• Sonuç bulunamadı

Katılımcılara Göre Türkiye’nin/Türklerin Olumlu ve Olumsuz Yönleri

BÖLÜM 3: BULGULAR

3.2. Türkiye ve Türk Algısı

3.2.5. Katılımcılara Göre Türkiye’nin/Türklerin Olumlu ve Olumsuz Yönleri

Türkler hakkında negatif ve pozitif bir takım algıya sahip olmuşlardır. Öncelikle olumlu yönlere temas edecek olursak, onlara göre Türkler misafirperver, sıcakkanlı, samimi, yardımsever, dinamik, kibar, vatansever, modern, yabancı sevgisi olan, dürüst, güvenilir, sorumluluk üstlenen bir toplum iken; Türkiye ise dini özgürlük sunan, ekonomi, ulaşım ve alt yapı konusunda gelişmiş, güvenlikli, doğal zenginliğe sahip, laikliği benimsemiş, demokratik yapıya sahip bir ülkedir.

Katılımcıların belirttiği negatif yönler üzerinde daha fazla odaklanmamız gerektiği kanaatindeyiz. Zira bunlar öğrencilerin sıklıkla şikâyet ettiği konular olduğu ve bundan

148

ötürü kimi zaman Türklerle kültürel etkileşime geçmekten imtina ettikleri göze çarpmaktadır. Mülakatlar neticesinde elde ettiğimiz veriye göre, yabancı uyruklu öğrencilerin nazarında Türklerin öne çıkan negatif karakteristik özellikleri şunlardır: önyargılı (negatif stereotiplere sahip), eğitimde uzmanlaşamayan, özel alana yönelik soru soran, dış kültürlere kapalı/dışlayıcı/yabancı düşmanı (xenophobia), riyakâr, kıskanç, kendi dilinden başka dil bilmeyen, diğer milletler hakkında bilgisi olmayan, dinden uzak, sinirli, dedikoducu, tembel, iş hayatında profesyonellikten uzak, yemekleri yağlı, ilişkide tutarsız, Arap sevdalısı/Arap düşmanı, flörtöz, küfürbaz, sözle sataşan (özellikle kadınlara), sigara tiryakisi…

Katılımcılarla yaptığımız mülakatlardan direkt alıntıya yer vermeden, Türklerin negatif hususları konusundaki görüşlerini aşağıdaki gibi özetlemekle yetineceğiz.

-Negatif stereotiplere sahip: Bireyi -farklı bir dini inanç/etnik kökene sahip olacağını hesaba katmadan- mensubu olduğu ülkedeki çoğunluk durumunda bulunan dini inanç/etnik kökene iliştirmek. Örneğin: Makedonyalı Türk olan birisini, “Makedon” olarak -Makedonların Ortodoks olduğu gerçekliğinin bilincine varmadan- etiketlemek. (Yukarıda değindiğimiz diğer toplumlar hakkında bilgi sahibi olmamak ile açıklanabilir).

-Eğitimde uzlaşamayan: Eğitimde aktifler, çok sayıda lisans öğrencisi öğrenim görmekte, bununla birlikte uzmanlaşamamak.

-Şahsi konulara yönelik soru soran: Tanımadığı yabancı uyruklu birisine dinini, babasının aldığı maaşı, medeni durumu gibi sorular yöneltmek. Özellikle Afrikalılara ten rengi hakkında ve ülkesinde su, yemek olup olmadığı gibi bir bakıma aşağılayıcı sorular sormak.

-Dış kültürlere kapalı/dışlayıcı/yabancı düşmanı (xenophobia): Kendi kültürüne “üstün kültür”, diğer kültürleri “aşağı kültür” olarak değerlendirmek. Mensubu olduğu kültürden farklı bir kültürün pratiklerini tecrübe etmeye mesafeli, onlarının norm ve değerlerine saygı duymayıp farklılıklarını aşağılamak, onları toplumun bir üyesi olarak benimsemeden ziyade birer yabancı olduğunu kendilerine bakışla/sözle hissettirme. Örneğin: Onları ülkenin sermayesini tüketen bir dış unsur olarak değerlendirmek ve bu yönde onlara sözlü tacizlerde bulunmak.

