• Sonuç bulunamadı

Kaos Teorisi ve Diğer Bilim Dalları Üzerine Bir Tartışma

3. BÖLÜM

6.8. Kaos Teorisi ve Diğer Bilim Dalları Üzerine Bir Tartışma

izlemiştir. Özellikle klasik determinist yaklaşımın yerine, yeni bir paradigmanın kullanılmaya başlaması teori üzerine ilk çalışmalarda bulunanlar açısından kolay olmamıştır. Örneğin kimi bilim insanları, alanları ile ilgili yaptıkları konferanslarda çalışmalarını sunarken bir çok eleştiriye maruz kalmıştır; kaos ile ilgili makalelerini yayınlamak istediklerinde editörlerin engeliyle karşılaşmışlardır. Daha da önemli bir faktör olan ekonomik teşviklerin kesilmesi, araştırmacıların kaos üzerine çalışmasını engelleyemese de teorinin gelişimi sürecini sekteye uğratmıştır. Ancak 1980’lerden sonra süreç tam tersi bir hal almaya başlamıştır. Kaos teorisi üzerine çalışan enstitüler kurulmaya başlamış, sadece kaotik sistemlerle ilgili yayın yapan dergiler ortaya çıkmıştır. Hatta hükümet politikalarının kaos çalışmalarını desteklediği bir süreç yaşanmıştır. Kaos teorisinin gündemde olmadığı zamanlarda, araştırmacılar çalışmalarında özellikle lineer olmayan noktalara geldiklerinde durmaktaydılar. Şimdi ise lineer olmayan noktalara nasıl bakılacağı bilinmekte ve de merak edilmektedir.

Kaos, bir durumun değil, bir sürecin ve oluşumun bilimidir. Doğanın hareketli yapısını karakterize eden kaos disiplinler-arasıdır, her bilim dalında yadsınamaz bir öneme sahiptir (Kurt & Kasap, 2011: 149). Hızlı bir gelişim periyodu izleyen, doğrusal olmayan dinamik sistemler olarak tanımlanan kaos teorisi, sadece matematik ve fizikte değil, kimya, biyoloji, biyokimya, astronomi, astrofizik, bilgisayar bilimleri, mekanik, mühendislik, ekoloji, meteoroloji, sanat, edebiyat, mimari, ekonomi, felsefe ve sosyoloji gibi bir çok bilimsel ve kültürel alanda uygulama alanına ve imkanına sahiptir. Her şeyin her şeye bağımlı olduğu bir evrende diğer bilim dallarının da mutlaka kaos ile ilişkisi bulunmaktadır (Gürsakal, 2007: 3). Kaos teorisine olan ilgi popüler bir akım olarak yaygınlık kazanmaktadır;

142

Kaos öyle bir fikirler kümesiydi ki, bütün bu bilim adamları, kendilerini sanki ortak bir sermayeyi paylaşan bir şirketin hissedarları gibi hissediyorlardı, ister fizikçi ister biyolog isterse matematikçi olsun, hepsi de, basit ve determinist sistemlerden karmaşıklık türediğine; klasik matematiğin gözünde çok karmaşık olan sistemlerin aslında basit yasalara tabi olduğuna; ayrıca, kendi uzmanlık alanları ne olursa olsun, asıl görevlerinin karmaşıklığın özünü anlamak olduğuna inanmaktaydı. (Gleick, 1995: 363)

Kaos teorisinin sosyal bilimlere uyarlanması çabaları yeni değildir ancak kolay bir süreç de değildir. Teorinin sosyal bilim literatürde yerleşik bir konum kazanması için bilimsel adımlar tedrici bir şekilde atılmakta ve literatürün terminolojisi sürecin dinamiklerine göre revize edilmektedir;

Ekoloji, ekonomi ve sosyal bilimler gibi birçok alanda zaman içindeki evrimin temel denklemleri yavaş yavaş değişmektedir (ya da başka bir deyişle sistem “öğrenmektedir”). Bu nedenle böyle sistemlerde kaosun etkileri şimdilik bilimden çok felsefe düzeyinde tartışılabilecek bir konudur. Diğer yandan bu durumun değişmesi olanaksız değildir. Unutmayalım ki Poincare’nin meteorolojide önceden kestirilebilirlik konusundaki görüşleri o dönem için sadece bilimsel felsefe düzeyindeyken bugün belli başlı bir bilim alanında yer almaktadır. (Ruelle, 2014: 109).

Kaos teorisi ve sosyal bilimler arasındaki ilişki, kompleks sistemler ile anlamlı bir düşünsel zemine kavuşmuştur. Ancak teorik olarak bireysel çalışmaların üretilmesinden ziyade eğitim kurumları bünyesinde bütünsel bir perspektif geliştirilmelidir. Örneğin kaos teorisine ilgili olan sosyoloji, felsefe veya ekonomi öğrencilerinin matematik veya fizik bölümlerinden teoriye ilişkin dersler

alabilmesinin yolu açılmalıdır49;

Buna karşılık, bizde bu gelişmelerin aksine davranışlar hakim. Çoğu zaman bırakalım disiplinlerarası yaklaşımı; aynı fakültenin bölümleri, birbirlerinin öğrencilerine yüksek lisans ve doktora programlarının kapılarını kapatıyor. Uzmanlaşma adı altında, “bizden olmayan buralara giremez” gibi anlamsız ve kısır bir yaklaşım sürüp gidiyor (Gürsakal N., 2007: 14).

