• Sonuç bulunamadı

3.10. Kamu Diplomasisi Üzerine Görüşmeler

3.10.2. Kamu Diplomasisi Amaçları

Devletlerin dünya kamuoyu karşısında olumlu bir imaja sahip olmalarının etkin kamu diplomasisi faaliyetleri ile gerçekleştirilebileceğine çalışmada tanımlar ve örnekler üzerinden yer verilmişti. Bu doğrultuda nasıl bir yöntem ve teknik izlenilmesi gerektiği, Türkiye’de kamu diplomasisi alanında akademik çalışma yapanların üzerinde sıklıkla durduğu konulardan biridir. Bu amaçla görüşmede şu şekilde bir soru sorulmuştur:

“Sizce ülke imajı ve ülkenin uluslararası alanda yaptığı icraatların haklılığının anlatılması bağlamında kamu diplomasisi faaliyetlerinin etkileri neler olabilir?”

Köksoy bu soruya karşılık olarak uluslararası güncel sorunlardan hareketle önemli bir noktayı ortaya çıkarmıştır. Bu önemli noktayı ise uluslararası gündemde Türkiye’nin dış iletişimlerinde farklı algıların bulunduğunu belirterek şöyle ifade etmektedir: “Aslında Türkiye’nin son 10 yılda izlediği dış politika kamu diplomasisi

açısından önemli bir potansiyeli ortaya çıkardı. Türkiye’nin gerçekleştirdiği insani yardım faaliyetleri, kalkınma yardımları, kriz bölgelerinde gerçekleştirilen arabuluculuk ve diplomasi faaliyetleri, kültürel diplomasi faaliyetleri (Türk Kültür Merkezleri ve Yunus Emre Enstitüleri) bu potansiyelin yansımaları olarak gösterilebilir. Bu faaliyetler doğru koordine edildiğinde ve gerçekleştirildiğinde Türkiye’nin uluslararası toplum nezdinde olumlu imaj ve saygınlık oluşturmasına, iyi ilişkiler kurmasına aracılık etme fırsatı taşımaktadır. Bu da Türkiye hakkında hali hazırda mevcut olumsuz imajları ve algıları değiştirme potansiyeline sahip. Ancak Türkiye’nin bu süreçleri bir imaj ve saygınlık yönetimi fırsatı olarak göremediğini de tespit ediyoruz. Gerekli kamu diplomasisi zemini ve kanalları oluşturulamadığından bu faaliyetler ve sonuçları günlük politika ve siyasal iletişim dilinde buharlaşıyor. Örneğin, Türkiye, dünya medyası ve gündeminde 3 milyonu aşkın Suriyeliyi misafir etmesi ya da dünyanın en fazla insani yardımını yapan ülkesi olması hasebiyle değil, Suriye savaşının bir parçası ya da mülteciler üzerinden AB ile pazarlık yapan bir ülke olarak gösteriliyor. Aktörlerin ve gündemlerin ayrışması şart. Diğer türlü imaj ve saygınlık iletişimi de zor.” (E. Köksoy, yazılı iletişim, 24 Eylül 2016) Köksoy’un

belirttiklerinden yola çıkılarak gerçekten de kamu diplomasisi faaliyetleri ile Türkiye’nin dünya kamuoyu karşısındaki algılarının doğru şekilde analiz edilmesi

gerekliliği ve Türkiye’nin tüm dış etkileşim faaliyetlerini dünya kamuoyuna daha doğru bir şekilde ifade etme zorunluluğu ile karşı karşıya kalınmıştır. Sancar ise Türkiye’nin dış politikada öncelikli alanlarda yapılması gerekenlerden yola çıkarak soruyu şu şekilde cevaplamıştır: “Türkiye öncelikle dış politikada önem verdiği konularda kamu

diplomasisi faaliyetleri yapmalıdır” (G. Aslı Sancar, yazılı iletişim, 25 Eylül 2016).Buradan hareketle Türkiye’nin uzun yıllardan beri AB’ye üyelik amacını

gerçekleştirebilmesi açısından sürdürülebilir etkin kamu diplomasisi yöntem ve teknikleri uygulaması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Yağmurlu, Türkiye’nin her alanda doğru tanıtımı için kamu diplomasisinin önemine yönelik görüşlerini aktarmıştır. Bu doğrultuda soruya güncel bir olaydan hareketle yanıt vermiştir: “Kamu diplomasisinin tek amacı vardır ve Türkiye’nin her

alanda itibarını yükseltmektedir. Bu tabii ki sadece kamu diplomasisi ile gerçekleşmez. Ülkenin demokratik düzeyi, ekonomik dinamikleri, sosyal ve kültürel hayatı, siyasal pratikleri bunu belirler. Ancak kamu diplomasisi bunları dünya kamuoyuna aktarma işlevi görebilir. Türkiye’de örneğin Suriye’li göçmenler konusu doğru şekilde aktarılmamış bir konudur. Bunun gibi kamu diplomasisi çalışmaları ülke menfaatleri doğrultusunda dönemden döneme değişik içeriklerde olabilir, değişik konulara öncelik verilebilir” (A. Yağmurlu, yazılı iletişim, 27 Eylül 2016). Yağmurlu, Türkiye’nin

