• Sonuç bulunamadı

Kabilelerin Emevî Devleti’ndeki Konumu

2. BÖLÜM: İHTİLÂLİ GERÇEKLEŞTİREN ANA UNSUR

2.2. Arap Tezi (Revizyonist Ekol)

2.2.1. Kabilelerin Emevî Devleti’ndeki Konumu

Arap kabileleri Emevî Devleti’nin siyasî hayatında önemli rol oynamıştır. Özellikle bazı halifeler iktidar süreleri boyunca kabilelerin desteğini almaya çalışmışlardır. Bu sebeple ihtilâl konusunda araştırmacıların ilk incelediği husus, Emevî dönemi boyunca siyasî hayatta etkin olduğu bilinen Arap kabilelerinin devletteki konumu olmuştur. Bu konum ile özellikle Emevîler’in son döneminde halifelerin politikalarında bile etkili olabilen kabilelerin bir ihtilâle kalkışmış olması veya ihtilâle kalkışan yeni bir hanedanın yanında

olması söz konusu olabilir97. Ancak yine de tarihçiler Abbâsî ihtilâli açısından birçok

ihtimali bir arada değerlendirmişler ve görüşlerini buna göre şekillendirmişlerdir.

97 III. Yezîd’in II. Velid’e karşı ayaklanmasında ve halifeliğini ilan etmesinde Kelb kabilesi ona destek vermiştir (Yiğit, 2016, s. 120).

Yemenîlerin devlette kaybettiği konumu sebebiyle Emevîler’e karşıt olup Abbâsîler’in yanında olması ihtimali bunlardan bir tanesidir.

Kabilelerin Emevî Devleti içindeki konumundan bahsederken, Wellhausen valilerin içinden çıkamadıkları durumda zaman zaman kabile reislerine başvurduklarını örneklendirerek vermektedir. Ubeydullah b. Ziyâd’ın babasının tavsiyesi ile Ezd kabilesinden yardım alması bunun bir örneğidir (Wellhausen, 1963, s. 192). Crone, Emevîler’in kabilelerin dolaylı hakimiyetini uygulayan bir sömürgeci imparatorluğun aksine, metropolünde bile kabile bazlı bir yapıya sahip olduğunu söyleyerek kabilelerin devletteki konumuna işaret eder (Crone, 1973, s. 32). Başka bir deyişle, Emevî Devleti, kabileleri yönetimden uzak tutmayan, kabileler üzerine kurulu bir yapıya sahiptir. Bu durum devletin merkeze uzak bölgelerinde olduğu kadar merkezinde de bu şekildedir. Kabilelerin siyasî olaylarda müdahalesi konusunda Crone, Yemenîlerin II. Velid’i tahttan indirip III. Yezîd’i tahta çıkarmasını örnek göstermektedir (Crone, 1994, s. 4). Crone, halifelere verdikleri destekten ötürü III. Yezîd'in Yemeniyyesi ve II. Mervân'ın Kaysiyyesi adlı bir tanımlama da kullanmıştır (Crone, 1973, s. 52). Daha sonra, Yezîd’in Yemenîleri olarak onun isyanına destek veren kişileri, Mervân’ın Kaysîleri olarak onun yanında bulunan kuvvetleri isimleriyle açıklamıştır (Crone, 1973, ss. 53–62). Bununla birlikte Crone, Kays-Mudar ve Yemen cephesinin hiçbir zaman kendilerini politik taraflar olarak tanımlamadıkları ancak, icraatlarının her zaman bu yoruma imkân tanıyabilecek yönde olduğu görüşündedir (Crone, 1994, s. 11). Ayrıca bu kabileler arasındaki çekişmenin de siyasî ve askerî boyutta olduğunu, kabilelerdeki sıradan bireylerin çekişme içinde olmadığını ifade etmektedir (Crone, 1994, s. 42). Bu suretle Shaban’ın bu konudaki yaklaşımına itirazını da dile getirmiş olur. Çünkü Shaban, kabile çekişmelerinin gayri Arap unsur arasında bölgede yerleşmeye karşı olan Kays-Emevî görüşü ile yerleşmeyi destekleyen Yemenî görüşün zıtlaşması sebebiyle gerçekleştiğini düşünmektedir (Shaban, 1971, ss. 120–130). Ona göre ihtilâl bir Yemenî ihtilâli, hatta Horasan’a yerleşip tarımla uğraşmaya başlayan Yemenî çiftçilerin ihtilâlidir. Çünkü onlar Horasan’da yerleşik duruma geçmelerinden dolayı, eski konumlarını kaybetmişler ve Emevî yönetimi ile zıt düşmüşlerdir. Fakat Mudarlılar konumlarını kaybetmemiş ve Horasan’da dahi kendilerine askerî ve siyasî bir konum bulabilmeyi başarabilmişlerdir (Shaban, 1970, ss. 155–157). Arap tezini savunan bir tarihçi olduğu için, Shaban’ın Arap kabilelerinin devletteki konumunu olduğundan daha önemli göstermeye çalıştığı düşünülebilir. Ancak mevâlî tezini benimseyen Crone da kabilelerin devletteki

konumunun kritik olduğunu savunmaktadır. Onun tek bir açıdan, kabilelerdeki sıradan insanların değil, ancak liderlerin siyasî bir olayda etkili olabileceğini söyleyerek Shaban’a itiraz ettiği görülür. Shaban’ın görüşlerini kitabında ayrıntılı şekilde değerlendiren bir araştırmacı olarak Amabe ise, onun Kays ve Yemenîlere siyasî bir karakter atfetmesine ve mücadelenin boyutunu ileriye götürmesine katılmadığına işaret etmektedir (Amabe, 1995, s. 25). Kabilelerin konumu konusunda Amabe’nin Crone ile aynı görüşte olduğu söylenebilir.

