• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM: BULGULAR VE YORUM

4.1. İLK EVLİLİKLER

4.1.1. Kadınların İlk Evliliği

Kadınlar özelinde bakıldığında, hangi sosyo-ekonomik düzey ya da eğitim geçmişine sahip olurlarsa olsunlar, kadınların ilk evlenme kararlarında ailelerin büyük bir etkisinin olduğu ortaya çıkmıştır. Kadınlar ilk evlenme kararı alırken aile etkisini yoğun bir şekilde hissetmekte ve yaşam planlarını ailelerin isteklerine yönelik yapmaktadırlar. Bu durum özellikle düşük sosyo-ekonomik düzeydeki kadınlar için çok daha temel bir özelliktir.

Erken evlenince, okumak biraz güç oldu, olmadı. Ailem de zaten okumaya gerek yok, sen evlen dediler. İlk evliliğimi 17 yaşında yaptım, 18’de anne oldum zaten 20 yaşında da boşandım. Burcu, 33 yaş

3 seneden sonra, bizim aile biraz tutucudur.... İşte siz böyle sevgili olarak gezemezsiniz dediler. Evlendik 2007 yılında. Banu, 29 yaş

İlk evliliğim görücü usulüydü. Tanımıyordum, ama aynı köylü insanı.

Babamlar tanıyorlar. Babam memur maaşıyla falan hepimize yetemiyor.

Öylelikle, şöyle bir düşündüm. Hani en azından. Evleneceğiz nasıl olsa. 2 yıl önce 5 yıl sonra fark etmeyecek. Ben de tamam olur demiştim. Aysel, 43 yaş

Benim ailem geleneksel bir aile, bizim birlikte yaşamamızı istemiyordu.

Biz zaten evlenmeden cinsel ilişkisi gibi tabumuz yoktu. Evlenmeyi istiyordum, çünkü sevdiğim bir insandı, daha rahat edeceğimi düşünüyordum.Hülya, 35 yaş

Ben (ilk eşini) çok detaylı tanımıyordum. Gelinlik giymek, çocuk sahibi olmak istedim, böyle hayallerim vardı. Bir de annemler falan, yani 20 yaşını geçtiğinde sanki evde kalmış gibi… Ben bu durumu da hissettim.

Annemler hemen verelim bir an önce gitsin diye düşündüler. Ben de ilk evliliği istedim, gençlik ateşi var. Dilek, 42 yaş

Her genç kızın rüyası kocadır, ama bende öyle bir şey yok. Mahalledeki her genç kızın âşık olduğu biri var da ben de öyle bir şey yok. Babam cellat gibi adam nereye âşık olacaksın? Bingül, 48 yaş

Yukarıdaki ifadelerde görüldüğü gibi evlilik hakkındaki değerlendirmeler ve evlilik öncesi partnerlerle olan ilişkinin niteliği, kadınlar arasında değişiklik göstermektedir. Düşük sosyo-ekonomik düzeydeki kadınlar evliliği “genç kız rüyası” ya da “gençlik ateşi” olarak değerlendirirken üst sınıflarda, evliliğin sevgi boyutu değer kazanmakta ve partnerlerle olan ilişkinin boyutu değişmektedir. Bu durum, geleneksel ataerkil ailelerde, “kadınların karşı cinsle olan ilişkilerinin kısıtlandığı” ya da “kadınların karşı cinsle duygusal bir ilişki kurmalarının geçerli tek yolunun evlilik olması” genellemeleri ile birlikte okunduğunda daha anlamlı hale gelmektedir. Ama yine de tüm kadınlar, ilk evlilik kararında aile etkisini deneyimlemekte ve kararlarının bir kısmını bu etki yönlendirmektedir. Daha önceki araştırmalar da elde edilen bulguları destekler niteliktedir. Türkiye’de kadınların %11,7’si sadece ailelerinin aldığı kararla evlendiklerini söylerken, %37,3’ü de evlenirken ailelerinin rızasını aldığını ifade etmiştir. Sadece kendi kararıyla, aile rızası dışında evlenen kadınların oranı ise %3,1’dir (Aile Yapısı Araştırması, 2011, s.70).

Görüşmelerde ayrıca, ilk evliliğin bir kurtuluş aracı olarak da görüldüğü durumlar da ortaya çıkmıştır. Düşük sosyo-ekonomik düzeydeki kadınlar kendi

ailelerinden uzaklaşmak, aile içinde yaşadığı kısıtlanmayı aşmak adına evliliği bir kurtuluş olarak görmektedirler.

Aile içinde huzursuzdum zaten. Evliliği bir kurtuluş olarak gördüm.

Evleneceğim, bu evden kurtulacağım diye düşündüm. Babamdan kurtulmaktı amacım. Babamın, annemin eziyetinden kurtulmak….. O zaman bir aile kurma ya da bir heves yoktu. Burcu, 33 yaş

Bir sürü etken vardı o dönem……evden kopma, evden ayrılma isteği vardı. Bir sürü etken ve küçüktüm yani. 23 yaşındaydım. Bir kaçıştı, evden ayrılmak bir anlamda da öyleydi, evden ayrılmak istiyordum. Kendi evim olsun istiyordum. Evde çok gelen giden oluyordu, anneannem rahatsızdı çok gelen giden oluyordu, işim yoktu, öyle bir kurtuluştu yani.

