• Sonuç bulunamadı

Kal0c0 Koruma Tedbirlerinin Uygulanmas0 Durumunda Türkiye’nin AB’ye Üyeli4inin Etkiler

ÇIKAN TEMEL SORUNLAR

3.2.3. Kal0c0 Koruma Tedbirlerinin Uygulanmas0 Durumunda Türkiye’nin AB’ye Üyeli4inin Etkiler

Avrupa Komisyon’u 6 Ekim 2004 tarihinde yay nlad Türkiye Clerleme Raporu ve rapora ba l tavsiye belgesinde, Türkiye’nin siyasi kriterleri gerekli ölçüde yerine getirdi ini belirterek, AB’ye kat l m müzakerelerinin ba lat lmas önerisinde bulunmu tur. Bunu takiben 17 Aral k 2004’te Brüksel’de yap lan Avrupa Birli i Zirvesi’nde Avrupa Konseyi, Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdi ine kanaat getirerek 3 Ekim 2005 tarihinde Türkiye ile kat l m müzakerelerinin ba lat lmas n kararla t rm t r. Kat lma müzakerelerinin resmen ba lamas karar , tarihi bir karar olmu tur. Avrupa birli i ile kat l m müzakereleri, aday ülkenin AB müktesebat n ne ekilde ve hangi takvim çerçevesinde kabul edece inin, uygulayaca n n ve uygulama için gereken idari yap y nas l olu turaca n n saptand bir süreçtir439.

Müzakerelerin AB aç s ndan temel ilkelerini saptayan Müzakere Çerçeve Belgesi440, di er belgelerde oldu u gibi, Türkiye’nin tam üyelik yolunda Avrupa bütünle mesinin merkezine do ru ilerleyebilece i yolu açarken, ayn zamanda oldukça k r lgan bir yap y da bu sürecin belirleyicisi konumuna sokmu tur441. 17 Aral k 2005 tarihli Brüksel Zirvesi Sonuç Belgesiyle Türkiye için öngörülen müzakere sürecinin, daha önceki müzakere süreçlerinden farkl iki yönü vard r. Birincisi, müzakere süresi eski geni leme örneklerinden daha uzun olarak belirlenmi tir. Ckincisi ise, müzakere çerçevesi daha önceki geni leme müzakerelerinde ifade edilmeyen ek ko ullar ve erhler içeriyor olmas d r.

Öyle görünüyor ki, müzakereler 2014’ten önce sona ermeyecektir. Bilindi i gibi, 1997 Lüksemburg konferans nda Türkiye, Do u ve Orta Avrupa ülkelerini kapsayan, Romanya ve Bulgaristan’a da üyelik perspektifini veren geni leme sürecinin d nda tutulmu sa da 1999 Helsinki zirvesinde Türkiye, Do u ve Orta

439 Palab y k ve Y ld z, ss.87–89.

Avrupa geni lemesine hem ba ml hem de bu geni lemeden ayr bir aday ülke haline gelmi tir. Ba ml l k, Türkiye’nin, adayl daha önce kabul edilen Do u ve Orta Avrupa ülkelerinden daha önce üye olmamas ; farkl l k ise, Türkiye’nin Do u ve Orta Avrupa geni lemesini hesaba katan ve 2002 tarihli Nice Antla mas ’nda kabul edilen oy da l m na ve o s ralarda çizilen uzun vadeli bütçe çerçevesine dâhil olmamas anlam na geliyordu. Sonuç itibariyle, Türkiye’nin 2013’te sona erecek iki a amal bütçe uzla mas n n sonuna kadar üye olma ihtimali kalmam t r442. Bu anlamda, Türkiye’yle ilgili müzakere sürecinin uzun tutulmas na neden olarak, Türkiye’nin tam üyeli inin büyük bir mali yük getirece i öngörülerek, kat l m n ancak 2014 sonras dönem bütçesi haz rland ktan sonra gerçekle ebilece i gösterilebilir443.

Türkiye’yle müzakere çerçevesinde daha önceki geni leme müzakerelerinde ifade edilmeyen ek ko ullar n ve erhlerin olmas , AB’nin kolayc tutumuyla ilgili olarak, risk minimizasyonundan kaynaklanan bir “zamana oynama takti i olarak de erlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede AB; Türkiye’deki uyum reformlar n n geri dönülemez bir noktaya geldi ini önceden görmek ve AB ülkelerinin kamuoyunda i sizlik, din, kültür, kimlik, vs. sorunlar yla ba lant l olarak ortaya ç kan Türkiye aleyhtarl n n zaman içinde azalmas n beklemektedir444. Bu itibarla Brüksel Zirvesi’nde Ba kanl k Bildirisi’nin 23.maddesinde yer alan üç ko ul ve erh Türkiye’nin AB’ye üyelik perspektifini belirleyicili i aç s ndan son derece önemlidir.

