• Sonuç bulunamadı

Soğuk Savaş sonrası dönemde yaşanan uluslararası politik gelişmelerden de görüleceği üzere küresel siyaset ve yönetim anlayışında meydana gelen değişiklikler, ulus devletlerin yanısıra devlet dışı yeni aktörlerin küresel ilişkilerde etkin olduklarını göstermektedir. Günümüz uluslararası siyasal iletişimi sadece ulus devletler arasında cereyan etmekten çıkmış, uluslaraşırı, uluslarüstü ya da uluslararası düzlemde gerçekleşen bir dış politika görünümü kazanmıştır. Yavaşgel’e (2012: 1) göre, günümüzde devletler ne olursa olsun, uluslararası kamuoyları karşısında daha dikkatli olmak, gerçeklere daha fazla yaklaşmak, daha sık ve inandırıcı açıklamalar yapmak zorundadırlar. Bu doğrulta gelişen süreç dış politika bağlamında meydana gelen irade oluşumunun artık sadece devlet temsilcilerinin değil çok farklı siyasal ve kültürel katmanların tercihlerini de yansıttığını göstermektedir (Canbolat, 2009: 4).

“Kamu diplomasisi” adlı çalışmasında Leonard (2002: 9), kamu diplomasinin ana amacını “köklü ilişkiler inşa etmek” olarak tanımlamış ve kamu diplomasisinin diğer ülkelerin ihtiyaçlarını, kültürlerini, insanlarını anlamak; bakış açılarını paylaşmak, yanlış algılamaları düzeltmek, ortak paydalar bulmak gibi hedeflerin kamu diplomasisinde başlıca hedefler arasında yer aldığını belirtmiştir. Bu doğrultuda uluslararası kamuoyunun dikkatini olumlu yönde çekmeyi amaçlayan kamu diplomasisi, devletlerin dış politika hususlarında karar almalarında göz önünde bulundurmaları gereken bir güç olarak 20. yüzyılın başından itibaren önem kazanmaya başlamıştır.

2.8.1. Kültürel Diplomasi

Kültür, toplumların geçmişleri ile gelecekleri arasında bağ kuran, vazgeçilmesi olanaksız köprü görevi görmektedir. Siyasal düşünce, davranış ve tutumların yanı sıra, siyasal kurumlara da belirli ölçülerde etkilerde bulunmakta ve oluşumlarına katkı sağlamaktadır. Kültür, siyasal değer sistemlerinin kuşaktan kuşağa aktarılmasını da ifade etmekle birlikte siyasal toplumsallaşma sürecinde de aile, arkadaş çevresi, eğitim, kitle iletişim araçlarının yanında merkezi öneme sahiptir (Kışlalı, 2008: 112-122).

Erzen (2012: 132), bir ülkenin kitle iletişim araçları, okullar, yasalar, sosyal ve mesleki birlikler, sanatsal aktiviteler gibi çeşitli araçlar yoluyla toplumun benimsemesini sağladığı genel geçer kültürünün yanı sıra, kendi arasında ayrışmasını sağlayacak, kendine özgü özellikler barındıran bölgesel ölçekli kültürlerinin de bulunmakta olduğunu savunmaktadır. Erzen bu noktada Türkiye’yi örnek olarak göstermektedir. Türkiye’nin bir yandan kendine has bir yemek, müzik ve dans kültürünün olduğunu, bir yandan da Karadeniz (balık, mısır ekmeği, kemençe, horon), Akdeniz (sebze ve zeytinyağı ağırlıklı beslenme) ve Doğu (et yemekleri, türkü ve halay) bölgelerinin her birinin kendine özgü alt kültürlerinin bulunduğunu ifade etmiştir. Bu gibi değerlerin tamamı, Türkiye kültürünün bir çeşitliliği ve zenginliğidir. Bu nedenle Türk kamu diplomasisi açısından önemli bir anlamı bulunmaktadır. Türk kültürü bunların bütününü içerisinde barındırmaktadır. Özellikle çok geniş bir yelpazeye işaret eden kültürel diplomasi, kültür-sanat faaliyetlerini, eğitim diplomasisi, müzik diplomasisi, caz diplomasisi, dans diplomasisi, moda diplomasisi, yiyecek diplomasisi gibi pek çok alt bileşeni kapsadığı görülmektedir.

