• Sonuç bulunamadı

KLASİK DÖNEM İSRÂİLİYAT PROBLEMLERİ 

1. Kanonik Kitaplar:

a) Kanonik metinler, Yahudi ve Hıristiyanlarca geniş bir kabule mazhar olmuş, kanun hüviyeti taşıyan metinlerdir. Kanonik metinlerin başında Pentatök ya da Esfâr-i Hamse denen Tora gelir. Bunu Yeşu, Hâkimler, 1. ve 2. Samuel gibi Nevi’îm (Peygamberler) diye adlandırılan eserlerle; Mezmurlar, Süleyman’ın Meselleri, Eyub gibi Ketuvîm (Kitaplar) diye adlandırılan eserler takip eder. Yahudi literatüründe bu külliyata Tanah denir. Hıristiyanların Esk-i Ahid diye isimlendirdikleri bu külliyata, İnciller ve Pavlus’un Mektupları gibi parçalardan oluşan Yeni Ahid-i de eklemek gerekir. Esk-i Ahid ve Yeni Ahid’den oluşan bu mecmuanın adı da Bible (Kitab-ı Mukaddes)’dir. Bu kitapların kanonik olarak kabul edilmeleri farklı dönemlerde gerçekleşmiş olup; Esk-i Ahid’e dâhil edilen kitaplar, Yahudi ve Hıristiyanlara göre farklılık gösterebilir.85

İslamî literatürdeki isrâilî rivayetlerin bu kitaplar içinde Tevrat’a dayandığı, özellikle Müslüman araştırmacılar tarafından kabul edilen bir husustur. Yaratılışın

      

82 Zehebî, Mîzânü’l-İ’tidâl fî Nakdi’r-Ricâl (thk. Ali Muhammed el-Becâvî), Dâru’l-Ma’rife, Beyrut,

1382-1963, IV, 352; İbn Hacer, Tehzîb, VIII, 439.

83 İbn Sa’d, Tabkâtü’l-Kübrâ, VI, 71; İbn Asâkîr, Târîhu Dimeşk (thk. Amr b. Ğarâme), Dâru’l-Fikr,

Beyrut, 1415-1995, III, 386; ayrıca bkz. Aydemir, Tefsirde İsrâiliyyat, s. 99.

84 Ahmed Emin, Fecru’l-İslâm, s. 161, 162.

başlangıcı, Hz. Nuh, Hz. İbrahim gibi peygamberlerin hayatları, İsrailoğulları tarihiyle ilgili gerek tefsirlerdeki, gerekse tarih kitaplarındaki bazı rivayetlerin kökleri özellikle Kitab-ı Mukaddes’in ilk beş kitabında bulunabilir. Aynı Hz. Musa’dan sonraki peygamberlerin hayatlarıyla ilgili bazı rivayetler, ilk beş kitabın dışındaki kitapların pasajlarıyla uygunluk gösterebilir.86

Sözgelimi İbn İshâk’ın kimi rivayetleri Tevrat’la, İbn Kuteybe’nin eserlerindeki nakilleri de Tevrat ve İncillerle aynılık arzeder.87 Aynı şekilde Hz. Davud ve Urya ile ilgili tefsirlerde nakledilen rivayetler büyük oranda 2. Samuel kitabında; Hz. Eyyub’un imtihan edilmesi ile ilgili rivayetlerin asılları Eyup kitabında bulunabilir.88

Ancak şunu ifade edelim ki, bu kitaplar Yahudi ve Hıristiyan literatüründe önceliğe sahip olsalar da, İslamî literatürdeki isrâilî rivayetlerin kaynakları olmak bakımından önceliği teşkil etmezler. Bir başka deyişle eldeki rivayetlerin oldukça cüzî bir miktarı bu kitaplarda bulunabilir. Bunun sebepleri arasında, birazdan ayrıntılarıyla üzerinde duracağımız gibi, söz konusu kitapların nüsha farklılıkları yanında ravîlerin çeşitli gerekçelere dayanan tasarrufları olabilir.89

