• Sonuç bulunamadı

Özet ve Eleştiriler

3. BÖLÜM

4.8. Özet ve Eleştiriler

Sosyoloji disiplininin bir alt disiplini olarak literatüre yerleşen kurumlar sosyolojisi, toplumsal kurumların yapı ve işleyişine ilişkin bilgi üretmektedir. Toplum ve bireyler arasındaki iletişimde katalizör (kolaylaştırıcı) işlevi gören kurumlar, yapının sürekliliği açısından önemli bir konuma sahiptirler.

Toplumsal kurumlar temel ihtiyaçları karşılamak için kurulmuşlardır. Sosyal gerçeklikte meşru ya da beklenen ilişkiler sunarlar. Kurumlar eş güdülmüş düşünce, inanç ve davranış sistemdirler. Formel bir sürekliliğe sahiptirler. Toplumun tarihinde kurumlar uzun süredir vardırlar. Kurumlar kültür ve toplumun görece sabit yapısal çerçeveleridirler. Toplumda nasıl davranılması gerektiğini yansıtırlar. Hazır bilgi stokları ve anlam haritalarıdırlar. Kurumlar davranışları kontrol altında tutan normatif bir kurallar sistemidirler. Kurumlar insanların yaşam tarzlarının örgütlenmiş bir parçasıdırlar. Toplumsal değer yüklüdürler. Kurumlar toplumun sistemli beklentilerini içerirler. Toplumsal kurumlar sosyal davranışları öngörülebilir

68

yaparlar. Kısacası toplumsal kurumlar, bireylerin mevcut dünyasının tanımlı bir evrene dönüştürülmesi anlamına gelmektedir. Kurum kavramı, bilinenler üzerine inşa edilmektedir ve bu yönüyle üyelerinin kendilerini güvende hissedebilecekleri bir yaşam alanını ifade etmektedir.

Toplumsal kurumlar mevcut sosyal sistemin işleyişini denetleyen mekanizmalardır. Bir kurumun veya alt-kurumun işleyişinde meydana bir aksaklık diğer kurumlar tarafından giderilmektedir. Kurumların oluşturulma amacı toplumsal istikrarın sağlanmasıdır. Ahenk ve uyum üzerine odaklanan kurumsallaşma yaklaşımı, sürekliliği esas alan bir toplum tasarımı sunmaktadır.

Aile, din, eğitim, ekonomi, siyaset ve boş zamanlar olmak üzere genel kabul görmüş evrensel toplumsal kurumlar bulunmaktadır. Her kurumun sosyal gerçekliğin bir parçasını ele almaktadır. İşlevselci bir yaklaşımla dile getirmek gerekirse, kurumlar bir bütünün parçaları gibidirler ve her parça alt-birimlere ayrılmış durumdadır. Sistemin düzgün bir şekilde işlemesi için gereken şey ise tüm parçaların sorunsuz çalışmasıdır. Sistemin istikrarlı bir şekilde çalışması için her birimin yerine getirmesi gereken işlevler bulunmaktadır. Alt-birimlerde meydana gelen bir aksaklık/değişim doğal olarak sistemin bütününü etkileme potansiyeline sahiptir. O nedenle bütün olanın istikrarı için sorun çıkaran birimlerden vazgeçilir. Kısacası disfonksiyonel olan birimler kurumların işleyişine zarar verebilmektedir ve kurumların zarar görmesi de toplumsal yapının sürekliliğini etkilemektedir. Örneğin aile bir toplumsal kurumdur. Evlilik ve çocuk doğurma aile kurumunun alt/yardımcı/uydu kurumudurlar. Evlilik dışı ilişkilerin artması ve ailenin bu şekilde oluşması üst-yapı tarafından fark edildiğinde, gereken önlemler alınabilmektedir. Çünkü kurumların bağlı olduğu sistem, uyumu bozacak davranışları deşifre etmekte ve bunların dönüştürülmesi için politika üretmektedir. Örneğin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu konuda ciddi çalışmalara imza atarak, ailenin oluşumuna ilişkin bir standart profil sunmaktadır. Kısacası kurumlar toplumsal sistem içerisinde işlevseldirler. Bunlarda meydana gelecek değişim, toplumun birçok katmanını etkileyebileceğinden önemli bir yere sahiptirler.

