• Sonuç bulunamadı

KAMULAŞTIRMA KARARININ VERİLMESİ

Belgede Kamulaştırmada yargısal denetim (sayfa 183-186)

Kamulaştırma kararının verilmesi, Kamulaştırma Kanunu’nun 4650 sayılı kanunla değiştirilmeden önceki uygulamasında kamulaştırmanın aşamalarından biri, o güne kadar yapılan işlem zincirinin son halkası olarak kabul edilmekteydi. Bu karar alındıktan sonra ilgiliye tebliğ ile kamulaştırma işlemi gerçekleşir ve sonuçlarını doğururdu. 4650 sayılı kanunla satın alma usulünün öncelikli olarak uygulanması zorunluluğu getirilmesi ve kamulaştırmaya konu taşınmazın bedelinin tespitinin ve idare adına tescilinin asliye hukuk mahkemesi kararıyla gerçekleşmesinin düzenlenmesi, idarece alınacak kamulaştırma kararının eski etkisini yitirmesine neden oldu. O kadar ki kanun değişikliği sonrasında yazılan kamulaştırmaya ilişkin eserlerde artık “kamulaştırma kararının verilmesi” adında bir başlığa yer verilmemektedir428.

Değişiklikten önceki uygulamada kamulaştırılacak taşınmazın bedeli idare tarafından oluşturulacak kıymet takdir komisyonları tarafından tespit edilir, zorunlu satın alma yoluna başvurmadan429 bu bedel üzerinden, kamulaştırma gerçekleştirilir, kamulaştırma bedeli malik adına bir bankaya yatırılır ve malike tebligat yapılarak işlem tamamlanırdı. Malik bu tebliğle taşınmazının kamulaştırıldığını öğrenir ve tebliğden itibaren başlayacak otuz günlük dava süresi içinde dilerse kamulaştırma işlemine veya bedeline karşı dava açabilirdi. Dolayısıyla o dönemde kamulaştırma kararının alınmasının ve bunun tebliğinin, davaya konu olma ve dava süresini başlatma anlamında önemli bir fonksiyonu vardı.

Değişiklikle birlikte öncelikle satın alma usulünün denenmesi zorunluluğu getirildi. Aşağıda ayrıntılarıyla açıklanacak olan bu usulün uygulanması zorunluluğu, malikin idarenin kamulaştırma niyetinden, kamulaştırma işleminden önce haberdar olmasını sağladı. Zira kamulaştırma yapmak isteyen idare, taşınmazın maliki ile pazarlık yolu ile anlaşabilmek maksadıyla malike buna ilişkin bir bildirimde

isabet görülmemiştir.” D6D, E. 1993/2619, K. 1993/5282, KT. 9.12.1993, http://www.danistay.gov- .tr/, ET. 8.10.2012.

428

Bkz. Meltem KUTLU GÜRSEL’e ait Kamulaştırma Hukuku adlı eser.

429

Kanun değişikliğinden önce satın almaya ilişkin hükümler kanunda yer alsa da idare bu yola başvurmak zorunda değildi. İhtiyarî bir durum söz konusu idi.

170

bulunmalıdır. Bu bildirimle malik, taşınmazının idare tarafından kamulaştırılmak istendiğini, kamulaştırma işlemi gerçekleşmeden önce öğrenebilecektir. Ancak bu bildirim ve öğrenme, malikin idarî yargıda kamulaştırmanın iptali davası açmasına izin vermez. Çünkü taşınmazı satın alma iradesinin beyanı, idarenin bu konudaki niyetinden ibarettir. Henüz tamamlanmış bir kamulaştırma işleminden söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla idarî davaya konu olabilecek kesin ve yürütülebilir bir işlem henüz ortaya çıkmamıştır.

