• Sonuç bulunamadı

Kaos Teorisi İle İlgili Çalışmalar

Kaos konusunda ise hakim literatür fizik ve matematik bilimlerine aittir. Çalışmaların çoğunda kaosun ne olduğu, nasıl bir teoriye dayandığı çeşitli bilim insanları tarafından detaylı bir şekilde incelenmekte ve sunulmaktadır. Dinamik sistemler çerçevesinde ele alınan kavram, son yıllarda ilgi odağı haline gelmiştir. Dolayısıyla sosyal bilimlerin de dikkatini çekerek, belli başlı çalışmalarda yer aldığı görülmektedir. Kompleks sistemlerle başlayan kavramın sosyal bilimlere uyarlanma sürecini edebiyattan, ekonomiye, psikolojiden sosyolojiye birçok bilim dalı izlemiştir. Ancak şu halde gerek doğa bilimleri gerekse sosyal bilimler literatürüne bakıldığında kaosun ya çok sayısal bir formatta ya da etimolojik ve tarihsel bir anlatım şeklinde kullanıldığı görülmektedir. Kavramın metaforik kullanımı dışında özellikle sosyolojiye katkı yapan çalışma yok gibidir. Bu araştırma ile kaos kavramı, sosyolojinin gündelik hayat gibi odak bir noktasından giriş yaparak çağdaş sosyolojik sorunlara ilişkin tartışmalarda, toplumsal gerçekliği açıklamak için gerekli bir anahtar model olma sürecine dahil edilmektedir.

22

Kaos başlıklı çalışmalarda dikkat çeken bir çeviri, özellikle kavramın ya da teorinin anlaşılmasını kolaylaştırmak için çaba harcayan Ziauddin Sardar ve Iwana Abrams’ın (2011) “Kaos” adlı ortaklaşa metnidir. Kaos teorisini daha anlaşılabilir kılmak için çizgi-bilimsel bir çalışma hazırlayan yazarlar, kavramın ortaya çıkış süreçlerinden mevcut bilim paradigmaları içerisinde kendisini konumlandırış şekline kadar geniş fakat öz bir anlatım tekniğini kullanmaktadırlar. Kaosun teknik tanımlamaları kolay anlaşılır olmadığı için öncelikle bu konunun terimlerine alışılması gerektiğini vurgulayan çalışma; dinamik sistem, determinist sistem, lineer olmayan sistemler, fraktaller, tuhaf çekiciler, kararsız aperiyodik davranış, geribildirim, döngüsellik, kelebek etkisi, türbülans, entropi, özdüzenleme, yitirgen sistemler, olabilirlik ve öngörme gibi sık kullanılan kavramların ilk kullanımlarına ve tarihsel tanımlamalarına kısaca yer vermektedir. Modern matematik ve fizikteki kaosun köklerini, kaos ile karmaşıklık arasındaki bağlantıları araştıran çalışma bütün karmaşık sistemlerin basit kurallardan türediğini öne sürmektedir.

Kısacası kaosu anlamak için öncelikle teorisini anlamak gerekmektedir. Ziauddin Sardar’ın yazdığı, Iwona Abrams’ın resimlediği Kaos, hayvan nüfusundaki değişimden borsadaki iniş çıkışlara kadar pek çok olayda, kaosun, varlığını nasıl hissettirdiğini açıklamaktadır. Çalışmamızda anahtar bir kavram olarak kullanılacak olan “kaotik kurumsallaşma”nın nitelikli bir zeminde anlaşılması için gerekli ön bilgiyi sağlayan bir çalışmadır.

Kaos teorisi ile ilgili çeşitli yaklaşımları bir arada sunan önemli bir çalışma da “Mantık, Matematik ve Felsefe II. Ulusal Sempozyumu: Kaos” (Ural, et al., 2004) tur. Çeşitli bilim dallarından akademisyenlerin bir araya gelerek “kaos” üzerine yaptıkları sempozyum bildirilerini içeren kolektif çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kaos kavramı ve tarihçesi anlatılmaktadır. Özellikle mitolojik kaynakların referans gösterilmesiyle kavramın ilk kullanımı işaret eden tarihsel kalıntılar incelenmektedir. İkinci bölümde ise kaos teorisi ve uygulamalarına ilişkin çeşitli başlıklar yer almaktadır. Teorinin yanlış kullanımını önlemek için çaba harcayan yazılardan doğa bilimlerindeki uygulamalarına, kentsel mimariden yapay zekaya, matematiksel alandan sosyal bilimlere kadar geniş bir perspektifte

23

kavram/teori işlenmektedir. Üçüncü bölümde kaos ve felsefe arasındaki ilişki sorgulanmakta, düzen ve kozmos ekseninde metafiziksel bir tartışma yer almaktadır. Son bölümde ise sempozyum sürecinde yer alan kaos ile ilgili poster bildiriler sunulmaktadır.

