• Sonuç bulunamadı

A. ESERLERDE ANA ÇİZGİLERİYLE VAKA ve HASEKİ SULTANLARIN DİĞER KARAKTERLERLE İLİŞKİSİ SULTANLARIN DİĞER KARAKTERLERLE İLİŞKİSİ

1. HASEKİ HURREM SULTAN’I KONU ALAN ROMANLAR

1.1. Hurrem Sultan ∗ Romanı

1.2.2. Hurrem Sultan Romanında Haseki Hurrem Sultan’ın Diğer Karakterlerle İlişkisi Karakterlerle İlişkisi

1.2.2.6. İbrahim Paşa -Hurrem Sultan İlişkisi

İbrahim, Hurrem'in karşısına Mahidevran’dan daha tehlikeli bir rakip olarak çıkar. Mahidevran hünkârın yalnızca sevgi ve ilgisini kazanmak isterken, İbrahim hem sevgisine hem de tahtına sahip olmayı istemiştir. Hünkârın sevgisini kazanmak için İbrahim hünkâra, bir sırdaş, bir dost, gönlünü eğlendiren bir yoldaş olarak yaklaşmış,

149 Tan, a.g.e., s12-13.

böylelikle planlarını gerçekleştirmesi için çok fazla çaba göstermesine gerek kalmamıştır.

İbrahim için Hurrem, padişahla arasındaki bağı kuvvetlendiren bir araç olmuştur.

Kanuni Sultan Süleyman gönlünün ateşini söndürmek, aşkını paylaşmak için İbrahim'in sazına sığınmış, aşk ateşini onunla hafifletmeye çalışmıştır. İbrahim’le, Hurrem'e duyduğu aşkını, hasretini paylaşmıştır. Zeki İbrahim de onun Hurrem’e olan çılgınca bağlılığının nedenini anlamış ve onun bu duygularını okşayarak, hayallerini, elemlerini körükleyerek aşkını taze tutmaya çalışmıştır. Hükümdarın yalnızca aşkıyla meşgul olması İbrahim’in işine yaramıştır. Böylelikle Kanuni Sultan Süleyman devlet işlerinden uzak kalmış, kendisi de devlet işlerini yavaş yavaş ele almak için zemin hazırlamıştır. Hurrem’inse o zamanlar bunlardan haberi yoktur. Aslında İbrahim Hurrem'i, kendi ihtirasları için ve iktidar olabilmek için kullanmışsa da onun yaptığı planlar daha fazla Hurrem'in lehine sonuçlar doğurmuştur. Çünkü, İbrahim'in Kanuni Sultan Süleyman’daki aşk ateşini alevlendirici sazı ve sözü olmasaydı, Sultan Süleyman yıllarca saraydan uzak kaldığı sefer günlerinde Hurrem’ini unutabilir, başka güzel kızlara meyledebilirdi. Oysaki İbrahim onun Hurrem'e olan sevgisini her dem taze kalmasını sağlamış, unutmasına mani olmuştur. Böylece hünkâr, daha yüzünü bile doğru düzgün görmediği sevgilisine kopmaz bağlarla bağlanmıştır.

Kanuni Sultan Süleyman İbrahim’le sevdasını paylaşırken ve İbrahim de kendi istikbali için bu durumu kullanırken, Hurrem, Türkçe’yi ve saray kaidelerini öğrenip hünkârın huzuruna çıkmak için hazır hale getirilmektedir. Hurrem ve İbrahim ilişkisinde bu kez Hurrem İbrahim’den bir çıkar sağlamayı düşünmeden önce, İbrahim ondan bir şeyler ummuştur. Ancak Hurrem'in dışında gelişen bu durum onun sarayı, hünkârı ve saray halkını tanımasından, gözünün açılmasından sonra fazla uzun sürmemiştir.

Zeki Hurrem geleceği garanti altına almanın yolunu nikâh yapılmasında bulmuştur. Bu konuyu Kanuni Sultan Süleyman’a da bildirmiştir. Kanuni Sultan Süleyman Hurrem'in bu arzusunu yerine getirip onu kadın efendi yapmayı istese de kanunlara aykırı davranmış olacağı için biraz ertelemek ister. Ancak Hurrem'in baskıları yüzünden veziri değiştirip yerine, ne yaparsa yapsın sesini çıkarmayacak, sadık bir vezir getirmeyi düşünür. Bu dürüst, kendisine bağlı veziri de Hasodabaşı İbrahim olarak seçer. Hurrem'e de İbrahim’i vezir yaptıktan sonra kendisine nikâh yapacağı sözünü

verir. Hurrem, Kanuni Sultan Süleyman’ın güvendiği, sevdiği, akıllı bulduğu ve güzel sesli, güzel saz çalan biri olarak tarif ettiği İbrahim’i ilk kez kıskanarak yüzünü ekşitir ve “Demek, yüreğinizde bu çalgıcıya da yer veriyorsunuz. Hani o yürek sürekli benimdi efem?” diye biraz kıskançlık, biraz kızgınlık, biraz da alınganlıkla karışık sorular sorar.

