• Sonuç bulunamadı

2.1. Uluslararası ĠliĢkiler Teorileri

2.1.1. KarĢılıklı Bağımlılık (Interdependency)

1950‟li yıllar ile birlikte dünya siyasetinde yeni yaklaĢımlar ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. Devlet sınırlarının nüfuz edilemez olarak varsayılması insan etkileĢimlerine iliĢkin yeni çalıĢma alanlarını ortaya çıkarmıĢtır. AraĢtırmacılar giderek artan oranda gerçekleĢen etkileĢimlerin ülkelerin maddi olarak karĢılıklı bağımlılıklarını artırdığını, hem ekonomik hem de siyasal yönden entegrasyonun geliĢmesini hızlandırdığını ileri sürmüĢlerdir.

KüreselleĢme, uluslarüstücülük ve devlet egemenliğinin sona ermesi uluslararası iliĢkiler tartıĢmalarında 20. yüzyılın sonunda ortaya çıkmıĢtır. 1990‟lı yılların baĢında bu konular daha sık gündeme gelmeye baĢlamıĢtır. Uluslararası iliĢkilere yönelik bu tartıĢmaların ortaya çıkardığı ve yakın dönemde gerçekleĢen en önemli yenilik teknolojik devrimdir. Bu bağlamda teknolojik değiĢiklikler, en çok konuĢulan küreselleĢme, uluslarüstücülük, devletin sınırlarının ortadan kalkması ve siyasal yaĢamın dönüĢümü gibi eğilimlerin arkasındaki en önemli, hatta en temel faktördür (Knutsen, 2006: 344-345).

Çoğulcu (plüralist) uluslararası iliĢkiler literatüründe karĢılıklı bağımlılık, dünya siyasetinde ülkelerarası ya da farklı ülkelerdeki aktörler arasındaki karĢılıklı

37

etkileĢimin Ģekillendirdiği koĢulları ifade etmektedir. Yani karĢılıklı bağımlılık; devletler ve toplumlar arasında çok sayıda etkileĢim kanalının yarattığı bağlantı ve iliĢkilerin, belirli bir hiyerarĢik gündemden yoksun olan uluslararası sistemde neden olduğu karmaĢık koĢullar bütünüdür (Keohene ve Nye, 2001: 7).

Bağımlılık terimi ile bir devletin tamamen diğer bir devletin egemenliğinde olması ifade edilirken, karĢılıklı bağımlılıkta her iki taraf için de belirli bir maliyet söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla, iki uluslararası aktör arasındaki iliĢkilerde karĢılıklı bağımlılıktan söz edilebilmesi, iki taraf için de bir maliyetin söz konusu olmasına ve bu maliyetin tarafların hareket serbestisine sınırlama getirmesine bağlıdır. Eğer iki uluslararası aktör arasındaki karĢılıklı etkileĢim, iki tarafa da sadece çıkar temelli fayda getiriyorsa, bu iliĢki karĢılıklı bağımlılık teorisinin kapsamı dıĢında kalmaktadır (Keohene ve Nye, 2001: 8).

Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye etkileĢimlerin artan düzeyi ile ilgili tartıĢmaları “Güç ve KarĢılıklı Bağımlılık” isimli eserde detaylı olarak ele almıĢlardır. KarĢılıklı bağımlılığın sadece refahı değil, aynı zamanda bağımlılığı ve korunmamıĢlığı artıracağını vurgulayarak karmaĢık karĢılıklı bağımlılık kavramını üretmiĢlerdir (Knutsen, 2006: 326-327). KarmaĢık karĢılıklı bağımlılık kuramı uluslararası aktörler arasındaki iliĢkilerin giderek daha karmaĢık bir Ģekil almakta olduğunu ve bu sürecin söz konusu aktörleri birbirlerine karĢı daha savunmasız ve birbirlerinin ihtiyaçları konusunda daha hassas kılmaya baĢladığını savunmaktadır (IĢıksal, 2004: 139-140).