b) Yahudi literatünü oluşturan ve kanonik olarak kabul edilen diğer bir külliyat ise Talmud’dur. Talmud, hukukî geleneği geliştirmekle uğraşan Rabbîler tarafından ortaya konan şifahî kanunlar olup Rabbinik/Klasik Yahudiliğin temelini oluşturur. Talmud, Mişna ve onun tefsiri olan Gemera’dan oluşur. Gemera ise Halakhah ve Haggadah olmak üzere iki kısma ayırılır. Halakhah, dinî ve hukukî prensipleri, Haggadah ise kıssa ve menkıbeleri bir araya getirir. Bir de Midraşlar vardır ki, bunlar Halakhah ve Haggadahların tefsirleridir. Midraşlar, aynı zamanda Esk-i Ahid’in Arami dilindeki tefsirleri olup, bizdeki tefsir kelimesi gibi hem Tevrat’ın gerek hukukî pasajlarını, gerek ahlakî ve ibretlik hikâyelerini içeren pasajların yorumlanmasını, hem de bu yorumların yer aldığı kitapları ifade eder.90 Sözgelimi Midraş Rabbah, Tora’nın beş kitabı ile

      

86 Ahmed Emin, Fecru’l-İslâm, s. 201; Ebu Şehbe, el-İsrâîliyyât, s. 13; M. İzzet Derveze, Havle’l-

İsrâîliyyât fî Kütübi’t-Tefsîr, Mecelletü’l-Va’yi’l-İslâmî, yıl: 2, sayı: 19, Kuveyt, Receb, 1386, s. 38, 39; Na’nâa, el-İsrîliyyât, s. 368-382; Âmâl Muhammed Abdurrahman Rabî’, el-İsrâîliyyat fî Tefsîri’t-Taberî,

Dirâseten fi’l-Lüğa ve’l-Masâdiri’l-İbriyye, el-Meclisü’l-A’la li-Şüûni’l-İslâmiyye, Kahire, 1425/2005, s.

169.

87 İbn Kesîr, Kısasu’l-Enbiya, I, 113-114; İbn Kuteybe, Te’vîlu Muhtelifi’l-Hadîs; Tevrat’a atıfları, s.

138, 139; İncil’e atıfları, 147, 273, 282, 291; el-Maârif (thk. Servet Ukkâşe), el-Hey’etü’l-Mısriyye, Kahire, 1992, s. 22, 23; 32, 33; krş. Josef Horovitz, İslamî Tarihçiliğin Doğuşu (tr. Ramazan Altınay- Ramazan Özmen), Ankara Okulu, Ankara, 2002, s. 41.

88 Bkz. Na’nâa, el-İsrîliyyât, s. 368-382. 89 Bkz. Na’nâa, el-İsrâîliyyât, s. 370-371.

90 Bkz. Zaferü’l-İslam Han, Yahudilikte Talmud’un Mevkii ve Prensipleri (tr. Mehmet Aydın), İhya,

sinagogta çeşitli vesilelerle okunan Neşideler Neşidesi, Rut, Yeremya’nın Mersiyeleri, Vaiz ve Ester kitaplarının tefsirleridir. Midraş Tanhuma ise Tevrat’ın menkıbe Haggadah ağırlıklı tefsiridir.91

İsrâilî rivayetlerin orijinlerinin bulunabileceği diğer bazı kaynaklar da Talmud ve Midraşlardır. Müslüman araştırmacılar, özellikle de oryantalistler isrâilî rivayetlerin önemli ölçüde bu kitaplara dayandığı görüşündedirler. Bu kaynaklardan da, Talmud’un içinde yer alan Hakkadah ve bunların tefsirlerinin pek çok hikâyeye kaynaklık ettiği, modern araştırmacılar tarafından en çok kabul edilen görüştür.92

Örnek olarak Taberî’nin Süddî kanalıyla Bakara 2/49. ayetin tefsirinde verdiği bir rivayeti zikredebiliriz. Bu rivayete göre, Firavun rüyasında, Beytü’l-Makdis tarafından bir ateşin geldiğini, bu ateşin Mısırlıların evlerini yakıp İsrailliler’in evlerini bıraktığını görür. Sihirbaz ve kâhinleri çağırtıp rüyanın yorumunu sorar. Onlar da Beytü’l- Makdis’ten gelen İsraillilerden bir adamın çıkıp Mısır’ı helak edeceğini söylerler. Bunun üzerine Firavun İsrailoğulları’nın erkek çocuklarının öldürülmesi emrini verir.93