Kanuni Sultan Süleyman onu avutmak, gönlünü almak için güzel sözler sarf eder ve en sonunda Hurrem'in gelecekte koz olarak kullanacağı sözleri söyler: “Sen cansın, canansın, sana bir değil, bin İbrahim feda.” İşte bu sözler üzerine Hurrem, İbrahim’le aralarında olacakları önceden sezmişçesine “Bu sözleri unutmayın efem. Bir gün gelecek, onlar benim işime yarayacak.” der.

Hurrem’le İbrahim'in, Kanuni Sultan Süleyman’ın kalbinde yer kazanma mücadeleleri, farklı şekilde Sultan Süleyman’ın da kafasını meşgul eder. Kanuni Sultan Süleyman, sadrazam yaptığı İbrahim’den daha çok yetkiye sahip olabilecek bir mevkie getireceği Hurrem’in, buna değip değmeyeceğini düşünür. Nikâhlayacağı Hurrem’in İbrahim’den daha üst mevkide olmaya layık olup olmadığı, zihnini karmakarışık etmiştir. Sonunda birinin kalbinin hâkimi, birinin zevkinin hâkimi olduğunda karar kılar.

İbrahim sadrazam olduktan sonra da iktidar ile ilgili olan sinsi düşüncelerine devam eder. Ancak Hurrem de “haris köle”nin kara düşüncelerini sezince boş durmayıp ona karşı tedbirler almaya başlamıştır. Hükümdarsa İbrahim'in hain emellerini, Hurrem'in de İbrahim’le ilgili korkularını aşk ve zevk sarhoşluğu içinde göremez hale gelmiştir. Bu durumda İbrahim planlarını hızla işlemeye koyulur. Hurrem de İbrahim’le kendi aklını kullanarak savaşma yoluna gider.

İbrahim en başta, akıllıca davranıp Hurrem’i bir basamak olarak kullandıktan ve bu şekilde devlet yönetiminde sözü geçer bir mevkie sahip olduktan sonra taht hırsına kapılıp, Hurrem'in kendi aleyhinde çalışabileceğini göremeyecek hale gelmiştir.

İhtirasları yüzünden Hurrem’i ihmal etmesi, Hurrem'in kendisine karşı yaptığı faaliyetlerde daha başarılı olmasına neden olmuştur. İbrahim, hünkârı avuçları içine aldığına inanarak kendisine çok fazla güven duymuştur. Oysaki Hurrem’in, hünkârın sürekli olarak hem kalbinde hem de yanında olduğunu göz ardı etmiştir. Üstelik Hurrem İbrahim'in sazına karşılık ve ondan daha kuvvetli bir silah olarak cilvekârlığa, büyülü

gözlerine ve ateşli dudaklarına başvurmuş, böylece yaptırmak istediklerini hünkâra daha kolay yaptırmıştır.

İşte Hurrem, Mısır meselesinin çıktığı günlerde yine aşkının gücünü, cezbediciliğini kullanarak hünkârdan Mısır’daki karışıklıkları düzeltmesi için oraya vezirini göndermesini ister. Kanuni Sultan Süleyman Hurrem'in, “gözden ırak olan gönülden de ırak olur” düşüncesiyle İbrahim’i göndertmek istediğini anlamasa da onun bu tür meseleleri dile getirmesine tepki gösterir. Çünkü İbrahim’den yani zevkinden ayrı düşeceğini düşünmek onu üzer. Hurrem, padişahın İbrahim konusunda ne kadar hassas olduğunu anlayınca daha fazla üzerine gitmeden gizliden gizliye İbrahim'in kuyusunu kazmaya devam eder. Ancak bu arada da padişahın içine şüphe düşürmekten de geri kalmaz.

Hurrem öncelikle İbrahim’i yok etmeyi, şehzade Mustafa’yı yok etmekten bile mühim bulur. Çünkü Şehzade Mustafa oğlunun rakibiyken İbrahim doğrudan kendi istikbalini tehdit eden bir rakip olmuştur. O nedenle Hurrem damat ve vezir yapma sözüyle yardım aldığı Rüstem’le birlikte İbrahim’i ölüme mahkûm ederler. Hurrem vezirin yaptığı her hareketi saraydaki adamlarıyla takip edip, padişahı ondan soğutmada ve uzaklaştırmada kullanacağı deliller toplar.

Piri Paşa’nın öldürülmesi olayından İbrahim'in sorumlu olduğunu ortaya çıkaran Hurrem ve Rüstem, padişaha bu olayı tüm ayrıntılarıyla anlattıktan sonra artık İbrahim, padişahın gözüne korkunç bir mahlûk olarak görünür ve Hurrem'in isteği üzerine öldürme görevini Rüstem’e verir. Bir gece İbrahim'in boğularak öldürülmesi üzerine

“kırmızı Rusyalı güzel kadın” ilk zaferini elde etmiş olur.

İbrahim gururuna, hırsına ve dikkatsizliğine yenik düşmüş, Hurrem de zekâsını, azmini, cazibesini kullanarak padişahın gönül dostunu katletmesini başarmıştır. Artık tek başına padişahın hem kalbinin hem de zevkinin hâkimi olmuştur.