ne şekilde görüldüğü ile ilgili olurken diğer taraftan uluslararası aktörler ve yapılar arasındaki ilişkilerle ilgilidir.41 Rasyonalistler, varsayımlarında ve

argümanlarında mikroekonomi merkezli tasarɪmlarɪ (rasyonel seçim, yararı maksimize etme) öne çɪkarɪrken inşacılar, sosyoloji merkezli tasarɪmlara ve bakış açılarına (gerçekliğin-bilginin sosyal inşasɪ) odaklanmɪşlardır.42 1990’lɪ yɪllarda

Uİ’de kuramsal tartɪşmalarda öne çɪkmaya başlayan inşacɪ kuram, sosyo-kültürel faktörlerin önemine vurgu yaparak, özellikle de yeni gerçekçi kuram’ɪ eleştirerek Uİ’de “inşacɪ dönüş” olarak tanɪmlanacak olan kuramsal tartɪşmalarɪn odağɪnda yer almɪştɪr. Uluslararasɪ Sistem’in anarşik düzeninde devletlerin rasyonel davranan ve bencil aktörler olarak kendi güç ve güvenlik yapɪlanmaları etrafɪnda hareket ettiği iddiasɪnda olan yeni gerçekçi kuram’ɪn uluslararasɪ ilişkilerdeki küresel dönüşümü açɪklamada yetersiz kalmasɪ ve tarihsel, sosyal ve kültürel gelişmeleri yadsɪyan bir yaklaşɪm sergilemesi inşacɪ kuram’ɪn kɪsa sürede kuramsal yaklaşɪm olarak öne çɪkmasɪnda etkili olmuştur. Soğuk Savaş düzeninin sonunu görememesi ve Soğuk Savaş sonrasɪ süreçte dini ve etnik kimliklere dayalɪ çatɪşmalarɪn açɪklanmasɪnda yetersiz kalmasɪ ile inşacɪ kuram’ɪn ortaya koyduğu yaklaşɪm, rasyonel kuram’a karşɪ yeni kuramsal açɪlɪmlar getirerek, kuramsal tartɪşmalarda öne çɪkmɪştɪr.43

Yöntem tartɪşmasɪ, rasyonalistlerle inşacɪlar arasɪnda önemli bir tartɪşma konusu olmuştur. Pozitivist yöntemleri kullanan “neden” sorusuna öncelik veren, deneysel-ampirik araştɪrma geleneğine sahip ve sebep-sonuç ilişkisini (causality) açɪklamayɪ benimseyen (explanatory theory) rasyonalist kuramlara karşɪn inşacɪ kuram, öncelikle “nedir?” veya “nasɪl mümkün oldu?” sorularɪnɪ ele alarak

41 James Fearon-Alexander Wendt, “Rationalism v. Constructivism: A Skeptical View”, kaynak:

Walter Carlsnaes-Thomas Risse-Beth A Simmons (edit.): Handbook of International Relations. Reprinted Edition, Sage Publications Ltd., London, California, New Delhi 2006, s. 52-53

42 Peter Mayer-Volker Rittberger, „Wissenschaft und Weltpolitik“, kaynak: Volker Rittberger (edit.), Weltpolitik heute: Tendenzen und Perspektiven, Nomos Verlagsgesellschaft, Baden-Baden 2004, s.

42.

43 Peter J. Katzenstein-Robert O. Keohane-Stephen, D Krasner, (edit.), “International

Organisation and the Study of World Politics”, kaynak: International Organization, Nr. 4, (Autumn) 1998, s. 670-683.

