• Sonuç bulunamadı

Gündelik Varsayımlar ve Sosyolojik Kuram

3. BÖLÜM

7.1. Gündelik Varsayımlar ve Sosyolojik Kuram

Gündelik hayatın etkileşime olanak sağlayan doğası, toplum üyelerinin olan/biten hakkında fikir üretmesini sağlamaktadır. Dünya siyaseti ile ilgili sıklıkla çevremizde tartışmalar yaşanmaktadır ve bu tartışmalarda çokça varsayım dile getirilmektedir. Örneğin “Amerika Suriye’ye müdahale edemez, çünkü İran buna izin vermez”, “Avrupa ülkeleri Rusya’ya doğal gaz bağımlılığından dolayı karşı koyamaz”, “Çin ekonomideki gücünü korumak için hiçbir şeye karışmaz” gibi ifadeleri hatta daha gündelik hallerini duymak mümkündür. Elbette gündelik teori üretimiyle sosyal kuramcıların yaptığı arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır (Ritzer & Stepnisky, 2013: 1). Bu farklılıkların başında kuram üreten kişilerin disiplinli ve kendilerinden önceki bilgi birikimi ve deneyimi ile hareket etmesi gelmektedir. Bunun yanında gündelik teoriler söylem düzeyinde kalmaktadır; ancak bilimsel anlamda kuramlar ise paylaşılmak amacını taşırlar. Kısacası kuram üreten insanlar ile sıradan insanların gerçekliğe bakışı sezgisel olarak benzerdir ancak yapısal olarak farklılıklar göstermektedir. Sosyal kuramcılar, tekil fenomenler yerine daha bütünsel düşünmeye eğilimlidirler; “Çin hakkında teori geliştirmektense, küresel kapitalizm açığında, çağdaş ulus-devlet ile ilgili” (Ritzer & Stepnisky, 2013: 2) düşünmektedir. Peki, bu çerçevede kuram ile anlatılmak istenen nedir?

Kuram, zamana yenik düşmeyen “büyük fikirler” –temel toplumsal sonuçlarla ilgilenen ve geniş kapsamlı olan fikir sistemleri- hakkındadır (Ritzer, 2012: 2). Marshall (2005: 436), kuramın, ampirik dünyayla ilgili kavramlarımızı ve

146

anlayışımızı sistematik biçimde düzenleyen bir dizi birbiriyle ilintili tanımları ve ilişkileri kapsadığını belirtmiştir. Toplumsal hayat hakkında düşünülererek gelişitirilen kuram, fenomenleri açıklayıcı varsayımsal düşünce sistemidir. Zira kuram, bahsedilen gerçeklik hakkında varsayımlar yürütmek ve bunların vuku bulmasını ummaktır (Richter, 2012: 13). Toplumsal dünyaya ilişkin söylenebilecekleri özetleyebilen kuram, dünyanın, görülebilen ve ölçülebilen şeylerinin ötesini de geçen bir açıklamayı yapmaktadır. Bilimsel ve sosyal dünyada kuramlar yardımıyla gerçeklik sosyal dünyanın herhangi bir unsuru ile ilgili yeniden inşa edilmektedir. Sosyal dünya hakkında kuram üreten bir bilimsel disiplin de sosyolojidir.

Sosyoloji bir disiplin olarak ontolojisini ve epistemolojisini sistematik bir gövde üzerine inşa etmektedir. İnşa süreci, sosyolojinin iki nedenden dolayı kurumsallaşmış akademik bir disiplin olduğunu göstermektedir: Birincisi, yaygın kabul görmüş kuramsal bir geleneğe sahip olması; ikincisi, araştırma yaparken, yöntembilimsel kesinlik bakımından ciddi çabalara girişmiş olmasıdır (Waters, 2008: 15). Sosyolojik kuramsal geleneğin oluşması tarihin erken dönemlerinde insanların toplum yaşamı üzerine düşünmeye başladıkları sosyal felsefe ile başlamış olsa da, kuramın ne zaman başladığı ile ilgili kesin bir tarih verilememektedir (Ritzer, 2012: 2). Kuramsallaştırma esasen modern dönemin bir ürünü olarak kategorik bir konum kazanmıştır. Bu çalışmada kapsamında ikinci neden bir başka araştırmanın konusu olduğu için birinci neden yani sosyolojideki kuramsal gelenek üzerine odaklanılmıştır.