gündemi doğrultusunda kamu diplomasisi faaliyetlerinin uygulanabileceği yönünde görüşlerini aktarmıştır. Özellikle son yıllarda Ortadoğu olarak adlandırılan bölgede yaşanan gelişmeler Türkiye’yi doğrudan etkilemektedir. Türkiye’nin Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere yönelik uyguladığı politika özellikle Avrupa toplumlarında olumsuz bir hava yaratmıştır. Hatta AB’ye üyelik süreci Yağmurlu’nun da belirtmiş olduğu gibi Suriyeli göçmenlerinin etkisi ile neredeyse kesintiye uğramıştır denilebilir. Bu olay karşısında Türkiye, AB ile çeşitli platformlarda bir araya gelmiş ancak Suriyeli göçmenler konusunda bir uzlaşıya varamamıştır. Özellikle bu alanda çalışmalar yapan uzmanlar arasında, bu gibi uluslararası gündemi etkileyen olayların doğrudan Avrupa halklarında Türkiye algısını olumsuz olarak etkileyebileceği yönünde çıkarımlar bulunmaktadır. Bu nedenle sistematik ve sürdürülebilir kamu diplomasisi çalışmalarına özellikle günümüz şartlarında her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

Alagöz, Avrupa halklarında Türkiye ile ilgili önyargılar ve yanlış bilgiler olduğunu aktararak AB’ye üyelik yolunda öncelikle bu gibi algıların giderilmesinin Türkiye’nin üyeliğine katkı yapacağı yönünde görüş belirtmektedir. AB’nin halkların bakış açısına göre tavır takınacağı yönünde önemli bir söylemde de bulunan Alagöz, soruyu şu şekilde yanıtlamıştır: “Türkiye sözcüğünün bir yabancıda uyandırdığı

çağrışım, görüş ve duygular Türkiye’nin imajını yansıtmaktadır ve bu imaj ülkeden ülkeye değişmektedir. Dolayısıyla yürütülecek kamu diplomasisi faaliyetine karar vermeden önce söz konusu imajın ne olduğu ve nasıl olmasının arzu edildiği saptanmalıdır. Örneğin, AB üyesi ülkelerin çoğunluğunda olumlu bir Türkiye algısından bahsetmek mümkün değil. Bu ülkelerdeki kamuoylarının Türkiye algısını şekillendiren birtakım önyargılar, yanlış bilgiler ve endişeler bulunmakta. Bunların giderilmemesi Türkiye’nin AB üyeliğinin önünü tıkamaya devam edecektir. Zira AB üyesi ülkeler Türkiye’yle ilgili karar alırken halklarının düşüncelerini, Türkiye’ye bakış açılarını göz önünde bulundurmak durumundadır. Türkiye’ye bakışı olumlu veya belirsiz olan ülkelerde izlenecek kamu diplomasisi faaliyetleri, uluslararası arenada destek kazanılmasından turizm gelirlerinin artışına kadar geniş bir yelpazedeki amaçlara ulaşılmasında etkilidir” (E. Akçadağ Alagöz, yazılı iletişim, 2 Ekim 2016).

Özellikle AB ülkelerinin Lizbon Antlaşması ile üyelik kriterlerini halkların iradesine göre şekillendirmesi, Türkiye’nin Avrupa vatandaşlarına yönelik politikalar üretmesini gerekli kılmaktadır. Bu da kamu diplomasisi faaliyetlerinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu nedenle çalışmada da Türkiye’nin kamu diplomasisi ile ilgili geliştirmesi gereken yönleri ortaya konulmuştur.

Yıldırım, Türkiye’nin imajı açısından özellikle sosyo-kültürel kamu diplomasisi kaynaklarını iyi bir şekilde kullanabilmesi gerektiğini belirterek soruyu şöyle yanıtlamıştır:“Türkiye’nin dünyadaki algısı konusunda ibrenin yönü sürekli farklı

hareket etmektedir. Algının yönü bölgesel olarak da farklılık göstermektedir. Ancak dünya geneline baktığımızda maalesef Türkiye’nin imaj ve algıda olumsuz seyreden grafiğiyle karşılaşıyoruz. Son yıllarda yaşanan ekonomik, siyasi, hukuki krizler BM, AB ve dolayısıyla çeşitli toplumlarda olumsuz algıyı artırmaktadır. Türkiye’nin güven endeksi de bu doğrultuda düşüşe geçmiş durumdadır. Öncelikli olarak, siyasi, sosyal, güvenlik, yasal, insan hakları, özgürlükler vb konularında sorunlarımızı çözmek zorundayız. Aksi takdirde yapacağımız hiçbir imaj çalışması inandırıcı olmayacaktır.

