HADİS USULÜ ve İLİMLERİ AÇISINDAN MUHADDİS SÛFÎLER
B. HADİS ÇEŞİTLERİ
3. KAYNAĞI BAKIMINDAN HADİSLER
Kaynağına göre hadisler, başta kudsî, merfû, mevkûf ve maktû olmak üzere dört başlık altında incelenecektir.
i. Kudsî Hadis
Allah kelâmı üç türlüdür. Bunlardan birincisi, Cebrail vasıtasıyla Hz. Peygamber’e (s.a) nazil olan vahiydir. İkincisi, Rasûlüllah’dan (s.a) önceki Peygamberlere nazil olan mu- kaddes kitaplar. Üçüncüsü de mana itibariyle Rasûl-i Ekrem’e (s.a) vahiy veya ilhâm yoluyla, rüyada veya mi’racda ulaştırılan ve Allah Rasûlü’nün (s.a) sözüyle ifade edilen kelâmdır. Bu tür hadislere, ilâhî hadis veya Rabbânî hadis veyahut ta kudsî hadis adı verilmiştir.392
Kudsî hadis’in sûfîler arasında yaygın olduğu meselesine gelince, Schimmel’in iddia- sına göre, kudsî hadis daha çok sûfîler arasında yaygın olup tasavvufun en önemli cümlelerin- den bazıları, öncelikle hadis-i kudsi olarak tezahür eder. O, buna meşhur kenz hadisini örnek vermektedir. Schimmel, özel vahiy denebilecek bu gibi kaynakların gelişmesini 12. yy. kadar
392
sürdürdüğünü iddia etmekte ve Nifferî’yi de buna örnek göstermektedir.393 Esasen o “Sûfîler,
Allah’tan bol-bol hadis naklettiler.” demek istemektedir. Ancak aşağıda da görüleceği üzere, tasavvufun en önemli dayanaklarından birini kudsî hadisler oluşturmamaktadır.
Hakîm, irili ufaklı pek çok eserinde kudsî hadisler kullanmıştır.394 Ancak bunların bir-
çoğu bilinen hadislerden olup tüm rivâyetlerle birlikte ele alındığında aşırı dikkati çekmemek- tedir. Onun özellikle kudsî hadis kullanma diye bir kaygısının olmadığı anlaşılmaktadır. Kul- landığı kudsî hadisler ise genellikle bilinen hadislerdir. Edebü’l-Mulûk sahibi eserinde sadece dört kudsî hadis kullanmıştır.395 İbn Hafîf eş-Şîrâzî, İktisâd adlı eserinde sadece iki kudsî hadis
zikretmiştir.396 Tûsî, Lüma’da birkaç kudsî hadis kullanmıştır.397 Gülâbâdî’nin Taarruf’ta sa-
dece bir kudsî hadisin bir kısmını zikrettiği görülmekle birlikte,398 Maâni’l-Ahbâr adlı eserin-
de ise, kudsî hadisler aşırı dikkat çekmemektedir.399 Mekkî, istişhad için pek çok kudsî hadis
kullanmaktadır.400 Sicillî, el-Envâr adlı eserinde iki isnadsız, iki de Buharî hadisi olan kudsî
hadis kullanmakta, ed-Delâletu Alellah’ta ise, altı kudsî hadis nakletmektedir.401
Hargûşî’nin Şerefü’l-Mustafâ’sında dikkati çekecek derecede kudsî hadise rastlanma- mıştır. Tehzîbu’l-Esrâr adlı eserin de sadece üçü isnadlı on kudsî hadis kullanmıştır.402 Mâlî-
nî’nin Erbaîn’inde kudsî hadis kullanılmamaktadır. Herevî, Allah’ın koşması (hervele) konu- sunda bir kudsî hadis sevk etmektedir.403 Eserlerinde değişik vesilelerle kudsî hadis de kulla-
nan Sülemî, Zikru’n-Nisveadlı eserinde biri kudsî hadis iki hadis, Fütüvvet adlı eserinde ise bir kudsî hadis nakletmektedir.404
Buradan çıkan sonuca göre, ilk dönem muhaddis sûfîler, eserlerinde aşırı kudsî hadis kullanmadıkları gibi, fikirlerini de onlara dayandırmamaktadırlar. Bu da bizlere, bu iddianın en azından hicri dördüncü ve beşinci asırlar için geçerli olmadığını göstermektedir.
393
Schimmel, Tanrı’nın Yeryüzündeki İşaretleri, s. 220-221.
