• Sonuç bulunamadı

2.2 Katılım Bankacılığı

2.2.4 Katılım Bankalarının Tarihsel GeliĢimi

Dünyada “Faizsiz Bankacılık” veya “Ġslâm Bankacılığı” olarak bilinen bu kurumların ortaya çıkıĢı, geliĢimi ve uygulaması Türkiye‟ye göre daha önce olmuĢtur. Bu kısımda dünyada ve Türkiye‟de faizsiz bankacılık sisteminin tarihsel geliĢimi üzerinde durulmaktadır.

2.2.4.1 Dünya’da Faizsiz Bankacılık

Kâr ve zarara katılma esasına göre çalıĢan faizsiz bankacılığın baĢlangıcı M.Ö. 2123-2081 arasında Babil‟de hüküm süren Hammurabi‟ye kadar uzanmaktadır. Faizciliğin ortaya çıkardığı bir takım sosyal sorunlarla karĢılaĢan devlet, sonunda borç alıp verme iĢlemlerine müdahale etmiĢtir. Bâbil kralı Hammurabi faiz oranlarını sınırlayan, tefeciliği engellemek için devletin sürece dahil olmasını emreden, borçluya da alacaklıya da haklar veren yasalar çıkarmıĢtır (Aktepe, 2010, s. 46)

Ünlü düĢünür Eflatun (M.Ö. 427-347), faizi ahlaka aykırı bularak reddetmiĢ ve faizin yasak edilmesini istemiĢtir. O‟na göre, ideal bir toplumda fertler maddi çıkar düĢüncesinden uzak yaĢamalı, böyle bir toplumda yokluk ile aĢırı bolluğa fırsat verilmemeli ve para, bizzat servet değil, servet elde etmenin aracı olmalıdır (Özgür, 2007, s.41).

Faiz alıp vermek, en eski çağlardan beri kötü bir eylem olarak görülmüĢtür. Bu nedenle tarihte; Müslüman, Yahudi ya da Hıristiyan olsun tüm din adamlarının karĢı çıktığı görülür.

Ġlk çağda Roma Ġmparatorluğu‟nda, halka gayrimenkul ipoteği mukabilinde faizsiz kredi açmak üzere bir devlet bankası kurulduğu bilinmektedir. Bu kurumu faizsiz bankacılığın ilk teĢkilatı olarak gösterebiliriz (ĠĢtar, 2009, s. 16).

M.S.1118 yılında Hıristiyan hacıların mal ve canlarını korumak için tesis edilmiĢ olan Temple mezhebi mensubu olan Templier‟ler, yapılan bağıĢlarla büyük ölçüde servet ve nüfuz sahibi olmuĢlardır. Avrupa‟da 1000‟den fazla Ģubeleri olan bu gizli kuruluĢ, ticari ve askeri maksatlar için faizsiz kredi vermiĢtir (Akın, 1986, s. 111).

Bankacılık faaliyetlerinin Ġslâm ekonomisinde rağbet gördüğü dönem Abbasiler dönemi olmuĢtur. AraĢtırmalar Ġslâm dünyasında bankacılığın pratiğinin çok iyi bilindiğini kaydetmektedir. O dönemde harp, zorla alıkoyma vs. ile aĢırı ganimet ve servet birikmiĢtir. Bunların yönetilmesinde mali konularda etkin hizmetleriyle tanınan Yahudilerden yararlanılmıĢtır (Akın, 1986, s. 112).

Ġslam ekonomisi tabirinin ilk ortaya çıkıĢı 1945 sonrasıdır. Bu tarihlerde bağımsızlık hareketleri sonucu bağımsızlığını kazanan Hindistan‟da, Müslüman Hint aydınlar yeni bir sistem oluĢtururken Ġslam‟dan nasıl faydalanacaklarını düĢünmeye baĢlamıĢlar ve bu alanda çalıĢmalar yapmıĢlardır (Polat, 2009, s 83).

Teorik çalıĢmalardan sonra uygulamaya yönelik olarak Prof. Ahmet Neccâr‟ın, 1963-66 yılları arasında Mısır‟ın bir bölgesinde kurup denediği faizsiz banka modeli ilk alternatif deneme olmuĢtur.

Modern anlamda faizsiz bankacılık ihtiyacının 20. Yüzyılda Ġslam ülkelerinde görülmeye baĢlayan sanayileĢme hareketleri ve 1970'li yıllarda petrol fiyatlarının ani artıĢı ile ortaya çıktığı görülmektedir. Bireysel anlamda kiĢilerin tasarrufları ticaret erbabının elinde kar-zarar ortaklığı esasına göre değerlendirilmekteydi; fakat sanayileĢme ile birlikte büyük yatırım projelerinin finansmanı için bu kiĢisel tasarrufları bir araya getirebilecek faizsiz bir bankaya ihtiyaç duyulmuĢtur (www.bankasya. com.tr/ 2010).