Bunlardan birincisi, müzakere sürecinin “ucu aç k ve sonucu tam üyeli i garanti etmeyen” bir süreç oldu u ve sonucunun önceden kestirilemeyece i erhidir445. Türkiye, müzakerelerin amac n n tam üyelik oldu unu; AB taraf ise, müzakerelerin ba ar yla sona erece inin bugünden garanti edilemeyece ini karara ekletmenin yan nda, tam üyeli in gerçekle memesi halinde, aday ülkenin Avrupa

441 Özen ve Yazgan, s.274. 442 U ur, 2005, s.149–150. 443 Evren, s146.

444 U ur, 2005, ss..150–151.

445 Türkel Miniba , “Avrupa Birli i Geni leme Sürecinde Türkiye’nin Tam Üyeli i”, Türkiye-AB li1kileri Üzerine:Ekonomi–Politik Tezler, Der. Crfan Kalayc , Beta Yay nlar , Cstanbul, 2006, s.432.

kurumlar na sa lam ekilde ba lanmas temennisini de ortaya koymu tur446. 1999 Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’ye di er aday ülkelerle e it muamele yap laca karar ve kay t alt na al nmas na ra men, AB konseyi, net ve ko ulsuz ekilde tam üyeli e odaklam bir perspektif vermeyen bir müzakere süreci öngörmektedir. Böylelikle imtiyazl ortakl k statüsü tam üyeli e alternatif olarak gündemde tutulmaktad r447.

Di er bir aç dan bu erhin aç kça ifade edilmi olmas n n nedeni, AB’nin Türkiye’nin üyeli ini önlemek için bir bahane bulmaktan ziyade, AB ülkelerindeki kamuoyunu “yönetme” kayg s olarak de erlendirilebilir448. Zira ba ta Fransa olmak üzere, bir dizi ülke, müzakere sürecini tam üyelikten koparmaya çal m t r. Bunun en aç k göstergesi, referandum tart malar d r. Müzakere sürecinde haz rlanacak Kat l m Anla mas , üye ülkelerin anayasal süreçlerine göre ulusal bir onay sürecinden geçecektir. Ayn zamanda Avrupa Parlamentosu da, bu anla may onaya sunacakt r. Bunlardan biri onaylamay bir ekilde reddederse, tam üyelik gerçekle emeyecektir449.

Müzakere süreciyle ilgili ikinci ko ul ise, Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini “ciddi ve kal c bir ekilde” ihlal etmesi durumunda, müzakerelerin nitelikli oy ço unlu uyla ask ya al nabilece i ko uludur. Kopenhag kriterlerini “ciddi ve kal c bir ekilde” ihlal eden bir Türkiye’nin, AB üyeli iyle pek fazla ilgilenen bir Türkiye olmayaca aç kt r. Di er taraftan, Kopenhag kriterlerini “ciddi ve kal c bir ekilde” ihlal etmeyen bir Türkiye’yi, müzakereleri ask ya alarak cezaland rmak AB’nin alaca bir risk de ildir. AB’nin böyle bir risk almayaca n n aç k göstergesi olarak, baz Avrupa ülkelerinde olu an kamuoyu muhalefetine kar n, Türkiye’yle müzakerelerin ba lat lacak olmas örnek gösterilebilir450.

Müzakere çerçeve belgesinde yer alan üçüncü bir husus da, derogasyonlar ve özel düzenlemelerle ilgili esnek bütünle meye yönelik yakla mlar n dile getirildi i alanlard r. Böylelikle Türkiye, Avrupa Birli i üyeli ine kerhen de olsa kabul edilecek; ancak bu üyeli in baz alanlarda sürekli veya uzun süreli deregasyonlar

446 Özen ve Yazgan, s.272. 447 Miniba , s.432. 448 U ur, 2005, ss..151. 449 Özen ve Yazgan, s.272. 450 U ur, 2005, ss.152,153.

alt nda yürütülmesi esas al nacakt r. Türkiye için en önemli ko ul ve erh budur. Müzakere çerçeve belgesinde; “tar m, yap sal politikalar ve ki ilerin serbest dola m gibi alanlarda uzun geçi süreleri, derogasyonlar, daimi koruma tedbirleri dü ünülebilece i” aç kça belirtilmi tir. Komisyon bunlar , uygun hallerde, ki ilerin serbest dola m , yap sal politikalar veya tar m gibi alanlardaki tekliflerinin içerisine dâhil edebilecek, hatta üye devletler de ki ilerin serbest dola m n n nihai in as na ili kin kararda da söz sahibi olabileceklerdir. Üyeli in içinin bo alt lmas anlam na gelen bu modelin Türkiye taraf ndan kabul edilmesi mümkün olmad gibi Avrupa Birli i’nin temelleri ile ba da rl da üphelidir451.