49 Türkiye’de bölümler ve fakülteler arasında benzer çalışmaların uygulandığı üniversiteler

bulunmaktadır. Ancak kastedilen her alanda bu şekilde özgür bir çalışmanın gerçekleştirilmesidir. Çünkü sosyoloji eğitimini sürdüren bir öğrenci, mimarlık bölümünde yer alan uygun içerikteki dersleri alabilmelidir. Her ne kadar ütopik veya akademik açıdan zorlukların ortaya çıkabileceği bir düşünce de olsa, bilimsel camianın gelişimi bakımından faydalı ve yaratıcı olacağı kanaatindeyim.

143

Sosyal bilimlerin kaos teorisini literatürüne sokmasındaki bir diğer sorun da “taklit” meselesidir. Birçok sosyal bilim insanı doğa bilimlerine ait kavramların sosyal fenomenleri açıklamada yetersiz kalacağını düşünmektedir. Bu düşüncenin arka planında insan öznesini devre dışı bırakan pozitivist anlayış yatmaktadır. Tıpkı Newtoncu fizik anlayışının determine edici karakteristiği gibi pozitivizm de aynı kaynaklardan beslenmiştir ve olgusal gerçekliğin neden-sonuç ilişkileri ile bilinebileceğini iddia etmektedir. Kaos teorisi ya da kaotik sistemler bu yaklaşımlara karşı alternatif bir paradigmadır. Fiziksel ve sosyal dünyanın karmaşık yapısının göründüğü kadar basite indirgenemeyeceğini, tek yönlü ve statik değil; bütünsel bir perspektifle etkileşimsel ve dinamik bir metodolojiyle ele alınabileceğini öne süren yeni bir bilimsel araçtır. Bu çerçevede sosyal bilimlerin kaos teorisini yeni oluşan toplumsal dinamiklere uygulamasında ya da uyarlamasında teknik anlamda bir sorun yoktur. Yaşanılan sorunların temel düzlemi, önceki taklitsel deneyimlerin yaratmış olduğu olumsuzluklardır.

Doğa bilimlerinde meydana gelen paradigma değişikliğinden sosyal bilimlerin etkilenmemesi söz konusu değildir. Günümüzde de önemli tartışmalardan birisi haline gelen “sosyal bilimlerin doğa bilimlerini taklit etmesi” sorunu, etkileşim sürecini sekteye uğratacak bir söylem üretmektedir. 18. ve 19. yüzyıldan itibaren doğa bilimlerinden meydana gelen değişimler ve disipliner uzmanlaşma elbette sosyal bilimlerin de bu süreçten etkilenmesini sağlamıştır. Ancak bu sosyal bilimlerin her kavramını ya da problem çözme biçimini doğa bilimlerinden taklit etmiş olmasından ziyade, yeni oluşan toplumsal oluşumları ve açıklamaları tanımlama ve betimleme ihtiyacı duymuş olmasındandır. Taklit sözcüğünü disiplinler arası mantelite geçişini anlatmak için olumlu bir anlamda kullanmak daha sağlıklı bir bilgi kümesinin oluşmasını sağlayacaktır.

Çalışmanın buraya kadar olan kısmında kaos teorisinin ne olduğuna ilşkin tarihsel ve teknik bilgi verilmiştir. Kavramın nasıl bir gelişim süreci geçirdiği, temel kavramlarıyla ve bazı temsilcileri aracılığyla açıklanmaya çalışılmıştır. Özellikle kaos teorisinin geleneksel fizik paradigmalarında ne tür bir kopuşa neden olduğu yalın bir şekilde anlatılmaya çalışılmıştır. Newton mekaniğinden yeni bir paradigma

144

olarak kaos teorisine geçiş süreci tartışılmıştır. Kaos teorisinin karmaşıklık ile olan farklılıkları ve ortaklıkları belirlenmiş, sonuç olarak çalışmanın anahtar sözcüğü olan “kaotik” kavramsallaştırmasının nasıl bir kullanım alanına sahip olduğu ifade edilmiştir. Kaos teorisine yöneltilen eleştirilere yüzeysel bir şekilde yer verilmiş olsa da, teorinin diğer bilim dalları ile olan ilişkisi yeterli düzeyde bir tartışma konusu olmuştur.

Kaos teorisi ve karmaşık sistemlerin sosyolojik anlamda “toplumsal kurumlar ve gündelik hayat” düzleminde değerlendirilmesi yani işleme alınması yeni, eksiklikleri ve muhtemelen tutarsızlıkları olacak olan bir çalışmayı işaret etmektedir. Söz konusu olan, yaratıcı bir çalışmadan kaçmak yerine akademik bilgi üretiminde gündelik hayatın dinamiklerini teknik bir kavramsallaştırma ile anlamaya ve açıklamaya çalışmaktır.

145

7. BÖLÜM

GÜNDELİK HAYATTA KAOTİK KURUMSALLAŞMALAR