• Sonuç bulunamadı

Kanuni Sultan Süleyman – Hurrem Sultan İlişkisi

A. ESERLERDE ANA ÇİZGİLERİYLE VAKA ve HASEKİ SULTANLARIN DİĞER KARAKTERLERLE İLİŞKİSİ SULTANLARIN DİĞER KARAKTERLERLE İLİŞKİSİ

1. HASEKİ HURREM SULTAN’I KONU ALAN ROMANLAR

1.1. Hurrem Sultan ∗ Romanı

1.2.2. Hurrem Sultan Romanında Haseki Hurrem Sultan’ın Diğer Karakterlerle İlişkisi Karakterlerle İlişkisi

1.2.2.1. Kanuni Sultan Süleyman – Hurrem Sultan İlişkisi

Hurrem Bayezid’in öldürülmesi olayını gerçeğine çok yakın bir şekilde rüyasında görür ve bu rüyadan sonra ruh sağlığı bozulur. Buhranlar geçirir. Rüyasının gerçeğe dönüştüğünü görmeden, rüyada gördüklerinin acısına katlanamayarak ölür.

1.2.2. Hurrem Sultan Romanında Haseki Hurrem Sultan’ın Diğer

Kanuni Sultan Süleyman Rus kızıyla ilk karşılaşmasının ardından onun için ilk tavizini vermiştir. Hurrem’i tülle örtülmüş elmas gibi bulmuş ve tülü yırtıp cevheri ortaya çıkarmak için Hurrem lehine ilk emrini vermiştir:

“Küçüğün ayrı odası, ayrı sofası, ayrı kalfası ve ayrı lalası olacak. Sandığı, sepeti, bir hasekiymiş gibi hazırlanacak, üstüne toz kondurulmayacak.”137

Hayatını bir güneş gibi aydınlatan, onsuz olduğunda gönlü pür gam olan padişah, Rus kızına “gönül açıcı, yürek ferahlatıcı, sevinçli” anlamlarına gelen

“Hurrem” adını bizzat kendisi vermiştir.

Hurrem hünkârı etkilediğinin, ayrıcalıklı davranıldığının farkına varmış, gelecekle ilgili planlar yapmaya başlamıştır bile. Yazar Hurrem'in kurnazlığını ve padişahın aşk sarhoşluğunu romanda şöyle anlatır:

“Biraz sonra kırmızı Rusya’dan gelen küçük halayık, Osmanlı İmparatoru Sultan Süleyman’ın gözbebeklerinde yıkılmaz bir taht kuruyor ve bu tahtın temellerini haşmetli hükümdarın kalbine atmış bulunuyordu. Güzeller güzeli sayılan halayıkların yıllarca beklemek ve birçok üzüntü çekmek şartıyla ancak erebildikleri bir saadeti yedi sekiz ay içinde ele geçirdiğinden dolayı değil, bu nimetin kolay kolay elden çıkmayacağına kanaat getirdiği için gurur duyuyordu. Tabiatın numunelik yarattığı kadınlardan biri olmak kuvvetiyle hünkârın halet-i ruhiyesini çarçabuk kavramış ve onun aşkı tarif ederken olduğu gibi inandırmaya çalışırken de samimi davrandığını anlamıştı. Şimdi bu durumdan istifade etmek ve bir kalp kazandığını kuruntulayarak zafer sersemliği geçiren padişahı o vehmin ve o sersemliğin hazzı içinde bunaltmak istiyordu.”138

Hünkâr, gördüğü ilk anda Hurrem'e gönlünü, ruhunu, aklını hatta iktidarını kaptırmış, dünyaya hâkim olacak güçte iken, bu Rus kızına esir olacak kadar güçsüzleşmiştir.

Hünkârın bu esaretinin en açık delilini de yazar, sefer günlerinin anlatıldığı sayfalarda verir. Kanuni Sultan Süleyman seferler esnasında Hurrem’inden aylarca uzak kalmasına karşın onu bir an olsun aklından çıkarmaz ve kazandığı tüm zaferlerle onun gönlünü de fethettiğini düşünür. Hünkârın bu esareti öyle boyutlara ulaşmıştır ki, devlet

137Tan, a.g.e., s. 16.

138 Tan, a.g.e., s. 108.

işlerini aksatmaya, sefer hazırlıklarıyla ilgilenmemeye, savaş sırasında otağında bulunup yalnızca Hurrem'in hayaliyle zaman geçirmeye başlamıştır. Bu durum, Hurrem yüzünden ordunun başında sefere dahi çıkmamaya kadar varmıştır.

Turhan Tan romanında, Kanuni’yi saf ve tüm benliğiyle seven bir âşık olarak, Hurrem’i de çıkarcı, kurnaz, fettan bir sevgili olarak yansıtmıştır. En güzel, en güçlü aşk yaşadıkları anlarda bile Hurrem, hep Kanuni Sultan Süleyman’ın içine fitne tohumları atmış, cazibesiyle Kanuni Sultan Süleyman’a isteklerini kabul ettirmek için bu anları ve hünkârın kendine olan koşulsuz, sınırsız sevgisini kullanmıştır.