düşüncelerin ortaya çɪkarɪcɪ (generative) veya kurucu (constitutive) rollerini araştɪrma konusu yaparak kurucu teori geliştirmiş ve yorumsamacɪ (interpretative) yönteme öncelik vermiştir. Rasyonalist kuramcɪlara göre aktörler rasyonel davranarak çɪkarlarɪna uygun hareket ederler, düşünsel unsurlara ise ikinci planda bilimsellik atfedilir. Böylece düşüncelerin, aktörlerin kimliği ve çɪkarlarɪnɪ etkileyen boyutu rasyonalistler tarafɪndan belirleyici unsur olarak görülmez ve temel inceleme konusu yapɪlmaz. Yöntemsel boyutta, radikal inşacɪlar, pozitivist yöntemlerin sosyal araştɪrmalarda kesinlikle kullanɪlamayacağınɪ ileri sürerken orta yol inşacɪlar, hem kendi benimsedikleri yorumsamacɪ ve eleştirel yöntemleri hem de pozitivist yöntemlerin sosyal araştɪrmalarda kullanɪlabileceğini savunmuşlardɪr. Pozitivist kuram’da sebep-sonuç ilişkisi bağlamɪnda belirlenen değişkenler birbirinden bağɪmsɪz ve zaman aralɪklarɪ ile ayrɪ ayrɪ yerlerini alɪrken, inşacɪ kuram’da bu durum söz konusu değildir. Bu çerçevede, Soğuk Savaş’ɪ ortaya çɪkartan ögeler, kurucu yaklaşɪma göre Soğuk Savaş’tan önce değil Soğuk Savaşla birlikte ortaya çɪkmɪş ve onunla beraber varlɪğɪnɪ sürdürmüştür. Kurucu teoriyi benimseyen inşacɪlar, pozitivistler gibi evrensel ve değişmez yasalarɪ bulmayɪ değil, sosyal olgularɪ inceleyerek, kurucu etkilerini araştɪrarak sosyolojik bir analiz gerçekleştirmeyi benimserler. Örnek olay çalɪşmasɪ, söylem analizi, öykülemeci açɪklamalar vb. inşacɪ kuramcɪlarɪn araştɪrmalarɪnda kullandɪklarɪ başlɪca yöntemlerdir.44

Düşünce, kimlik ve norm gibi sosyo-kültürel faktörleri Uİ’de kuramsal tartɪşmalarɪn gündemine getiren inşacɪ kuram, dünyayɪ algɪlamamɪzda ve dünyaya anlam vermemizde bu sosyo-kültürel faktörlerin rolüne dikkat çekmekte; aktörlerin (insanlarɪn/devletlerin) düşünme ve yorumlama yoluyla dünyayɪ algɪladɪklarɪnɪ/kurguladɪklarɪnɪ ileri sürmektedir. Düşünce, bu bağlamda, aktörlerin sosyal düzen içinde çɪkar algɪlarɪnɪn oluşmasɪna, aktörlerin hareketlerine- davranɪşlarɪna ve strateji geliştirmelerine etki etmektedir. Dolayɪsɪyla düşünce, sosyal düzende aktörlerin hem kendi kimliklerini hem de çɪkar algɪlamalarɪnɪ tanɪmlamalarɪna yol açmakta ve aynɪ zamanda bu düzende kurucu bir rol üstlenmektedir. Kimlik ve çɪkar algɪlamalarɪ, aktörlerin sosyal yapɪ içinde karşɪlɪklɪ

44 Mustafa Küçük, „Uluslararasɪ İlişkilerde Sosyal İnşacɪlɪk“, kaynak: Ramazan Gözen (derleyen), Uluslararasɪ İlişkiler Teorileri, İletişim Yayɪnlarɪ, İstanbul 2014, s. 338-341.

etkileşimleri ve öğrenme süreci sonunda değişebilmektedir.45 Bu değişme, insanlarɪn

sosyal yapɪda, devletlerin ise Uluslararasɪ Sistem içinde farklɪ hareket etmelerine yol açabilmektedir. Düşünce ve ortak kimliğin değişimi, aktörlerin çɪkar algɪlamalarɪnɪn da değişmesine ve devletlerin yeni çɪkar tanɪmlamasɪna da etki edebilmektedir. Nitekim bu durum, aktörlerin karşɪlɪklɪ etkileşimi sonucu, devletlerin dɪş politikasɪnda dolayɪsɪyla Soğuk Savaş’ɪn sonunda olduğu gibi uluslararasɪ sistem’in yapɪsɪnda da değişime yol açabilmektedir.

