• Sonuç bulunamadı

edilmiĢtir. Ayrıca 2010 yılı Zirvesi sonunda bir küresel eylem planı kabul edilmiĢtir (www.ldc4istanbul.org, 2013).

70

NGO‟ların tanımı konusunda bir uzlaĢma söz konusu değildir ve bu konudaki tartıĢmalar devam etmektedir. BM Ekonomik ve Sosyal Konseyinin tanımına göre devletlerarası anlaĢma temeline dayanmayan bütün uluslararası örgütler hükümet dıĢı örgüt olarak kabul edilir. NGO‟ların evrensel ölçekte kabul edilmiĢ bir tanımı olmamasına rağmen bunların genel kabul gören özelliklerinden söz edilmektedir. Bu özellikler kar amacı gütmemek, gönüllülük esasına dayanmak, genelde bürokratik olmayan esnek bir yapıya sahip olmak, karar ve uygulamalarda katılımcı yaklaĢımı benimsemektir (Yıkılmaz, 2003: 163).21

Hükümetleri temsil eden uluslararası örgütler, o örgüte üye olan devletlerin yönetimini temsil ederler. Bu nedenle de genellikle devletlerin politika ve stratejileri doğrultusunda kararlar aldıkları ve uygulamalarda bulundukları görülmektedir. Dolayısıyla çevrenin korunması meselesi, aslında çoğunlukla tüm devletleri birden ilgilendirdiğinden ve zaman zaman da devletlere benimsetilmesi gereken nitelikte kararlar alınıp, uygulamalara gidilmesi gerektiğinden konuya iliĢkin olarak hükümetlerarası örgütlerin yanında hükümetlerdıĢı örgütlere de önemli roller düĢmektedir. Zira bunlar mevcut düzenleme ve uygulamalara eleĢtirel yaklaĢarak, devletlerin resmi politikaları tıkandığında ne türden önlemler alınması gerektiği konusunda yeni açılımlar geliĢtirebilmektedirler. Eğer NGO‟lar söz konusu karar alma süreçlerine etkin bir biçimde dahil olabiliyorlarsa, o zaman çevre rejimlerinin etkinliği de çoğunlukla bundan olumlu etkilenmektedir denilebilir (Sönmezoğlu ve Bayır: 2012: 260).

NGO‟lar çevre rejimlerinin oluĢturulması ve uygulanması aĢamalarında (örneğin çevre antlaĢmalarının tasarlanmasında) çeĢitli roller üstlenmektedirler ve önemleri gün geçtikçe artmaktadır (Sönmezoğlu ve Bayır, 2012: 261).Özellikle Stockholm Konferansı sonrasında oluĢturulan BM Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu‟nun 1987 yılında yayınladığı “Ortak Geleceğimiz” raporunda gönüllü

21Bu konuda en fazla tartıĢılan nokta ise NGO‟ların finans kaynaklarının nerelere dayandığıdır.

Hükümetlerden bağımsız, devlet-dıĢı olmaları beklenen NGO‟ların bazıları doğrudan hükümetler tarafından finanse edilebilmektedirler. Bu durum ise, NGO‟ların hükümetlerden ne derece bağımsız olabilecekleri sorusunu gündeme getirmektedir. Bunun yanında bazı çok uluslu Ģirketler NGO‟lar kurdurtup, kamuoyu yaratarak devletlerden, hükümetlerden istedikleri ve kendi ekonomik çıkarlarını artırmayı sağlayacak bir takım düzenlemelerin yapılmasını gerçekleĢtirebilmektedirler. Bütün bunlar NGO tanımının bulanıklaĢmasını da beraberinde getirmiĢtir. Bu türden NGO‟lara, kuruluĢ amaçlarına hizmet eder gibi görünüp aslında uluslararası kapitalist ekonomik sistemin kendisini yeniden üretmesine hizmet ediyorlar Ģeklinde yöneltilen eleĢtiriler her geçen gün daha da artmaktadır (Sönmezoğlu ve Bayır, 2012: 260).

71

kuruluĢların çevre hareketinin baĢlangıcından beri önemli rol oynadığı ve kamu bilincinin uyanmasında, hükümetleri harekete geçiren siyasal baskıların ortaya çıkmasına öncülük ettiği vurgulanmaktadır (Yıkılmaz, 2003: 168).