Mevdûdî, bu rivayeti müfessirlerin Talmud ve diğer isrâilî kaynaklardan aldıklarını ifade ederek, bilginin Talmud’daki kaynağına işaret eder.94

Ancak bizdeki rivayetlerle Talmud’daki rivayetlerin de bazen farklılık göstermesi mümkündür. Sözgelimi Hakkadah’ta Firavunun rüyasının mahiyeti farklıdır. Taberî’deki anlatımdan farklı olarak Firavun rüyasında, tahtında otururken yaşlı bir adamın elinde teraziyle huzurunda belirdiğini görür. Adam terazinin bir gözüne firavunun bütün valilerini, vezirlerini, ileri gelenlerini, diğer gözüne ise sütten kesilmemiş bir kuzuyu koyar. Kuzunun bütün bu adamlara ağır bastığını görür. Kâhinlerin yaptığı yorum ise iki rivayette de aynıdır.95

Midraşlardan tefsirlere geçen bilgilere örnek olarak ise Taberî’nin Katâde’den naklettiği şu rivayet verilebilir: “Yakub (Oğullarım, sadece bir kapıdan girmeyin)

      

Dinler Sözlüğü, Din Bilimleri, Konya, 2005, s. 502; Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi, Ankara,

1998. s. 152; Adam, Tevrat, 22, 23.

91 Adam, Tevrat, s. 25, 26.

92 Han, Yahudilikte Talmud, s. 23; Ahmed Halil, Neş’etü’t-Tefsîr, s. 39; Cevâd Ali, “Mevâridu Târîhı’t-

Taberî”, Mecelletü’l-Mecmaı’l-Ilmî el-Irâkî, cilt. I, yıl:1, Bağdat, 1369-1950, s. 191, 192; M. Esed,

Kur’an Mesajı, 431, 73, 75, 79, 657, 929; Rabî’, el-İsrâîliyyat fî Tefsîri’t-Taberî, s. 93; Franz Rosenthal,

“The Influence of the Biblical Tradition on the Muslim Historiography” B. Lewis ve P.M. Holt tarafından edisyonu yapılan Historians of the Middle East, (Oxford, 1962) s. 42, 43. Newby, “The Drowned Son” s. 20, 21; Albayrak, “Re-evaluating”, s. 78.

93 Taberî, Câmiu’l-Beyân, II, 44. 94 Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, IV, 159.

95 Haggadah İsrâîl, 2/325, 326. Midraşlarda da Hz. Musa’nın çocukken geçirdiği bir imtihandan söz

edilerek, rüyaya atıfta bulunulur. Midraş Rabbah, 1:31; nakleden Rabî’, el-İsrâîliyyât fî Tefsîri’t-Taberî, s. 269, 270.

sözünü, çocuklarına göz değmesinden korktuğu için söylemişti. Çünkü onlar gösterişli ve yakışıklı kimselerdi.”96 Rivayet Midraş’ta şöyle geçmektedir: “Yakup oğullarına dedi ki: ‘Niçin kendinizi gösteriyorsunuz? Sizler, güçlü ve yakışıklı kimselersiniz. Sadece bir kapıdan girmeyin, sadece bir yerde durmayın ki, size hasetçilerin gözü değmesin.”97

İkinci örnek olarak da, Kisâî’nin Kısasu’l-Enbiya’sında naklettiği bir bilgiyi verebiliriz. Rivayete göre, Hz. Nuh ve beraberindekiler tufandan sonra gökyüzü kapalı olduğu için gündüzü geceden ayırt edemezler. Gemideki insanlar, geceyi gündüzden, beyaz bir mücevher tanesi sayesinde ayırt edebilirler: Işığı düştüğü zaman gündüz olduğunu anlarlar, ışığı çoğaldığı zaman gece olduğunu anlarlar.98 Bu bilgi göründüğü kadarıyla Midraş Rabbah’tan alınmıştır: “Nuh’un gemide bulunduğu on iki ay boyunca, gündüz güneşin ışığına gece ayın ışığına ihtiyaç duymadı. Fakat onun taktığı parlak bir mücevheri vardı. Mücevher sönük olduğu zaman gündüz olduğunu, parlak olduğu zaman ise gece olduğunu anlıyordu.” “Nuh’a: ‘Oraya çok değerli taş ve mücevherler koy, çünkü onlar sana ışık verir, öğle ışığı gibi parlarlar’ denmiştir.”99

