• Sonuç bulunamadı

Yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biri olan “iletişim” olgusunun bir bilim dalı olarak gelişiminin teknolojinin ilerlemesi ile daha da hız kazandığı söylenebilmektedir.

19. yüzyılın ortalarına doğru özellikle kitle iletişim araçlarının hızlı gelişimi ve toplum tarafından yoğun olarak kullanımı sonucunda bu alan giderek bir disiplin olma yolunda ilerlemiştir. Bu kapsamda iletişim tür ve tekniklerinin bilimsel olarak incelenmesi “siyaset” kavramı ile de ilişkilendirilmiştir. Dolayısıyla bu tür çalışmalar ile “siyasal iletişim” konusu araştırılmış, siyaset ve iletişim olgularının birbirleri ile benzer veya ayrı yönleri üzerinde durulmuştur. Bu çalışmada iletişimin siyaset ile ilişkisi üzerinde durulacağından iletişim tür ve tekniklerine değinilmeden siyasal iletişim kavramı ele alınmıştır.

Geleneksel diplomaside devletler, çıkarlarını korumak ve belirledikleri hedeflerine kavuşmak için çeşitli araç ve yöntemlere başvurarak diğer devletleri belli davranışlara yöneltmeye veya olası davranışlardan caydırmaya çalışmıştır. Bu yöntemlerden bazıları, propaganda yapma, ekonomik araçları kullanma, iç işlerine karışma, güç kullanma tehdidinde bulunma veya askeri güç kullanma gibi yöntemler olmuştur. Ancak uluslararası politikada kamuoyunun önemli bir faktör haline gelmesi sonucunda geleneksel diplomasi yöntemlerinin büyük oranda terk edilmeye başlandığı ve devletlerin farklı ulusların yönetimleri arasında siyasi ilişkiler kurarak dış siyasetin hayata geçirilmesini sağlamaya çalıştıkları görülmüştür. Geleneksel diplomasi, genellikle kapalı kapılar ardında yüksek düzeyli hükümet görevlileri arasında gerçekleştirilirken, iletişim ve haberleşme teknolojilerinin gelişimi bu tür iletişim aracı olan diplomasinin yapısını değiştirmiştir. İletişimdeki bu ilerleme nedeniyle diplomasi yöntem ve tekniklerinin yürütülme biçimi etkilenmiştir. Dolayısıyla geleneksel metotların terk edilmeye başlandığı ve geleneksel olmayan sektörlerin diplomasiyi etkilemeye başladığı görülmüştür (Yılmaz, 2008: 5).

Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra diplomasinin kurumları ve ilgi alanları arasında büyük bir dönüşüm yaşandığı söylenebilir. Geleneksel diplomasinin daha çok savaş, barış, ticaret, bölgesel ve uluslararası sorunlar gibi temel alanlar üzerinde yoğunlaştığı gözlemlenmiştir. Ancak yeni diplomasi uygulamaları ise insan hakları, ulusal ve küresel çevre sorunları, kültürler arası iletişim, uluslararası barış gibi daha uluslararası etkileşime yönelik konulara yoğunlaşılmaktadır. Bu durum İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda, dünyanın artık farklı bir uluslararası yapıyla karsı karşı kaldığını göstermektedir.

Diplomasi kavramının yöntem ve uygulamalarındaki diğer bir dönüm noktası Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra oluşturulan yenidünya düzeni ile birlikte gelişmektedir. Bu doğrultuda bilim ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, diplomasi ve savaş kavramlarının niteliklerinin değiştiği ve gizli diplomasi uygulamalarının yerini büyük ölçüde açık diplomasi anlayışına bıraktığı görülmüştür. Bu yeni düzenin temel ilkelerini, Kissinger (2006: 872) şu şekilde tarif etmiştir:

Uluslararası ve bölgesel organizasyonlar aracılığıyla dayanışma, işbirliği ve ortak harekete dayanan bir ortaklık: ilkelerin ve hukukun üstünlüğünün birleştirdiği, maliyetlerin ve yükümlülüğün eşit bir şekilde paylaştırılması ile desteklenen bir ortaklık; demokrasiyi, refahı, barışı yaygınlaştırmak ve silahları azaltmak amacında olan bir ortaklıktır bu yeni dönemin temel ilkesi.

Aziz (2014: 3) siyasal iletişimi “siyasal aktörlerin belli ideolojik amaçlarını, politikalarını belli gruplara, kitlelere, ülkelere ya da bloklara kabul ettirmek ve gerektiğinde eyleme dönüştürmek, uygulamaya koymak üzere çeşitli iletişim tür ve tekniklerini kullanmaları” olarak tanımlamıştır. Siyasal iletişim olgusunun ve sürecinin genel öğeleri açısından, iletişim olgusu ve süreciyle benzerlik gösterdiği bilimsel çalışmalarda sıkça ifade edilmiştir. Özellikle iletişim sürecindeki beş öğenin; kaynak, alıcı, kanal, mesaj/ileti ve geribildirim siyasal iletişim sürecinde de geçerlilik gösterdiği vurgulanmıştır. Bununla birlikte siyasal iletişimde kaynağın ve hedef kitlenin farklılığı üzerinde durulmuştur.