Keohene ve Nye‟ye göre karmaĢık karĢılıklı bağımlılık üç temel özelliğe sahiptir: Bunlardan ilkine göre çok sayıda kanal, toplumları birbirine bağlamaktadır. Bunlar arasında resmi olarak gerçekleĢen dıĢ iĢleri bağlantılarının yanı sıra üst düzey hükümet yetkilileri arasındaki resmi olmayan bağları; hükümetdıĢı yetkililer arasındaki resmi olmayan bağları (çokuluslu bankalar ya da anonim Ģirketler) uluslararası örgütler sayılabilir (Keohene ve Nye, 2001: 21-22). Bu kanallar devletlerarası, hükümetlerötesi ve uluslarötesi olarak özetlenebilir.

Ġkinci özelliğe göre devletararası iliĢkilerin gündemi belirgin bir Ģekilde ya da hiyerarĢik olarak düzenlenmeyen çok sayıda konudan oluĢmaktadır. Bu konular arasında hiyerarĢi olmaması, askeri güvenlik gibi herhangi birinin gündeme hep aynı

38

Ģekilde egemen olmaması anlamına gelmektedir. Birçok konu önceden iç politika olarak nitelenen alandan doğar ve iç ve dıĢ sorunlar arasındaki ayrım ortadan kaybolur. Bu sorunlar çeĢitli hükümet birimlerinde farklı seviyelerde incelenir. Farklı sorunlar hem hükümetler içinde, hem de hükümetler arasında farklı ortaklıklar ortaya çıkardığı gibi farklı çatıĢma düzeyleri de ortaya çıkabilmektedir.

Üçüncü özelliğe göre ise hükümetler, askeri gücü karmaĢık karĢılıklı bağımlılığın hakim olduğu konularda kullanmamaktadır. Bununla birlikte diğer bölgelerde yer alan hükümetlere karĢıda kullanmazlar.

Keohane ve Nye, devletlerin önemini kabul etmekle birlikte uluslararası gündemin gittikçe artan bir Ģekilde uluslararası aktörler tarafından oluĢturulduğunu ileri sürmektedirler. Uluslararası yapının giderek daha karmaĢık hale gelmesi gücün belirli merkezlerde toplanamayacağı bazı konuların paylaĢılması gerekliliğini ortaya çıkarmıĢtır. Diğer taraftan artan karmaĢıklık, karĢılıklı bağımlılığın geliĢiminde etkili olmuĢtur. Artık sadece askeri yönden güçlü olmak, amaçlara ulaĢmakta baĢarı sağlamamaktadır (Çitak, 2007: 349). Askeri gücün yanı sıra artık ekonomik, siyasi ve teknolojik açıdan güçlü olmak gerekmektedir.

Devletler,artan karĢılıklı bağımlılık ile kendi sorunlarını çözerken bunun ancak baĢkalarıyla birlikte baĢarabileceği gerçeğini görmüĢtür. Ortak sorumluluk ve çabalar ile sorunlar ele alınmaya baĢlanmıĢtır. Çünkü bugünün farklılığı, ulusların karĢılıklı bağımlılığının daha derin ve daha yaygın hale gelmiĢ olmasıdır (Küresel YönetiĢim Komisyonu, 1996: 15). Çevre sorununun sınır tanımazlığı, çözümü için de karĢılıklı bağımlılığı dayatmaktadır. KüreselleĢmenin derinleĢmesinin yanı sıra çevre sorunlarının önünün alınabilmesi/çözülebilmesi daha kapsamlı iĢbirliklerini getirdiği gibi karĢılıklı bağımlılığı arttıran bir dinamik olarak da değerlendirilebilir.

Devletlerin, daha çok karĢılıklı bağımlı hale gelen uluslararası sistem içinde kendi ulusal çıkarlarını en üst düzeye çıkarmak için mevcut politikalarını diğer devletler ile koordine etmelerini sağlayacak en uygun aracı uluslararası örgütlerdir. Ancak son zamanlarda yaĢanan bazı olaylar küresel gündemdeki konuların ilgi alanlarının oldukça farklı olduğunu ortaya çıkarmıĢtır. Bu durum değiĢik aktörlere ihtiyaç duyulduğunu ve konularına göre farklı çözüm yolları gerektiğini ortaya çıkarmıĢtır (Aydın, 1996: 101).

