• Sonuç bulunamadı

2.1. Uluslararası ĠliĢkiler Teorileri

2.1.2. Çok Düzeyli/Aktörlü YönetiĢim

Uluslararası çevre politikalarının devlet ve devletlerarası örgütlere dayanan mevcut yönetim modeli, hükümet-dıĢı aktörler ve Ģirketleri de kapsayacak Ģekilde çok aktörlü bir yönetiĢim modeline doğru dönüĢmektedir. Bu Ģekilde “güçlendirilmiĢ” bir çevresel yönetiĢim, ortaya çıkan çevresel sorunlar karĢısında hızlı ve etkin davranmayı sağlayacak ve çevresel öncelikleri belirleyecektir. Bunun için uluslararası düzeyde tutarlı karar alma mekanizmaları desteklenmeli ve uluslararası alanda varılan anlaĢmaların yerine getirilmesini sağlayacak uluslararası çabalar yaygınlaĢtırılmalıdır. Ayrıca bölgesel, alt-bölgesel ve ulusal çevresel yönetiĢim süreçleri ve kurumları desteklenmelidir (Sipahi, 2010: 335).

Bahsedilen bu yönetim modeli küresel, ulusal ve yerel boyutları ile çok düzlemli bir yönetiĢim modelidir. Bu model içlerinden hiçbirinin baskın olmadığı kamu, özel ve bunların karmasından oluĢan üç ortaklı bir sistem öngörmektedir (Topçu, 2008: 158). Çok aktörlü ve çok düzlemli yönetiĢim modeli, ağ yönetiĢimi Ģeklinde de ifade edilebilir.

YönetiĢim söyleminin bir parçası olarak ağ yönetiĢimi özerk hükümet örgütlenmelerinin oluĢturulmasına yönelik giriĢimlere öncülük etmiĢtir. Ağ yönetiĢimi kuramı ile klasik yönetiĢim yaklaĢımı arasında çeĢitli açılardan ayrıĢmalar söz konusudur. Karar alma sürecinde merkezi yönetim yanında diğer aktörlerin de etkin ve etkili olmasını amaçlayan ve bu doğrultuda üç ana aktör (kamu bürokrasisi, özel kesim ve sivil toplum) tanımlayan yönetiĢim kuramı devletin iĢlevini “yönlendirme” olarak belirtmektedir. ġöyle ki, devletin geleneksel olarak elinde

43

tuttuğu siyasa oluĢturma yetkisi tanımlanan diğer aktörlerle paylaĢılmadığı gibi delege de edilmemektedir. Sadece bu yetkinin kullanılma aĢamasında oluĢan yönlendirme sürecine diğer kesimlerin katılımının sağlanması hedeflenmektedir. Oysa ağ yönetiĢimi yaklaĢımı bu durumun tersini savunarak siyasa oluĢturma sürecindeki iĢlevler arasında katı olarak önceden belirlenmiĢ bir iĢbölümünü veri olarak almamaktadır. Dolayısıyla iĢbölümüne dayalı her türlü hiyerarĢik yapılanmanın olasılığının azaldığı varsayılmaktadır. Karar merkezi önceden belirlenmemekte, aktörlerin arasındaki etkileĢim ve iĢbirliğine bağlı olarak doğal süreçler sonunda kendiliğinden oluĢacağı varsayılmaktadır. Yani bu yaklaĢım tek merkezlilik, bütüncül karar alma ve planlama, önceden yapısal olarak belirlenmiĢlik ve düzenleme gibi devletin geleneksel belirleyici rollerini sorgulamaktadır. Kullandığı araç ve tanımlamalar ile bu merkeziliğe bir seçenek oluĢturmak arayıĢı içindedir (Üstüner, 2003: 52).