İnşacɪlɪğɪ uluslararasɪ sistem’in yapɪsal bir kuramɪ olarak gören Wendt, devleti bu yapɪnɪn ana birimi/aktörü olarak görmekte ve devletlerin çɪkarlarɪnɪn kimliğe bağlɪ olarak ortaya ҫɪktɪğɪnɪ belirtmektedir. Soğuk Savaş’ɪ sosyal yapɪ olarak gören Wendt, ABD’nin ve Sovyetler Birliği’nin bu yapɪ içinde kendi kimliklerine sahip olduklarɪnɪ belirterek kendilerini, ben ve öteki olarak tanɪmladɪklarɪnɪ ve böylece kendi küresel güvenlik bakɪşlarɪnɪ ortaya koyduklarɪnɪ ifade etmektedir.46

Kimlik, inşacɪ kurama göre yapısal çevre ile çıkar arasında önemli bir bağ görevi görür. Kimlik kavramınɪn kaynağı sosyal psikolojiye dayanır ve bireyselliğin imajını ve “ben” ile “diğer” arasındaki farkı temsil eder. Kimlik, süreç içinde çıkarları oluşturur ve şekillendirir47.

Kimlik sadece bir devletin toplum yapısında önemli olmakla kalmayıp uluslararası politikada da önemli bir faktör olarak yer almaktadır. Devletlerarası ilişkiler etrafɪnda oluşan kimlik, devletlerin tutumlarınɪn önceden tahmin edilmesi ve devletler arasında istikrarlɪ ilişkiler kurulmasɪ açɪsɪndan oldukça önemlidir. Ted Hopf’a göre kimliklerin olmadɪğɪ dünya, kaotik bir dünya anlamɪna gelecektir. Yaygɪnlaşan ve ortadan kaldɪrɪlmasɪ mümkün olmayan belirsizliklerin hâkim olduğu bir dünya ise anarşinin hâkim olduğu dünyadan çok daha tehlikeli olacaktɪr”.48

45 Gert Krell, Weltbilder und Weltordnung. Einführung in die Theorein der Internationalen Beziehungen, 3. erweiterte Auflage Nomos Verlagsgesellschaft, Baden Baden 2004, s. 348-

349.

46 Alexander Wendt, „Collective Identity Formation and the International State“, American Political Science Review, Vol. 88, No. 2, June 1994, s. 385-386.

47 Ronald L. Jepperson-Alexander Wendt-Peter Katzenstein, “Norms, İdentity, and Culture in

National Security”, kaynak: Peter Katzenstein, (edit.), The Culture of National Security, Norms and

Identity in World Politics, New York 1996, Columbia University Press, s. 59-60.

48 Ted Hopf, “The promise of Constructivism in İnternational Relations Theory”, kaynak: İnternational Security, Vol. 25, No: 1, Summer 1998, s. 174-175.

İnşacılık devletlerin kimliğini; tarihi, kültürel, politik ve sosyal kavramlara bağlı bir değişken olarak görmektedir. Hopf’a göre bu kimlikler, toplum için üç önemli işleve sahiptir: Birincisi: Kimlikler, sana ve diğerlerine senin ve onların kim olduğunu anlatır. Kimlik bu esnada aktörlerin çıkarlarını ve tercihlerini de gösterir. İkincisi: Bir devletin kimliği, o devletin çıkarlarını ve tercihlerini ve uluslararası alandaki davranışınɪ ortaya koyar. Üçüncüsü: İnşacılığa göre kimlik, empirik bir konudur dolayɪsɪyla üzerinde araştɪrma yaparak ve tarihi bağlamda ele alɪnarak hakkɪnda kuramsal bir yaklaşɪm ortaya konabilir. 49