39

Özellikle çok uluslu Ģirketler ve bankalar hem ülke içi hem de devletlerarası iliĢkileri etkilemektedir. Tümüyle hükümetler tarafından kontrol edilmeyen farklı ve dinamik aktörlerin katılımı da ülke içi iliĢkilerin yanı sıra dıĢ iliĢkilerin de normal bir parçası haline gelmiĢtir (Keohene ve Nye, 2001: 22). Artık sadece ülkelerin dıĢ politikaya yönelik kararları değil, iç politikaya iliĢkin kararları da birbirlerini etkilemektedir. Bir bakıma bağımlılık gittikçe derinleĢmekte ve çok yönlü hale gelmektedir.

Aktörlerin önemi sadece kendi çıkarlarının peĢinde olmasından kaynaklanmaz; ayrıca farklı ülkelerin hükümet politikalarının birbirlerine karĢı daha duyarlı olarak yapılmasında iletiĢim aracı görevi de görürler. Hükümetlerin ülke içi faaliyetlerinin kapsamı geniĢledikçe ve firmalar, bankalar ve daha az da olsa sendikalar ulusal sınırları aĢan kararlar aldıkça, farklı ülkelerin iç politikaları giderek daha çok birbirlerini etkilemektedir. Çevre düzenlemeleri ve teknolojinin kontrol edilmesi üzerindeki konularda gerçekleĢen paralel düzenlemeler de bu eğilimi güçlendirmektedir (Keohene ve Nye, 2001: 22).

Gücün önemsiz hale gelmesi devletlerin güçlerini kullanmak için baĢka araçlara güvenmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıĢtır. Siyasi süreçte daha çok ortağın varlığı, ulusal sınırlarla kısıtlanmaz. Bir durumun karmaĢık karĢılıklı bağımlılığa daha yakın olması, siyasi pazarlık sürecinin sonuçlarının uluslarötesi iliĢkiler tarafından etkileneceği beklentisini artırır. ĠĢte çok uluslu Ģirketler hem bağımsız aktörler olarak hem de hükümetler tarafından idare edilen araçlar olarak önemlidirler (Keohene ve Nye, 2001: 29).

Uluslararası örgütler de, resmi yetkilileri bir araya getirerek dünya politikasında potansiyel ortaklıkların etkinleĢtirilmesine yardımcı olmakla kalmamakta, az geliĢmiĢ ülkelerin temsilcilerinin bir araya getirilmesinde de önemli rol oynamaktadırlar. Dahası, birçok uluslararası örgütün yüzyıllardır geliĢtirdiği sabit/asli normları, devletlerin eĢitliğinin yanında sosyal ve ekonomik eĢitliğe de vurgu yapmaktadır (Keohene ve Nye, 2001: 31).

Dinsel topluluklar, petrol Ģirketleri ve bunlar gibi hükümet-dıĢı kurumlaĢmalar da uluslararası olayları etkilemektedir. Böylece uluslararası örgütlenmeler ve çok uluslu Ģirketlerin de içinde yer aldığı uluslararası iliĢkiler özel ve kamusal aktörlerin

40

de olduğu karmaĢık bir sistem haline gelmiĢtir (Topçu, 2008: 100). Bu sistemde ekonomik, toplumsal ve ekolojik olaylar da önemli yer tutmaktadır. Çevrenin sınır tanımaz yapısı, karĢılıklı bağımlılığın artan düzeyi ile yaĢanan çevresel sorunlarının küresel çapta çözümlenmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıĢtır. Bu durumda eski güvenlik kavramları olan güç çekiĢmeleri ya da sınır anlaĢmazlıkları devlet merkezlidir; ancak yeni kavramlar topluma dayanmaktadır. Diğer bir ifadeyle eski bakıĢ açıları stratejik etkileĢime dayanırken, yenileri toplumsal nüfuz, ekonomik ve ekolojik karĢılıklı bağımlılığa göre belirlenmektedir.

