• Sonuç bulunamadı

A. ESERLERDE ANA ÇİZGİLERİYLE VAKA ve HASEKİ SULTANLARIN DİĞER KARAKTERLERLE İLİŞKİSİ SULTANLARIN DİĞER KARAKTERLERLE İLİŞKİSİ

1. HASEKİ HURREM SULTAN’I KONU ALAN ROMANLAR

1.1. Hurrem Sultan ∗ Romanı

1.2.1. Hurrem Sultan Romanında Ana Çizgileriyle Vak’a

Kanuni Sultan Süleyman, Hafsa Valide Sultan ve Haseki Mahidevran, Kırım Hanı’ndan gelen hediyeleri incelerler. Kanuni Sultan Süleyman hediyelere isteksizce bakarak çarçabuk onların ne şekilde ve nerede kullanılacakları konusunda validesine talimat verir ve oradan ayrılmak ister. İşte bu sırada Hafsa Sultan, Kanuni’ye Kırım Han’ı Mehmet Giray’ın bir de canlı hediye yolladığını söyler. Valide Sultan, bir

136 Tülbentçi, a.g.e., s. 245

Romanın incelenmesinde, Tan, Turhan, Hurrem Sultan, Oğlak Yay., İstanbul, 2002, 1. baskı kullanılmıştır.

halayıktır düşüncesiyle burun kıvıran hünkâra, o halayığı öylesine metheder ki, sanki Sultan Süleyman’ın ileride ona her şeyini feda ederek bağlanacağını bilir. Valide sultan, oğlunu meraklandırmayı başarır. Başardığı bir şey daha vardır: Haseki Mahidevran’ı kıskandırmak. Çünkü valide sultanın asıl amacı gelininin pabucunu dama attırmaktır.

Kanuni Sultan Süleyman’ın halayığı görmek istemesi bile Mahidevran'ı çileden çıkarmış ve o halayığa şimdiden nefret beslemeye başlamıştır.

Hurrem, güzel, zeki, bir o kadar da hırçın bir kızdır. Daha hareme geldiği gibi ortalığı birbirine katmıştır. Saraydaki başkalfa onun yaptıklarını şikâyet için Hafsa Sultan’ın odasına getirir Hurrem’i. Kanuni Sultan Süleyman işte o an Hurrem’den etkilenmiştir. Hurrem saraya gelen her cariye gibi, gerekli bilgi ve becerileri, saray adabını aldıktan, Türkçe’yi öğrendikten sonra hünkâra sunulmuş ve o günden sonra da onun gözdesi olmuştur.

Kanuni Sultan Süleyman Hurrem'e olan aşkını, hasretini, daha sonra zekâsı ve ihtirası sayesinde vezirliğe kadar yükselecek olan Has odabaşı İbrahim ile paylaşır.

İbrahim Kanuni Sultan Süleyman ile aynı yaşta bir köledir. Çok güzel saz çaldığı için Kanuni Sultan Süleyman onu saraya getirtmiş ve kendine sırdaş yapmıştır.

Kanuni Sultan Süleyman, bir yandan Hurrem ile aşk yaşarken, bir yandan da savaşlara katılır. Rodos seferi dönüşünde, uzun bir ayrılıktan sonra, şehzade, hatta veliaht annesi olan Mahidevran'ı bırakıp, Hurrem'e ilgi ve alaka gösterince Haseki Mahidevran’ın kıskançlığı bir nefret duygusuna dönüşür. Buna, Mahidevran'ı çekemeyen valide sultan, içten içe sevinir. Hurrem ise padişahın gönlünü ve aklını çeldiğinin farkında olup, geleceğe dair planlarını kendinden daha emin şekilde yapmaya başlamıştır. Bunlardan ilkini de Mahidevran’ın kıskançlığını kendi lehine kullanarak gerçekleştirmiştir. Mahidevran hasedine yenik düşerek Hurrem’i odasına çağırtmış ve onu orada aşağılamak istemiştir. Ancak Hurrem her defasında kendini korumayı bilmiştir. Hurrem aralarında çıkan kavgada aklını kullanarak, dayak yemek pahasına kendini mazlum göstermiş ve Mahidevran'ı padişahın gözünden düşürmüştür. Kendisi de bir o kadar padişah nezdinde değer kazanmıştır. Tüm olanları öğrenen padişah zalim Mahidevran’a ölümden daha kötü bir ceza vererek, onu odasına hapsederek, kendi sevgisinden mahrum bırakmıştır.

Bu olaydan sonra Hurrem, Kanuni Sultan Süleyman’ın odalığı değil, nikahlı karısı olmayı ısrarla ister. Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Mehmet’ten beri âdeta bir kanun haline gelen nikâh yapmama geleneğini, Hurrem için bozmanın bir yolunu arar. Sonunda her yaptığını kabul edecek, her şeye göz yumacak bir vezirin işleri kolaylaştıracağına karar verir. Bu özelliklere en uygun kişi olarak da Hasodabaşı İbrahim’i seçer. Böylelikle, Pîri Paşa, Hurrem’in hatırı için sadrazamlıktan azledilerek, çevrilecek tüm entrikaların içine İbrahim dâhil edilmiş olur.