394
Örnek için bkz. Hakîm et-Tirmizî, Tabâiu’n-Nufûs, s. 40; es-Salâtü ve Makâsıduhâ, s. 46, 50; Sîretü’l-Evliyâ, (Thk. Radtke, Salâsatu Musannefât içinde), s. 34, 58; Menhiyyât, (matbu) s. 21, 25; İlmu’l-Evliyâ, s. 126 vs.
395
Bkz. Edebü’l-Mulûk, s. 8, 47, 60.
396
Bkz. İbn Hafîf eş-Şîrâzî, İktisâd, s. 473, 477.
397
Bkz. Tûsî, Lüma’, s. 88, 216, 463, (Buhârî hadisi).
398
Bkz. Gülâbâdî, Taarruf, s. 143.
399
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (Thk. Karapınar), s. 48, 171; , Maâni’l-Ahbâr, SÜİF Ktp. nr. 1075/A, vrk. 118/b, 194/a, 390/a, 392/a vd.
400
Bkz. Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, I, 92, 152, 409, 435, 444, 447; II, 50, 120, 325, 402, 536 vd.
401
105 ii. Merfû Hadis
Merfû, senedi Rasûlüllah’a (s.a) sarahaten veya hükmen isnad edilen söz, fiil ve takrir- lerden ister munkatı’ olsun ister muttasıl olsun bütün hadislere denir.405
İlk devir tasavvufi kaynaklarda merfû hadisin tanımına rastlanılmamıştır. Fakat genel kabul gibi onların da Allah Rasûlü’ne (s.a) isnad edilen söz, fiil ve takrirlere merfû hadis de- dikleri, verdikleri örneklerden anlaşılmaktadır.
Hakîm et-Tirmizî, bir hadisi Ebû Cuhayfe ve başkalarının merfû olarak rivâyet ettikle- rini haber vermektedir.406 Yine o, başka bir eserinde Abdülaziz b. Ebî Dâvûd’un hadisi, Rasûl-
i Ekrem’e (s.a) ref’ ettiğini belirtmektedir.407 Başka bir hadisin de, merfû olmadığını ifade
etmektedir.408 O, bir hadis hakkında bu hadis sahîhtir (hâzâ hadîsun sahîhun) değerlendirme-
sini yaptıktan sonra hadisi, İbn Avn’ın İbn Sîrîn’den onun da Hz. Ömer’den merfû olarak ri- vâyet ettiğini haber vermektedir.409 Burada mevkûf haberin merfû olduğu ifade edilmiştir.
Gülâbâdî, İbn Abbas’ın “Hz. İsa ve Musa, Rasûlüllah döneminde olsalardı Ona ittiba ederlerdi.” dediğini ve bu haberin merfû olarak da rivâyet edildiğini bildirerek hadisin hem mevkûf hem de merfû olduğuna işaret etmektedir.410 Mekkî, İbn Mesud’dan nakledilen bir ha-
beri, bazı râvîlerin merfû olarak da rivâyet ettiklerini, kendisinin müsned olarak sevk ettiği- ni411 belirtmekle birlikte, birtakım hadislerin merfû olduğunu söylemektedir.412
Hargûşî (406/1015), bazı sahabilerin Nebî’den (s.a) merfû olarak da naklettiklerine göre diyerek hadisim mevsûl olduğunu belirtmektedir.413 Sülemî, Mes’eletü’s-Semâ’ adlı ese-
405
Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmu’l-Hadis, s. 45; İbn Hacer, Şerhu’n-Nuhbe, s. 111; Ahmed Naim, Tecrîd Mukaddi-
mesi, I, 133-135; Yardım, Hadîs, I, 36-37. 406
Bkz. Hakîm et-Tirmizî, İnne Kelimete Lâ İlâhe İllallah, (mecmû’a), Bâyezid Ktp. Veliyyüddin blm. nr. 770, vrk. 6/b. Diğer örnekler için bkz. Nevâdiru’l-Usûl, (matbu), I, 231, 247; IV, 25.
407
Bkz. Hakîm et-Tirmizî, Riyâdatü’n-Nefs, s. 60. Diğer örnekler için bkz. Tefsîru’l-Kur’ân, BYEK, Burdur Yazmaları blm. nr. 143, vrk. 30/a, 38/a, 92/a; Kitâbü’s-Salât, (mecmû’a), Bâyezid Ktp. Veliyyüddin blm. nr. 770, vrk. 137/a, 156/b; es-Salâtü ve Makâsıduhâ, s. 73; Ğavru’l-Umûr, s. 157; Tabâiu’n-Nufûs, s. 23, 35, 60;
Sîretü’l-Evliyâ, (Thk. Radtke, Salâsatu Musannefât içinde), s. 40-41, 131; Hatmü’l-Evliyâ (Thk. Osman İsma-
il), s. 339, 443.