Wendt ise kimliği dörde ayırarak (kişisel, tip, rol ve kolektif kimlik) kimlikler ve çɪkarlar arasɪndaki bağɪ şöyle ifade etmiştir: “Çɪkarlar olmadan kimliklerin güdüsü yani hareket ettirme gücü olmaz, kimlikler olmadan da çɪkarlarɪn yönü belli olmaz. Gayelerimizin ortaya konduğu denklemde, kimlikler, inançlarɪmɪzla ilgili olurken çɪkarlarɪmɪz, isteklerimizle ilgilidir: İstek + inanç = hareket”.50 “Ulusal çıkar” kavramɪ, dış politikanın yapımɪnda rol oynayan devlet faaliyetlerinin dilidir ve

Jutta Weldes’e göre ulusal çɪkarlar, uluslararasɪ politikada iki açɪdan önem arz eder. Birincisi: Politika yapɪcɪlarɪ dɪş politikadaki amaçlarɪnɪ ulusal çɪkarlara göre belirlerler. İkincisi: Ulusal çıkarlar, devletlerin dɪş politikadaki eylemlerinin meşru bir zeminde olmasɪnɪ ve politik olarak desteklenmesini sağlar.51 Kimlik ve ulusal

çɪkar algɪlamalarɪnɪn, devletlerin hareketlerini/davranɪşlarɪnı belirleyici etkisi üzerinde önemle duran inşacɪ kuram, devletlerin kimlik ve ulusal çɪkarlarɪnɪn değişiminin, devletlerin dış politikasɪnda meydana gelen değişimi etkilediğini ileri sürerek bu konuyu önemli bir çalɪşma konusu olarak ele almɪş ve bu süreçleri açɪklama eğiliminde olmuştur.52

Nitekim, inşacɪ kuram’ɪn önem kazandɪğɪ Soğuk Savaş sonrasɪndaki süreçte, uluslararasɪ sistemde önemli bir dönüşüm yaşanmɪş ve dünyanɪn yeni bir

49 Ted Hopf, a.g.m., 1998, s. 175-176.

50 Alexander Wendt, Social Theory of International Politics, Ninth printing, Cambridge University

Press, Cambridge 2006, s. 231.

51 Jutta Weldes, “Constructing National Interests”, kaynak: European Journal of International Relations, Vol. 2(3), 1996, s. 276-277.

52 Emanuel Adler, “Constructivism and International Relations”, kayank: Walter Carlsnaes-

Thomas Risse-Beth A. Simmons (edit.), Handbook of International Relations, SAGE Publications Ltd., Reprinted Edition, London/ California/ New Delhi 2006, s. 102-104.

küreselleşme sürecine girdiği kabul edilerek ulus devletlerin de bu süreçte dönüşeceği ve ulus devletlerin öneminin azalacağɪ varsayɪlmɪştɪr. Bu süreç, bir taraftan Soğuk Savaş’ɪn kaybedenleri olan Sovyetler Birliği ve Yugoslavya gibi çok etnikli yapɪların çökerek yeni ulus devletlerin ortaya çɪkmasɪna yol açarken diğer taraftan Soğuk Savaş’ɪn kazanan tarafɪnda yer alan Batɪ Avrupalɪ güçlerin, Avrupa Birliği projesini hɪzlandɪrarak ulus devletlerin bir araya geldiği uluslarüstü bir birliği inşa etmek istediği bir zaman dilimi olmuştur. Medick-Krakau’a göre 1980’li yılların sonundan beri gerçekleşen uluslararası politikadaki bu dönüşüm sadece politik ve toplumsal değil, aynı zamanda da bilimsel bir meydan okuma anlamɪna gelmiştir.53

Dolayɪsɪyla Medick-Krakau, “dış politikadaki değişim ve süreklilik” konusunu uluslararası politikada önemli bir araştırma konusu olarak görmüş ve “dış politikadaki değişim ve süreklilik” konusunu ele alɪrken değişim ve süreklilik unsurlarının biri olmadan diğerinin de düşünülemeyeceği bir ikiz tasarɪm olduğu görüşünü savunmuştur.54 Medick-Krakau’un ortaya koyduğu bu tasarɪm, inşacɪ

kuramcɪlarɪn üzerinde önemle durdukları bir konu olmuştur.