NGO‟lar çevre sorunlarıyla mücadelede gerek küresel düzeyde farkındalık yaratarak gerekse de çeĢitli eylem ve faaliyetler organize ederek bizzat aktör olarak yer almaktadırlar. Yine çeĢitli sansasyonel eylemlerle ve boykotlarla seslerini duyurabilmekte ve amaçlarına ulaĢabilmektedirler. Ayrıca küresel çevre gündemi oluĢturulurken antlaĢma metinlerine katkı sağlamakta ve görüĢmeler sırasında kulis faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Ġlginç bir strateji olarak devletlerarası resmi görüĢmeler yapıldığı zamanlarda bu örgütler de paralel toplantılar yapmaktadırlar. Örneğin Rio‟daki Küresel Forum‟a binlerce hükümet dıĢı kuruluĢun temsilcileri katılmıĢtı. Ayrıca “Yediler Grubu” toplantılarına paralel olarak “Öteki Ekonomik Zirve” adı altında çevreci ve sosyal amaçlı gruplar toplanmaktadır (Tuna, 2003: 266). Çevre sorunlarını çözme süreci sadece gerekli politikaların belirlenmesi ve çevre rejimlerinin oluĢturulması ile bitmemektedir. Rejimler oluĢturulduktan sonra uygulamaya ve daha da önemlisi sürecin denetlenmesine iliĢkin çeĢitli boĢluklar oluĢmaktadır. Bu türden rejimlerin genellikle denetim mekanizmalarının olmaması ya da olsa da yeterli etkinlikte iĢleyememesi sorun teĢkil etmektedir. Çünkü devletleri temsil eden hükümetleri, önlem almaya ve belirli politikalarındanya da uygulamalarından gerekirse vazgeçmeye hatta belirli kısıtlamalara gitmeye ikna edecek yaptırımlar olmazsa, onlar da bu önlemleri alma ve uygulama noktasında gönülsüz davranmaktadırlar. Bu noktada çevre rejimlerinin aktörleri olarak hükümetdıĢı örgütler devreye girmektedirler. Zira bu türden gönüllü kuruluĢlar bir anlamda baskı grubu Ģeklinde hareket etmekte ve kamuoyu üzerinde istenilen yönde bir etki oluĢturabilmektedirler (Sönmezoğlu ve Bayır, 2012: 261). Bu özellikleri NGO‟ları önemli bir aktör haline getirmektedir.

Dünyadaki en önemli hükümetdıĢı uluslararası örgütlerden birisi, oldukça yaygın faaliyetler gösteren ve kar amacı gütmeyen bir çevre kuruluĢu olan Greenpeace‟dir. 1971 yılında kurulan Greenpeace kırk ülkede, yirmi sekiz bölgesel ya da ulusal ofisle faaliyet göstermektedir ve üç milyonu aĢkın destekçisinin olduğu söylenmektedir. Bağımsızlığını korumak isteyen Greenpeace herhangi bir

72

hükümettenya da Ģirketten bağıĢ almamakta, sadece bireysel destekleri kabul etmektedir. Merkezi Amsterdam‟dadır (Sönmezoğlu ve Bayır, 2012: 261-262).

Küresel bir örgüt olarak Greenpeace,dünya çapındaokyanuslar ve yaĢlı ormanların korunması, nükleer silahlanma ve nükleer kirliliğe son verilmesi, zehirli kimyasalların ortadan kaldırılması, iklim değiĢikliği, dünya balık yataklarının daha iyi kullanımının sağlanması ve genetiği ile oynanmıĢ organizmaların doğaya bırakılmasının önlenmesi gibi kritik konular üzerinde çalıĢmalar yürütmektedir.

Son dönemde Greenpeace‟in yürüttüğü kampanyalara örnek olarak “Shell‟i Durdur” kampanyası gösterilebilir. Bu kampanya, Shell Petrol ġirketi‟ne ait bir geminin Kuzey Kutbu‟nda sondaj faaliyetini engelleme çabasıdır. Greenpeace eylemcileri Kuzey Kutbu‟nda Shell için petrol arayacaksondaj gemisinin Yeni Zelanda‟dan yola çıkmasını engellemiĢtir. Çünkü bir taraftan iklim değiĢikliği yüzünden kutup ayılarının neslinin tehlike altında olması diğer taraftan da sondaj çalıĢmaları sonucu ortaya çıkacak petrol sızıntılarını özellikle bu bölgede temizlemenin zorluğu düĢünüldüğünde söz konusu kampanya önemlidir. Halen devam eden kampanya ile bireylerin Ģirkete e-mail göndererek protesto etmeleri yoluyla Shellsöz konusu eylemden vazgeçirilmeye çalıĢılmaktadır (www.greenpeace.org, 2014).

Bir diğer çevre NGO‟su Doğal Hayatı Koruma Derneği (World Wildlife Fund - WWF)‟dir. WWF 100‟den fazla sayıda ülkede çalıĢmalar yürüten ve özellikle biyolojik çeĢitliliğin korunmasına odaklanan bir uluslararası kuruluĢtur. Bir diğer amacı ise doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve korunmasıdır (Sönmezoğlu ve Bayır, 2012: 262).