-Riyakâr: Lafzen dindar, yardımsever, kapsayıcı gözüküp; pratikte dinden uzak, dışlayıcı ve yardımseverlikten uzak bir davranış örüntüsüne sahip olması

149

-Kıskanç: Özellikle kadın-erkek ilişkilerinde gösterilen kıskançlık. Bazı durumlarda Türk kızlarının Türk erkek arkadaşlarını, yabancı uyruklu kızlara karşı kıskanması. Bu durum yabancı uyruklu kızların hem kız hem erkek Türk bireylerle kültürel etkileşime geçmesini zorlaştırmaktadır.

-Kendi dilinden başka dil bilmeyen: Türklerin, özellikle küresel ölçekte konuşulan İngilizceyi pratik anlamda kullanma yetisine sahip olamaması. Bu durum yabancı uyruklu öğrencilerin özellikle ilk geldiği dönemlerde bir Türk ile iletişime geçmesini engellemekte ve bu eksiklik çoğu zaman yabancı uyruklu öğrencinin tedirginliğini arttırarak, yaşam doyumunu düşürmektedir.

-Diğer milletler hakkında bilgisi olmayan: Yukarıda da açıklandığı üzere, diğer ülke ve kültürler hakkında bilgi sahibi olmamak. İlk diyaloğun, sağlıklı bir şekilde gerçekleşmemesine ve ikili ilişkinin başlamadan bitebilmesine neden olmaktadır.

-Dinden uzak: Tahmin edileceği üzere İslami yaşam tarzını pratize etmek isteyenlerin genel şikâyeti, Türk insanının gerek giyimde gerekse de ikili ilişkilerde Avrupaileştiği, kimliğine karşı yabancılaştığı ve dini pratiklerini yerine getirmediğidir.

-Sinirli: Gündelik yaşamda ve yakın ikili ilişkilerde gergin bir Türk portresi ile karşılaşmaları.

-Dedikoducu: Bu durumdan genellikle kız yabancı uyruklu öğrenciler şikâyet etmektedir. Özellikle yurt arkadaşlarının başkalarını çekiştirdiğini ama kendilerinin bu durumdan rahatsız olduğunu; bunu önlemek için öncelikle onları uyardıklarını, sonrasında ise irtibatı kestiklerinden söz etmektedirler.

-Tembel: Yabancı öğrenciler, kütüphanelerde -vize ve final hastası hariç- çok fazla Türk öğrenci ile karşılaşmadıklarını, oda arkadaşlarının ise gece yarılarına kadar ders dışında sohbet etme, sosyal medya içeriği tüketme gibi aktivitelerle vakitlerini geçirmelerinden şikayetçi olmaktadır. Zaten uyum, ekonomik, akademik sorunlarla boğuşan kimi yabancı uyruklu öğrenciler, tembel öğrencilerin varlığı ile demotive olduklarından söz etmektedir. Bizim de kütüphanelerde yaptığımız gözlemlere göre başta Afrikalı öğrenciler olmak üzere, yabancı uyruklu öğrenciler, olabildiğince başarılı ve donanımlı bir şekilde buradan mezun olup ülkelerine hizmet edebilme gayesiyle, günlerinin büyük bir kısmını ders çalışmaya ayırmaktadırlar.

150

-İş hayatında profesyonellikten uzak: İş hayatında profesyonellikten uzak, birincil ilişkilere dayalı bir çalışma düzenine sahip olmaları. Ayrıca işverenlerin liyakattan ziyade referansı dikkate alması.

-Yemekleri yağlı: Özellikle ita yapılan yemeklerin kendi ülkelerindeki yemeklere oranla çok fazla yağlı ve sağlıksız olduğundan şikâyet etmektedirler.

