• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM: BULGULAR VE YORUM

4.3. YENİDEN EVLENME NEDENLERİ

4.3.5. Kadınlarda Yeniden Evlenme Fikri: “Dul Kadınsan Adın

Dulluk, hapse girip damga yemek gibi bir şey. O cezayı içeride çekmiyorsun da dışarıdaki hayatta çekiyorsun. Daha beter bu. Ancak evlendiğin zaman kurtuluyorsun…….. Millete kendimi ispat etmeye çalışıyorum. Yani ben evlenince, ya bu adam aslında doğru bir adammış da kadın yanlışmış dedirtmek istiyorum. ………Onlar (ailesi) benim evlenmemi istemiyorlar. Benim tekrardan aynı şeyleri yaşayacağımı zannediyorlar. Bana güvensizlikleri devam ediyor. Tekrardan yanlış adım atacağımdan korktular.Vedat, 40 yaş

Özellikle yakın aile ilişkilerine sahip erkekler, boşanmadan sonra sadece boşanmış olmaktan dolayı kendilerini topluma, çevreye ve özellikle ailelerine karşı “ispatlama” gayreti içinde olduklarını ifade etmişlerdir. Bu durum, erkeklerin boşanmadan sonra toplumsal cinsiyet etkisi bağlamında yaşadıkları problemlere bir başka örnek olarak verilebilir. Boşanmanın, erkeklerin evli erkek rolünde yarattığı kırılma, erkeklerin, evli erkek rolünü sürdürememelerinden dolayı kendilerini başarısız hissetmelerine neden olmaktadır. Bir katılımcı, eşinden gördüğü şiddeti, diğer bir katılımcı ise boşanmada kendi suçu olmadığını ailelerine anlatamadıklarını ifade etmişlerdir. Bu durum, erkeklerin aile içindeki rolleri nasıl tanımladıklarına verilebilecek en güzel örnektir. Erkekler, örnek olarak bir kadın tarafından şiddete maruz bırakılmayı ya da evliliği sürdüremeyen başarısız bir erkek olarak değerlendirilmeyi, hakim ataerkil değerler bağlamında kendi otoritelerine yönelik bir tehdit olarak kurgulamaktadırlar. Dolayısıyla erkeklerin aile içindeki iktidarı sürdürememeleri anlamında da değerlendirilen boşanmanın ardından yeniden evlenmek, erkeklerin kendilerini ispat etmeleri için oldukça mantıklı bir tercih olmaktadır.

…..Hatta bir ara kendimde aradım suçu. Ben acaba çok cıvık bir kadınım da herkesten bu tepkiyi alıyorum dedim. Ben çok gülerek konuşurum, benim karakterimde var. Acaba ben güldüğüm için karşımdaki beni farklı mı algıladı derdim. Bir dönem artık kimseyle konuşmayacağım, sert olacağım dedim.

Ama insanın yapısında olmayınca olmuyor.Burcu, 33 yaş

…..ya bana gelip, bak kızım mavi boncuk dağıtıyorsun herkese, ne yapıyorsun sen diyen de oldu. Bu gerçekten böyle, toplumun yargısı….

Benim hissettiğim bir şey değil. Ki ben rahatım, rahat olduğum için böyle tepkiler alıyorum. Öyle bir rahatsız olsam, onları yapamam. Herkese merhaba da diyorum, yardım da ediyorum. İçlerinde art niyetlileri de var tabi.

Artık çıkışın yok, adın çıkıyor. Korkuyorsun bu sefer içine kapanıyorsun.

Asosyal olmaya başlıyorsun. Sema, 35 yaş

Namuslu da olman gerekiyor. Hele çocukların varsa. Çok çok dikkatli olman gerekiyor. Belki hani tek başına yaşayan insanlar falan arkadaş edinirler, gezerler tozarlar. Hani cinsellik açısından der ki ben özgürüm. Birilerinin baskısını kabul etmezler. Ama biz işte öyle yetişmedik. Aysel, 43 yaş

Birileri de bana çocukken anlattığında, benim için de boşanmış olmanın ürkütücü bir tarafı varken bu benim başıma geldi. Ben kendim yaşadım, hayat bana bunu verdi. O zaman ne yapacağım? Bunu sileceğim. Güçlü olmam lazım. Öyle herkes her istediğini söyleyemez. Bir dükkâna 10 kere yalnız gittiğinde adam anlıyor yalnız olduğunu. Biraz daha sert durmak zorundasın bizim insanlarımızda böyle bir tutum var. Damla, 34 yaş

