• Sonuç bulunamadı

2.2. Çevre Sorunlarının UluslararasılaĢmasına Katkı Sağlayan Küresel Örgütlenmeler

2.2.2. Dünya Ticaret Örgütü

1947 yılından beri geçici statü ile çalıĢan GATT‟ın yerine, Uruguay Müzakerelerinin sonucunda, 1994 tarihli MarakeĢ AnlaĢmasıyla DTÖ kurulmuĢtur. 1 Ocak 1995 tarihinden itibaren GATT‟ın yerine geçen DTÖ, GATT‟tan farklı olarak hem uluslararası kuruluĢ kimliği kazanmıĢ hem de kapsam alanı geniĢlemiĢtir. Kapsam alanının geniĢlemesiyle daha önce ulusal düzeyde ele alınan çevre, teknik engeller, sağlık ve bitki sağlığı, ticaretle ilgili yatırım önlemleri gibi konular DTÖ bünyesinde ele alınmaya baĢlanmıĢ ve bu durum DTÖ‟nun küresel yönetiĢimdeki önemini artırmıĢtır (Vurdu, 2008: 72).

Dünya Ticaret Örgütü‟nü kuran 15 Nisan 1994 tarihli MarakeĢ AnlaĢmasında örgütün amaçları Ģu Ģekilde ifade edilmektedir: Hayat standardının yükseltilmesi, tam istihdam ve istikrarlı bir Ģekilde artan gelir dağılımı ve talep hacmini sağlamak, üretim ve ticareti geliĢtirirken dünya kaynaklarının sürdürülebilir kalkınma hedefine uygun olarak kullanımını sağlamaktır. Çevreyi korumak ve farklı ekonomik düzeylerdeki ülkelerin ihtiyaçlarına cevap vermek; geliĢmekte olan ülkeler ve özellikle en az geliĢmiĢ olanlarının artan dünya ticaretinden ihtiyaçları ile orantılı olarak pay almalarını sağlamak; bu hedeflere ulaĢılmasına yardımcı olmak üzere uluslararası ticari iliĢkilerde ayrımcılığı ve ticaretin önündeki engelleri ortadan kaldıran karĢılıklı anlaĢmalar yapmaktır. Ayrıca Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel AnlaĢması ve Uruguay Turu Çok Taraflı Ticaret Müzakerelerinin sonuçlarına uygun bütünleĢmiĢ, uygulanabilir ve kalıcı birçok taraflı ticaret sistemini geliĢtirmek ve Çok Taraflı Ticaret Sisteminin temel ilkelerini korumaktır (www.gib.gov.tr, 2014).

91

DTÖ‟nün temel karar alma organı Bakanlar Konferansı‟dır. DTÖ Kurucu AnlaĢması‟na göre iki yılda bir toplanması gereken Bakanlar Konferansı‟nın düzenlenmediği dönemlerde, Genel Konsey, DTÖ‟nün günlük iĢleyiĢine iliĢkin her türlü kararı alma yetkisine sahiptir. Genel Konsey, gerektiğinde Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme Organı (Trade Policy Review Body- TPRB) ve AnlaĢmazlıkların Halli Organı (Dispute Settlement Body - DSB) olarak da toplanabilmektedir. Genel Konseye bağlı üç temel Konsey ve diğer ilgili Komite ve ÇalıĢma Gruplarına Tablo 1‟de yer verilmektedir:

Tablo 1: Dünya Ticaret Örgütü‟nün Yapısı

Kaynak: www.wto.org, 2014.

Çevrenin korunması, sanayi kirliliği ve ticari kurallar GATT kapsamında kurumsal anlamda ilk kez 1971 tarihinde kurulan Çevre Önlemleri ve Uluslararası Ticaret ÇalıĢma Grubu ile ele alınmıĢtır. Grup ancak 1991-1994 döneminde toplanarak çok taraflı çevre anlaĢmalarında yer alan ticari kurallar, ticari etkileri olan ulusal çevre düzenlemeleri, çevresel paketleme ve etiketleme kuralları gibi konuları görüĢmüĢtür (Palabıyık, 2004: 263).