-İlişkide tutarsızlık: Bu nitelik enteresan bir şekilde birkaç yabancı uyruklu öğrenci tarafından dile getirilmiştir. Belirttiklerine göre, bu öğrenciler Türkiye’deki eğitimlerinin ilk dönemlerinde Türk idareci, eğitimci ve öğrenciler tarafından sıcak bir şekilde karşılanmış; bununla birlikte ilerleyen aşamalarda- sebebini anlamadıkları bir şekilde- bu sıcak, dostane iletişimin yerini mesafeli bir ilişki almaya başladığını belirtmişlerdir. Karşılaştıkları bu ikircikli durumdan dolayı, öğrenciler Türklerle etkileşime geçme konusunda daha isteksiz ve mesafeli bir tavır takınmaya başlamışlardır.

-Arap sevdalısı: “Türkler, Arap sevdalısıdır” şeklinde betimleme yapanlar, Türk kökenli yabancı uyruklu öğrencilerdir. Kendi ülkelerinde vatandaşlarının baskı ve zorluklarla boğuştuğu koşullar mevcutken, Türk hükümetinin aynı uyruğu paylaştığı kişiler yerine; Araplara karşı daha lütufkar, yardımsever oluşuna sitem etmektedirler. Bunu iddia edenlerin, Türklere karşı sitemkâr, Araplara karşı mesafeli bir pozisyonda olduğu görülmektedir.

-Arap düşmanı: Türkleri Arap düşmanı şeklinde betimleyenler, Arap kökenli yabancı uyruklu öğrencilerdir. Onların iddiasına göre, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı-Arap ilişkilerindeki çatırdamalar, Türkler nazarında Araplara karşı bir önyargı olmasına yol açmış; buna ek olarak günümüzde Suriye ve Irak’ta cereyan eden savaş sonrası mülteci sıfatıyla Arapların Türkiye’ye iltica etme olgusu, Türkler ile Araplar arasındaki görünmez duvarların daha da katmanlaşmasına yol açmıştır. Arap öğrencilerin anlatımına göre kendileri hangi pozitif niteliğe sahip olurlarsa olsun, Arap olmaları Türk öğrenciler tarafından dışlanmaya yetmektedir.

-Flörtöz: Gerek Türk dizilerinde sıklıkla işlenen temaların, gerek gündelik hayatta özellikle Türk kızlarının gündeminin ana konuların başında flört etme olduğuna dikkat çekilmektedir. Yabancı uyruklu öğrenciler, özellikle ikili diyaloglarının merkezine flörtü yerleştiren Türk öğrencilerle -özellikle Türk kız öğrencilerle- mesafeli bir ilişki ağı kurmayı daha uygun görmektedirler.

151

- Küfürbaz: Türklerin, konuşmalarında küfre sıklıkla başvurduğundan yakınmaktadırlar. Tablo 13:

Katılımcıların Türkiye/Türk Algısı Değişimi

Öncesinde /

Sonrasında Algının Oluş Sebebi Değişim Sebebi

Değişim Yönü Batıvari-Seküler /

Doğuvari-Muhafazakâr

-Coğrafi olarak Avrupa’ya yakın -Müslüman ama laikliği benimsemiş -Kendi ülkesindeki seküler yaşam biçimi benimseyen Türkler

-Sadece büyük şehirler gelişmiş-Giyim tarzı Batılı, düşünüş şekli Doğulu

-Tesettürlü giyinen ve ibadetlerini pratize edenlerin sayısı beklenenden fazla.

-Birtakım taassuplara yer vermesi

Pozitif Negatif

Muhafazakâr / Seküler

-İslamı benimsemiş bir ülke olması, -Tarih boyunca Türk toplumunun İslam ile anılması ve İslam’ın taşıyıcısı olması,

-Kendi ülkesindeki İslami tecrübe

-Kadınların giyim şekli

-Kadın-erkek ilişkisinin yoğunluğu ve kamusal alanda yakın fiziksel temas.

-Marketlerde, büfelerde alkol satımı

-Örtülü sekülerleşme, lafzen dindar olduğunu söyleyip, ibadetlerini pratize etmemek.