İdarî davaya konu olabilecek kesin ve yürütülebilir bir işlem, ancak idarenin malikinden satın alamadığı taşınmazı elde edebilmek için asliye hukuk mahkemesine başvurusu ile ortaya çıkar. Kamulaştırma işlemi bu aşamada tamamlanır. Asliye hukuk mahkemesinin idarenin bu talebini ilgililere tebliğ etmesiyle de dava edilebilir hale gelir. Kanunun dava hakkını düzenleyen 14. maddesine göre, bu tebliğden itibaren otuz gün içinde ilgililer kamulaştırma işlemini dava konusu yapabilirler.

Dolayısıyla kanun değişikliğinden sonra kamulaştırma kararı, idarenin kamulaştırılacak taşınmazın bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescili talebiyle asliye hukuk mahkemesine başvurması ve mahkemenin bunu ilgililere tebliğ etmesiyle verilmiş olur denilebilir. Danıştay da, özellikle kamulaştırmanın dava konusu yapılabilmesi ve dava süresinin başlamasında bu tebliği esas almaktadır. Bütün bunlara rağmen Kamulaştırma Kanunu 4650 sayılı kanun ile değiştikten sonra da kamulaştırma kararından söz etmeye devam etmiştir. Kanunun 7. maddesinin 3. fıkrası, idarenin kamulaştırma kararı verdikten sonra kamulaştırmanın tapu siciline şerh verilmesi için tapu idaresine başvurusundan söz etmektedir430. Demek ki idare asliye hukuk mahkemesine başvurmadan önce, hatta tapu siciline şerh için tapu idaresine de başvurmadan önce bir kamulaştırma kararı

430

“İdare kamulaştırma kararı verdikten sonra kamulaştırmanın tapu siciline şerh verilmesini kamulaştırmaya konu taşınmaz malın kayıtlı bulunduğu tapu idaresine bildirir. Bildirim tarihinden itibaren malik değiştiği takdirde, mülkiyette veya mülkiyetten gayri ayni haklarda meydana gelecek değişiklikleri tapu idaresi kamulaştırmayı yapan idareye bildirmek zorundadır. (Değişik cümle: 24/4/2001 - 4650/2 md.) İdare tarafından, şerh tarihinden itibaren altı ay içinde 10 uncu maddeye göre kamulaştırma bedelinin tespitiyle idare adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkemeden alınacak belge tapu idaresine ibraz edilmediği takdirde, bu şerh tapu idaresince resen sicilden silinir.”

171

almaktadır. Aynı şekilde kanunun 8. maddesinin 2. fıkrasında431, 12. maddesinin 7. fıkrasında432 ve 21. maddesinde433 de idarenin alacağı kamulaştırma kararından bahsedilmektedir.

Bu hükümlerden yola çıkarak, lâfzî yorum yoluyla, idarenin asliye hukuk mahkemesine başvurusundan önce ve ondan bağımsız bir kamulaştırma kararı verdiği anlamını çıkarmak mümkündür. Dolayısıyla bu kararın kanun değişikliğinden sonrada varlığını koruduğu konusunda bir şüphe bulunmamak gerekir. Ancak, kararın idarî davaya konu olabilecek kesin ve yürütülebilir bir karar olup olmadığı tartışılabilir.

Kanımca bu karar, kanun değişikliği sonrasında, tek başına idarî davaya konu olabilecek kesin ve yürütülebilir bir işlem niteliğini kaybetmiştir. Tek başına bir hüküm ifade etmemekte ve ilgililerin ve onlara ait olan taşınmazların hukuksal durumunda bir değişiklik meydana getirmemektedir. Bu anlamda ve yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, söz konusu kararın, kamulaştırmanın yargısal denetimine ilişkin bir fonksiyonunun ve etkisinin bulunduğunu söylemek zordur. Çünkü bu karar, tapu siciline idarî şerhin verilmesinden, satın alma usulünün denenmesinden ve en önemlisi asliye hukuk mahkemesine yapılacak başvurudan önce alınmaktadır. Kanunun 14. maddesinde belirtildiği üzere kamulaştırma işlemine karşı dava açılabilmesi ancak, taşınmazın bedelini tespit edecek olan asliye hukuk mahkemesinin ilgililere yapacağı tebligat sonrasında mümkün olabilmektedir. Bu yüzden kamulaştırma kararının kamulaştırmanın iptali davasının süresini başlatma ve bu davaya konu olma bakımından bir önemi bulunmamaktadır.