2. Apokrifler:

Yahudi ve Hıristiyan dinî edebiyatında, kanonik eserlerin yanında, Yahudiler tarafından kabul görmeyen, kilise tarafından başlangıçta kabul edilmezken XVI ve XVII. yüzyıllarda kabul edilen kitaplar da vardır. Kilise, Esk-i Ahid’in Yunanca tercümesinde yer alan fakat İbranice metinde olmayan bazı risaleleri bu isimle ve “Deuterokanonik” yani kutsal kitaplar listesine sonradan eklenmiş kitaplar olarak görür. Bunlar yine çeşitli tarihlerde çeşitli yazarlarca kaleme alınmış, Yahudilere ait halk hikâyelerini, tarihî, ahlakî ve dinî konuları içine alan kitaplardır.100 Bunların yanı sıra hâkim Yahudi anlayışınca kabul edilmeyen, The Book Of Henock (Hanok Kitabı) gibi apokrif kitaplar da vardır.101

İsrâilî rivayetlerin diğer önemli bir kaynağını da apokrifler oluşturur. Zira isrâiliyata kaynaklık eden Hicaz Yahudilerinin, Kitab-ı Mukaddes’in bazı bölümleri yanında Süryanice ve Habeşçeden tercüme edilmiş kanonik olmayan bir takım kitaplara da sahip oldukları söylenir.102 Şunu ifade etmek gerekir ki gerek elde var olan gerekse

      

96 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XVI, 165.

97 Midraş Tanhuma, Bürsân Mitits, 8; nakleden Âmâl Rabî’, el-İsrâîliyyat fî Tefsîri’t-Taberî, s. 262, 263. 98 Muhammed b. Abdullah el-Kisâî, Kısasu’l-Enbiya, Brill, Layden, 1922, II, 96 (20).

99 “Genesis Rabbah” 31:11, Midrash Rabbah, 1:244; nakleden Newby, “The Drowned Son” s. 25. 100 Meriç, Işık Doğudan Gelir, s. 146, 169, 173, 153-155.

101 Hıdır, Yahudi Kültürü ve Hadisler, s. 377. 102 Hıdır, Yahudi Kültürü ve Hadisler, s. 126.

adları bilinip de kendilerine ulaşılamayan apokrifler göz önünde bulundurulmadan isrâiliyatın bütüncül bir haritasının yapılabilmesi mümkün gözükmemektedir. Zira Vehb b. Münebbih gibi tabiîlerin insanlığın yetmiş dilindeki yetmiş kitabı gördüğü rivayeti doğru kabul edildiğinde ve de İslamî literatürde var olan pek çok bilginin kaynağının yokluğu göz önünde bulundurulduğunda bu apokriflerin önemi daha iyi anlaşılacaktır.103

Mesela tefsirlere göre, Hz. Nuh’un boğulan oğlu Ken’an104 veya Yâm’dır.105 Yahudi ve Hıristiyan kaynakları ise Sam, Ham ve Yafes’in dışında Nuh’un başka bir oğlu olduğuna ışık tutmazlar. Ken’an, Kitab-ı Mukaddes’te Ham’ın dördüncü oğlu, Nuh’un torunu olarak zikredilir.106 Fakat Yâm, Nuh kıssasıyla ilgili olarak Kitab-ı Mukaddes’te hiç zikredilmez.