Kabilelerin devletteki konumlarını kaybetmelerinin onları ayaklanmaya sevk edebileceğini, devletin farklı bölgelerindeki konumlarını değerlendirerek ifade eden bir araştırmacı olarak Guzmán gösterilebilir. Guzmán’a göre Kuzey Arapları ve Güney Arapları Emevî Devleti’nin doğu ve batısı olmak üzere hemen hemen bütün bölgelerinde varlık göstermektedir. Fakat güç dengeleri her yerde aynı değildir. Batıda Güney Arapları etkinken, doğuda Kuzey Arapları etkindir. Hatta Guzmán burada farklı bir yoruma giderek Abbâsî ihtilâlinin Endülüs yerine Horasan’da başlamasını da Güney Araplarının bu konumuna bağlar. Yani Güney Arapları üstünlüklerini kaybettikleri bölgede başlayan ihtilâle, üstünlüklerini geri kazanmak için destek vermişlerdir. İhtilâl Endülüs’te başlamamıştır çünkü burada Kahtanî Araplar hem sayı olarak üstündür, hem de güç ve etki yönünden üstünlüğe sahiptir (Guzmán, 1990, ss. 13–14). Bununla birlikte, Kuzey Araplarının yayılmacı politika taraftarı olduğunu ve fetihler neticesinde elde edilen geliri Güney Arapları ile paylaşmak istemediğini ifade etmektedir. Güney Arapları ise, yayılmacı politikanın batıya göre daha güç şekilde ilerletildiği doğuda etkinlik göstermektedir. Bu yüzden de Güney Arapları Kays’a (Kuzey Araplarına) göre dezavantajlıdır. Diğer taraftan, Güney Arapları yayılmadan ziyade tahkim ve yerleşmeyi tercih etmektedirler. Ayrıca Arap olmayanlarla eşit muameleyi ve ırkların birbiri içinde asimilasyonunu kabul etmekteydiler. Seferlere katılıyorlardı ancak Mudar onların ganimetten pay almalarını engellemeye çalışıyordu (Guzmán, 1990, ss. 22–23). Guzmán’ın tüm bu çıkarımları Shaban’ın tezi ile uyumludur. Guzmán, Güney Araplarının siyasî ve iktisadî imtiyazlarını kaybetmeleri sebebiyle ihtilâle destek verdikleri görüşündedir. Ancak Guzmán, Shaban’ın söylediği gibi ihtilâlin ana unsurunun Güney Arapları yani Yemenîler olduğunu iddia etmez. O, mevâlînin de etkili bir unsur olduğu görüşündedir.

O halde hangi tezi savunuyor olursa olsun araştırmacıların, Arap kabilelerinin Emevî Devleti’nde imtiyaz ve söz sahibi olma gibi bir isteklerinin olduğunu ve kabilelerin Emevî

döneminin siyasî hayatında etkili olduğunu kabul ettiğini söylemek mümkündür. Nitekim, kabilelerin konumunu değerlendiren üç araştırmacının da onların Emevî Devleti’ndeki siyasî hayatın içinde olduğunu ve imtiyazlarını kaybetmek istemediklerini düşündüklerini görüyoruz. Crone, Shaban ve Guzmán, Yemenî kabilelerin özellikle Horasan’daki konumlarını kaybetmesi sebebiyle ihtilâle katıldığı görüşündedir. Ancak Arap ihtilâli tezini savunan Shaban, “Yemenîlerin ihtilâli” şeklinde bir görüş sunarken, mevâlî tezini savunan Crone ve Guzmán’ın Yemenîlerin yanında başka etkin güçlerin de varlığından bahsettiğini görürüz. Shaban, Horasan konusunda detaylı incelemede bulunup, bölgedeki atmosferin nasıl değişken, karmaşık ve sıkıntılı olduğunu ispatlamaya çalışarak ihtilâlde etkin unsurun Horasan’da sekteye uğrayan kabile mekanizması olduğunu göstermek istemektedir. Shaban’ın, ister yönetime yakın bir konumda olsun, ister çiftçi veya köylü olsun, kabile içindeki tüm bireyleri olası bir ayaklanmaya dâhil eden bir yaklaşımı vardır. Crone ise kabileler arasındaki çekişmenin siyasî ve askerî boyutta olduğunu, sıradan bireylerin değil, kabilelerin üst tabakasının çekişme içinde bulunduğunu ifade etmektedir. Araştırmacıların kabilelerin Emevî Devleti’ndeki konumlarından sonra tartıştıkları diğer mevzu ise Emevî Devleti’nin gözetmiş olduğu kabile politikası ve bu politikanın sonuçlarıdır. Kabilelerin Emevî Devleti’ndeki konumları ve Emevî Devleti’nin kabile politikası birbirleri ile iç içe olan iki konudur. Bu sebeple, kabilelerin konumu hakkında doğrudan görüş bildirmediği için burada yer verilmeyen araştırmacıların görüşlerine diğer başlıklar altında değinilecektir.