Faizsiz bankacılığın en etkin ve kapsamlı uygulaması Dünya Bankası modelini örnek alan ve 22 Ġslam ülkesinin katılımıyla Ekim 1975‟te Cidde‟de kurulan Ġslam Kalkınma Bankası‟dır. Türkiye‟nin de kurucu ülke olarak yer aldığı bu banka; Ġslam ülkeleri arasında ticaret hacminin arttırılması, geliĢmekte olan Ġslam ülkelerinde verimli projelere finansman temin edilmesi, faizsiz finans kurumu sayısının arttırılması ve aralarındaki iliĢkilerin geliĢtirilmesi amaçlarıyla kurulmuĢtur (Aydın, 2004, s. 241)

Klasik bankalardaki Ġslami iĢlem birimleri hızlı bir Ģekilde büyümeye devam etmektedir. Bu durum Ġslami bankacılık iĢlemleri payındaki artıĢta kendini göstermektedir. BirleĢik Arap Emirlikleri ve Katar‟da bulunan klasik bankaların Ġslami hizmetler birimlerinde 2007 yılına oranla 2008 yılında %80 bir büyüme kaydettiği gözlenmiĢtir (Hemezani, 2009, s. 3).

Bugün dünya üzerinde 100'ün üzerinde Faizsiz Banka bulunmaktadır. Bu bankalardan 4'ü Türkiye'de olup "Katılım Bankaları" adıyla faaliyet göstermektedirler. Faizsiz Bankaların bulunduğu devletlere örnek olarak Ġsviçre, Lüksemburg, Danimarka, Filipinler, Amerika BirleĢik Devletleri, Ġngiltere, Güney Afrika ve Bahama Adaları sayılabilir. Ayrıca Malezya, Bahreyn ve Londra üç önemli faizsiz bankacılık merkezi olarak dikkat çekmektedir. Ġslam Bankacılığı geniĢ bir coğrafyada ve sayıları 60'a ulaĢan ülkede faaliyet göstermektedir. Bünyelerinde faizsiz bankacılık birimi kuran bankalar arasında ise, Citibank, Union Bank of Switzerland, Kleinwort Benson, ANZ Grindlays, Goldman Sachs, United Bank of Kuwait ve Arab Banking Corporation sayılabilir (www.bankasya.com.tr/2010).

Hıristiyan dünyasının merkezi konumundaki Vatikan‟ın faizsiz bankacılığı önermesi, bu sistemin geleceği hakkında ciddi ipuçları veriyor. En geliĢmiĢ ülkeden geri kalmıĢ ülkelere kadar tüm dünyanın faizsiz bankacılık sistemi konusunda adeta yarıĢ baĢlatması ise bir baĢka önemli gerçek olarak karĢımızda duruyor (TKBB, 2009, s. 33).

Yukarıda da bahsedildiği üzere dünya üzerinde sadece Ġslâm ülkelerinde değil diğer ülkelerde de faizsiz bankacılığın enstrümanları kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Faizsiz bankacılık hizmeti veren kurumların sayısı artarken, geleneksel bankacılık hizmeti veren çok sayıda banka da faizsiz bankacılık enstrümanlarını portföylerine katmaktadırlar.

2.2.4.2 Türkiye’de Faizsiz Bankacılık

Türkiye‟de katılım bankacılığı fikri önceleri teorik olarak ele alınmaktaydı. Daha çok faizin haram oluĢu ve zararları üzerinde duruluyordu. Kâr-Zarar (K/Z) ortaklığı yoluyla çalıĢacak ilk faizsiz banka, Devlet Sanayi ve ĠĢçi Yatırım Bankası (DESĠYAB) olmuĢ, ancak yönetim kurulu 1978 yılı sonrasında faizli sisteme geçme

kararı almıĢtır. Diğer faizsiz finansmana iliĢkin ilk örneklerden birisi ise Kâr ve Zarar Ortaklığı Belgesi (KZOB)‟nin çıkarılmasına verilen izindir (Polat, 2009, s 83).

Faizsiz bankacılığının ülkemizdeki geliĢimi 1980 yılı sonrasında olmuĢtur. Bakanlar Kurulunun 16.12.1983 tarih 83/7506 sayılı kararname ile Özel Finans Kurumlarının (ÖFK) temeli atılmıĢtır. Ġsimde yer alan “özel” kelimesi, kurulmuĢ olan Ģirketlerin kamusal değil özel olduğunu, “finans” ibaresi ise bu kurumların finansal piyasaların bir aracı kurumu olduğunu ifade etmek için seçilmiĢtir.