Negatif

Açık Toplum / Kapalı Toplum

-Ülkesindeki Türklerin İletişim Biçimi

-Türkçe dışında bir dil konuşabilecekleri ve yeni kültürlere açık olabilecekleri algısı

-Yabancılarla iletişim kurmaya mesafeliler, -İngilizce -istisnalar dışında- konuşma oranı çok düşük,

-Türk/Türk kökenli olmayana karşı bir ayrımcılık Negatif Tüm Türk Kadınları Başörtülüdür / Bazı Türk Kadınları Başörtülüdür

-İslamı benimsemiş bir ülke olması, -Kendi ülkesindeki kadınların giyim tarzı, -Türkiye tecrübesi -Kültürel Etkileşim -Negatif -Nötr Tüm Türk Kadınları Başörtüsüzdür / Bazı Türk Kadınları Başörtüsüzdür

-Türk dizilerindeki kadın giyim tarzı

ve imajı -Türkiye tecrübesi -Kültürel Etkileşim Nötr

Arapvari Bir Giyim Tarzı / Batıvari bir

Giyim Tarzı

- Yanlış Türk imgesi (Erkeklerde kandura [geleneksel Arap giysisi], kadınlarda Cilbab [tüm vücudu örten siyah çarşaf])

-Türkiye tecrübesi -Kültürel Etkileşim

(Erkeklerde kot/keten pantolon, gömlek; kadınlarda başörtülü/başörtüsüz, etek, pantolon gibi modern dönem kıyafetleri)

Nötr Resmî Dili Arapça

iken Resmî Dili Türkçe

-Yanlış Türk Algısı

-Arapça bilmeyenlerin Osmanlıcayı, Arapça sanısı

-Türkiye tecrübesi

-Kültürel Etkileşim Nötr Salt Turistik bir Ülke /

Eğitim ve Sanayide Aktif

-Medyadaki Türk algısı (Özellikle Batılılarda)

-Eğitim alan kişi sayısının fazlalığı

-Çelik, giyim, ayakkabı gibi ürünlerin üretilmesi, Sanayide gelişmişlik

Pozitif

Türkçülük politikası güden bir Ülke / Türkçülük politikası

gütmeyen

-Geldiği ülkenin politik

hassasiyetleri -Universal bir dünya anlayışı Pozitif

Güvenilir Bir Ülke /

Emniyetsiz bir ülke -Geldiği ülkedeki ılıman Türk algısı (medyadaki)

-Türk medyasındaki cinayet, tecavüz, ölüm haberleri

-Gündelik yaşantıda şahit olduğu olaylar

Negatif

Sıcak İklim / Ilıman

veya Soğuk İklim - (Özellikle Afrikalı öğrencilerin) Geldikleri iklim kuşağı -Palto, Mont, kazak vb. kalın elbiseler giymesi Negatif Toplulukçu bir toplum

/ Bireyselci bir toplum

Türkiye’nin bulunduğu coğrafyadaki toplum yapısı (stereotip)

-ikincil ilişkilerin kurulması

- toplumsal birliktelikten ziyade, bireyselciliğin

ön planda oluşu Negatif

Baskıcı-Otoritaryen Bir Ülke / Eşitlikçi ve

Hoşgörülü bir Ülke

Türkiye’nin Kürt etnik kökenine katliam yaptığına yönelik kendi ülkelerinin medyasında servis edilen haberler

-Türkiye’de hiçbir etnik kökene yönelik baskı yapılmadığının bağımsız ve özgün yerli/yabancı medya aracılığıyla öğrenilmesi -Türk/Kürt bireylerle gerçekleşen diyaloglar

Pozitif

-Sözlü sataşma: Özellikle kız yabancı uyruklu öğrencilerin, yerli olmaması nedeniyle savunmasız ve erişimi kolay olarak değerlendirip sözlü olarak sataşma içerisine girmek. Bu negatif algı, öğrencilerin tecrübelerini kendi ülkesindeki kız öğrenci adaylarıyla paylaşımına ve onların Türkiye’yi tercih etmemesine yol açabilmektedir. Ayrıca sözlü

152

sataşmaya maruz kalan yabancı uyruklu kız öğrenciler, yerel halkla iletişimi azaltarak ve şehir hayatından arınarak, kültürlenme sürecine ara vermiş olmaktadır. Bu yönüyle bir sözlü sataşma olgusu, öğrenciler için kalın çizgilerle çizilmiş bir kültürel bariyer oluşturmaktadır.