Hurrem'in müstesna bir zekâ, müstesna bir hassasiyet ve müstesna bir cilvekârlık gösterdiğini düşünen padişah bu düşüncesinde haksız da değildir. Ama bunun farkında olmasına rağmen hiçbir şeyi görmeyecek kadar da kör olmuştur. Çünkü Hurrem daha padişahla ilk mahrem ilişkisinin ardından, kendisini diğer halayıklardan ayrıcalıklı kılmak için padişahın nikâhlı karısı olmak istediğinde, padişah buna itiraz edememiştir.

Hurrem'in nikâha alınması demekse, onun esirlikten azat olması, saltanatın kudretini ve haşmetini paylaşması, sadrazamlardan dahi yüksek mevkide olup birçok konuda yetki vermeye hak kazanması demektir. Kanuni Sultan Süleyman tüm bunları düşününce tereddüt yaşamış, sonra onun “kızıl dudaklar”ını, “ilahi gözler”ini, “büklüm büklüm kumral saçlar”ını düşününce her şey Hurrem'in lehine dönüvermiş ve esir kızı Hurrem, saraya sultan oluvermiştir.139

Hurrem ve Kanuni Sultan Süleyman birbirlerine olan aşklarını nasıl farklı yaşıyorlarsa, birlikte geçirdikleri ilk gecede de farklı duygular hissetmişlerdir. Kanuni Sultan Süleyman aşk ateşinin içinde yanıp kavrulurken “çok hassas ve dessas kadın”

hünkârın bu aşk sarhoşluğunu taze tutup hâkimiyet yolunu nasıl açacağını düşünmüştür.

Romanda Hurrem ve Kanuni Sultan Süleyman’ın aşk maceraları, hep bu iki zıt

139 B. Şapolyo Hurrem’in Sultan oluşuyla ilgili şu bilgileri verir: “Kanuniye kadar padişah eşlerine (Hatun) denilirken ilk defa olarak Kanuni’nin eşi Hürrem’e (Sultan) ünvanı verildi. Hıristiyan bir anadan doğan bir şehzade ilk defa veliahd yapıldı. Kanuniye kadar Türk anadan olmayan şehzadeler padişah olamazlardı.

Oğuz âdetine göre eski Türklerde, şehzade Türk babadan olursa (Tekin) adi verilirdi. Anası Türk olan hakan kızlarına da (İnal) denilirdi. Hakan olmak için mutlak surette tekin babadan ve inal anadan gelmek lâzımdı. Osmanlılar da bunu kabul etmişlerdi. Hürrem Sultan Kanuni’nin ilk eşi Mihridevran Hatun’u hiç çekemiyordu. Çünkü o bir Türkmen Beyinin kızı idi. Bu kadın şehzade Mustafa’nın annesi idi. Göreneklere göre vezirler, bu ürk anasından gelen şehzade Mustafa’yı tahta çıkaracaklardı. Halbuki Hürrem Sultan kendi oğlu Selim’i tahta çıkarmak istiyor ve geleneği bozuyordu.” , Osmanlı Sultanları Tarihi, Rafet Zaimler Yay., İstanbul, 1961, s. 163.

duyguyla verilirken, bir ara Hurrem'in de Kanuni Sultan Süleyman’ın duygularına karşılık verdiği, hünkârın yanında geçirdiği anlardan zevk aldığı görülür. “Süleyman’la sevgilisi yemeyi unutmuş, içmeyi unutmuş, hatta kendilerini unutmuşlar, yüreklerini kanat yaparak dalıp gidenlerin âleminde yükselmişler, bin bir heyecan merhalesi dolaşarak sabahı bulmuşlardı. Güneş iki genci erimiş bir durumda buldu ve onların dirilişi gerçekten yeni bir doğum oldu. İkisi de başka bir hayata göz açıyormuş gibi tatlı bir hayret içindeydi. Süleyman, dedeler mirası tahtıyla ölçülmesine imkân olmayan yüksek ve pek yüksek bir tahta sahip olmuş gibi ruhi bir yükseklik sezinleyerek baş dönmesi geçiriyordu. Hurrem, göz kamaştırıcı âlemlerin bir erkek kılığını özümseyerek koynuna sığıştığını sanıyor, benliğinde hudutsuz bir enginleşme, bir genişleme görüyor, gurur buhranlarına kapılıyordu.”140

Kanuni Sultan Süleyman, Hurrem'in oynadığı oyunlardan, kafasında dolaşan tilkilerden habersiz, yalnızca ona duyduğu aşkla ayakta durur. Onu herkesten ve her şeyden üstün tutar. Örneğin Mahidevran ile Hurrem arasında geçen kavgada zeki Hurrem mazlum rolü oynayarak Kanuni Sultan Süleyman’ın gönlündeki yerini daha da sağlamlaştırmıştır. Kanuni Sultan Süleyman sefere çıkıp da Hurrem’inden ayrı olduğu zamanlarda otağına çekilip şiirler, mektuplar yazar veya ondan gelen mektupları defalarca okur. Bazı zamanlarda da rutin olarak gelen mektuplar gecikince hiddetlenir, telaşa düşer, ulaklarını hemen saraya yollayarak mektubun acilen getirilmesini emreder.