ÖFK uygulaması ile hedeflenen, Türkiye‟de düĢük olan özel tasarrufların teĢvik edilmesi ve özellikle inançlardan dolayı yastık altında atıl kalan gayrimenkul, döviz, altın gibi alanlara kayan tasarrufların ekonomiye kazandırılması olmuĢtur (Aydın, 2004, s. 241).

ÖFK‟lar 25 ġubat 1985 „te hukuki statüsünü tamamlamıĢtır. 1985 yılından itibaren Türkiye'de 6 adet Özel Finans Kurumu kurulmuĢtur. 19 Aralık 1999 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Bankalar Kanununda DeğiĢiklik Yapılmasına iliĢkin 4491 sayılı Kanun ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun bazı maddeleri değiĢtirilerek Özel Finans Kurumları Bankalar Kanunu kapsamına alınmıĢtır. Bu yasaya tabii olunmasının ardından Bankalar Kanunu‟nda değiĢiklik yapan 12 Mayıs 2001 tarih ve 4672 sayılı Kanunla, bu kurumlarda toplanan tasarrufların güvence altına alınması amacıyla, Özel Finans Kurumları Birliği ve bünyesinde, bu birlik tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulan Yönetmelik dahilinde idare olunmak üzere “Güvence Fonu” oluĢturulmuĢtur (www.bankasya.com.tr/2010).

Tüm bu hukuki yapı ve geliĢmelere Temmuz 2005 döneminde hazırlanan yasa tasarısının 5411 sayılı Bankacılık Kanunu olarak 19 Ekim 2005 tarihinde kabul edilmesi suretiyle 1 Kasım 2005 tarihli 25983 sayılı resmi gazete yayınlanması hukuki düzenlemelere iliĢkin son noktayı koymuĢtur. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 1 Ocak 2006 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiĢtir (ĠĢtar, 2009, s. 69)

Bankacılık Kanunu ile getirilen yenilikler sadece isim değiĢikliği ile sınırlı değildir. Katılım bankalarındaki tasarrufun 50 000 TL‟ye kadar olan kısmını güvence altına alan ve katılım bankaları birliği bünyesinde bulunan “güvence fonu” TMSF‟ye

devredilmiĢtir. Ayrıca faaliyetlerine son verilen katılım bankaları klasik bankalar gibi TMSF‟ye devredilecektir. Tasfiye sürecini, katılım bankaları birliğince görevlendirilecek tasfiye kurulu yerine TMSF yönetecektir (Gudil, 2007, s 23).

Katılım bankaları Bakanlar Kurulu Kararı‟na istinaden kurulmakta, Bankalar Kanunu'na uygun olarak faaliyet göstermekte ve 25 yılı aĢan bir süredir yastık altı paraların ekonomiye kazandırılması konusunda önemli iĢlevler üstlenmektedirler. Bir anlamda Risk Sermayesi (Venture Capital) kuruluĢu niteliğinde olan katılım bankaları, topladıkları atıl (yastık altı) fonları doğrudan Türk sanayicisi ve müteĢebbisinin ihtiyaç duyduğu hammadde, yarı mamul ve mamul maddeler ile yatırım mallarının temininde kullanmak suretiyle ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlamaktadırlar (www.bankasya.com.tr/2010).

Konvansiyonel bankacılık hizmetlerinin tümünü müĢterilerine "faizsiz" alternatiflerle sunan katılım bankaları "kâr (ve zarar) paylaĢımı" prensibine sadık kalarak bireylerden fon toplamakta ve gerek döviz, gerekse TL cinsinden topladıkları bu fonları daha çok özel sektörün ticari (ve sınaî) faaliyetlerinin finansmanında kullanmaktadırlar. Son yıllarda girdiği büyüme trendini sürdüren katılım bankaları 2010 yılı baĢında, Türk finans sistemi içindeki yerini iyice güçlendirmiĢtir. Katılım bankaları, toplam fon hacmindeki payını % 5,2‟ye, toplam kredi hacmindeki payını % 6,0‟a ve toplam aktiflerdeki payını ise % 4.0‟a yükseltmeyi baĢarmıĢtır. Katılım bankaları daha etkili çözümler üretmek ve bilgi akıĢını hızlandırmak için Türkiye Katılım Bankaları Birliği‟ni kurmuĢtur (TKBB, 2009, s. 34).