AB’nin yapmaya çal t ey, Türkiye’nin üyeli inin getirece i maliyeti mümkün oldu unca azaltmakt r. Çünkü nüfusu yüksek, tar m n hala çok önemli bir istihdam kayna oldu u ve bölgeler aras ndaki e itsizliklerin yüksek oldu u bir Türkiye, AB aç s ndan ciddi maliyetleri olan bir üye olacakt r. Bu çerçevede Müzakere çerçeve belgesiyle istisnalar getirilmesi, AB’nin mevcut mekanizmalar n n tümü geçerli olacak biçimde Türkiye’nin AB’ye üyeli inin AB ekonomisi üzerinde yarataca bask lar giderme amac n ta maktad r. Nitekim geçmi geni leme örneklerinde de buna benzer durumlar ortaya ç km , AB’nin küçük hesaplar nedeniyle ne denli bencil olabilece i s k s k tekrarlanm t r.

Bu Türkiye’nin, sadece AB’ye üye olmay istemesinin yeterli olmayaca n n, öncelikle Avrupal bir “oyuncu” oldu unu kan tlamas gerekti inin yan nda ayr ca, uyum reformlar n yapmaya devam etmeyi, d politika tercihlerini AB’li büyük bir ülke perspektifiyle yeniden tan mlamay ve gelece in Avrupa’s n n kurulmas nda yapaca katk lar ortaya koymay gerektirdi inin bir göstergesidir452. Di er taraftan bu alanlar AB üyeli inin Türkiye üzerinde en olumlu etkileri yaratacak alanlar d r Bu alanlar n bütünle me sürecinin d nda kalmas demek, gümrük birli i ve sermayenin serbest dola m zaten geçerli oldu una göre, Türkiye’nin AB ile bütünle mesinin bir de hizmetlerin serbest dola m n ve belki de ekonomik ve parasal birli i kapsayacak

ekilde geni letilmesi anlam na gelmektedir453.

451 Can, 2007, s.306. 452 U ur, 2005, s.154. 453 Ege, s.99.

Son y llarda Avrupa genelinde üzerinde en fazla tart lan konulardan biri de, Avrupa bütünle mesinin gelece idir. Birlik içinde bütünle me ad mlar n n tüm üye devletler taraf ndan birlikte at lmas mevcut realiteye uymad gibi, gelece in gereksinimine de uymamaktad r454. Gerçekten de günümüzde 25 üyeli hale gelen, yak n gelecekte 30’lu rakamlara ula mas beklenen AB’nin, bugüne kadar k smen de olsa koruyabildi i yeknesak bütünle meyi bundan sonra sürdürüp sürdüremeyece i merak konusudur. Be inci geni leme ve hemen ard ndan Türkiye’nin üyeli inin gündeme gelmesiyle birlikte h zlanan gelecek tart malar n n, önümüzdeki y llarda da sürmesi beklenmektedir.

De i ken yap s gere i, Avrupa Birli i’nde hiçbir eyin eskisi gibi olmad /olmayaca , geni lemeye paralel olarak karar alma mekanizmas nda, ortak politikalarda revizyon yap lmas gerekti i s kl kla dile getirilmektedir455. Dolay s yla AB’nin yeni geni lemelerde mevcut yap s n ayn biçimde sürdürebilme ihtimali çok fazla bulunmamaktad r. Özellikle tar m alan ndaki s k nt lar çok büyüktür, fiyat deste inden gelir deste ine geçmek AB bütçesi üzerindeki bask y azaltmakla beraber tamamen giderememi ; ortak tar m politikas , deste in üretime göre verilmedi i, çevreye duyarl tar m yapanlara verildi i bir yap ya dönü türülmü ; ancak bu da AB’yi tam olarak rahatlatmam t r. Öyle ki, tar m desteklerinin belirli bir süre sonra tümüyle kalkmas n destekleyen görü ler de telaffuz edilmektedir. Türkiye AB’ye tüm kurallar yla birlikte kat lsa dahi tar ma verilen desteklerin kalkt bir AB’den mevcut üyelerin geçmi te elde ettikleri yararlar elde edememi olacakt r456.