İşte 30’lu yaşlardaydım ilk ayrıldığımda. Sürekli bir korunma. Bir de mesela ev işlerine gidiyorsun, sürekli çocuklardan biri yanında. Sanki çocukların sana nöbetçi gibi. Ne yaparsan yap, ne kadar temiz yaşamaya çalışırsan çalış, dul kadınsan adın çıkıyor. Dilek, 42 yaş

Kadın katılımcıların önemli bir çoğunluğu, boşanmadan sonra kendilerini topluma karşı koruma refleksine giriştiklerini belirtmişlerdir. Boşanmış olmanın, toplumun gözünde “cinselliğe hazır” bir imaj yarattığını dile getiren katılımcılar, çevreden bu duruma yönelik uyarılar aldıklarını ve bu durumun ortaya çıkmasında kendilerinin de payı olabileceğine yönelik bir iç hesaplaşmaya girdiklerini ifade etmişlerdir. Sadece bu bulguda bile toplumsal cinsiyet etkisinin, sosyal öğrenme boyutunda nasıl kurgulandığı göze çarpmaktadır.

Erkekler boşanmadan sonra daha “sosyal çevre” temelli değerlendirmeler yaparken kadınlar, kendi kişiliklerini sorugular bir süreci yaşamaktadırlar.

4.3.5.1. Boşanmış Kadın Olmak ve Erkek Tacizleri

Kadınların böyle bir tutum geliştirmelerindeki en büyük etken yine erkek egemen toplumun değerleri ile yakından ilişkilidir. Kadın katılımcıların birçoğu, boşanmış bir kadın olarak, erkekler tarafından tacize uğradıklarını, bu nedenle çoğu zaman çalışamadıklarını ve bu durumun yeniden evlenme kararını almada büyük bir etken olduğunu dile getirmişlerdir.

…Erkekler de faydalanabilirim diye düşünüyorlar. …kızım hastalanmıştı, bir adam vardı, ağabey dediğim, işte çocuğun hastalandığında ilaçlarını alırım, yardımcı olurum. Baktım o kadar değişik imalı konuşuyor ki, dedim ki bana buradan da ekmek çıkmayacak, ben burada da rahat edemeyeceğim………. Komşumuzun çocuğu bile, bir kitap vermiştim ona. Kitabın arasına numarasını yazmış vermiş. Ben ne kadar efendi bir çocuk derdim, o bile gelip, çıkalım mı, konuşalım mı dedi bana. Ben de artık bu dünyanın çivisi çıkmış dedim. Kafasını kaldırmayan çocuk bile bana bunu yaptıysa… Burcu, 33 yaş

Büyük oğlumla inşaat temizliklerine gidiyoruz, gencim güzelim.

Karşındaki insanlardan taciz görüyorsun. Kendini korumak zorunda kalıyorsun. Büyük oğlumla çok çektik biz. Bir de genç ve biraz da alımlı olsan işin bitti, her şey cinselliğe dönüyor. Dilek, 42 yaş

Bir gün klozet bozuldu. Tamirci çağırdık. Annemi de yanıma çağırdım, birlikte olalım diye. Evde adam yok. Tamirci, zevzekçe bir şey söylüyor,

“A, işte şu da mı bozuk? Bu evin beyi hiçbir iş yapmıyor mu? Elinden hiçbir iş gelmiyor mu?” bu piyon bir soru. Sen salaksan, bu soruya düşersin. Belki daha fazla gülerek konuşacak, belki bir samimiyete girecek. Ne gerek var. Böyle bir beklenti var, cinsel bir beklenti. Damla, 34 yaş

Asılanlar çok oldu. Dul olunca canın istiyor gibi oluyor ama öyle bir şey yok…. Çalıştığım yerdeki müdür beni temizliğe evine çağırdı. Çok babacan bir adamdı, yaşlı falan. Ben de gittim. Adamın maksadı başkaymış. Konuşurken bana, gözlerinin kıymetini bil dedi. Benim maksadım temizlik değil, benim temizlikçim var, ben sana aşığım dedi……... Hani bizde, kancık köpek kuyruk sallamayınca erkek köpek bir şey yapmaz durumu var ya… Halbuki buna inanmıyorum ben. Bingül, 48 yaş