Sosyolojide gözlemlenecek şeyler toplumsal olaylardır/fenomenlerdir, yani, sosyoloji kuramı insanlar arasındaki ilişkiler ve karşılıklı etkileşimler üzerinde

yoğunlaşmaktadır (Waters, 2008: 17). Sosyoloji kuramını50

daha resmi olarak; sosyal dünyaya dair bilgiyi, açıklamayı ve tahmini, sistematik hale getiren, birbiriyle bağlantılı fikirler kümesi olarak tanımlanmaktadır (Ritzer & Stepnisky, 2013: 5). Gerçeklikte meydana gelen değişimler ve gelişmeler üzerine genel hipotezler

50 Sosyoloji kuramının oluşumuna ilişkin detaylı bir açıklama için bkz. Ritzer & Stepnisky,

147

kurmaya ve toplumsal görüngüleri açıklamaya çalışan sosyolojik kuramlarda, genellikle pek çok farklı değişken ve pek çok farklı toplumsal görüngü birbiri ile ilişkilendirilir ve birbirlerini nasıl etkiledikleri gösterilmektedir (Richter, 2012: 22). Bu haliyle sosyolojik kuram, ne birleştirilmiş ne de tamamlanmış bir projedir; farklılaşmış özel uzmanlık alanlarının kısmen de olsa birbirine eklemlenmesinden oluşmaktadır (Waters, 2008: 15). Sosyal dünyanın her unsuru sosyolojik kuramın konusu olabilmektedir;

Bazıları kralların ve başkanların davranışlarını ilginç bulur; bazıları ise dilenci ve seks işçileriyle ilgilenebilir. Dahası, bazıları, genelde en iyi kuramcılar, en yüce ile en adi davranış arasındaki ilişkiyle ilgilenir. Mesela, Norbert Elias (1897-1990), masada burun karıştırmak, sümkürmek ve gaz çıkarmak gibi en basit davranışlarla, kralın divanındaki değişiklikler (13. ve 19. yüzyıllar arası) arasındaki ilişkiyle ilgilendi. Basit davranışlar söz konusu olduğunda, insanların giderek daha az burun karıştırdığını, sümkürdükten sonra mendillerine daha az baktıklarını ve insanların ortasında daha az gaz çıkarmaya başladıklarını gözlemledi. (Ritzer & Stepnisky, 2013: 3)

Sosyolojideki zengin konu çeşitliliği çok sayıda kuramın ortaya çıkmasını sağlamıştır; işlevselcilik, Marksist kuram, çatışmacı kuramlar, sistem kuramı yapısalcılık, sembolik etkileşimcilik, feminist kuram, fenomenolojik kuram, etnometodoloji, rasyonel seçim kuramı, alış veriş kuramı, postmodern kuram vb. Richter (2012: 23) sosyolojide bir çok kuram geliştirilmiş olsa da bunların temelde

üç paradigma51

altında toplandığını ifade etmiştir; materyalist-eleştirel toplum kuramları, sistem kuramları ve toplumsal eylem kuramları. Toplumun üretimini odak noktası alan materyalist toplum kuramı, bir toplum eleştirisi sunmaktadır. Sistem odaklı paradigmanın merkezinde toplumun düzensel işlevi vardır. Son tasnif olan insanın toplumsal eylemine odaklanan yaklaşımlarda ise, eylemde bulunan birey – iletişimiyle birlikte- merkezdedir. Richter’in tasnifinde bu çalışma toplumsal eylem kuramları çerçevesinde değerlendirilebilmektedir.

51

Paradigma içinde birçok kuramı barındıran üst yapısal bir yaklaşım olarak ele alınmaktadır. 6. Bölüm’de bahsedilen Newton fiziğinden Kuantum fiziğine ve sonrasında Kaos Teorisi’ne geçiş paradigma değişimine örnektir. Sosyolojide de paradigma değişikliği esasen pozitivizmden yorumlayıcı yaklaşıma geçişte yaşanmıştır.

148

Waters (2008: 18-19) da farklı bir açıdan yaklaşarak sosyolojide kuramın her yerde aynı şekilde görünmediğini, genelde üç şekilde karşımıza çıkabileceğini belirtmiştir: Biçimsel, anlamsal/öze yönelik (substantive) ve pozitivist. Pragmatik bir doğaya sahip olan biçimsel kuram, içinde toplumun ya da insan etkileşimlerinin bütünüyle açıklanabileceği kavram ve ifadelerin taslağını meydana getirmeyi hedeflemekte; aynı zamanda toplumsal yaşam için değişmez olan ilkeler bütününü (temele yönelik) tanımlamaktadır. Sanayi toplumunun ortaya çıkış koşullarını açıklamaya çalışan kuramlar biçimsel kuramlardır. Pozitivist kuram, değişkenler arasındaki deneysel (empirik) ilişkileri, bunların daha soyut kuramsal ifadelerden elde edilebileceğini göstererek açıklamaya çalışmaktadır. Son olarak öze yönelik kuram ise, öncelikle daha dar kapsanlıdır ve her şeyi açıklamaya çalışmak yerine özgün ya da toplumsal sürecin belli türlerini açıklamayı hedeflemektedir. İşçilerin yabancılaşması, siyasal egemenlik, dinsel söylemler, anormal davranış kuramı vb. bu kurama örnek gösterilmektedir. Çalışma çerçevesinde oluşturmaya çalışılacak kuramsal model de öze yönelik bir girişimi yansıtmaktadır.