• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM: BULGULAR VE YORUM

4.7. EVLİLİK VE TOPLUMSAL CİNSİYET: SON DEĞERLENDİRME

etkisini, ilk evlilik, boşanma ve yeniden evlenme süreçlerinde farklı deneyimler ve pratikler temelinde hissettiklerini ortaya çıkarmıştır.

Yeniden evlenmeyle ilgili alanyazında tartışılan bir diğer nokta da, fiili birliktelikler ile ilgilidir. Fiili birliktelik, ayrı cinsten iki kişinin hayatı paylaşmak suretiyle evlenmeden beraber yaşamaları olarak tanımlanmaktadır (Engin-Üskül, 2008, s.225). Fiili birlikteliklerin, kendi hayatlarında toplumsal cinsiyet etkisini daha az hisseden bireyler

tarafından tercih edildiğini düşünürsek, ilk evlilik ya da yeniden evlenmenin toplumsal cinsiyet açısından anlamını daha da netleştirmiş oluruz. Her ne kadar ülkemizde bu tarz birliktelikler “imam nikâhlı” olarak yaşansa da, filli birliktelikleri bu durumdan ayıran nokta, devlet, aile ya da din gibi kurumların etkisinden bağımsız, sadece iki insanın ortak kararıyla şekillenmesidir.

4.7.1. Toplum İçin Evlilik?

Bu bağlamda, katılımcılara fiili birliktelik hakkındaki görüşleri de sorulmuştur.

…..İsterdim. Olabilirdi aslında. O insanı hem tanıyorsun, hem arkadaşlık diyorsun, hem de sevgilin yani. Onunla bir takım şeyleri yaşaman gayet normal. Aklıma tabi ki geldi. Hatta bir arkadaşım, kızım evlenme yaşa dedi. Yok ya ben evleneyim dedim. Evliliği seçtim. Çevre faktörlerinden dolayı. Belki ben öyle de yaşayabilirdim, ama evlenmeyi seçtim. Aysel, 43 yaş

…..Onu (fiili birlikteliği) ben istedim. Şuan ki eşim kabul etmedi.

Çünkü çocuk da vardı. Ben aslında beraber yaşayıp, birbirimizi tanıyıp ondan sonra bu işi fiiliyete dökelim dedim. Çünkü ne derler, sütten ağzı yana yoğurdu üfleyerek yer. Yaşamışım bir evlilik.

Mahkemeler falan. Şimdi ben boşanmak istemiyorum dediği an bayağı bir sıkıntı yaşıyorsun. Beraber yaşadığın an, olmadı yürümedi, herkes kendi yoluna. İbrahim, 44 yaş

……..isterdim. Ama dediğim gibi, yapabilirdik ama yapmadık.

Şimdikinden daha kötü hissederdim. Evlenmek biraz daha bir kadın için iyi bir şey. Etraf, insanların ne düşüneceği. En önemlisi ailemin ne düşüneceği. Ama aynı evde yaşıyorsan evlen. Sibel, 32 yaş

….ilk evliliğimi öyle düşünmezdim. Genç kızsın. Hayalinde gelinlik giymek var, ailenin yüzünü ağartman var. Ama ikincide düşünebilirdin. Senin hayatında olur ama hayatının içine girmez.

Elleri senin üstünde olur. Bir sıkıntıya düşsen, yanında olur Hayatımda biri olacaksa olsun. Ama sadece sevgili anlamında.

Dilek, 42 yaş

….. öyle bir şey olsaydı eşimi tercih ederdim……benden izinsiz bir çöp bile almazdı. Bu (ikinci eşi) 15 senedir alışmış, parayı biraz çok harcıyor. Ama öbür eşim ayağını yorganına göre uzatırdı. Mustafa, 35 yaş

……sosyal normların zorlaması bende iritasyon yaratıyor. Benim hoşuma gitmeyen bir şey. Evlilik de bir sosyal norm zorlamasıdır.

Ben zaten hayatımda hiçbir zaman planlamadım evliliği. Toplum içindeki statü anlamıyla ve bir takım hukuki işlerin avantajları açısından kabul edilebilir bir şey. Onun dışında bana hiçbir anlam ifade etmeyen bir şey.Yavuz, 35 yaş

………şu anki aklım o zaman olsaydı eğer, bir insanın bir kâğıt üzerinde bu işe anlaşma niteliğinde bakmaması gerektiğini öğrendim. Çünkü o onu bir kalıba sokmak demek oluyor…. şimdiki aklım o zamanlar olsaydı evlenmezdim. Ama çocuk yapardım.

Ama bu ülkede değil, Amerika’ya gider yapardım(gülüyor)….

Sema, 35 yaş

Katılımcıların geneli, evliliği “toplumsal baskı”yla ilişkilendirmektedirler.

Hem kadınlar hem de erkekler kendilerini, karşı cinsle kurdukları ilişkilerde rahat hissedebilmeleri ve bahsedilen bu baskıya maruz kalmamaları için, evlilik birliği içinde olma eğilimdedirler. Görüşmelerin hemen hemen hepsinde, katılımcılar bu durumu ifade etmişlerdir.