2.8.2. Kurumsal Diplomasi

Leonard (2002: 176), kurumsal diplomasinin, bir yönüyle bir devletin kamu diplomasisi uygulamalarında önemli bir tamamlayıcı konumunda olduğunu ve bir devletin kamu diplomasisinin önemli bir boyutunu oluşturduğunu savunmaktadır. Özellikle bu kapsam içerisine uluslararası boyutu olan büyük şirketler dâhil edilmektedir. Bir yönüyle de bu şirketler, kimi durumlarda o ülkeye yönelik nefreti ortaya çıkarır hale getiren bir unsur konumuna düşebilmektedir. Küresel ticaretin bir simgesi olan bu şirketler bir yandan prestij, itibar ve markalaşma öznesi durumundayken, bir yandan da o ülkeye yönelik muhalefetin odak noktası olabilmektedir. Öte yandan, ülke imajlarının sadece çeşitli şirketler ile özdeşleşmesi, kamu diplomatlarının pek de hoşuna giden bir durum olarak gözükmediği ifade edilmiştir. Disney, bir yandan Amerikan kapitalizminin ve hegemonyasının haşmetli bir kurumu ve en önemli dayanaklarından biri gibi görülürken, bir yandan da esasında Amerikan kamu diplomasisinin başarısızlığındaki etkenlerden biri konumunda olduğu savunulmaktadır. Amerikan kamu diplomatları, ABD’nin Disney, McDonald’s ve Coca Cola’dan ibaret olan imajından memnun olmadıklarını ifade etmektedirler. Bu durumun özellikle Amerikan kamu diplomasisinde ciddi bir ikilemin yaratıldığı üzerinde durulmaktadır. Türkiye’nin kamu diplomasisine hizmet eden markaların ise Mavi Jeans, Vakko, Sarar, Koton, Beymen, Beko, Silk&Cashmere gibi markalar olduğu söylenebilir. Ülker grubunun geçtiğimiz yıllarda dünya çikolata devi Godiva’yı satın alması, küresel iş dünyasında ses getirmekle birlikte marka halen “Belçika çikolatası” mirasına sahip çıkmakta, Türk kimliğini öne çıkartmamaktadır. Ancak özellikle altı çizilmesi gereken Türk Markası, Türk Hava Yolları’dır. 2016 yılı itibariyle Skytrax altıncı kez “Avrupa’nın En İyi Havayolu” olarak THY’yi seçti. THY bu bakımdan giderek artan uçuş ağı, uçuş konforu ve dünyaca ünlü takımlara yaptığı sponsorluklarla adından söz ettirmekte, Türkiye’nin kamu diplomasisine hizmet etmektedir (NTV Haber, THY 6. Kez Avrupa’nın En İyisi, 10.08.2017).Diğer taraftan ABD’nin ekonomik nüfuzuna aracılık eden farklı şirketler olarak Procter&Gamble, Johnson& Johnson, Dısney, Ford, Marlboro, Hewlett-Packard, Boeing, KFC, Pizza Hut, Gillette, Citibank, ColgatePalmolive, Gap, Fedex, JackDaniels, Hilton, General Electric, Yahoo, MTV, Motorala, Nike, Levi’s, amazon.com sayılabilir. Benzer şekilde Nokia Finlandiya’nın; Loreal, Louis Vouitton, Chanel, Danone Fransa’nın; BMW, Mercedes,

Volkswagen, Adidas, Nivea Almaya’nın; Sony, Toyota, Honda, Canon, Panasonic, Nintendo Japonya’nın; Samsung Kore’nin; IKEA, Erickson, Absolut İsveç’in; Rolex, Nestle, Nescafe, Swatch İsviçre’nin; BP, JonnieWalker, Smirnoff, Unilever, Financial Times İngiltere’nin; Gucci, Armani, Benetton İtalya’nın; Guinness İrlanda’nın; Carlsberg Danimarka’nın küresel bilinirliğe sahip markalarıdır ve bu markalar, söz konusu ülkelerin kamu diplomasisine hizmet etmekte oldukları söylenebilir.