69

Toplumsal kurumlar birçok açıdan eleştiriye açıktırlar. Bunların başında değişim ile olan ilişki gelmektedir. Kurumların değişime açık olduğu vurgulansa da bu her zaman kolay değildir. Eğitim, ekonomi ve politika kurumlarında değişim daha hızlı bir olgu iken, aile ve din için ise aynı hızda değişimin olduğu söylemek doğru değildir. Kurumlar değişime karşı direnç gösterirler. Bu yönleriyle gerek topluluğun gerekse de üyelerinin gelişimini fiziksel ve düşünsel gelişimini ve özgürlüğünü engelleyebilmektedirler. Kurumlar ayrıca normatif karakteristiğe sahip olmalarından dolayı baskıcı bir profil çizmektedirler. Üyelerine sadece tanımlı davranışlarda bulunulmasını dayatan ve bu doğrultuda beklendik davranışlar elde eden bir yapıyı ifade etmektedir. Toplumsal kurumlar istikrar, ahenk ve uyuma odaklanarak üyelerinin isteklerini göz ardı edebilecek uygulamalar üretebilmektedirler. Kurumlarda etkin olan kişiler kadrosu yani kurumların üyeleri ve onların davranış örüntüleridir. Kurumsal yapı tarafından beklentileri karşılanmayan ya da yeterli tatmini sağlanamayan bireyler “sapkın” olarak nitelenebilmektedir. Bu konuda çeşitli yaklaşımlar geliştirilmiş olsa da değişmeyen olgu kurumların bireylerle olan normatif ilişkisidir. Bireylerin özgürlüğüne ket vurulduğunu hissettiği sınır, kurum-birey arasındaki gerilimli, dinamik ilişkinin başlangıcını işaret etmektedir.

Kurumlar ve birey/kişi/aktör arasındaki ilişkilerin sağlıklı bir şekilde anlaşılması ve betimlenebilmesi için konunun farklı bir alanda ele alınası gerekmektedir. Bu alan sosyolojik deneyimin popüler bir tanımlaması olan “gündelik hayat” kavramsallaştırmasıyla mümkün olmaktadır. Gündelik hayat katı toplumsal

prospektüslerin15

dışında kalan daha soft bir ilişkiler ağının alanıdır. Kurum kavramı ve kurumsallaşma süreci gündelik hayatın ontolojisinden bağımsız bir şekilde

15 Prospektüs; medikal dilde ilaçların kutu içeriğinde yer alan, hastaların ilacın tedavi

sürecinde kullanımını bilinçli bir faaliyet olarak gerçekleştirmeleri sağlayan “tarife-tanıtmalık” (Türk Dil Kurumu, 2014) metindir. Genel kanı olarak özellikle Türkiye’de ilaçların prospektüsleri dâhilinde kullanımı yaygın bir yaklaşım değildir. İronik bir kullanım alanı vardır; hem ilacı kullanacak olanın ilacın kullanma işlemini ve sonuçlarını daha iyi anlaması niyeti taşımaktadırlar hem de Latince olmasından kaynaklı olarak çoğu ilaç kullanıcısının anlama eşiğini zorlamaktadırlar. Bu nedenle toplumsal prospektüs kavramı da tıpkı medikal kullanımında olduğu gibi bize “tarifler-tanıtmalıklar” sunan, bireylerin uyum sağlamasını kolaylaştıracak içerikleri ifade etmektedir. Tıpkı prospektüste olduğu gibi toplumsal prospektüsler de bireylerin sosyal hayatı anlamalarını her ne kadar kolaylaştırmak niyetiyle sunuluyor dahi olsalar, üyelerinin bu tarifleri kavrama sürecini göz ardı etmektedirler.

70

anlaşılmaz. Gündelik hayat, kurumların ve kurumsallaşma süreçlerinin cisimleşmesine imkân sağlayan bir alan olması itibariyle çalışmamızın odak noktasını oluşturmaktadır. Kurum ve kurumsallaşma süreçlerinin daha anlaşılır bir zemine oturtulması için gündelik hayat kavramsallaştırmasının da incelenmesi gerekmektedir.

71

5. BÖLÜM

BİR GERÇEKLİK OLARAK GÜNDELİK HAYAT

Gündelik hayat kavramı özellikle 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren literatüre yerleşen bir kavram olmakla kalmayıp, günümüzde sosyal bilimlerin kullandığı anahtar kavramlardan birisi haline gelmiştir. İşlevselliğinin nedeni yeni oluşan toplumsal pratikleri anlamlandırmada yardımcı olmasıdır. Özellikle modern toplum, tüketim toplumu, bilişim toplumu gibi çağın toplum betimlemelerine paralel olarak sosyal gerçekliğin holistik bir formasyonda kavranmasında spesifik bir kanal rolü oynamasıyla gündelik hayat, yaşanılan pratiklerin inşasını anlamak açısından anahtar bir rol üstlenmiştir. Etimolojik olarak beşeri zamanlamanın periyodik yapısını ifade eden kavram, teorik olarak da kurumsallaşmayı ifade etmektedir. Makro toplumsal yapıların anlaşılmasında toplumsal ilişkilerin oluşma biçimlerinin dikkate alındığı bir dönemde, bireysel yaşantıların ve performansların öneminin anlaşılmasına yardımcı olan kavram, salt pozitivist bir determinizme bağlı kalmamakta, kişilerin gündelik pratiklerinden hareketle toplumsal gerçekliğin inşasını betimlemektedir.