AB bütünle mesinin gelece ine ili kin olarak, gerçekle mesi en muhtemel senaryo457, AB’nin ileride, belki de Türkiye ile müzakereler sona ermeden önce “çok vitesli bir Avrupa modeli”ne dönü mesidir. Bu modelde bütünle menin belirlenen ortak hedeflerine, üye ülkelerin farkl tarihlerde ula malar öngörülmesinin yan nda, üye ülkelerden ortak hedeflere hem ula abilme yetene i, hem de ula mak için siyasal irade isteyen bir yakla m modelidir. Burada önem ta yan husus, tüm üyelerin ortak

454 Füsun Arsava, “Hangi Avrupa Cçin Ne Kadar Esneklik”, Ankara Avrupa Çal01malar0 Dergisi,

Cilt:1, Say :1, Güz 2001, s. 43.

455 Ülger, s.76. 456 Ege, s.100.

bir bütünle me seviyesine ula malar n n zorunlu olmas d r458. Bu modelin ilk örneklerini, AT Anla mas n n 7c (yeni madde:15)459 ve 115.(yeni madde:134)460 maddelerinde görmek mümkündür.

Anla man n 7/c maddesine göre, ekonomik bak mdan ileri seviyede olmayan ülkeler için geçici istisnalar getirilebilece i hüküm alt na al nm t r. Ancak burada amaç istisna tan mak de il, anla man n 7/a (yeni madde:14)461 maddesinde düzenlenen hedefe ula makt r. Madde 115 de (yeni madde. 134)462 ise, üye devletlerin üçüncü ülkeden ithal edilen mallara kar geçici koruma önlemleri alabilece i de ayr ca düzenlenmi tir. Çok Vitesli Avrupa yakla m ilk geni lemeden (Danimarka, Cngiltere, Crlanda) sonra Tindemans raporu ile gündeme gelmeye ba lam t r463. Bu yakla m, AB’nin kurulu felsefesiyle yöntem aç s ndan farkl l k gösterse de, sonunda bütün üye ülkelerin ortak hedeflere ula mas n öngörmesi bak m ndan kurulu ilkelerine bir ayk r l k göstermesi söz konusu de ildir464.

Böyle bir modelde ekonomik bütünle menin tüm unsurlar n n geçerli oldu u bir çekirdek ülkeler grubu bulunabilir, hatta bu ülkeler aras nda siyasi bütünle menin gerçekle mesi ve ortak bir Anayasa’n n kabulü de söz konusu olabilir. Çekirde in hemen d ndaki viteste sadece ekonomik ve parasal birlik içine giremeyen ülkeler, onlar n d ndaki çe itli viteslerde, Türkiye gibi, tar m politikas , yap sal politika, serbest dola m gibi bütünle me unsurlar n n baz lar n n ya da hepsinin d nda kalacak ülkeler bulunabilir. Tar m politikas , yap sal politika ve serbest dola m gibi bütünle me unsurlar n n d nda kalmak tam üyelik olmayaca na göre, bu konumdaki bir ülkenin ili ki biçimi “imtiyazl ortakl k” veya “özel statü” olarak adland r labilir465. Ya da Mevcut gösterge ve e ilimler, geni leyen ve derinle en Avrupa Birli i’nin gelecek y llarda yeknesak bütünle me hedefinden fazla

457 Avrupa Birli inde gelecek senaryolar için bkz. Karluk, 2005, ss.51–56. 458 Ülger, s.77. 459 Madde 15 için bkz. CKV, 2000, s.6. 460 Madde. 134 için bkz. CKV, 2000, s.45. 461 Madde 14 için bkz. CKV, 2000, s.6. 462 Madde 134 için bkz. CKV, 2000, s.115. 463 Arsava, 2001, s. 34. 464 Karluk, 2005, s.52. 465 Ege, s.100.

uzakla aca ve De i ken Geometrili Avrupa modeline do ru yol alaca n n belirtisi olarak de erlendirilebilir466.

Türkiye’nin en muhtemel senaryonun böyle oldu unu çok iyi bilip, 2015 y l nda kat laca Avrupa’n n, bugünkü görünümünden oldukça farkl olaca n n hesab yla izleyece i politika ve stratejilerin ulusal ç karlar n n korunmas n n bir gere i olmas aç s ndan, ulusal ç karlar ndan taviz verirken ona göre davranmas büyük önem ta maktad r. Di er bir deyi le Avrupa’da ortaya ç kan bu yeni durumu hesaba katmas ve kendi hedeflerini buna göre belirlemesi gereklidir.

3.2.4.Gümrük Birli4i’nin Serbest Ticaret Anla1mas0na Dönü1türülmesinin