Siyasal iletişim sürecinde özellikle siyasi kimliğe sahip örgütler veya topluluklar tarafından alıcıyı harekete geçirmek amaçlı mesajlar verilmektedir. Bu doğrultuda stratejik bir iletişim aracı olarak ortaya çıkan kamu diplomasi “kamuoyunun anlaşılması, bilgilendirilmesi ve etkilenmesi faaliyetlerinin toplamı” olarak tanımlamıştır (Krause ve Evera, 2009: 1-31). Manheim (1993: 166) ise, bu sürecin önemli bir parçası olan siyasal iletişimi “siyasi bir imkân ve kaynak olarak bilginin devletler, örgütler yahut bireyler tarafından üretilmesi, dağıtılması, kontrolü, kullanımı ve proses edilmesi” olarak tasvir etmiştir.

Yeni diplomasi yöntem ve tekniklerinde diğer ülke halklarının algı ve tutumlarını bilmenin ve kendi çıkar ilişkileri doğrultusunda yönlendirmenin önem kazanmaya başladığı görülmektedir. Bu nedenle kamu diplomasisinde halkların tutumu, dış politikanın oluşumu ve yürütülmesine yaptığı etki ile bağlantılı olarak ortaya çıkmıştır.

Kamu diplomasisi, uluslararası ilişkilerde geleneksel diplomasi dışındaki süreci kapsamaktadır. Bu bağlamda kamu diplomasisi uygulayan devletlerin yabancı ülkelerde kamuoyu oluşturmaya, diğer ülkelerin kuruluşlarıyla etkileşimde bulunmaya, devlet ve hükümet temsilcileri arasında iletişim sağlamaya ve kültürler arası iletişim sürecini geliştirilmeye çalıştıkları görülmektedir.

Szondi (2008: 304) genel olarak 21. yüzyıl kamu diplomasisinin özelliklerini şöyle belirtmiştir;

Barış ortamlarında sürdürülen, politik ve ekonomik amaçları gerçekleştirmek için uygun uluslararası ortam ve olumlu itibar yaratmayı amaçlayan, kamularla bağlantı kurarak ilişki inşa etmeye ve sürdürmeye çalışan, iki yönlü iletişime dayanan, araştırma ve geri dönüşlere göre strateji oluşturan, ideal ve değerlere vurgu yapan, hedef kamuların bölümlendiği ve tanımlandığı, yeni ve kişiselleştirilmiş medyaların kullanıldığı, kamu ve özel sektörün ortaklığında desteklenen faaliyetlerdir.

Buradan hareketle uluslararası siyasal iletişim sürecinde kamu diplomasisinin; iletişim sürecinde propaganda yapmak değil, nesnel verilere ve gerçeklere dayalı stratejik bir iletişim dili inşa etmek ve farklı kesimlerin hizmetine sunmaktır denilebilir.

Tablo-2: Geleneksel ve 21. Yüzyıl Kamusal Diplomasisinin Karşılaştırılması (Kaynak: Gyorgy, Szondi (2009), Central and Eastern European Public Diplomacy, 305)

Geleneksel Diplomasi Kamu Diplomasisi Koşullar Çatışma, devletler arasında

gerilim

Barış ortamı

Hedefler Davranışları değiştirerek hedef ülkede siyasi değişim sağlamak

Alıcı-kabule hazır bir ortam ve ülke için yurtdışında olumlu bir saygınlık yaratmak için siyasi ve ekonomik çıkarları destekleme Stratejiler İkna, halkları yönlendirme İlişki geliştirme ve

sürdürme; halklarla yakın ilişkiler ve sıkı bağlar kurmak

İletişimin Yönü Tek yönlü iletişim (monolog)

Çift yönlü iletişim (diyalog)

Araştırma Çok az, gerekli görülürse Geri bildirime önem veren araştırmaya dayalı kamusal diplomasi

Mesaj Bağlamı İdeolojiler, çıkarlar, bilgilendirme

Fikirler, değerler, iş birliği

Hedef Kitleler Genel olarak hedef ülke kamuoyu, mesajların göndericisi ile alıcıları

Bölümlere ayrılmış ve iyi bir şekilde tanımlanmış yabancı kamuoyları ile iç kamuoyu, Katılımcılar İletişim Kanalları Geleneksel kitle iletişim

araçları

Çoğunlukla

kişiselleştirilmiş eski ve yeni medya,

Bütçe Hükümet tarafından

finanse edilir

Hükümet ve özel sektör iş birliği ile finanse edilir