Sibel, 32 yaş

Benim derdim Türkiye’den çıkıp gitmek. Kimseyi görmemek. Almanya’da benim için fırsat, avucumun içine konmuş kuş. Ben Almanya’ya gittiğimde ne aile, ne arkadaş…. Kimse ulaşamayacak, orada yeni bir hayat… Ben adama da söyledim buradan gitmek istiyorum diye. Bak dedim, soğan yemeğe razıyım ama bana huzur ver, babam alkolik, içkiden nefret ederim, sen misin diyen, adam alkolik çıktı. Betül, 30 yaş

Erken yaşta evlendim. O ergenlik döneminde yaşadığın stres, baskı, bir tarafının eksik olması, bir şeyi tamamlama duygusu, özgür olma duygusu… Mutlu olmaya çalışmaktı belki. Hayatımın mutsuzluğunu başka bir yerde mutlu olmayı arayarak geçirdim... Sema, 35 yaş

Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi kadınların geneli, aileden bağımsız, özgür bir hayat kurmanın tek geçerli yolunu evlenme olarak görmektedirler. Buradan, ailenin kadınlar için hem baskılayıcı hem de evliliğe zorlayıcı bir kurum olduğu, aile üyelerinin ortak karar aldığı demokratik aile ortamına çok sık rastlanılmamasıyla bağlantılı olarak, baba ya da aile büyüklerinin kararlarının geçerli olduğu ataerkil bir yapı bulunduğu sonucu çıkarılabilir. Kadınların bu yapı içinde yaşadıkları ve temelinde ataerkil toplum değerleri olan problemleri aşmak adına, yine geleneksel ataerkil aileyi bir çözüm olarak değerlendirmeleri, “kadınlığın” ev/aile temelinde şekillenmesinin belirgin sonucudur.

Dışarıya çıkıp, el ele yürüsek sorun olacak. Yalnız kalınca birileri gelip durmadan seni istiyor. Damla, 34 yaş

Arkadaş çevrem vardı benim mahalleden, o kızların hepsinin sevgilileri vardı, onlar, bir çocuk var, sen de onunla görüş dediler……O arada benim halam görüyor beni ve gelip eve şikâyet ediyor, işte bu kız kuaföre gidiyor, bir çocukla konuşuyor falan diyor, ailem de öğreniyor bunu. Ben çok güzel bir dayak yedim o gün ve bir yıl boyunca baskı uygulandı bana.

İşte dışarı çıkmayacaksın, kapının önü bile yasak. Annem çok kötü davranmaya başladı bana. Bu çocuk da haber gönderdi bana. Eğer evlenmek istiyorsa ben onunla evlenirim dedi. Ben de direk tamam, gelsin evleneceğim dedim. Burcu, 33 yaş

4.1.1.1 İlk Evlilik: Devam Eden Sorgulama

Görüşmelerde, kadınların hayatlarında ailenin neden olduğu bu olumsuz durumların her zaman bir değerlendirme ve yüzleşme konusu olarak devam ettiği de ortaya çıkmıştır. Bu araştırma özelinde kadınlar, bu değerlendirmeyi benzer bir sorun yaşadıklarında tekrar tekrar yapmakta, hatta bazıları boşanma ve yeniden evlenme nedenleri olarak bu etkiden olumsuz bir şekilde bahsetmektedir.

Ben mesela ilk evliliğimin suçunu onlara (ailesine) buluyorum. Hayatım güzel değildi, sizin yüzünüzden evlendim diyorum. Onlar da sen evlenmek istedin, suçu bizim üzerimize at diyorlar. Ama öyle değil. Ben evlenmek istemedim, sadece o evden kurtulmak istedim. Her akşam baban içip geliyor, sana sürekli eziyet ediyor. Sabahlara kadar içip, başında konuşan bir adam var. 14-15 yaşında kız çocuğusun. İçiyor, kusuyor, temizliği kalk sen yap……Hayat yüküyle evlenmek istedim ama o da bir kurtuluş değilmiş. Burcu, 33 yaş

……. Bir gün böyle yine tüm aile oturuyor, bana laf ediyorlar, işte bu hep hata yaptı hata yaptı... Ben de hiç bir kere düşündünüz mü dedim? Bu kız neden hiç adama bakmadan sürekli evlendi kaçtı? Bana, annem gittiği günden itibaren hep iş buyurdunuz, en ağır işleri bana yaptırdınız.

Olmadık hakaretleri ben işittim…..Dua edin ben kötü yola düşmedim.

Benim yaptığım ne? Evlenmek. Başınızı öne mi eğdim dedim? Ne yazık ki, adamları adam zannettim, çıkmadı. Bu da kader dedim. Ama sizin ittiğiniz bir kader. Betül, 30 yaş

Yukarıdaki ifadelerin geneline bakıldığında, Bora’nın (2011, s.21) da belirttiği gibi, kadınlığın, tüm farklı değişkenlerden (yaş, eğitim, sınıf vs.) bağısız olarak

“ev” üzerinden tanımlandığı sonucunu bir kez daha görmüş oluruz. Ataerkil

sistemle birebir bağlantılı olan bu duruma göre, toplum kadını, “aile” birliği yani

“ev içinde” görme eğilimindedir. Kadın=ana özdeşliği üzerinden kurulan toplumsal cinsiyetle, kadınların, evlilik, çocuk, ev işleri bağlamındaki, yani ailedeki konumu belirlenir (Osmanağaoğlu, 2009, s.23). Böyle bir algıdan hareketle kadınların, kendi aileleri içindeki yaşadığı ve yine ataerkillik ile bağlantılı olan problemlerden kaçmak için, başka bir aile kurmak istemeleri, ataerkil sistemin sağladığı hareket alanı içinde oldukça mantıklı görünmektedir.