Özel örgüt ağları ise, toplumun özellikle ekonominin kendi kendine örgütlenmesinin bir alt biçimidir. Bu ağlar endüstriyel ekonomi, organizasyon çalıĢmaları ve politik ekonomi alanlarındaki araĢtırmacılar tarafından çalıĢılmaktadır. Firmalar kaynaklarını (bilgi, beceri, pazara giriĢ, finansman) birleĢtirmek, belirli faaliyetleri (yenilik) organize etmek, ölçek ve kapsam ekonomilerini gerçekleĢtirmek için ağ Ģeklinde iĢbirliği yapabilmektedir. Firmalar aynı zamanda banka iĢlemlerinde ve piyasalarda belirsizliği ve riski azaltma, kolektif eylem sorunlarının üstesinden gelme ve ekonomik sektörleri düzenleme gibi ekonomik yönetiĢim alanlarında da rol alabilmektedir (Kersbergen ve Waarden, 2004: 149).

Üçüncü ağ biçimi ise kamu ve özel örgütleri bir araya getiren biçimdir. Bu ağ biçiminde, kamusal hizmetlerin sadece hükümetlerce değil, hükümet, özel ve gönüllü sektörlerden aktörlerin ağları tarafından sağlanacağı vurgulanmaktadır. Bu ağlar kaynakları koordine edip tahsis etmektedir. Böylece piyasa ya da devletin bir alternatifi olmaktadırlar (Topçu, 2008: 159).

Çok düzeyli yönetiĢim yaklaĢımını çoğulculuk ve yönetiĢim ile birlikte değerlendirmek daha açıklayıcı olur. Bu üç yaklaĢım da temelde kamu siyasalarını oluĢturma sürecini açıklamayı ve yönlendirmeyi hedeflemektedir. Ancak özellikle çoğulculuk diğer ikisinden çok temel bir noktada ayrıĢmaktadır. Çoğulculuk

44

yaklaĢımı özünde toplumdaki farklı kesimlerin çıkar grupları etrafında örgütlenerek kendi taleplerini çeĢitli araçlarla siyasa oluĢturuculara iletmesini ve onları etkileyerek bu taleplerin gerçekleĢmesini sağlama düĢüncesini taĢımaktadır. Dolayısıyla en son aĢamada siyasa oluĢturma sürecindeki yetkili ve belirleyici unsur, geleneksel toplumsal iĢbirliği içerisinde egemen siyasal otorite ve onun denetimindeki bürokratik yapılanmadır.

Çıkar grupları kendi taleplerini diğer çıkar grupları ile rekabet ortamına dayalı bir baskıya dönüĢtürerek siyasal otoriteyi yönlendirmeye çalıĢmaktadır. Bu durum ise taraflar arasında siyasa oluĢturma süreci bakımından hiyerarĢik bir yapılanma ortaya çıkarmaktadır. Ancak gerek yönetiĢim gerekse ağ yönetiĢimi yaklaĢımları siyasa oluĢturulması sürecinde aktörler arasındaki hiyerarĢiyi azaltmayı (yönetiĢim) ya da tamamıyla ortadan kaldırmayı (ağ yönetiĢimi) hedeflemektedir. Yani ağ yönetiĢimi ile toplumdaki siyasa sürecini etkilemesi olası yapılanmalar güç dağılımı açısından eĢit ve ayrıcalıksız görülmektedir. Böylece amaçlanan merkezin siyasa yapımını etkilemek değil, siyasanın ilgili tüm ağların etkileĢimi sonucunda bir anlamda kendiliğinden oluĢmasıdır (Üstüner, 2003: 50-51).

Çok düzeyli yönetiĢim modeli çerçevesinde, özellikle küreselleĢme ile beraber çevresel tehditlerle baĢarılı bir Ģekilde ilgilenmek için alternatif politik model arayıĢları dikkat çekmektedir (Mol, 2001: 86). ġu bir gerçektir ki küresel iĢbirliği, özellikle uluslararası anlaĢma, dayanıĢma ve ortak yaklaĢımları içeren bir dizi çözüm ve önlemlerle olanaklı olabilir. Bu bağlamda IMF, DB, Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization - WTO/DTÖ) ve benzeri uluslararası kuruluĢlar, günümüzde dünyanın karĢı karĢıya bulunduğu siyasal, iktisadi, askeri ve ekolojik sorunların ancak küresel düzeyde çözülebileceği gerekçesini ileri sürüp, küresel toplum, küresel yönetim, küresel finansal yönetim ve yeniden kurumsallaĢma biçiminde küresel bir yapılandırmanın zorunluluğuna vurgu yapmıĢlardır.