Önceden tartışıldığı gibi evlilik, erkekler için yerine getirilmesi gereken bir görev olarak değerlendirilirken, kadınlar için, kendilerini “güvende ve rahat” hissedebilecekleri bir kurum olarak ortaya çıkmıştır. Nedeni ya da bireyler tarafından atfedilen anlamı ne olursa olsun evlilik, genel olarak toplumsal cinsiyet kalıpyargıları temelinde bir anlama sahiptir. Gerek ilk evlilik gerekse yeniden evlenme, bireyler için sosyal yapının dayattığı bir kurum olarak değerlendirilmektedir. Katılımcıların genelinin bu görüşü paylaştığı, fakat aynı zamanda ataerkil değerler ile çatışmamak ve sosyal hayatlarında maruz kalacakları olumsuz durumları yaşamamak adına evlenmeyi tercih ettikleri ortaya çıkmıştır. Bu durum evlilik ve ailenin, ataerkil değerler ve toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının hem sigortası hem yeniden üretildiği alanları olduğunu bir kez daha gösterir.

4.7.2. Toplumsal Cinsiyetin Devam Eden Etkisi

Yukarıdaki duruma verilebilecek belki de en önemli örnek, evlilik birliği içinde olan bireylerin, ataerkil değerler ya da toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını nasıl yeniden ürettikleri ile ilgilidir. Katılımcıların, sosyal yapıdan kaynaklı olan, evlilik birliği dışındayken yaşadıklarını ifade ettikleri sorunları evlenme ile aştıkları ve yeniden evlenmeyi bu bağlamda bir kurtarıcı olarak değerlendirdikleri, önceki bulgularla tartışılmıştır. Fakat araştırmanın belki de en önemli bulgusu, doğrudan toplumsal cinsiyetin neden olduğu sorunları, hayatlarının belli dönemlerinde, sosyal, duygusal ya da ekonomik ölçekte yaşayan bu katılımcıların, toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını bir şekilde devam ettirdikleridir. Katılımcıların genelinin, kadınlık ve erkeklik rollerine bağlı ifadelerde bulunduğu gözlemlenmiştir.

…..ilginçtir, bir keresinde ben ona (ikinci eşine) gitmişim, yemek yemişiz. Sonra bir baktım ben bulaşık yıkıyorum. Hayatımda ilk kez. Ben nefret ederim bulaşık yıkamaktan. O bana bulaşık yıka demiyor. İçimden geldiğim için yapıyorum. O yüzden bunu arkadaşlarıma bir gurur meselesi olarak anlatmışımdır. Ya abi bu kız bende bu hissi uyandırıyor ve bunu severek isteyerek yapıyorum. Yavuz, 35 yaş

Bir de erkek çocukla kız çocuk çok farklı oluyor………… Ne kadar eşit durumdayız desek de ben buna inanmıyorum. Erkek hep bir tık önde. Böyle olması gerek. Erkek bir tık önde olacak ki, kızlarımız şimdi çıkıp eşitiz diyorlar da ne işe yarıyorlar?... Kadının biraz, sen bilirsin hayatım, sen haklısın, sen bir tık üstesin demesi gerekiyor ki o evde huzur, mutluluk olsun. Burcu, 33 yaş

(iki evlilik) arasında kalmışız. Yoğun yaşanan bir mutluluk yok. İlki de aynı ikincisi de aynı. Malzeme kadın olduğu için değişen bir şey yok.Derviş, 39 yaş

Şiddet derken, bazen gerçekten ben istiyorum. Sinirimi bir şekilde bir yerden çıkaracağım. Mesela çocuk kucağında, git diyor ben inadına üstüne üstüne gidiyorum. İşte bir şey vuruyorum, bir şey atıyorum falan. Ben onu tetikliyordum. Banu, 29 yaş

Nişanlıyken her şeyi kabul ediyorsun, şimdi ben izin almam, özgürüm. Neyin özgürlüğünü yaşıyorsun? Mesela evden bir çıkıyor, her tarafı açık. Sanki ben değilim de o erkek. Babam bile dedi, oğlum lanet olsun kalkıp gidelim, satalım evi diye. Ben niye satıyorum arkadaş ben erkeğim…. Serhat, 29 yaş

Benzer içerikte, toplumsal cinsiyet kalıpyargıları temelinde şekillendirebileceğimiz birçok yargı, katılımcıların geneli tarafından da savunulmaktadır. Her ne kadar eğitim ya da sosyal sınıflarla bağlantılı bazı farklılıklar olsa da dikkat çeken nokta, hayatlarının belli dönemlerinde toplumsal cinsiyet etkisinin neden olduğu problemleri deneyimleyen katılımcılar, bu dönemlerde bu etkiyi eleştirebilmekte fakat sonrasında, yine temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğu yargılarla bir şekilde bu etkiyi devam ettirmektedirler. Bu durum, ataerkilliğin ve bağlantılı olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin toplumun sosyo-kültürel kodlarında ne derece etkin olduğu ve her aşamada, farklı iktidar ilişkileri yarattığı gerçeğini bir kere daha görmemize neden olmaktadır.