408
Bkz. Hakîm et-Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, BYEK, Burdur Yazmaları blm. nr. 143, vrk. 29/a; Tabâiu’n-Nufûs, s. 35.
409
Bkz. Hakîm et-Tirmizî, K. Furûk, Vahîdpaşa Ktp. nr. 2251, vrk. 103/b; el-Furûku’s-Sağîr, MMK, nr. 3179, vrk. 125/a.
410
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜİF Ktp. nr. 1075/A, vrk. 211/b, 270/a-270/b; Süleymaniye Ktp. Carullah blm. nr. 995, vrk. 144/b.
411
Bkz. Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, I, 107.
412
Bkz. Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, I, 277, 523; II, 325.
413
rinde semâ’ konusunda yaptığı araştırmada, semâ’ ve şiirin helal olduğu ile ilgili olarak Hz. Peygamber’den (s.a) otuz küsur müsned hadis tahriç ettiğini haber vermektedir.414
Ebû Nuaym, Kitâbü’d-Duafâ’sında bir hadisin muhtelif lafızlarla merfû olarak da nak- ledildiğini haber vermektedir.415 Herevî, bazen hadislerin merfû olarak da rivâyet edildiğini
bildirmektedir.416 O, Menâzilü’s-Sâirîn’’inde, birinci mertebenin manası ile ilgili rivâyet ettiği
hadisin diğer tarîkleri hakkında bilgi verdikten sonra, Ebû’d-Derdâ ve Ebû Ümâme tarîkleri ile Ebû Hüreyre’nin ikinci tarîkinin merfû olduğunu bildirmektedir.417
iii. Mevkûf Hadis
Mevkûf, senedi sahabeye isnad edilen söz, fiil ve takrirlerden ister munkatı’ olsun ister muttasıl olsun bütün haberlere denir. Istılah mukayyed olarak sonraki nesillerden birinin söz ve fiilleri için de kullanılır. Horasan fukahâsı mevkûfa eser demiştir.418
Hakîm et-Tirmizî, Hz. Ali’nin mahabbet ile alakalı pek çok âsârının olduğunu belirt- mektedir.419
Edebü’l-Mulûk sahibi, namazda safları düzeltme ve boşluk bırakmama konusunda Hz. Peygamber’den (s.a) rivâyet edilen eser olduğunu belirttikten sonra, sûfîlerin bir araya geldik- lerinde oturma şekillerinin eser ve sünnete muvafık olduğunu belirtmesi, onun eseri hem merfû hem de mevkûf anlamında kullandığına işaret etmektedir.420
Gülâbâdî, yukarıda da zikredilen İbn Abbas’ın “Hz. İsa ve Musa (a.s), Rasûlüllah dö- neminde olsalardı Ona ittiba ederlerdi.” hadisi hakkında hem mevkûf hem de merfû olduğunu belirtmektedir.421 Mekkî, kötü âlimlerin makamları ile ilgili olarak rivâyet edilen şiddetli uya-
rıcı bir hadisin kendilerine bir tarîkten müsned, Muaz b. Cebel’den (r.a) ise mevkûf olarak nakledildiğini ve kendisine göre mevkûfun daha isabetli olduğunu belirtmektedir.422 Ayrıca o,
bazı haberleri eser olarak nakletmektedir.423 Hargûşî, Şerefü’l-Mustafâ’da hadisin aynı za- 414
Bkz. Sülemî, Semâ’, (Thk. Nasrullah Pûrcevâdî, Mecmûa-i Âsâr-i Sülemî II içinde), s. 20.
415
Bkz. Ebû Nuaym, Duafâ’, s. 51. Diğer örnekler için bkz. 52, 53.
416
Bkz. Herevî, Zemmü’l-Kelâm, II, 79, 124, 327; IV, 157.
417
Bkz. Herevî, Menâzilü’s-Sâirîn, s. 5.