-Sigara Tiryakiliği: Afrikalı, Orta Asyalı, Ortadoğulu ve Uzak Doğulu öğrencilerin sıklıkla dile getirdiği bir negatif olgu. Belirttiklerine göre, geldikleri ülkede sigara çok nadir, Türkiye’de ise tam tersine çok tüketilmektedir. Bu da onlar için bir kültür şoku etkisi yaratmaktadır. Katılımcılar, erkekler bir yana kızların yoğun bir şekilde ve kamusal alanda sigara içmesini, son derece nahoş bir durum olarak değerlendirilmektedir.

Gelinen ülke hakkında yeterli malumata sahip olmak, belirsizliği ve tedirginliği azaltmakta ve böylece kültürel uyumu, etkileşimi arttırmaktadır (Gudykunst ve Hammer, 1988, s. 113). Kültürel etkileşimle ilgili çalışmalar bize göstermektedir ki eğitim kaynaklı göçlerde, beyin ve emekli göçlerinde, diğer tür göçlere oranla gönüllük daha çok hâkim olduğu için bireyler, göç edecekleri ülkeleri gelmeden önce oranın kültürünü öğrenmeye daha istekli gözükmektedirler. Bu gönüllülük ve isteklilik, onların yeni kültüre olan uyumlarını da arttırmaktadır (Aksoy, 2012, s. 301). Bununla birlikte çalışmamızda yer alan katılımcıların, çalışmamızın önceki kısımlarında değindiğimiz üzere, bursa erişme ve savaştan/baskıdan kaçma gibi motivasyonlar sebebiyle, ülkemiz hakkında yeterince malumata sahip olmadığı görülebilmektedir.

Yeterli bilgiye sahip olmayan göçmenler, bu eksikliği öngörü ve tahminlerle gidermektedirler (Gudykunst ve Hammer, 1988, s. 113). Bu negatif/pozitif öngörüler, o toplumla karşılaşınca aktifleşir (Zitek ve Hebl, 2007, s. 867; Franzoi, 2009, s. 238) ve beklentilerin uyuşmaması durumunda belirsizlik ve kültür şoku yaşamaları muhtemeldir (Furnham, 1988, s. 55).

Türk toplumu ile ilgili aynı beklenti, katılımcıların geldiği kültürel doku ve dünya görüşüne paralel bir şekilde negatif veya pozitif bir algıya kapılmasına neden olabilmektedir. Sözgelimi katılımcılar, Türkiye’nin coğrafi olarak Avrupa’ya yakın olması ve laikliği benimsemesi önbilgisinden yola çıkarak, ülkemizdeki dini yaşamın ve geleneklerin liberal bir yaşam tarzını desteklediği algısına sahip olduğu görülmektedir. Bununla birlikte ülkemize geldikten sonra bu ön kabule mugayir bir tablo ile karşılaşmaktadırlar. Bu durum iki farklı kesim için farklı sonuçlar doğurmaktadır. Katılımcıların ülkemize geldikten sonraki Türk toplumunun aktüel durumu hakkındaki

153

gerçeklik (a) geldiği ülkede toplumsal baskı ile karşılaşan ve seküler yaşama özlem duyanlar için negatif; (b) dini muhafazakâr bir kültürel alt yapıdan gelen (Müslüman olanlar), muhafazakâr bir profile sahip olan ve bunu devam ettirmek isteyenler için pozitif bir algı değişimine yol açmaktadır.

Ülkemizin muhafazakâr/seküler dini yapısı hakkında katılımcıların gelmeden önce iki farklı algının olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz üzere kimi katılımcılar Türkiye’nin coğrafi olarak Avrupa’ya yakın olması ve laikliği benimsemesi bilgisinden yola çıkarak Türk toplumunun seküler; kimi katılımcılar ise Türk toplumunun İslam’ı benimsemiş bir ülke olması, tarih boyunca Türk toplumunun İslam ile anılması ve İslam’ın taşıyıcısı olmasına ilaveten ülkesindeki İslami tecrübeden yola çıkarak Türk toplumun muhafazakâr olduğu öngörüsüne sahip oldukları görülmektedir.