2.8.3. Spor Diplomasisi

Spor alanında gerçekleştirilen etkinliklerin çoğu zaman kamu diplomasinin bir parçasını oluşturduğu söylenebilmektedir. Sportif faaliyetler bir yandan bir ülkenin genç sporcularını göz önüne çıkarırken diğer taraftan ülkenin mükemmelliğini gözler önüne serer ve ülke için bir gurur kaynağı görevi görür. Bir yandan da bu sporcular bir çeşit elçi rolü oynayarak diplomatik işlevler üstlenir. Bu türden spor faaliyetlerin ülkeler arasında çeşitli ortak programlar aracılığıyla karşılıklı anlayışın geliştirilmesine aracı olabildiği görülmektedir. Spor diplomasisi alanında daha fazla dikkat çeken etkinliklerden biri Olimpiyatlar’dır. Tüm dünyanın takip ettiği Olimpiyatlar, ev sahibi ülkeler için ciddi bir tanıtım aracı konumundadır. Belirli dönemlerde Olimpiyat ve benzeri oyunların nerede düzenleneceğine dair çeşitli ülkelerin şehirleri arasından adaylar belirlenmektedir. Bu bağlamda olimpiyatlar, dünyanın farklı ülke ve kültürlerden gelen sporcular arasında rekabetin yanı sıra kardeşlik, dayanışma, centilmenlik ruhunu da beraberce hissettikleri, birbirlerinin kültürlerine dair fikirler edindikleri, bir tür mübadele diplomasisini pratik ettikleri bir alanı oluşturmaktadır. Bu nedenle de olimpiyatlar uluslararası propaganda ve kamu diplomasisinin önemli bir aracı konumuna gelmektedir. Olimpiyatlar, kimi durumlarda spor ruhu, dayanışma anlayışı gibi duyguları rekabet, üstünlük, şiddet vb. duygularla gölgeleyebilmektedir. Örneğin, 1936 Berlin Olimpiyatları’nda, iki savaş arası dönemde yükselen faşizmin izlerini ve olimpiyatların propagandist amaçlarla nasıl kullanıldığı gözlemlenebilmektedir. Söz konusu olimpiyatlar Nazi rejimi tarafından gücünü ve Alman sporcularının, dolayısıyla Alman Aryan ırkının üstünlüğünü dünyaya göstermek için bir fırsat olarak kullanılmıştır denilebilir. Bunun dışında futbolun kamu diplomasisi alanında bir araç olarak kullanılmasına bir örnek olarak 2008 yılında Türkiye- Ermenistan milli takımları arasında Erivan’da yapılan Dünya Kupası grup elemeleri

maçına eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gitmesini verebilir. Gül’ün maçı Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan ile birlikte izlemesi “futbol diplomasisi” kavramını Türkçe literatüre sokmuştur (Çağrı Erhan, Spor ve Kamu Diplomasisi, 8 Temmuz 2010).

Erzen (2012: 139-140), uluslararasında sivil diyaloğun gelişimini hedefleyen uluslararası kuruluşların spor faaliyetlerinin ülkeler ve kültürler arasında birleştiriciliği arttırdığını ve bu alandaki gelişimi hızlandıracak yönde kararlar alındığını belirtmiştir. Bugüne kadarki en kapsamlı girişim olarak, Avrupa Komisyonu’nun 2007 yılında yayınladığı “White Paper on Sport (Spor Üzerine Beyaz Kitap)” adlı rapor gösterilmektedir. 2009 yılında ise Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle beraber “spor” Avrupa Birliği’nin yetkili olduğu alanlardan birisi haline geldiği söylenebilmektedir.

2.8.4. Dış Yardımlar

Ekonomik yöntemlerin dış politikada araç olarak kullanılması daha çok gelişmiş devletler açısından söz konusu olduğu ve devletler arasında ekonomik ilişkilerin karşılıklı bağımlılığı içermesi gerektiği sonucunda günümüz uluslararası ilişkiler yapısının bir özelliği niteliğindedir. Dolayısıyla bağımlılık ilişkisinin fazla olma durumu ekonomi aracının etkisini de o derece artırmaktadır. Arı (2010: 117-118), ekonomik ve ticari ilişkilerin bir dış politika aracı olarak kullanılmasının genelde üç amaca yönelik olduğunu ve bunların ödüllendirme ve cezalandırma, doğal kaynakları ele geçirme ve nüfuz alanı oluşturma ile ilgili olduğunu savunmuştur. Bununla birlikte Arı (2010: 120), dış yardım ile ilgili olarak, devletlerin dış yardımı diğer devletlere gereksinimleri olduğu bir zamanda vererek onların dış politikalarını kendi amaçları çerçevesinde etkilemeye çalıştığını belirtmiştir. Ekonomik yaptırımların ise diğer ülkeleri istenilen yönde bir dış politika izlemesi için uygulanan bir avantajdan yoksun bırakarak cezalandırmak ya da istenilen doğrultuda bir davranış sergilemesi için ikna etmeye yönelik politikalardan oluştuğu görülmektedir.