Hurrem üç erkek ve bir kız çocuk sahibi olur. Ancak veliahtlık Mahidevran’ın oğlu Mustafa’dadır. Hurrem bu nedenle tüm mücadelesini kendi oğullarından birini veliaht yapma, sonra da tahta oturtup, valide sultan olma yolunda verir. Bu yolda da önüne çıkan her kim olursa onu harcamaktan çekinmez.

Kanuni Sultan Süleyman, sadrazam yaptığı veziriyle gece gündüz birliktedir.

Üstelik zeki sadrazam padişahı tahtından etme ve imparatorluğun tek sahibi olma hevesine kapılır. Hurrem bunu hissetse ve defalarca hünkârına söylese de Kanuni Sultan Süleyman bunu kabul etmez ve İbrahim’e duyduğu aynı sevgiyi, aynı itimadı devam ettirir. Hurrem için İbrahim, yok edilmesi gereken bir tehlikedir artık. İbrahim de hal ve hareketleriyle Hurrem’in kendisine olan husumetini daha da güçlendirir. Hurrem, İbrahim’i yok etmek için görümcesi ve ikinci vezir Mustafa’nın karısı Hafsa Sultan ile onun tavsiye ettiği Başimrahor Rüstem ile işbirliğine girişir. Hurrem Rüstem’e, yardımları karşılığı veziriazamlık ve damadı olma vaatlerinde bulunur. Rüstem de Haseki Hurrem Sultan için ve kendi ikbali için İbrahim’in açıklarını yakalamaya çalışır ve onun yaptığı her şeyi takip ederek Hurrem’e bildirir. Kanuni Sultan Süleyman, Hurrem'in onca kışkırtmalarına rağmen İbrahim’den hiç şüphelenmez. Hatta ona serasker unvanını vererek tüm memleket ve orduların idaresini verir. Bu saatten sonra daha da cesaretlenen İbrahim, padişahı hiçe sayarak birçok devlet işinde yalnız karar verir, antlaşmalar yapar, adamlar astırır. Ordu ile beraber sefere çıkıldığında padişahtan daha ihtişamlı görünüp, ileride ondan daha üstün olacağını hissettirir. Çevresine adam toplamak için hazineden aldığı paraları bahşiş olarak dağıtır. Rüstem bir yandan, Hurrem bir yandan, hünkâra onun yaptıklarını anlatsalar da o, İbrahim’den vazgeçemez.

O nedenle Rüstem, İbrahim’i başka yolla yok etmeyi tasarlar. Zekice bir plan yaparak sadrazam Pîri Paşa, İskender Çelebi ve İbrahim’i birbirine düşürür. İbrahim önce Pîri

Paşa’nın, sonra da İskender Çelebi’nin canlarına kıyar. Üstelik İbrahim öyle kurnazca hareket eder ki, Pîri Paşa’yı kendi oğluna öldürtür. Böylece kimsenin ondan şüphelenmeyeceğini düşünür. Rüstem ve Hurrem bunu öğrenir ve her fırsatta Sultan Süleyman’a söylerler. Artık o da İbrahim’e şüpheyle bakmaya başlar. Geçmişte yaptıklarını düşünür ve onun yanında kendini emniyette hissetmez.

Devlete faydalı işler yapan, birçok değerli devlet adamını kölelikten alıp yetiştiren Defterdar İskender Çelebi’nin ölümüne rıza gösteren hükümdar, onu rüyasında görür ve yaptığı yanlışı anlar. Bunun üzerine Hurrem'in baskılarıyla ve Rüstem’in yardımlarıyla İbrahim'in ipini çeker. İbrahim bir gece gizlice cellâtlar tarafından boğularak öldürülür. Sultan Süleyman, onun yerine Hurrem'in isteği doğrultusunda Rüstem’i sadrazam yapma düşüncesindedir. Ancak Başimrahor Rüstem’in doğrudan sadrazamlığa gelmesi dikkat çekeceği için, bir süreliğine Ayas Paşa bu makama getirilir. Ayas Paşa’nın bir veba salgını sırasında ölmesi üzerine ikinci vezir Lütfi Paşa sadrazam, Hadım Süleyman ikinci vezir ve Rüstem de üçüncü vezir olur. Rüstem ve Hurrem için iki engel kalmıştır. İlk olarak Lütfü Paşa’dan kurtulmak için bir plan yaparlar ve onu sadrazamlıktan azlettirmekte başarılı olurlar. Hurrem damadının vezir olabilmesi için Hadım Süleyman aleyhinde de bir sürü entrikalar çevirir ve padişaha baskı yapar. Neticede de Hadım Süleyman’ın sürülmesine neden olur. Böylelikle emellerine ulaşan Hurrem ve damadı Rüstem, artık veliaht Mustafa’yı yok etme çabasındadırlar.