Hurrem’inden mektup gelince de rahatlar.

Aşk, zevk ve görev... Yazar roman boyunca Kanuni Sultan Süleyman’ı bu üçgen arasında gidip gelirken ve aralarında denge kurmaya çabalarken yansıtmıştır. Çoğu zaman görev geri planda kalıp aşk ve zevk yani Hurrem ve İbrahim, Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşamında bir mücadele halinde olmuşlardır. “Aşkla zevk arasında denge kurmakla oyalanan hünkârın gafleti ve vezirin hülyalara kapılıp taşra işlerine sırt çevirmesi yer yer isyanlar çıkmasına sebep olmuştu.”141

Gönül ve devlet işlerinde bir türlü denge kuramayan hünkâr, yaptığı hatalarla yavaş yavaş halkın gözünden düşmeye başlamıştır. Turhan Tan, Kanuni Sultan Süleyman’ın hem siyasi kararlarında hem de aşk hayatında bu kadar değişken olmasını,

140Tan, a.g.e., s.112-113.

141 Tan, a.g.e., s.262.

olaylar karşısında takındığı tavırlarla verdiği gibi bir de Hammer Tarihi’nden alıntı yaparak onun kişilik tahlilini okuyucularına aktarmıştır. “Bütün tarihçiler Süleyman’ı tahlil ederken onun bazen zayıf, iradesiz sanılacak kadar zayıf, bazen de korkunç denilecek derecede şiddetli ve amansız olduğunu söylerler.”142 İradesinin en zayıf noktalarını yakalayan Hurrem, Kanuni’yi dilediği gibi yönlendirmekte güçlük çekmemiş, Kanuni de kendini onun ellerine sorgusuzca teslim etmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’a göre “zaman, mekan, mesafe, uzunluk, kısalık, genişlik, ışık, hararet, ses, renk ve her şey Hurrem’den doğuyor ve Hurrem’de sönüyordu.”

Hurrem’i, özellikle de İbrahim’in sadakatsizliğinden sonra, yaşamının odağı haline getiren Kanuni Sultan Süleyman, onun uğruna oğullarının, sadrazamlarının ve daha birçok masum insanın katline göz yummuştur.

Turhan Tan, Kanuni Sultan Süleyman ve Hurrem'in karşılıklı aşklarını, tutkularını, ilk tanıştıkları andan, yaşlılıklarına ve hatta ölümlerine kadar bitmez tükenmez bir duygu yoğunluğu içinde göstermiştir. Kanuni Sultan Süleyman hayat arkadaşını son günlerinde, zatürree olduğu dönemde de yalnız bırakmamıştır. Hatta

“Sultan Süleyman karısından on kat fazla üzgündü. Bir tımarcı köle gibi hastanın başucunda vakit geçiriyordu.”143 Onun çektiği acıların kat be kat fazlasını kendi yüreğinde hissetmiştir. Onun iyi olması için “on binlerce esiri azat etmek, çulsuzlara ülkeler bağışlamak, yeryüzünü mabetlerle doldurmak” gelmiştir içinden. Ama Hurrem’i ölüm döşeğinden kurtaramayacağını da bilmektedir. “Kalbini, ruhunu, fikrini ondan aldığı ışıkla yıkayageldiği” kadınını kaybedince yıkılmıştır.

Onca güzel cariyeye ve neredeyse tüm dünyaya sahip olmasına rağmen Kanuni Sultan Süleyman’ın Hurrem'e duyduğu aşk ve bağlılık duygusu bütün ömrü boyunca en saf haliyle sürmüştür. Kanuni Sultan Süleyman’ın bu temiz duygularına rağmen, Turhan Tan, Hurrem'in Kanuni’ye duyduğu aşkı, ihtiras ve çıkar duygularıyla birlikte vermiştir.

Ona her sokuluşunda, onunla geçirdiği her aşk dolu dakikada mutlaka sinsice bir planının olduğu görülür. Tamamen temiz duygularıyla aşkını yaşayan Kanuni’ye karşı Hurrem’in aşkı ihtirasa, iktidar olma arzularına yenik düşmüştür. Hurrem, Aslı’yla Kerem’in, Leyla’yla Mecnun’un birbirlerine duydukları aşkı aratmayacak Hurrem’le

142Tan, a.g.e., s.374

143 Tan, a.g.e., s.572

Süleyman aşkına, haris istekleri ve kıskançlıkları yüzünden darbe vurmuştur. Bu nedenle yazar, okuyucuda Sultan Süleyman’a karşı, duyduğu temiz ve ölümsüz sevgiden dolayı hayranlık uyandırırken, sevgisini belli amaçlar için kullanan Hurrem’e karşı da nefret ve kızgınlık duyguları uyandırmak istemiştir.