Devletlerin dɪş politikasɪnda meydana gelen değişim, inşacɪ kuram’a göre o devletin ortak kimliğini ifaden eden unsurlarɪn dönüşmesi ile meydana gelebilecek bir gelişmedir. Düşünsel boyutta meydan gelecek değişimin bütün bir toplumu kapsayarak ortak kimlik olarak kabul edilmiş sosyal algɪlamalarɪ genel düzeyde değiştirmesi ve bunun da devletlerin karar alma mekanizmasɪna yansɪyarak devletin dɪş politik hareketini/davranɪşɪnɪ dolayɪsɪyla genel yönelimini dönüştürmesi süreci kolaylıkla meydana gelebilecek bir süreç değildir. Aksine, uzun zaman alabilecek, iç ve dɪş etkenler çerçevesinde gelişebilecek aktörlerin davranɪşlarɪnɪ belirleyen normlarɪn kimlik ve çɪkar algɪsɪnɪ etkilemesi ve değiştirmesiyle alakalɪ bir durumdur. Böylesi bir durum, olağan şartlarda adɪm adɪm ve artarak kendini gösterebilecek bir gelişmedir ve aktörlerlerin bu dönüşümü tetikleyecek unsurlarɪ öğrenme süreciyle de bağlantɪlɪdɪr. İnşacɪ kuramcɪlar, devletlerin dɪş politika yöneliminde hɪzlɪ bir dönüşümün olabilmesinde ise söylemlerin etkili olabileceğini ileri sürmüşler ve

53 Monika Medick-Krakau, “Außenpolitischer Wandel: Diskussionsstand-Erklärungsansätze–

Zwischenergebnisse“, kaynak: Monika Medick-Krakau, (edit.): Außenpolitischer Wandel in

theoretischer und vergleichender Perspektive: Die USA und die Bundesrepublik Deutschland, Nomos

Verlag, Baden-Baden 1999, s. 3.

değişim hɪzɪnɪn -devletlerin materyal faktörlerini yadsɪmadan- devletlerin kurumlarɪnɪn ve politik sistemlerinin kültürüne bağlɪ olacağɪnɪ ileri sürmüşlerdir.55

Sovyetler Birliği’nin çöküşünü inceleyen Koslowski ve Kratochwil, Wendt’in düşüncelerine katɪlarak yeni gerçekçi kuramɪn, uluslararasɪ sistem’i dönüştüren bu olayɪ açɪklamada yetersiz kaldɪğını ileri sürmüş ve kendi kuramsal yaklaşɪmlarɪnɪ ortaya koymuşlardɪr. Her ikisi de uluslararasɪ sistem’de, 1990-1991 sürecinde olduğu gibi, temelden bir dönüşümün meydana gelebilmesi için aktörlerin/devletlerin davranɪşɪnɪ belirleyen ve uluslararasɪ etkileşimin kurucu unsurlarɪ olan norm ve kurallarɪn olduğunu ifade etmişlerdir. Koslowski ve Kratochwil, uluslararasɪ politikada meydana gelen bu köklü dönüşümün ise iç politikaya etki eden aktörlerin inançlarında ve kimliklerinde meydana gelen değişimlerin bu aktörlerin politik davranɪşɪnda kurucu özelliğe sahip norm ve kurallar üzerinde meydana getirdiği dönüşümler nedeniyle gerçekleştiğini belirtmişlerdir. Sovyetlerin çöküşünü her iki İnşacɪ da Waltz’ɪn ortaya koyduğu anarşik yapɪnɪn değil, Gorbaçov’un, doğu bloku ülkelerindeki iç politik yapɪya Komunist partiler vasɪtasɪyla hâkim olmayɪ benimsemiş Breşnev doktrini’ne son vermesi ile gerçekleştiğini ifade etmişlerdir.56