Dünya Ticaret Örgütü bünyesindeki “Ticaret ve Çevre Komitesi” ise DTÖ‟nün ilk Genel Konsey toplantısının yapıldığı 31 Ocak 1995‟te kurulmuĢtur. Komitenin temel amaçlarından birisi ticaret politikalarının çevre ve kalkınma politikalarıyla, çok taraflı düzeyde koordinasyonunu sağlamaktır. Bu çerçevedeki çalıĢmalarda DTÖ‟nün amacı, ulusal çevre önceliklerini incelemek ya da çevreye iliĢkin küresel politikalar oluĢturmak değildir. DTÖ, çevre-ticaret iliĢkisini kurarken, asıl çalıĢma alanı olan

92

ticaret ve ticari süreçlerde, çevresel politikaların önemini ve etkilerini de dikkate alır. Açıklık ve eĢitlik ilkeleriyle uyumlu olarak çok taraflı ticaret sistemindeki hükümlerde yapılması gerekli değiĢikliklere iliĢkin önerilerde bulunur (Arat ve TürkeĢ, 2002: 8). Bu bağlamda çevre ve ticaret arasındaki uyumlaĢtırma tartıĢmaları önemini koruyarak devam etmiĢtir.

9-14 Kasım 2001 tarihlerinde Doha-Katar‟da yapılan DTÖ IV. Bakanlar Konferansı sonucunda yayımlanan Deklarasyon ile tartıĢılan ticaret ve çevre konusu bazı yönleriyle müzakerelere açılmıĢtır. DTÖ gündeminde ticaret ve çevre konusu, çok taraflı ticaret rejimi ile çevre politikaları ve ilgili önlemlerin karĢılıklı etkileĢimleri, sürdürülebilir kalkınma ve uluslararası ticaret kavramlarının birbirini destekler biçimde geliĢtirilmesi bağlamında ele alınmaktadır. Bu kapsamda uluslararası ticaret kurallarının, çevre politikaları ile uyum sağlayacak biçimde gözden geçirilmesi ve çevrenin korunması amacıyla alınan ticari önlemlerin haksız ve gereksiz kısıtlamalara neden olmayacak biçimde uygulanması DTÖ bünyesindeki ticaret ve çevre tartıĢmalarının temelini oluĢturmaktadır (Palabıyık, 2004: 267).

Uluslararası ticaret, kalkınma süreci için önem arz etmektedir. Ancak çevresel sorunlar da giderek çoğalmakta ve bu sorunların çözümü için yapılması gereken çalıĢmalar zamanında gerçekleĢtirilememektedir. Bu durum çevreci yaklaĢımı savunanlar ile kalkınmacı yaklaĢımı savunanlar arasında bir uzlaĢma oluĢturulması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır (Palabıyık, 2004: 267). Çevresel sorunların bir yandan artık görmezden gelinememesi diğer yandan da çevreye yönelik alınabilecek önlemlerden kaynaklı uluslararası ticaretin etkilenmesini önlemek için ortak bir yol bulma konusu bu tartıĢmaların temel belirleyicileri olmaktadır.

Çevreci aktivist ve çevre temelli çalıĢmalar serbest ticarete yönelik eleĢtirilerini üç noktada özetlemektedir: Ticaretin serbestleĢmesi, yüksek seviyede var olan çevresel bozulmayı daha da kötüleĢtirmektedir. Ülkeler, eğer serbest ticaret onlara, kendi mallarını yüksek çevresel standartlar ile ülkelere ihracat yapmaya izin verirse, yabancı sermayeyi kirlilik sığınaklarına34çekmek için çevre standartlarını düĢük

34Günümüzde geliĢmiĢ ülkelerde tüketicilerin çevre duyarlılıklarındaki artıĢla birlikte, çevreye iliĢkin

yasal düzenlemelerin sayısında ve yaptırımlarında ciddi bir yükselme yaĢanmaktadır. Yasal düzenlemeler nedeniyle “kirli endüstriler”in maliyetlerinde oluĢan artıĢlar, bu endüstrilerin geliĢmiĢ ülkelerdeki yaĢam alanlarını sınırlamıĢtır. Diğer taraftan geliĢmekte olan ülkelerde ise, sanayileĢme hareketleri tekstil gibi emek yoğun üretim tekniği ile sınırlı kalmayıp, yüksek oranda kirlilik yaratan

93

tutacaklardır.DTÖ AnlaĢmazlıkların Halli sistemi ticari çıkarları çevreyi korumayı tercih etmektedir(Neumayer, 2000: 139). Bir bakıma DTÖ kuruluĢ amacına uygun davranma refleksini göstermektedir.