Ekonomik ve ekolojik niteliğe sahip küresel düzeyli sorunlarda karĢılıklı bağımlılık oldukça etkili sonuçlar vermektedir. Farklı ülkelerden bürokratlar, birbirleriyle toplantılarda, telefon ile görüĢmenin yanı sıra yazıĢarak doğrudan iĢ yapmaktadırlar. Benzer Ģekilde, hükümet dıĢı kiĢiler günlük iĢ hayatlarında Üçlü Komisyon (Trilateral Commissions)6 gibi organizasyonlarda ve sponsorluğu özel kuruluĢlar tarafından yapılan konferanslarda sıklıkla bir araya gelmektedirler (Keohene ve Nye, 2001: 22).

1970‟li yıllar ekonomik karĢılıklı bağımlılığın yaĢandığı yıllar olmakla birlikte özellikle enerji krizi, denizler ya da uzay gibi alanlara iliĢkin düzenlemeler doğrultusunda çevre konusu da uluslararası bir nitelik kazanmaya baĢlamıĢtır. Küresel çevre sorunları ile ortaya çıkan yeni çevre sorunları ve algılamaları çevre konusunu gündemde öncelikli hale getirmiĢtir (Topçu, 2008: 101). KarĢılıklı bağımlılığın küresellik ile iliĢkisi çevre algılamalarına bu bağlamda yansımıĢtır.

Ekolojik karĢılıklı bağımlılık, 1960‟lardaki ve 1970‟lerdeki tartıĢmaların odağında ekonomik karĢılıklı bağımlılık olmasına rağmen birçok durumda güçlü devletler için bile küresel, çözümsüz ve kaçınılmazdır. Öncelikle, küresel çevresel değiĢim, Westfalya Sistemi‟nin7

en parlak döneminde bilinmeyen doğrudan, sistemik

6Komisyon aslında 1973 yılında Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya arasında iletiĢim ve iĢbirliği eksik

olduğu bir dönemde, özel sektör içindeki deneyimli liderleri küresel sorunlarla ilgili olarak tartıĢmak üzere bir araya getirmek için kuruldu. Ayrıntılı bilgi için bkz: (www.trilateral.org, 07.03.2015).

7

Westfalya Sistemi‟nde, devlet Avrupa siyasasında meĢru olarak tanımlanmıĢtır ki bu egemenliğin ilk yüzüne iĢaret etmektedir. Böylece, 1648 sonrası Avrupa sistemi ülkesellik, iç iĢlerine karıĢmama gibi bazı ilkelerin ortaya çıkmasına tanıklık etmiĢtir. Westfalya Sistemi, evrensel olduğu düĢünülen bir adaletin standardına dayanarak insan hayatını tüm yönleriyle kapsayan Hristiyanlığın temel öğretilerine meydan okumuĢtur. Hukukun ve siyasetin sekülerleĢmesinden, uluslararası yapının adem- i merkezileĢmesine kadar pek çok açıdan modern uluslararası sistem Westfalya mirasına dayanmaktadır. Bu mirasın önemini belirtmek için Westfalya ile ortaya çıkan dinin uluslararası