Bu bilgiler göz önünde tutularak, Zemahşerî’de Hasan Basrî ve Katâde arasında, “boğulan oğlun”, Hz. Nuh’un oğlu olup olmadığıyla ilgili bir diyaloğa göz atmak gerekecektir. Bu rivayete göre, Hz. Ali, Hud Suresi 42. ayetteki “ibnuhû” ifadesini boğulan oğlu Nuh’un karısına nispet ederek, “ibnuhâ” biçiminde okumuştur. Hasan Basrî de bu görüştedir. Katâde, “Bunu ona sordum, ‘Vallahi oğlu değildi’ dedi. Ben ‘Allah, ‘O benim ailemdendi’107 diyor; sen ise ‘Oğlu değildi’ diyorsun. Üstelik Ehl-i Kitap da onun oğlu olduğu konusunda farklı düşünmüyorlar, dedim. Bunun üzerine: ‘Kim dinini Ehl-i Kitap’tan alıyor?’ dedi, der.108

Konuyla ilgili yapılan bir araştırmada, Yahudi ve Hıristiyan metinlerinde Nuh’un böyle bir oğlundan söz edilmediğine göre, Katâde’nin “Ehl-i Kitab’ın bu konuda farklı düşünmediği” yargısına nasıl ulaştığı sorusu gündeme getirilmiştir. Soruya cevap olarak da Esk-i Ahid’in Septuagint/Yunanca çevirisi ve Vulgate/Latince çevirisine dâhil edilen apokriflerden Jubilees kitabının Etiyopya dilindeki versiyonunda bu konuyla ilgili ilginç bir pasaj olduğuna dikkat çekilmiştir: “ve Nuh uykusundan uyandı, küçük oğlunun

      

103 Atyâr, el-Bidâyâtü’l-Ûlâ, s. 77, Albayrak, “Re-evaluating”, s. 78; Hıdır, Yahudi Kültürü ve Hadisler,

s. 377, dn. 910; Newby, “The Drowned Son” s. 20, 21.

104 İbn Ebî Hâtim, Tefsîr, VI, 235; Se’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, V, 171; İbn Atıyye, el-Muharraru’l-Vecîz,

III, 172; Râzî, Mefâtihu’l-Ğayb, VIII, 191.

105 Zemahşerî, el-Keşşâf, II, 396. İbn Kuteybe de Yam olduğunu, ancak bunu Tevrat’ta görmediğini

söyler. el-Maârif, s. 24.

106 Kutsal Kitap (Tevrat, Zebur, İncil), Kitab-ı Mukaddes Şirketi, İstanbul, 2009, Tekvin, 9: 18. Biz

çalışmamızda bu baskıyı esas almakla birlikte, gerek mecmuanın genel ismi olan Kitab-ı Mukaddes’i, gerek eski çevirilerde yer alan kitap isimlerini kullanmayı tercih ettik. (bkz. Kitabı Mukaddes, Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul, 1969) Kutsal Kitap yerine Kitab-ı Mukaddes, Yaratılış yerine Tekvin,

Mısır’dan Çıkış yerine Çıkış, Çölde Sayım yerine Sayılar, Yasa’nın Tekrarı yerine Tesniye dedik. Yeşaya, Hoşea gibi diğer kitapların yazımında ise son baskıyı esas aldık.

107 Newby, “The Drowned Son” s. 22.

108 Zemahşerî, Keşşâf, II, 396; Hasan Basrî’nin dayanağı, Hz. Nuh’un “minnî” değil, “min ehlî” demiş

kendine yaptıklarının hepsini öğrendi. Oğluna lanet etti ve şöyle söyledi: Ken’an’a lanet olsun…”109 Araştırmaya göre, bu metinden literal bir okumayla Nuh’un Ken’an adında bir oğlu olduğu ve ona lanet ettiği anlaşılır. Dolayısıyla, bu rivayetle Katâde’nin bu görüşü arasında bir ilişkinin imkânından söz edilebilir.110

Bir başka çalışmada ise Taberî tarihinde yer alan Ka’b’ın “güneş ve ayın kıyamet günü iğdiş edilmiş iki boğa olarak cehenneme atılacağı”111 biçimindeki sözlerine İbn Abbas’ın itirazını içeren bir rivayetin farklı bilgi kaynaklarından izi sürülmüştür. Bu çalışmada, Ka’b’a ait bu rivayetin orijininin, bazı mitolojik ögelerle birlikte Etiyopya dilindeki Hanok Kitabı’na kadar ulaştığından söz edilmiştir.112