418
Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmu’l-Hadis, s. 46; İbn Hacer, Şerhu’n-Nuhbe, s. 111; Ahmed Naim, Tecrîd Mukaddi-
mesi, I, 134-135; Yardım, Hadîs, I, 37-38; Aydınlı, Hadis Istılahları, s. 99. 419
Bkz. Hakîm et-Tirmizî, K. Furûk, Vahîdpaşa Ktp. nr. 2251, vrk. 103/b; el-Furûku’s-Sağîr, MMK, nr. 3179, vrk. 125/a. Diğer örnekler için bkz. Kitâbü’s-Salât, (mecmû’a), Bâyezid Ktp. Veliyyüddin blm. nr. 770, vrk. 138/a, 145/a.
420
Bkz. Edebü’l-Mulûk, s. 61. Diğer örnekler için bkz. s. 2, 5, 6, 9, 11, 52.
421
107 manda İbn Abbâs’ın da sözü olduğunu belirterek mevkûf tarîkinin de olduğuna dikkat çek- mektedir.424
iv. Maktû Hadis
Maktû, senedi tâbiîye yahut tebe-i tâbiînden birine isnad edilen söz, fiil ve takrirlerden ister munkatı’ olsun, ister olmasın tâbiîye varan ve orada son bulan haberlere denir. Çoğulu, makâtı’ veya makâtî’ gelir. Şâfiî, Humeydî, Taberanî gibi bazı âlimler maktûu, isnadı muttasıl olmayan munkatı’ manasında kullanmışlardır. Oysa yaygın olarak maktû hadis, isnadında ister kopukluk olsun ister olmasın tâbîye varan ve orada son bulan hadis demektir.425
Mekkî, iki misal hariç426 maktû tabirlerini isnadında inkıta’ bulunan munkatı’ haber
için kullanmıştır.427 Ayrıca bir haberin mürsel ve maktû olduğunu söylemesi, onun maktûdan
munkatı’ haberi kastettiğinin bir kanıtıdır.428 Sülemî, İsmail b. Ebî Hâlid’in, sekiz yüz civarın-
da maktû ve müsned hadisinin olduğunu ve bunların çoğunun da makâtı’ olduğunu haber vermektedir.429
Kaynağı bakımından hadisler hakkında muhtasar bir değerlendirme yapmak icap eder- se, incelenen kaynaklarda sanılanın aksine kudsî hadis sayısının az olduğu tespit edilmiştir. Muhaddis sûfîler her ne kadar kudsî, merfû, mevkûf ve maktû tabirlerinin ne anlama geldikle- rini bildirmeseler de ıstılahları hadisçilerle aynı anlamda kullanmışlardır. Ancak yukarıdan da anlaşılacağı üzere, H. IV-V. asırlarda henüz maktû ile munkatı tabirlerinin netleşmediği veya tam oturmadığı tahmin edilmektedir.
Burada sûfîlerin kendilerine kudsî hadisleri dayanak yapıp yapmadıkları meselesi, özellikle altı çizilmesi gereken bir durumdur. İlk devir sûfîleri, tetkik edilen eserlerinde, dik- kati çekecek oranda, daha doğrusu fazla kudsî hadis kullanmamaktadırlar. Kullandıkları kudsî hadislerin ekseriyeti, bilinen hadisler olup Kütüb-i sitte rivâyetleridir. Ayrıca onların, fikirle- rini özellikle kudsî hadise dayandırma gibi bir arzularının olmadığı anlaşılmaktadır. Bu da ilk dönem sûfîlerin, düşünce sistemlerini kudsî hadise dayandırdıkları fikrinin isabetli olmadığına işaret etmektedir. Anlaşılan o ki, sûfîler arasında kudsî hadis kullanımının yaygınlaşması veya düşüncelerine dayanak yapmaları fikri, daha sonra ortaya çıkmıştır.
424
Bkz. Hargûşî, Şerefü’l-Mustafâ, II, 382.
425
Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmu’l-Hadis, s. 47; İbn Hacer, Şerhu’n-Nuhbe, s. 111; Ahmed Naim, Tecrîd Mukaddi-
mesi, I, 135; Yardım, Hadîs, I, 41-42; Aydınlı, Hadis Istılahları, s. 93. 426
Bkz. Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, II, 302, 525.
427
Bkz. Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, I, 44, 134, 277, 290, 510, 540; II, 302, 335 vd.
428
Bkz. Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, I, 360.
429
İlk devir sûfîlerin Hadis Usulü alt yapıları, telif ettikleri kitaplardan hareketle ortaya konmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda onların zikrettikleri hadisler, kaynağı bakımından ele alındıktan sonra, sıra onların hadis öğrenim (tahammül) ve öğretim (edâ) usullerine ışık tut- maya gelmiştir.