Kolektif bir derleme olan çalışma genel hatlarıyla bilgilendirici bir metin özelliğini taşımaktadır. Ancak diğer kaos konulu çalışmalarda yer alan eksiklik bu metinde yer almaktadır. Kaosun ne olduğunu işleyen şeffaf bir metinden ziyade her yazar konunun bir ayağını tutmaktadır. Bu nedenle alana hâkim olmayan biri için başlangıç okuması niteliği taşıması söz konusu değildir. Ancak çalışmam sürecinde bir başvuru görevi gören çalışma zengin tartışmalarından dolayı “Kaotik Kurumsallaşma” kavramsallaştırmasının nasıl bir bağlama yerleştirilmesi gerektiği konusunda destek sağlamaktadır.

Kaos teorisi konusunda Erol KURT ve Reşat KASAP’ın birlikte yayınladığı “Karmaşanın Bilimi: Kaos” adlı çalışma, literatür içerisinde teknik dili diğer çalışmalara göre daha yüksektir. Çalışmanın özgünlüğü çeviri bir çalışma olmamasıdır. Yazarların, kaos, doğrusal-olmayan sistemler, dinamik sistemler, zaman serileri gibi konular üzerine yapmış oldukları çalışmalarının derlendiği eser, alanın okuyucusuna bir kaynak kitap ve ders kitabı olarak sunulmaktadır. Temel kavramların anlaşılması konusunda başarılı ve yararlı bir çalışma olmasına rağmen, benim gibi sosyal bilimlerde çalışan bir araştırmacının matematik ve fizik konusundaki sınırlı bilgisinden dolayı yer yer anlaşılmazlıklar yaşanmıştır. Ancak bu durum doğal bir sürecin sonucudur. İlgili çalışmadan kaos teorisi ile ilgili temel yaklaşımlar edinilmiştir. Bunun yanı sıra çalışma sadece kaos ve dinamik sistemler üzerine kaynak eser niteliği taşıdığı için, çalışmamız kapsamında sınırlı bir şekilde kullanılmıştır.

Kaos teorisini rastlantı ile birlikte değerlendiren David Ruelle’un “Rastlantı ve Kaos” adlı çalışmasında literatürde yararlanılan önemli bir eserdir. Çalışma genel olarak rastlantı, olasılık ve kaos başlıklarından hareketle türbülans, determinizm, kuantum mekaniği, entropi, karmaşıklık vb. gibi kaos teorisine ait bir çok kavramı açıklamaktadır. Çevirisi yapılan çalışmanın özgü boyutu yazarın konuşma diliyle

24

yazmış olmasıdır. Metnin genelinde matematiksel denklem ve ifadeleri kullanmış olsa da bunların herkes tarafından anlaşılamayacağının farkında olarak, daha sade bir dil kullanılmıştır. Ayrıca terimlerin ne anlam geldiklerini, doğrudan bir tanım cümlesi olarak vermek yerine, terimi ya da teoriyi atan düşünürün biyografik bilgilerini önceleyerek vermektedir. Çalışma içerisinde her başlıkta ilgili açıklamalara uygun olarak örneklendirmeler de yer almaktadır. Çalışma doğa bilimlerine ait bir dünyanın daha derinlemesine anlaşılmasını sağladığı için tezim için önemli bir yere sahiptir. Ancak diğer kaos teorisi çalışmalarında olduğu gibi, kaos teorisinin sosyal bilimlere uyarlanması konusunda noksanlıklar bulunmaktadır. Diğer uyarlama çabalarında deneyimlendiği şekliyle ekonomiden hareketle sosyolojik bir kaos teorisi analizine ulaşmak kolay değil tersine karmaşık bir formasyonu gerektirmektedir. Yazarın çabası daha çok belirli formülleri ekonomik sistemle bağdaştırmak üzerinedir.

Kaos çalışmalarının en bilineni ise James Gleick’in “Kaos-Yeni Bir Bilim Teorisi” (1995) adlı eserdir. Kaos teorisi ile ilgili en yoğun bilgi bu çalışma içerisinde verilmektedir. Örneğin Edward Lorenz’in meteorolojik çalışmalarından veya buluşlarından sadece kısaca bahsetmekle yetinmemektedir. Öncelikle ilgili araştırmacının dönemsel olarak nasıl bir düşünsel ortamda yer aldığını, sosyal çevresinin çalışmalarına nasıl yaklaştığını, kaos ile ilgili çalışmasına nasıl bir sürecin sonunda vardığını detaylı ve de basit bir dille anlatmaktadır. Hatta diğer çalışmalarda E. Lorenz ve kaos ile ilgili keşfi konusunda kritik bir değerden bahsedilmektedir; ancak hiçbir çalışma bu değeri gösteren bilgisayar dokümanını sunmamıştır. İçerik olarak zengin bir metin olan Gelick’in çalışması, anlatım olarak da oldukça açıklayıcı bir niteliktedir. Okuyucu kitlesini geniş bir skala da düşünen yazar, özellikle sık sık kısa notlara başvurmuştur. James Gleick’in çalışması kaos literatüründe –alınan referanslardan dolayı- muhtemelen en açıklayıcı metin olma özelliğini taşımaktadır. Çalışmam ile ilgili ilham verici bir bilgi sunmaktadır. Gerek bilimsel paradigmaların gelişimini anlatırken, gerekse kaos teorisini çalışmaya başlayan yazarların yaşadıklarını anlatırken sık sık yeni bir çabaya girişmenin öneminden ve zorluklarından bahsetmektedir. Çalışmama yaklaşım olarak önemli düzeyde katkı sunan Gleick’in eseri, kaos konusunu anlamak için yeterlidir. Ancak

