• Sonuç bulunamadı

Geleneksel diplomasi yerine yeni diplomasi yöntem ve tekniklerinin kullanılmaya başlanılmasında özellikle I. Dünya Savaşı ve sonrasında mevcut düzenin

tehdit edilmesi, düzenin tam olarak oturmayışı ve yenilen tarafların memnuniyetsizliği gibi gelişmelerin neden olduğu görülmüştür. Buna bağlı olarak da II. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında uluslararası antlaşmalar, uluslararası örgütlenmeler, güvenlik, diplomasi, propaganda ve yayılma gibi konularda yapılan çalışmalar artmıştır. II. Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş adı verilen dönemde SSCB ve ABD gibi devletlerin güç kazanması, silah sistemlerinin gelişmesi, karşılıklı bağımlılık ve anti sömürgeci çıkışlar yaşanmıştır. Yaşanan gelişmeler uluslararası ilişkiler uzmanları ve siyaset bilimcilerini kurumsal analizler ve politika önermeleri yerine; uluslararası politikaları, güncel sorunları ve uluslararası gelişmeleri açıklayıcı teoriler ortaya koymaya itmiştir. Bu dönemde uluslararası ilişkilere yönelik çalışmaları artıran olayların başında özellikle ABD ve SSCB gibi devletlerin küresel bir güç olarak ortaya çıkışıyla birlikte izledikleri uluslararası çıkar faaliyetleri, uluslararası örgütlerde yer alma arayışları, ulusal savunma politikası geliştirmeleri ve dış yardımlarda bulunmaları gibi olguların yer aldığı görülmüştür. Buna bağlı olarak iki küresel güç karşısında diğer devletlerin ya bu bloklaşmanın içerisinde yer aldığı ya da dışında kalarak tarafsızlıklarını korumaya çalıştıkları gözlemlenmiştir.

Uluslararası ortam bir bakıma daha karmaşık hale gelmiş ve uluslararası siyasal iletişime yeni aktörlerin de dâhil olmasıyla birlikte dünya kamuoyunu uygulanan politikalar için ikna etme çabaları başlamıştır. Dolayısıyla geleneksel diplomasi yöntem ve tekniklerinin bu alanda yetersizliği ortaya çıkmış ve devletleri yeni diplomasi yöntem ve tekniklerinin arayışlarına itmiştir. Bunun haricinde hükümetlerin kontrolü dışında yaşanan gelişmeler ve hükümetleri temsil etmeyen örgütlerin uluslararası ilişkileri etkilemesi devletleri uluslararası politika kararları alırken karmaşık yapıyı daha fazla göz önünde bulundurmaları zorunluluğu ortaya çıkmıştır (Arı, 1999: 14). Tuncer’in (2009:133) de belirttiği şekliyle bu değişimlerin hükümetlerin kendi iradeleri ile değil dünyadaki sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin sonucunda ortaya çıktığı görülmüştür.

İKİNCİ BÖLÜM

KAMU DİPLOMASİSİ VE TÜRKİYE’DE KAMU DİPLOMASİSİ

UYGULAMALARI

Kamu diplomasisi literatür incelemeleri neticesinden de anlaşılacağı üzere genel olarak yumuşak güç ekseninde tartışıla gelmiştir. Ancak bilgi ve iletişim teknolojilerindeki muazzam gelişmeler ile birlikte uluslararası ilişkilerdeki aktör dönüşümleri, kavramın özellikle Soğuk Savaş’ın bitişi ve 11 Eylül saldırılarının ardından farklı anlamlarda ifade edilmesine neden olmuştur. Bu doğrultuda çalışmanın bu bölümünde Türkiye’de 2000’li yıllardan sonraki dönemde siyasi literatüre giren “kamu diplomasisi” kavramının tarihsel ve kuramsal bir analizi gerçekleştirilmiştir. Kamu diplomasisi kavramın geçirdiği dönüşümler, kamu diplomasisi anlayışının Türk dış politikasındaki yansımaları ve etkisi irdelenmiştir.