Kanuni Sultan Süleyman İran Seferi’ne kendi gitmeyip, Hurrem'in isteği üzerine ordunun başına Rüstem’i getirir. Rüstem seferdeyken mektuplarıyla, Hurrem de sözleriyle Kanuni Sultan Süleyman’ı, oğluna karşı kışkırtırlar. Rüstem, Yeniçeriler’in, padişahı tahttan indirip yerine genç Şehzade Mustafa’yı tahta getirmek niyetinde oldukları dedikodusunu yayar. Kanuni Sultan Süleyman, bu kışkırtmalar sonucu Şehzade Mustafa’nın, saltanat tahtında gözü olduğuna, ikinci bir Yavuz Sultan Selim, yani babasını öldürüp tahta geçen ikinci padişah olacağına kanaat getirir. Mustafa da Hurrem'in planlarını anlamaya başlar. Kendi oğullarından birini tahta çıkarmak için kendisini harcayacaklarından kuşkusu yoktur. Ama o, Yeniçeri Ocağı’nın ve halkın kendini sevdiğine, koruduğuna da inanır ve bu yüzden onlara karşı bir savunma veya saldırı hareketinde bulunmaz. Oysa Hurrem, Rüstem ve padişahın, onun açığını

yakalamak için, aldığı nefesten bile haber veren muhbirleri olduğunu, her hareketinin, sözünün izlendiğini bilmez. Kana susamış insanların ona nasıl tuzak kurduklarını bilmez. İran’a Seferi sırasında babasını göreceği düşüncesiyle heyecan duyarken babasının, onu öldürme planları yaptığından haberi yoktur. Ve bir gün babasının otağına girince ölümün korkunçluğuyla yüz yüze gelir. Otağın içinde babası yerine cellâtlarıyla karşılaşır. Kanuni Sultan Süleyman, oğlunun ölümünü, yalvaran bakışlarını kılı kıpırdamadan, acı duymadan, soğukkanlılıkla seyreder. Şehzade Mustafa’nın ölümüyle Hurrem bir zafer daha kazanmış olur.

Kanuni Sultan Süleyman oğlunun ölümünden sonra, yeniçerilerin ayaklanmasını önlemek için, Rüstem’i sadrazamlıktan alır ve yerine Ahmet’i getirir. Ahmet padişahın oynadığı oyunu anlayıp padişahın bu isteğine itiraz etmişse de daha sonra padişahın, yaşadığı müddetçe sadrazam kalacağına dair verdiği söze inanarak görevine başlar.

Hurrem bu arada gene boş durmaz ve Kanuni Sultan Süleyman’a yolladığı bir mektupta ölen Şehzade Mustafa’nın küçük bir oğlu olduğunu ve eğer yok edilmezse ileride babasının intikamını alabileceğini söyleyerek o küçük çocuğun da ölümüne sebep olur.

Hurrem için sırada Şehzade Bayezid’i veliaht yapma fikri vardır. Çünkü Selim içkiye, kadına, zevk ve sefaya düşkün, devlet işlerinden anlamayan biridir. Devlet işlerinin bozulup, bolluk ve rahat içinde yaşadıkları saray hayatının sona ermesi de Hurrem'in hiç istemediği bir sondur. Bu yüzden savaşıp ganimet elde edebilecek, hazineyi dolu tutabilecek olan Şehzade Bayezid’in tahta geçmesini ister. Ama bunu elde etmek için ilkin Rüstem’i yeniden sadrazam yapmak gerektiğine inanır. Padişah, sadrazam Ahmet’i yemininden dolayı azledemez. Hurrem de böyle olunca Ahmet’in ölümünü ister. Üzerine atılan iftiralar sonucu, Ahmet Paşa’nın boynu vurulur ve Rüstem ikinci kez sadrazam olur. Hurrem yine Rüstem’i planlarına ortak ederek Selim aleyhinde çalışmaya başlarlar. Ancak yaptıkları plan Lala Mustafa Paşa tarafından engellenince iki kardeş birbirine düşer. Zeki lala, Hurrem ve Rüstem’in amaçlarına ulaşamaması için türlü oyunlar oynar ve padişahı Bayezid’e düşman yapar. Bayezid çareyi İran hükümdarına sığınmakta bulur. Ancak İran hükümdarı Şah Tahmasb kendi çıkarları için Bayezid’i padişaha satar ve Kanuni Sultan Süleyman, bir oğlunun daha kanına girer.

Hurrem Bayezid’in öldürülmesi olayını gerçeğine çok yakın bir şekilde rüyasında görür ve bu rüyadan sonra ruh sağlığı bozulur. Buhranlar geçirir. Rüyasının gerçeğe dönüştüğünü görmeden, rüyada gördüklerinin acısına katlanamayarak ölür.

1.2.2. Hurrem Sultan Romanında Haseki Hurrem Sultan’ın Diğer