431

“Kamulaştırma kararının alınmasından sonra kamulaştırmayı yapacak idare, bu Kanunun 11 inci maddesindeki esaslara göre ve konuyla ilgili uzman kişi, kurum veya kuruluşlardan da rapor alarak, gerektiğinde Sanayi ve Ticaret Odalarından ve mahalli emlak alım satım bürolarından alacağı bilgilerden de faydalanarak taşınmaz malın tahmini bedelini tepit etmek üzere kendi bünyesi içinden en az üç kişiden teşekkül eden bir veya birden fazla kıymet takdir komisyonunu görevlendirir.”

432

“Bir kısmı kamulaştırılan taşınmaz maldan artan kısmı yararlanmaya elverişli bir durumda değil ise, kamulaştırma işlemine karşı idarî yargıda dava açılmayan hallerde mal sahibinin en geç kamulaştırma kararının tebliğinden itibaren otuz gün içinde yazılı başvurusu üzerine, bu kısmın da kamulaştırılması zorunludur.”

433

“ İdare kamulaştırmanın her safhasında kamulaştırma kararı veren ve onaylayan yetkili merciin kararı ile kamulaştırmadan tek taraflı olarak kısmen veya tamamen vazgeçebilir. Şu kadar ki, dava sırasında vazgeçme halinde dava giderleri ile harç, harcanan emek ve işin önemi gözetilerek mahkemece maktuen takdir olunacak avukatlık ücreti idareye yükletilir.”

172

Kanunun yukarıda da sözü geçen ve kısmen kamulaştırmayı düzenleyen 12. maddesinin 7. fıkrası kamulaştırma kararının tebliğinden söz etmiştir. Bu hükme göre, “Bir kısmı kamulaştırılan taşınmaz maldan artan kısmı yararlanmaya elverişli

bir durumda değil ise, kamulaştırma işlemine karşı idarî yargıda dava açılmayan hallerde mal sahibinin en geç kamulaştırma kararının tebliğinden itibaren otuz gün içinde yazılı başvurusu üzerine, bu kısmın da kamulaştırılması zorunludur.” Bu

düzenleme 4650 sayılı kanunla değiştirilmeyen hükümler arasında yer almaktadır. Hükmün uygulanabilmesi için idarece alınan kamulaştırma kararının tebliğ edilmesi gerekir. Ancak kanunda bu kararın tebliğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Burada “kamulaştırma kararının tebliği” ifadesinden, “asliye hukuk mahkemesinin taşınmazın idare adına tesciline ilişkin nihaî kararının tebliği” anlamını çıkarmak gerekir. Zira hükümde “kamulaştırma işlemine karşı dava açılmayan hallerde” ifadesi kullanılmıştır. Kamulaştırma işlemine karşı dava açılmamış olması için idare asliye hukuk mahkemesine başvurmuş, bu başvuru ilgililere tebliğ edilmiş, otuz günlük süre içinde de dava yoluna gidilmemiş olması gerekir. Bu yüzden buradaki “kamulaştırma kararı” ifadesini, asliye hukuk mahkemesinin tebliği ile dava konusu yapılabilen “karar” olarak yorumlamak yanlış olur. Bundan anlaşılması gereken, kamulaştırma sürecini tamamlayan, temyiz ve itiraz konusu yapılamayan, asliye hukuk mahkemesince verilmiş tescil kararı olmalıdır.

Belgede Kamulaştırmada yargısal denetim (sayfa 183-186)