Ancak şu olağanüstü durumları atlattıktan sonra yumuşak gücü oluşturan dış politika, siyasi değerler ve kültür konularında birbirini destekleyici faaliyetler yürütmek gerekir. Türkiye özellikle sosyo-kültürel kamu diplomasisi kaynakları açısından çok güçlü bir ülkedir ancak önemli olan bunları daha çok kullanabilme yetisini göstermelidir.” (G. Yıldırım, yazılı iletişim, 9 Ekim 2016) Yıldırım’ın da belirttiği gibi uluslararası alanda

Türkiye algısı olumsuz seyretmektedir. Bu nedenle kamu diplomasisi uygulamalarının daha iyi organize edilmesi ile Türkiye’nin yaptıklarını ve düşüncelerini en doğru şekilde aktarmak bu tür olumsuz önyargı ve algıları değiştirilebilecektir.

Sevin, kamu diplomasisi uygulamalarında özellikle hedef kitlenin dinlenilmesi hususunda önemli noktalara değinerek soruyu şu şekilde yanıtlamıştır: Şu anda dinleme

zamanı. Ülkenin imajı, özellikle Batılı izleyiciler arasında, pek iyi değil. Bunun da ötesinde herkesin aklında soru işaretleri ve şüpheler var. Böyle bir ortamda iletişim atağı yapılması bu şüpheleri daha da güçlendirecektir. Geleneksel ve sosyal medya üzerinden yapılacak analizler ile hedef kitleyi daha iyi tanımalıyız. Bu arada kamu diplomasisini sadece “iletişime” ya da “pazarlamaya” indirgememek gerekir. Kamu diplomasisi dış politika stratejisinin bir parçasıdır. Bu medya analizleri önümüzdeki dönem dış politikasına da yön vermelidir.” (E. Sevin, yazılı iletişim, 3 Kasım 2016)

Sancak: “Bu, cevabı çok geniş olan bir soru. Açıkçası sırf bu konuda bir kitap

yazılabilir. Bu alandaki hemen her yöntem ve teknik bunun için kullanılmalıdır. Öte yandan kullanılacak yöntem, alan ve araçlar hedef ülkeye/bölgeye yönelik olarak değişiklik gösterecektir. Bu sorunun biraz daha daraltılarak sorulmasının daha faydalı düşünüyorum.” (K. Sancak, yazılı iletişim, 20 Ocak 2018)

Aydemir: “Türkiye’nin imajı açısından ilk yapması gereken yumuşak gücünü

kullanacağı evrensel bir hikâyesinin olmasına yönelik çalışma yapmasıdır. Bunun yanında Devletten sivil topluma kadar bir entegrasyon yaratılmalı ve dış politikada net amaçlar belirlenmelidir. Türkiye, imajına ilişkin çalışma yapmak istiyorsa kitle iletişim araçlarını çeşitlendirmeli ve programlar doyurucu olmalıdır. Sadece bölge ülkelerine aktarılan tarih ve kültür içeriği Türkiye’ye katkı sağlamaz.” (E. Aydemir, yazılı iletişim, 24 Ocak 2018)

Ceyhan: “KD’nin en önemli unsuru planlı bir yapı olmasının yanı sıra, bu planlı

yapının büyük bir disiplin içerisinde sürekli olarak uygulanması ve zamana yayılmış bir biçimde gelen bildirimlere göre yenilenmesidir.

Bununla birlikte, kamu diplomasisi, medya ve kitle iletişim araçlarının yanı sıra, toplumsal etki alanı geniş eğitim, kültür, sanat, spor gibi alanları da kullanmak zorundadır. Bu nedenle kamu diplomasisi uygulayıcıları, iç politik konulardaki sorunları çözmeden kamu diplomasisi uygulamalarına girişirlerse, bu kamu diplomasisi uygulamalarının başarılı olması söz konusu olmayacaktır. Türkiye’nin tüm bu alanlarda etkin bir gelişim göstermesi ve bu unsurların Türkiye’yi uluslararası ortamda etkin ve olumlu bir şekilde göstermesi Türk KD’si açısından önemli unsurlardır. Türk KD’sinin hâlihazırdaki KD planı içerisine bu unsurların etkin bir şekilde adapte edilmesi gerektiğini düşünüyorum.”(İ. Ceyhan, yazılı iletişim, 1.2.2018) Turan: “İlk olarak hem ulusal hem de uluslararası alanda tanıtım ve bilgilendirme faaliyetlerinde bulunulmalı. İkinci olarak kamu diplomasisi çok yönlü stratejik iletişim aracı olarak görülmeli. Yani iki yönlü olarak kamuoyunun anlaşılması, bilgilendirilmesi ve etkilenmesi lazım. Son olarak uzun vadeli stratejik planlama yapılmalı. Doğası itibari ile kamu diplomasisi kısa vadeli değil uzun vadeli getirileri olan bir alandır. Bu yüzden bilim ve teknoloji, turizm, kültür, sanat gibi alanlarda uzun vadeli profesyonel stratejik planlamalar yapılmalı.” (Y. Turan, yaılı iletişim, 20.3.2018) Bu kapsamda Türkiye’nin

kamu diplomasisi stratejilerinin başında Sevin’in de belirttiği gibi hedef kitleyi tanıma üzerine çalışmalar gerçekleştirilmelidir. Çünkü hedef kitleyi tanımadan etkili iletişim stratejileri oluşturulamayacaktır.