25

sosyal bilimler ile ilişkilendirme konusunun yazar için ikinci planda kalmasından dolayı, literatürdeki diğer çalışmalar ile bütünsel bir şekilde okunmalıdır.

Sosyal bilimlerde kaos ve karmaşıklık kuramlarını birlikte ele önemli bir çalışma da Türkçe literatürde yer alan Necmi Gürsakal’ın “Sosyal Bilimler Karmaşıklık ve Kaos” adlı eseridir. Yazar “her şeyin her şeye” bağlı olduğu yeni dünyanın koşullarından öneminden, etkilerinden ve sonuçlarından bahsetmekte aynı zamanda değişen koşullarla birlikte mevcut bilimsel anlayışın da bir geçiş süreci yaşadığını anlatmaktadır. Klasik Newton fiziği ile şekillenen bilimsel anlayışın karşısına alternatif olarak “yeni bilim” anlamında “karmaşıklık kuramını” yerleştirmektedir. Bilim dünyasının doğrusal ve göreli olarak daha basit bir dünyadan, doğrusal olmayan ve daha karmaşık bir dünyaya doğru yol aldığını belirten yazar, disiplinler arası çalışmalara verilen önemin artması yönünde çaba sarf etmektedir. Yazara göre 20. yüzyılın sonunda bilim, aşırı uzmanlaşmanın yarardan çok zarar getirdiğini görmüş ve bilimsel gelişmenin farklı dallar arasındaki iletişim ve işbirliğinin tartışılması ile sağlanabileceği anlayışı geçerlik kazanmaya başlamıştır (2007: 160). Karmaşıklık kuramı ile ilgili yeterli düzeyde bilgi sunan çalışmada sosyal bilimlerin doğa bilimlerinin kavramlarını yanlış taklit etmesi eleştirilirken, son kertede “karmaşıklık ve kaos” ile ilk defa doğru bir taklit tercihinin yapıldığını vurgulamaktadır. Çalışma her ne kadar karmaşıklık ve kaos kuramı başlığını taşısa da genel anlamda yüzeysel tartışmalardan oluşmaktadır. Ancak bu yazarın tutumundan ziyade ele alınan konunun kendisinin yeni uyarlama çabası olmasından kaynaklanmaktadır. Çalışmam çerçevesinde Gürsakal’ın eseri, yararlı ve yönlendirici katkılar sunmuştur. Konunun sosyal bilimler ile ilişkili boyutu daha disiplinli ve ortaklaşa bir çalışma pratiğini zorunlu kılmaktadır.

Bu tez çalışması ile kaos teorisinin daha yalın bir dille ifade edilmesi hedeflenmektedir; çünkü literatürde yer alan kaos çalışmalarının süzgeçten geçirildiği çalışma, kaos teorisini –çok fazla bilgi eksikliği olsa da- mütevazi bir şekilde açıklamaya çalışmaktadır. Bu tez çalışmasında kaosun tarihsel ve etimolojik kökeninden, temel kavramlarına, teorinin oluşum sürecinden sistematik hale gelişine,

26

başlıca temsilcilerinden diğer bilim dallarıyla ilişkisine kadar olabildiğince ölçülü ve gerekli bir bilgi kümesi oluşturulması amaçlanmıştır.

Ulaşılabilir kaynaklardan görüldüğü kadarıyla, ne kurumlar sosyolojisi ne gündelik hayat ne de kaos daha önce bir arada kullanılmamıştır. Kaos ve kurum arasındaki paradoksal durumun gündelik hayat üzerinden işlenmesi ile ortaya atılan teorik model ve betimleme bu noktada ilgili literatürde özgün bir çalışma olabilecektir. Her bir literatüre ilişkin tartışmalar gözden geçirildikten sonra, bu üç literatürün nasıl bir ortak zeminde buluşacağının resmi özgün bir sosyolojik çalışmayı ifade etmektedir. Kurumlar sosyolojisi, kaos ve gündelik hayat literatürlerinin birleştirilmesiyle metodolojik olarak da diğer çalışmalardan ayrılan özgün ve sağlıklı bir çalışma ortaya çıkmaktadır.