Çevreciler ve serbest ticareti savunanların kullandıkları argümanlar temelde çatıĢma halindedir. Ancak uzlaĢı noktaları bulmaya çalıĢmaktadırlar. Hem çevreyi korumak hem ticareti/ekonomiyi devam ettirebilmek için çaba harcamaktadırlar. Ekonomi tarafından bakanların genel argümanı, kalkınmanın çevre sorunlarını azalttığı ve bilinçlendirdiği yönündedir. Ayrıca bu Ģekilde serbest ticareti savunanlara göre, çevreciler korumacılık adıyla ekonomik kalkınmayı engellemektedir. Onlara göre ticaret, ülkeleridaha zengin yapmaktadır ve zenginlik ise daha az kirliliğe neden olmaktadır. Yani çevrecilerin, zenginliği engelledikleri sürece daha fazla çevre sorununa neden olacakları anlayıĢını kabul etmektedirler.

UzlaĢmacı bir yaklaĢım ile ticaret, çevre ve kalkınmanın birlikte ele alınması gerekmektedir. Bu yaklaĢım ticaret, çevre ve kalkınma arasında tek yönlü ve zorunlu iliĢki yerine çok yönlü ve oldukça karmaĢık iliĢkiler bütünü olduğundan hareket etmektedir. Ġlgili sektöre, piyasaya, ülkeye ve politikalara bağlı olarak uluslararası ticaretin serbestleĢtirilmesi çevre ve kalkınma için hem iyi hem de kötü sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Bu nedenle çevre ile kalkınma arasında uzlaĢma oluĢturulması için sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında etkili olabilecek yönlerin artırılması, etkisi olmayacak olumsuzlukların ise mümkün oldukça azaltılması önerilmektedir (Palabıyık, 2004: 268-269). Fakat sürdürülebilir kalkınmanın çevrenin korunmasına yönelik olumlu açıdan ne kadar etkili sonuçları olacağı tartıĢmalıdır.

DTÖ çevre eksenli değerlendirildiğinde baĢarılı olarak görülmemektedir. Giderek artan liberalleĢme eğilimleri, bugüne kadar kalkınma ve refah düzeyinde de önemli oranda artıĢ gösterdiği için bu durum çoğunlukla geliĢmiĢ ülkelerin lehine olmaktadır. Ancak doğal kaynakların yok olması ve çevre sorunlarının artması çevrenin aleyhine bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. GeliĢmelerin kalkınmakta olan petrokimya, çelik gibi sermaye yoğun endüstrilere de kaymaya baĢlamıĢtır. Bu değiĢimin bir nedeni, geliĢmiĢ ekonomilerde barınamayan kirli endüstrilerin, çevre duyarlılıkları henüz çok geliĢmemiĢ olan ve bu nedenle çevresel yasal düzenlemelerin çok sıkı olmadığı geliĢmekte olan ülkelere gelmesidir. Bu durum geliĢmekte olan ülkelerin bu endüstriler için kirlilik sığınağı haline gelmesine neden olmuĢtur (Yılmazer ve Ersoy, 2009: 1442).

94

ülkeler ile çevre üzerinde açık ya da gizli olumsuzluklar yaratmaması için sivil toplumun çevreci NGO‟lar aracılığıyla tartıĢma sürecinde etkin katılımının sağlanmasının önemli olduğu vurgulanmaktadır (Palabıyık, 2004: 269).

NGO‟lar DTÖ‟nün çevre konusunu çok yönlü olarak ele almasını sağlayabilir. DTÖ‟ne göre NGO‟lar farklı perspektifleri ile DTÖ‟nün karar verme sürecini zenginleĢtirebilir.NGO‟lar, DTÖ‟nün karar verme sürecine halk katılımını sağlayan oluĢumlar olarak değerlendirildiğinde,DTÖ‟nün doğru kararlara ulaĢmasında önemli katkı sağlama potansiyeline (Yıkılmaz, 2003: 180) sahip olarak görülmektedirler.Bu tür bir çalıĢmanın olumlu sonuçlar doğurabilmesi için DTÖ‟nün, uygulamaları ile bu konuda Kuzey-Güney ayrımı tartıĢmalarını yaratmaktan kaçınması gerekliliği özel olarak vurgulanmaktadır. Ayrıca çevreye yönelik çalıĢmaların her alanda desteklenmesi açıklık ve saydamlık sağlanması, uluslararası diyalog ortamının daha da geliĢtirilmesi hedefi (Palabıyık, 2004: 269) ile hareket edilmesinin verimli sonuçlar alma konusunda faydalı olacağı belirtilmektedir.