Yeryüzü Dostları(Friends of the Earth International - FOEI) ise 75 ulusal üye

grubu ve yaklaĢıkolarak her kıtada 5000‟e yakın yerel aktivist grubu kapsayan konfederasyon niteliğinde dünyanın en geniĢ kökleĢmiĢ çevre ağıdır. Dünyada iki milyondan fazla üye ve destekçiye sahip olan bu örgüt günümüzün en acil olan çevre ve sosyal sorunları ile ilgilenmektedir. Mevcut ekonomi modeli ve küreselleĢme ile mücadele eden bu örgüt, toplumların çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğinin yaratılmasına yardımcı olacağını ifade etmektedir (www.foe.org, 2014).

73

IUCN adlı hükümetdıĢı uluslararası örgüt 1948 yılında kurulmuĢtur ve merkezi

Ġsviçre‟dedir. 60‟tan fazla ülkede faaliyet göstermektedir ve doğayı, biyolojik çeĢitliliği korumayı, doğal kaynakların sürdürülebilirliğini sağlamayı amaç edinmiĢtir.Devletler arasında iĢbirliği mekanizmaları oluĢturmaya yönelik giriĢimlerin bazıları IUCN22çatısı altında yürütülmektedir (Dalby, 2008: 190). IUCN

1200‟den fazla hükümet ve STK üyesi ve 160 ülkede neredeyse 11000 gönüllü uzmanı ile dünyanın en eski ve en büyük küresel çevre örgütüdür.23

HükümetdıĢı uluslararası kuruluĢlardan bölgesel federasyon niteliğinde olan

Avrupa Çevre Bürosu(European Environmental Bureau - EEB) 1974 yılında

kurulmuĢ olup 140‟tan fazla üyesi ile Avrupa‟nın en geniĢ çevre organizasyonudur. Çevresel adalet, sürdürülebilir geliĢme ve katılımcı demokrasiyi temsil ettiklerini ifade etmektedirler. AyrıcaAvrupa Birliği‟nin güvenliğini sağlıklı bir çevre ve zengin biyoçeĢitlilik ile sağlamayı amaçladıklarını ifade etmektedirler (www.eeb.org, 2014). Bölgesel federasyonlara bir diğer örnek olarak da Avrupa Milli Parklar ve

Doğa Parkları Federasyonu(Federation of Nature and National Parks of Europe –

EUROPARC)verilebilir. 35 ülkede 430 üye kuruluĢtan oluĢan ve 1973‟ten beri faaliyette bağımsız bir kuruluĢ olarak faaliyette bulunan EUROPARC daha çok Avrupa‟da kültürel miras, nehirler, ormanlar ve genel olarak peyzajın korunması amacıyla çeĢitli faaliyetler ve projeler yürütmektedir (Sönmezoğlu ve Bayır, 2012: 263).

Federasyon Ģeklinde örgütlenmiĢ Avrupa‟daki çevre kuruluĢlarına bir baĢka örnek Avrupa Doğa Koruma Merkezi(European Centre for Nature Conservation - ECNC)‟dir. ECNC Avrupa‟da biyolojik çeĢitlilik, sağlıklı ekosistemler ve sürdürülebilir geliĢme üzerine uzmanlaĢmıĢ bağımsız bir kuruluĢtur. Yine bir diğer örnek Avrupa Okyanus Gözlem Ağı (European Ocean Observatory Network- EUROSITE)‟dır. Bu örgüt, çeĢitli NGO‟ları ve hükümetleri bir araya getiren

22IUCN altı adet komisyondan oluĢmaktadır: Koruma Altındaki Alanlar Ġçin Dünya Komisyonu

(World Commission on Protected Areas - WCPA), Türlerin Hayatta Kalma Komisyonu (Species Survival Commission - SSC), Ekosistem Yönetimi Komisyonu (Commission on Ecosystem Management - CEM), Çevresel Kanun Komisyonu (Commission on Environmental Law - CEL), Çevre Politikası, Ekonomi Politikası ve Sosyal Politika Komisyonu (Commission on Environmental, Economic and Social Policy- CEESP), Eğitim ve ĠletiĢim Komisyonu (Commission on Education and Communication –CEC) (Sönmezoğlu ve Bayır, 2012: 263).

74

Avrupa‟nın en büyük çevre ağlarından birisidir. Bugün itibariyle 23 Avrupa ülkesinden 71 üyesi bulunmaktadır (Sönmezoğlu ve Bayır, 2012: 263).

2. ÇEVRE SORUNLARININ ULUSLARARASILAġMASINA YÖNELĠK