Kadın katılımcıların hepsi boşanmadan sonra bu tip taciz ya da benzeri olaylara maruz kaldıklarını dile getirmişler. Özellikle düşük sosyo-ekonomik düzeydeki kadınlar, maruz kaldıkları bu tehdidi, daha somut bir şekilde yaşadıklarının altını çizmişlerdir. “Kadın cinselliğinin toplumsal denetimi”

kavramını hatırlayacak olursak, evlilik birliği içinde olmayan kadınların, erkekler tarafından neden cinsellik temelli değerlendirmelere maruz bırakıldıklarını daha iyi anlayabiliriz. Kadının, bedenini koruması ve ataerkil değerler temelinde daha “namuslu” olmasının tek geçerli yolu evli olmaktan geçemektedir. Dolayısıyla boşanmış kadınlar, hakim ataerkil değerlerin kadın sınıflandırması dışında oldukları için her türlü cinsel saldırı ya da tacizin odağı haline gelmektedirler. Kadınlar, bu durumun ortadan kalkması için kendilerini bu süreçte ataerkil değerler temelinde ifade etme eğilimdedirler. Kadınların bir taraftan, toplumun kendilerine yönelik algılarından rahatsız olup, diğer taraftan bu algıdan kurtulmak için toplumun kadınlardan beklediği rollere sıkı sıkıya sarılmaları, toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının her aşamada, kişilerin hayatlarına eklemlendiği, her seferinde yeniden üretildiğine güzel bir örnektir.

4.3.5.2. Erkeklerden Kurtulmak İçin “Bir Erkeğe Sığınmak”

Yine aynı durumla ilgili ortaya çıkan diğer bir bulgu da, kadınların kendilerine yönelik “erkek tehlikesi”ni engellemek için yine bir erkeğe ihtiyaç duyduklarını ifade etmeleridir. Bu durum hem kadının toplumdaki rolü hem de erkek-egemen toplum değerleri ile oldukça yakından ilişkilidir. Sadece aile ve evlilik içinde yer verilen kadın, aile kurumunun dışına çıktığında “erkeklerin kolayca sahip olabilecekleri” bir objeye dönüşmektedir.

….boşanma döneminde çok ciddi sıkıntılar çektim. Çünkü gençsin, arkanda, hani Türk kavramında bir baba figürü olması gerekiyor ya….Ya da annen varsa bile, onu sayan kimse yok. Bir erkek figürü olacak ki o zaman kadının bir koruması olacak. Tek başına kaldığı zaman baba da olsa, ağabey de olsa bir erkek olacak. Başka türlü o çıkmazın içinden çıkamıyorsun.. Sema, 35 yaş

Boşandım, şimdi ne yapacağım? Bir de, evde bir erkeğin olmadığının korkusu. Benim başımda kimse yok…. Güç anlamında. Banu, 29 yaş

Arkamda biri olsun istiyorsunuz, yalnız kalınca birisi olsun istiyorsunuz.

İşte şuna bir şey söyleyeceğim, yanımda o olsun. Şu bana şunu yaptı, o

karşı çıksın. Bu duruma alışıyorsunuz galiba, hâlbuki ben öyle biri değilim. Sibel, 32 yaş

Ben şu anda evlilik yaptığım kişiye karşı, bu beni korur, arkamda durur diye düşündüm. Erkeklik duygusunu farklı alıyordum. Bu erkek bana sahip çıkar, nereye gidersem gideyim benim arkamda durur diye düşünüyordum. Burcu, 33 yaş

Boşanma sonrası tacize maruz kalan kadınların, bu etkiden kurtulmak için çizdikleri erkek profilinin, “aseksüel” ve “korumacı” bir nitelikte olması oldukça dikkat çekici bir veridir. Boşanmadan sonra yoğun bir şekilde erkeklerin tacizlerine uğradıklarını ve bu durumdan uzak kalmak için yine bir erkeğe ihtiyaç duyduklarını dile getiren kadın katılımcıların, böyle bir erkek modeli kurgulamaları oldukça anlamlı gelmektedir. Bu bulgu ayrıca, kadınların kendi sosyal yaşantılarında deneyimledikleri “öğrenilmiş çaresizliğin” boyutunu da anlatmaktadır. Kadınlar, ataerkil değerler ya da toplumsal cinsiyet kalıpyargıları gibi, yaşam pratiklerinde sorun yaratan “kontrol edemedikleri” bir uyarıcıyla karşılaştıklarında, olayları kontrol edememe beklentisi geliştirmektedirler. Davranışlarıyla sonucu kontrol edememe nedeninin, kendisiyle mi yoksa kendi dışındaki bir nedenle mi bağlantılı olduğunu sorgulayan kadınlar, bu etkiyi ortadan kaldırmak için, ataerkil değerlerin sınırıları içine girme eğilimi göstermektedir (Ersever, 1993, s.626). Böyle bir durumda kadınların “kendilerini koruyacak” ya da “arkasında duracak” bir erkek figürüne ihtiyaç duymaları, toplumsal cinsiyet kalıpragılarının “pratikle”

ilişkisini açıklamaktadır.