2.1. Kavram Olarak Kamu Diplomasisi

Aziz (2003: 35), “günümüzde küreselleşme olgusunun giderek artması ve 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra özellikle kitle iletişim araçlarının tüm dünyayı saracak şekilde teknik gelişimi, ülkelerin siyasal söylemlerinin uluslararası düzeye de taşıdığını” ifade etmiştir. Küreselleşmenin ülkelerin siyasal söylemlerine olan bu etkisi ile devletlerarası ilişkilerde klasik diplomasi anlayışının değiştiği de gözlemlenmiştir (Sancar, 2012: 13) Böylelikle uluslararası iletişimin ve haberleşmenin hız kazanması sonucunda yeni diplomasi teknikleri ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte kitle iletişim araçlarının kullanımı ile hükümetlerin sadece diğer ülkelerdeki hükümetlerle değil, o ülkede yaşayan vatandaşlarla da doğrudan iletişim kurabilmesi mümkün kılınmıştır. Bu yolla yabancı dilde yayın yapan pek çok yayın kuruluşu oluşturulmuş ve hükümetlerin yabancı halklarla olan iletişimi doğrudan doğruya gerçekleşmeye başlamıştır. Bu doğrultuda Gilboa’nın (2001: 2) da belirttiği gibi “yeni diplomaside, diplomasi süreci kamuoyuna, dolayısıyla da medyaya açık hale gelmiş, ‘medyaya maruz kalma’ hali uluslararası ilişkilerin önemli özelliklerinden birini oluşturmuştur”. Dolayısıyla devlet dışı aktörlerin de diplomasi faaliyetlerine katkıda bulunabileceği görüşünden hareketle yeni bir kavram olan “kamu diplomasisi” kavramı ortaya çıkmıştır.

Yağmurlu (2007: 15), uluslararası ilişkilerde güç kavramıyla kamu diplomasisi uygulamaları arasında yakın bir ilişkinin bulunduğunu belirtmiştir. Yeni kamu diplomasisi veya 21. yüzyıl kamu diplomasisi olarak adlandırılabilecek bu yaklaşımın, Joseph Nye’in “yumuşak güç” (softpower) olarak adlandırdığı olguyla yakın ilişkili olduğu görülmektedir.

Kamu diplomasisi kavramı ile ilgili Akçadağ (2015) “Dünyada ve Türkiye’de Kamu Diplomasisi” adlı çalışmasında şunları aktarmıştır:

Kamu diplomasisi kavramı ilk kez 1965'de Tufts Üniversitesi'nde Fletcher School of LawandDiplomacy'nin Dekanı EdmundGullion tarafından kullanılmıştır. Gullion’a göre kamu diplomasisi, halkların tutumunun, dış politikanın oluşumu ve yürütülmesine yaptığı etki ile ilişkilidir. Kamu diplomasisi, uluslararası ilişkilerin geleneksel diplomasi dışındaki alanlarını kapsamaktadır. Hükümetler tarafından yabancı ülkelerde kamuoyu sağlanması, özel kuruluşlarının diğer ülkeninkilerle etkileşimde bulunması, dış ilişkilerin aktarımı ve bunun politika üzerindeki etkisi, diplomatlar ve yabancı meslektaşları arasında iletişim sağlanması ve kültürler arası iletişim süreci gibi.

Gregory (2008, 274-290), kamu diplomasisinin başlangıcının ‘propaganda’ olduğunu, ancak 1970’lerden itibaren negatif anlam içerdiği için propaganda teriminin yerine ‘kamu diplomasisi’ kavramının kullanıldığını ifade etmiştir. Tuch (1993: 3) kamu diplomasisini, “bir hükümetin ulusun fikirlerinin, ideallerinin, kurumlarının, kültürünün, ulusal amaçları ve siyasalarının yabancı kamuoyu tarafından anlaşılması amacıyla yürüttüğü iletişim süreci” olarak tanımlamıştır. Manheim (1990: 4) kamu diplomasisini, “devletlerin uluslararası kamuoyunu veya seçkinlerinin düşüncelerini ülkenin çıkarları doğrultusunda etkileme çabaları” olarak açıklamıştır. Snow (2009: 6) geleneksel olarak kamu diplomasisini, “devletlerin küresel kamuyla konuşması ve ulusal amaç ve dış politikayla ilgili destek sağlamak için bilgilendirme, etkileme ve ilgi çekmeye yönelik faaliyetleri” şeklinde tanımlamıştır. Szondi (2008: 6) ise kamu diplomasisini “yurt dışındaki hedef kitlenin ‘duygu ve düşüncelerinde’ değişim yaratmak için yapılan kamusal iletişim” şeklinde tanımlamıştır.