41

devletlerarası karĢılıklı bağımlılığın yeni biçimlerini yaratmaktadır. Örneğin ozon tabakasının incelmesinden ya da küresel iklim değiĢikliğinden tüm devletler etkilenmektedir. Ġklim değiĢikliğine uyum sağlama zengin devletler için maliyetli olmasına karĢın uygulanabilirken, az geliĢmiĢ ülkeler kendi sera gazı emisyonlarının marjinal olarak sebep olduğu küresel çevresel sorunlarla artan oranda savunmasız olarak yüzleĢmektedir. Her iki durumda da ulus devletler, devletler topluluğunun ve benzerlerinin neden olduğu çevresel zararlardan rahatsız olurlar. Uluslararası iliĢkilerin yeni bir olgusu olarak karmaĢık karĢılıklı bağımlılık, esas olarak ekonomik karĢılıklı bağımlılık üzerine odaklanmıĢtır. Eğer karĢılıklı bağımlılığın maliyeti faydalarına ağır basıyorsa, teorik olarak diğer devletler ile karĢılıklı bağımlılığı sınırlama seçimini ulus devletlere bırakmaktadır. Ancak küresel çevresel değiĢimin neden olduğu ekolojik karĢılıklı bağımlılık açıkça farklılaĢmaktadır. Çünkü ulus devlet için hiçbir çıkıĢ yolu yoktur. Bunun nedeni modern karmaĢık ekolojik bağımlılığın tüm devletleri bağlamasıdır. Bu da ulusal devletlerin - en büyük ve en güçlü olanların bile- diğer tüm devletlerin topluluğuna yeni bir bağımlılığını yaratmaktadır (Bierman ve Dingwerth, 2004: 5-6). Bu bağımlılık döngüsü çevre sorunları açısından ekonomik olanlara kıyasla ulus devleti doğrudan etkilemektedir.

Ġklim değiĢikliği ya da ozon tabakasının incelmesi yoluyla oluĢan doğrudan ve sistemik karĢılıklı bağımlılığın yanında, küresel çevresel değiĢim -baĢarısız devlet eyleminin komĢu devletler üzerindeki olası sonuçları ile- diğer devletlerin uyum sağlama kapasitesi üzerinde baskıyı artırmak yoluyla yeni dolaylı karĢılıklı bağımlılık yaratmaktadır. Çevresel bozulma ve sosyal çatıĢma arasındaki iliĢki konusundaki geniĢ literatür, geniĢleyen çevresel baskıdan kaynaklanabilecek Ģiddet çatıĢmalarına ve ulus devletin bu yeni sorunlarla baĢ etme baĢarısızlığına iĢaret etmektedir. Bunlara ek olarak artan küresel çevresel değiĢimler yüzünden ekonomik krizler, kitlesel göç ya da yerel çevresel sorunlar da tartıĢılmaktadır. Bu sorunlar da aynı Ģekilde belirli bir devlet ya da bölgeyle sınırlı olmayan ama tüm ulus devletleri artan dolaylı karĢılıklı bağımlılık yoluyla etkileyecek olan sorunlardır (Bierman ve Dingwerth, 2004: 5-6).

politikadan arındırılması, devletin egemenliği, devletlerin eĢitliği ilkesi, güç dengesi, kolektif güvenlik, seçici müdahale anlayıĢı, moral değerlerin ikincil plana itilmesi ve realpolitik‟in meĢruiyeti gibi kavramları vurgulamak önemlidir. Bu doğrultuda uluslararası iliĢkiler tarihinde Westfalya Sistemi, sembolize ettiği dönüĢümün büyüklüğü nedeni ile modern sistemin baĢlangıcı olarak kabul edilebilir (Bacık, 2006: 57-58).

42

Görüldüğü gibi öncelikle plüralist tezler çerçevesinde modernleĢme, entegrasyon, karĢılıklı bağımlılık ve artan oranda serbestleĢen ekonomik faaliyetlerin devletin dıĢında kalan aktörlerin güçlenmesine neden olduğu, devletlerin küresel sistemde üniter ve tek aktör olarak tanımlanmasının güçleĢtiği savunulmaktadır. Çevre sorunları da bu doğrultuda etkili olmakta, karĢılıklı bağımlılık tezi de çevre sorunları üzerinden kendisini yeniden üretmektedir (Topçu, 2008: 105). Böylece çevre, devletleri birbirine bağımlı kıldığı gibi devlet dıĢı aktörleri de bu bağımlılığa dahil etmektedir. Bir anlamda varolan aktör sayısını arttırmaktadır.